@jutenya
|
Bir bakışa ömür vaat edilebilinir mi
Elfida

Ben o bakışa bir ömür feda ebebilirim Afran!
Zeynep elindeki dosya ile Soyhan holdingin önünde durdu. Buraya ilk gelişi değildi tabi ama böyle yerlere alışıkta değildi.
Kapıdaki güvenliğe Kadir Soyhan'ı görmek için geldiğini söyleyip içeri girdi. Zaten çalıştığı katı biliyordu danışmayı es geçip direk asansöre ilerledi, kısa bir süre asansörü bekleyip çıkacağı katı tuşlayıp oflayarak asansörün yukarı çıkmasını sıkıntı ile bekledi.
İçerisi tıklım tıklımdı parfüm ve ter kokuları hep iç içe karışmıştı burnunun dibi kırılmıştı resmen. Asansörün açılan kapısı ile rahat bir nefes aldı. Kadir abisi için olmasaydı kesinlikle bu sıkıntıya katlanmazdı. Bıkkın bir şekilde ilerledi.
Sekterin yerin de olmaması ile gülümsedi, Kadir abisi yoğun olur diye dosyayı bırakıp gidecekti ama şimdi süpriz yapabilirdi.
Elini kaldırıp kapıyı çaldı. Duyduğu "girin" sesinden sonra içeri girdi ama içeri girdiği gibi de pişman oldu.
Toplantı sırasında herkesin sessizleşmesi ile kafasını kaldırıp kapıya baktı. O an dudakları kenara kıvrıldı onu burada görmek beklediği bir şey değildi. Gülümseyerek yerinden kalkıp Zeynep'e doğru ilerledi. Gündüz üzeri güneşin doğması da ne demekti. Zeynep tüm güzelliği ile güneş gibi odasını aydınlatıyordu.
İçeride ki herkesin ona dönen bakışları. Kadir'in ayağa kalkıp ona doğru gelmesiyle utanarak kafasını eğdi. O sekreter kapının önünde olmayınca, sürpriz yapmak istemişti. Boğazını temizleyip "Bu dosyayı biz de unutmuşsun Çınar abimin işi çıkınca benden getirmemi istedi. Kusura bakmayın sekreteri göremiyence yanlız olduğunu sandım Kadir abi."
Kadir mutlulukla ona doğru giderken yüzünde ki tebessüm soldu. "Kadir abi" demişti. Bir kelime insanın canını bu kadar acıtmamalıydı. Onun dilinde her şey olmak istiyordu lakin Kadir abisi olmak istemiyordu. Ona attığı her adım abi sıfatıyla ondan uzaklaştırıyor gibiydi. Sadece Kadir olsa Zeynep'in Kadir'i ne kadar da güzel olurdu. O an sadece Zeynep'in dilinden Kadir ismini duymak istiyordu. Yanında hiçbir sıfat olmadan sadece Kadir olsa çok muydu?
Zeynep'in yanın da durduğunda onun utangaç mahçup haline gülümsedi. Nasıl da güzeldi. Küçüktü sevdası onu sevmek kalbine yasak olmalıydı. Elini kalbine koyup sevme bu hareket bana yakışmıyor diye isyan etmek istiyordu. Hızlanan kalbiyle bu zerdenișin boşuna olduğunu anladı. Kalpti işte söz dinlemiyordu. Zeynep'in utanmış hali zihnindeki düşünceleri anında def etti. Bu hali nasılda güzeldi. Bir bilsen güzelliğini diye içinden geçirdi. Sonra vazgeçti onun güzelliğini kimse bilmemeliydi. Şimdi artık ne debartman ne içerdeki müdürler umrumdaydı. Genzini temizleyip " Önemli değil bizim de işimiz bitmişti. Onlar da çıkıyordu "deyip arkasında ona şaşkınlıkla bakan adamlara döndü.
Otoriter bir tonda " Beyler toplantı bitmiştir. Siz çıkabilirsiniz"diye emir verdi. Odadaki herkes biraz önce içeri giren kızla konuştuğu ton ve onlara konuştuğu ses tonunu sorguluyordu.
Hepsi homurdanarak ayağa kalktı. Toplantıları içeri giren kız yüzünden sekteye uğramıştı. Kadir çıkan homurtaları duysada onları takmayıp tekrar "bitmiştir" deyip Zeynep'e döndü.
Naif bir tınıyla "Buraya kadar yorulmana gerek yoktu Çınar söyleseydi birini gönderirdim." dili bunu söylesede iyi ki geldin diyordu içinden. İyi ki gelmişti gönlüne bahar geliyordu o gelince, ona göre Zeynep bir mevsim olsaydı onun için herhalde ilkbahar olurdu.
Odadakiler yüzünü buruşturup ikisinin yanından geçtiler. Sert mizacı ile tanınan patronları küçücük kızın önünde el pençe duruyordu.
Zeynep odada ki insanların odadan çıkması için içeri girip Kadir'in önün de durdu. Şuanda gerçekten utanıyordu.
"Şey toplantını bitirmene gerek yoktu Kadir abi ben dosyayı bırakıp gidecektim."
Kadir Zeynep'e bakıp gitme demek istedi. Yanın da kalsa onu sevmese de olurdu ama yanın da kalsaydı. Ne güzel olurdu. Kadir çalışanların çıkması ile kapıyı kapatıp Zeynep'e döndü.
"Gel otur o kadar yol geldin sana bir şey ikram edeyim."
Zeynep başını olumlu anlamda sallayıp Kadir'in yanından geçip koltuğa oturdu. Kadir'de arkasından ilerleyip yanına oturdu mis gibi kokusu şimdiden odayı sarmıştı. Bir kaç gün odayı havalandırmayacaktı.
" Söyle bakalım Zeynep hanım ne içmek istersin. Sana ne ikram edelim."
Zeynep Kadir'in hitap şekli ile kendisini tutamayıp kahkaha attı, Zeynep hanım diyince kendisini otuza merdiven dayamış kadınlar gibi hissediyordu.
"Ya Kadir abi Allah aşkına o ne öyle Zeynep hanım falan. Kendimi otuzum da hissettim resmen. Neyse ben sadece Zeynep olayım sen de bana bir çay söyle içip gideyim trafiğe kalmadan eve dönmem lazım."
Kadir kafasını olumlu anlamda sallayıp eline telefonu aldı ve odaya iki çay söyledi. Telefonu masaya bıraktık sonra Zeynep'e dönüp" ben seni bırakırım hem yolda sana bir yemekte ısmarlarım beraber dışarı çıkmayalı uzun zaman oldu." diye söylendi.
Evet uzun zaman olmuştu. Hem uzak kalmayan kendisi değil miydi? Kadir kendince uzak durmaya karar vermişti ama Zeynep'in hasretine dayanamayıp her seferinde kendisini yanın da bulmuştu. Bu sefer ondan üç ay uzak kalabilmişti.
" Haklısın Kadir abi eskiden her geldiğin de zorla da olsa sizin peşinize takılıyordum. Çınar abim bir ara beni kuyruğu olarak gördüğünü söylüyordu."
Öyleydi. Onlar İstanbul'a geldiklerinde peşlerine takılır gittikleri her yere onu götürmelerini isterdi. Şimdi ise Zeynep büyümüştü. Gerçi büyüyüp kalbini kaplayacağını bilmiyordu.
Zeynep ise eğlenir bir edayla kısa bir süre düşünüp "Yemek işine gelirsek biliyorsun önce Halit Botan'dan izin almam gerekiyor. Bu aralar çok dikkat ediyorum. Biliyorsun bir kaç gün sonra yirmi dokuz ekim ve Cumhuriyet bayramı kutlamaları için okullar tatil. Ben de Hewlin sultanı çok özledim bu bir kaç günü onunla geçireceğim." diye șakıdı. Sesinde ki tınıda bunu ne kadar istediğini belli ediyordu.
Kadir onun bulduğu her fırsatta anneanesine kaçtığını biliyordu, aralarında çok farklı bir bağ vardı.
" Daye Hewlin'in bundan haberi var mı Zeynep ? "
Zeynep gülümseyerek kafasını olumsuzca salladı. Keyifli bir tınıyla " hayır süpriz yapmak istiyorum. Her konuştuğumuz da beni çok özlediğini söylüyor. Biliyorsun Kadir abi bu şehirden nefret ediyor dayem. O yüzden çalışma programımı aksatmadan küçük bir kaçamak gibi"
"İyi yaparsın Zeynep geçen Urfa'ya gittiğim de uğradım. Yaşlandım diyordu. Rojawan biraz takılınca terlikle kovaladı onu, bana bir daha gelirsen bunu kendinle getirme dedi."
Zeynep kendisini tutamayıp gülmeye başladı. Rojawan gerçekten gittiği her yere eğlenceyi kendisiyle götürüyordu. Hewlin dayesi ile her seferinde atışıyordu anneanesi ben yaşlandım dedikçe olur mu daye daha mürvetini göreceğim hayırlı bir kısmetin çıkmasını bekliyorum. Başlık paranı herkesten on kat fazla alacağım diyince yaşlı kadın çileden çıkıyordu. Her seferinde terlikle kovalıyor her seferinde Rojawan geri geliyordu. Kadir'de Zeynep'in neye güldüğünü hatırlayınca o da güldü. Rojawan sevdikleri ile bambaşka bir kimliğe bürünüyordu.
Kapının açılması ile ikisi gülmelerine ara verip oraya döndüler. Rojawan elinde çaylarla içeri girmişti. Rojawan Zeynep ve Kadir'i gülüşürken gördüğün de o da gülümsedi. Arkadaşını bir tek Zeynep'in yanın da gülerken görüyordu.
Rojawan elinde çay tepsisi "Hoş geldin Zeynep, sekreter içeride olduğunu söyleyince bir merhaba demek istedim. Bakıyorum ikinizin keyfi yerin de ikinizi bu kadar güldüren şeyi çok merak ettim."deyip onlara ilerledi.
Zeynep ve Kadir aynı anda keyifli bir şekilde "sen" dedi.
Rojawan tek kaşını kaldırıp ikisinin çaylarını önlerine bıraktı. İkisine bakıp karşılarına oturdu. Arkasına yaslanıp " iyi insan lafın üzerine gelir. Şimdi söyleyin bu iyi insan ne yaptı da ikiniz bu kadar mutlu oldunuz."
Kadir yüzünü buruşturup "biz ona iyi insan lafın üzerine gelir değilde, it an çomağı hazırla diyelim."
Rojawan yüzünü buruşturup "Ben olmasam derdinizi çeken olmaz be... İyi günde kötü günde deyip size katlanıyorum."diyerek bir zerdeniște bulundu.
Kadir konuyu daha fazla uzakmak istemediği için Zeynep'le daye Hewlin'i ilgili sohbeti anlattı. Rojawan'da gülmeye başladı. Yaşlı kadın her seferinde onu terlikle kovalıyordu.
" Zeynep gidersen ona kısmet bulduğunu başlık parasını da alıp harcadığımı söyle" deyip kahkaha attı.
Rojawan'ın söylemleri Zeynep'i de güldürüyordu.
Kadir saatine bakınca vaktin baya geçtiğini anladı. Gerçekten trafiğe kalırlarsa çok geç kalırlardı. Kadir önce Çınar'a Zeynep'i kendisinin bırakacağına dair mesaj attı. Sonra Zeynep'e dönüp "çayını içtiysen çıkalım. Çınar'a mesaj attım benimle olduğundan haberleri var."
Zeynep kafasını olumlu anlam da sallayıp ayağa kalktı. "Tamam gidelim" deyip Rojawan'a döndü "Rojawan abi sen de bize katılmak istemez misin? "
Rojawan arkadaşının elinden böyle bir fırsatı hayattan alamazdı.
"Siz gidin benim Mardin'den gelecek arkadaşları almam gerekiyor. Biri aşk acısı çekiyor, diğeri onu öldürmek istiyor. Acilen aralarını düzeltmem lazım."
Zeynep anlamasa da, anladığı belirtip kafasını salladı. Kadir'le beraber ayağa kalktılar Rojawan ile vedalaşıp çıkıp asansöre doğru yürüdüler. Zeynep buraya ilk defa gelmediği için rahat olsa da çalışanların onlara bakması ile utandı.
Asansöre önün de durduğun da Kadir onu onlar için özel olan asansöre yönlendirip düğmeye bastı. İkisi beraber bindi Zeynep asansörün aynalı olması ile gülümsedi elini arka cebine atıp telefonunu çıkardı. Şarjının bittiğini gördüğün de surat asıp telefonu geri cebine koydu. Kadir Zeynep'in bu haline kafasını olumsuzca sallayıp elini cebine attıp telefonunu çıkardı ve ona uzattı.
"Al benim telefonumla çek ben sonra resimleri sana atarım, telefonunu da arabada şarja takarsın merak etme"
Zeynep gülümseyip telefonu Kadir'in elinden aldı, telefona değilde belirli uygulamalara şifre koyduğunu biliyordu. Telefon kemarasını açıp bir kaç poz fotoğraf çekti. Daha sonra Kadir'in yanın da durup bir kaç tane poz fotoğrafda onunla çekip telefonu Kadir'e uzattı. Asansör kapılarının açılma sesi ile ikisi asansörden çıkıp arabaya doğru yürüdüler.
Zeynep ünün de durduğu arabaya hayranlıkla baktı, gerçekten bu arabaya hayrandı. Gerçi Çınar'ın Şadiye'sinden sonra ona her türlü araba güzel gelebilirdi ama Kadir'in arabası gerçekten hayran duyulacak cinsteydi. Arabanın kapılarının yukarı doğru açılması ile Zeynep gülümseyip Kadir'e döndü.
"Ya Kadir abi binmeden bir kaç poz fotoğrafımı çeksene hem instagrama koyarım. Çınar Şadiyeyle bile resim çekmeme izin vermiyor." ve bu araba BMW I8'dı.
Kadir ona zaten kıyamazdım. Cebinden telefonu çıkarırken "Tamam Zeynep ama benimle de çektiğin bir resmi koyacaksın. Geçen Rojawan'la bile olan resmini paylaştığını görmedim sanma"
"Ya tamam valla paylaşırım. Şimdi sen çek okuldakilere bir havam olur."
Zeynep Kadir'in bir kaç poz resmini çekmesi ile hızlıca gidip arabaya bindi. Kadir'in emniyet kemeri demesi ile kemerini takıp ününe döndü.
Kadir arabayı çalıştırıp "arabanın göğsün de şarj kablosu var istersen telefonunu şarja tak."
"Teşekkürler Selvi Sultan arayıp ulaşamadığın da gerçekten merak eder."
Zeynep uzanıp telefonu telefonunu şarja taktı.
"Radyoyu da açabilir miyim Kadir abi"
"İzin almana gerek yok. Tabi ki açabilirsin."
Zeynep elini uzatıp önce radyoyu açtı. Çalan Kadir'in son günlerde dinlediği tek şarkıydı. Ahmet Aslan Susarak Özlüyorum seni çalıyordu. Zeynep'in dinlediği türden değildi lakin Kadir'in dudaklarının kenara kırılmasından onun dinlemeyi sevdiğini fark edip arkasına yaslandı.
Kadir susarak özleyenlerdendi. Kadir dinlemeyi sevdiği şarkı ve o şarkıyı dinlemesine sebep olan kişiyle yolculuk ediyordu. Çok sevdiği şarkının çalması ile gülümsedi. Bu günler de çok sık dinler olmuştu.
Özlemek!
Aslında kötü değil güzel bir duyguydu. Önemli olan kimi nasıl özlediğindi. Kadir edebiyle özleyendi. Yanında olsa bile aralarına fersah fersah mesafe koymasını bilirdi lakin onun başkasını sevebilme korkusu tüm tezatlığı ile her şeye meydan okuyordu. Sevdiğini gelinlikle görmek isteyen tarafı ya bir başkası için giyerse diyen tarafıyla savaşıyordu. Dehşet vericiydi.
Ya Zeynep bir başkasını sever bir başkası için gelinlik giyerse...
Şarkı sözleri ve düşünceleri bambaşka yere gidiyordu.
Onun kaderinde payına düşen susarak sevmekti. İlerisi olamazdı. Arkadaşlarının evine girmiş sofralarını paylaşmıştı. Kalkıp arsızlık etmeyecekti. Haddinde haddiyle sevecekti.
Susarak özleyerek ve bunu gizleyerek sevecekti.
Elbette avazı çıktığı kadar derbeder bir şekilde sevdasını dile getirdiği anlar olacaktı lakin bunu yine sadece kendisini duyacaktı. Çığlıkları sevdası sadece kendi kulaklarında yankılanacaktı. İnsanın kendi sesine sağır olması da vardı. Ölmekten beterdi. Ondan daha beteri ise özlediğini dile getirememekti. Özlemekten başka çaren yoksa gömülmeyen bir cesetten farkın kalmıyordu.
Severek özlüyordu.
Özlemek 04:37 dakikalık şarkıyı sessizce dinleyip milyon olumsuzluğun yanında olmayacak bir hayali sığdırmaktı.
Susarak özlüyorum seni bittiğinde ondan sonra çalan şarkıyı kullakları duymadı. Arabada sevdası ve aralarında yasak olduğu bilinci vardı.
Sessizce süren araba yolculuğundan sonra arabayı durdurup indi. Zeynep kapısını açtığında Kadir onu bekliyordu. İkisi yanyana yürüdüklerinde Kadir ikisinin bundan öteye gidemiyeceklerinin bilinçindeydi. Onlar sadece iki arkadaş olarak yanyana yürüye bilirlerdi. İki sevgili olarak hiçbir zaman yanyana yürüyemeyecek. Hiçbir zaman aşk sözlerini birbirlerine meyl edemeyecekleri. Zeynep onun düşüncelerinden habersiz geldiği mekana bakıp gülümsedi. Güzel tatlı bir yerdi. Beraber yürüyüp içeri girdiler. Kadir tüm olanlara rağmen bugün için mutluydu. Bugün yaşadığı ona bir yıl yeterdi. Burnun direği özlemle sızlayıncaya kadar idare edebilirdi.
Çalışanlar biri onları kapıda karşılayıp "Kadir bey hoş geldiniz. Masanız ayrıldı buyurun beraber geçelim."dedi ve eliyle gerçekleri yeri gösterdi.
Kadir kafasını olumlu anlam da sallayıp Zeynep'le beraber yürüdü. Siparişler verildikten sonra Kadir beklerken konuşmaya karar verdi. En azından sohbet edebilirlerdi.
"Dersler nasıl gidiyor Zeynep okulla aran nasıl."
Zeynep gelen soru ile biraz şaşırsa da hızlı bir şekilde kendisini toparlayıp "İyi gidiyor Kadir abi biliyorsun bu benim son senem güzel ve programlı bir şekilde çalışmam gerekiyor."
"Haklısın Zeynep çok çalışman gerekiyor ama olur da bu sene istediğin bölümü kazanamazsan çok kendini yıpratma unutma dünyanın sonu değil"
Zeynep konuşmak için ağzını açmadan yemeklerin servisi başladı. Bakışlarını kaldırıp Kadir'e baktığı gibi ona şaşkınlıkla bakan Afran'ı görmek herhalde beklediği en son şey bile değildi.
"Şey ben bir elimi yıkayıp geleyim olur mu Kadir abi"
"Çabuk gel yemekler soğumasın Zeynep"
"Tamam Kadir abi ellerimi yıkayıp hemen dönüyorum."
Zeynep masadan hızlıca kalkıp etrafına bakarak yürüdü. Kolundan çekilip duvara dayatılması da bir oldu. Gözlerini şaşkınlıkta açtığın da Afran'ı görmek onu rahatlattı.
"Sevgilim ödümü kopardın. Neden öyle sinsi, sinsi yaklaşıyorsun."
Afran gülümseyip Zeynep'in yüzüne gelen saçını kulağının arkasına verdi. Dudaklarını kulağına yaklaştırıp efsunlu bir tınıyla "Bilmem Zeynep sevgilimi merak etmiş olabilirim. Telefonu kapalı olduğu için ulaşmamış olabilirim. Onu burada abi dediği adamla gördüğüm için şaşırmış olabilirim"
Geri çekilip kısa bir süre düşünür gibi yaptı. Elini onun yanağına koyup "hangisi sana uyar sevgilim."
Zeynep dudaklarını büzüp "Haklısın ama telefonum şarjı bitti arabada kaldı. Abi dediğim adam değil abim onun için hiç kıskanmaya bile kalkışma sana dosyayı bırakacağımı söylemiştim. Yemek teklifine hayır diyemezdim." nedenlerini arka arkaya sıraladı.
Afran cevap vermeden Zeynep uzandı yanağını öpüp "kusura bakma ellerimi yıkacağım diye kalktım masadan. Masaya dönmem gerekiyor." dedi ve Afran'ın yanından geçip kalktığı masaya ilerledi.
Afran giden sevgilisinin arkasından bakarken omzuna konulan elle kafasını çevirdi. Bakışları amcasını bulduğunda orta yaşlı adam keyifli bir tonla " aklını alan kız bu mu Alaz "dedi.
Afran kafasını olumlu anlamda salladı ve bakışlarını Zeynep'e çevirip iç çekerek " evet o amca "dedi.
Akkad bey yeğenin gözlerindeki aşkı görüyordu. Babasıyla aynı şeyleri yaşamamısı tek temennisiydi. Hem burası da Mardin değildi." İsa sizi korusun "diye fısıldayıp yeğeniyle beraber bürosuna ilerledi... Oradan Zeynep'ini rahat rahat izleyebilirdi.
Z
eynep masaya geçip oturduğunda Kadir abisine gülümseyip "kusura bakma biraz beklettim.
Beklettim.
Genç adam gelen sen olda ben bir ömür beklerim demek istedi lakin onun kaderi susarak sevmekti.
Kadir ve Zeynep yemeklerini güzel bir şekilde sohbet eşliğinde yiyip tatlıdan sonra kalktılar. Gerçi Zeynep Afran'ın bakışlarını hep üzerin de hissetmişti. (burayı ilerki bölümlerde karekterlerin ağzından okuyacağız.)
Kadir Zeynep'i eve bıraktıktan sonra yüzüne bakıp "Allah'a emanet ol" dedi. Sonra da direk Rojawan'ın attığı konuma sürdü arabasını. Güzel bir akşam geçirmişti şimdi gidip dert dinleyebilirdi. Şişli tarafların da arada geldikleri küçük bir mekandı.
Kadir arabasını park edip indi. Gördüğü araba ile Azad'ın da burda olduğunu anladı. Oflayıp içeri girdi Sevdasını bırakıp gelmişti buraya.
İçeri geçtiğini gibi arkadaşlarını farkedip onların yanına geçti hepsiyle tokalaşıp masaya oturdu. Azad'ın hala Seyit Ali'nin olduğu tarafa bakmamasından hala ona öfkeli olduğu belliydi.
Azad'a dönüp nasıl gittiğini sordu. Azad gözlerini kısıp Seyit Ali'yi gösterip "nasıl gitsin Kadir arkadaş katili olmamaya çalışıyorum. Bulmuş mazlum birini resmen at koşturuyor."
Seyit Ali'yi araya girip "seviyorum ben sen anlamıyorsun"
Azad sabır dileyip bakışlarını çekti "bunlar gibileri sevmesin. Sözde seviyor kızın hayatını sikmiş hala seviyorum. Ulan madem seviyorsun Leyla'ya yaptıkların ne, zavallı artık kendini kimin kapısına atacağını bilmiyor. Bana sıkın kafama kurtulayım dedi."
Kadir durumun bu kadar kötü olduğunu bilmiyordu. En son Seyit Ali'nin zorla evlendiğini ama aşık olduğunu duymuştu. Galiba olaylar düşündüğü gibi olmamıştı.
" Niye bu kadar öfkelisin onun da zorla evlilik yaptığını biliyorsun. Sırf kan davası çıkmasın diye evlendi Leyla için ne kadar zorduysa Seyit için de zordu. Bence tek taraflı düşünüyorsun Azad!"
Azad büyük bir nefes alıp Kadir'e döndü. "Kadir ben böyle durumlarda sadece kadın için zordur demiyorum ama adam olan o kadını nikahına alıyorsa adam gibi davranacak. Karısıyla aradaki ilişkiye karışmam beni ilgilendirmez ama kalkıp bu kadar eziyette etmez. Bu sırf şüphe üzerine kıza yapmadığını bırakmamış. Her şeyi anlıyorum ulan doğacak çocuk ile ilgili anlaşma yapmakta ne, ben söyleceğimi söyledim. Ya gider kendisini Leyla'ya affetirir. Ya da adam gibi boşar kızın kendi yoluna gitmesine izin verir."
"Ben onu seviyorum Azad" diye sarhoş kafa ile girdi araya Seyit Ali.
Bu sefer yüzünü sıvazlayan Agah'tı.
"Sevmeyin Seyit Ali! Adam gibi sevmeyi bilmiyorsanız sevmeyin. Kimse sizin elinizde heba olmak için doğmuyor."
Seyit Ali bakışlarını Agah'a çevirdi bardağından bir yudum alıp "bunu söyleyen kişi sevdiği kızı elleriyle gelin etti değil mi? O zaman sen de sevme."
Agah ofladı sarhoş olmasaydı dağıtmış olduğu ağzı, burnu yeniden dağıtırdı.
"Ne yapsaydım Seyit Ali beni sevmiyordu, benimle mutlu olmayacağı kesindi senin gibi yapıp konağamı hapsetseydim ya da başkalarına sığınacak kadar onu sindirsemiydim."
Seyit Ali Leyla'nın son halini düşündü Eline aldığı cam parçasını boynuna dayayıp intihar etmek üzereydi.
" Bilmiyorum Agah ama böyle de sen mutsuzsun."
Agah burukça gülümsedi. Evet o mutsuzdu ama Hazel'i mutluydu.
" Ama o mutlu Seyit Ali mutsuz olsa bile gözünde ki tek yaşın sebebi ben değilim bu da yeterli değil mi?"
Seyit Ali dalgınca baktı. O Leyla'nın gözünden dökülen her göz yaşının sebebiydi.
"Ama sen seviyorsun Agah! Onu her gördüğün de canın hiç acımıyor mu?"
Agah düşündü çok canı yanıyordu ama o mutluydu.
"Onun canı yanacağına varsın benim canım yansın Seyit!"
Kadir onları sessizce dinliyordu. Gerçekten sevdasının gözündeki yaş olmak istemezdi. |
0% |