@k07x0809
|
Elif hanım'ın ölümünden bir yıl sonra Barış Bey, Hikmet Bey ve Erdem Bey bir masaya oturmuş konuşuyorlardı; Geçmişi ve gelecekte ne olacağını.Erdem Bey bu durumdan pek memnun değildi.Cenazeden sonra Barış Bey'i bir daha hiç görmez sanıyordu çünkü geçmişin pişmanlıklarını daha fazla yaşamak istemiyordu. Barış Bey her 27 Ekim'de bir buket şakayık alıp Elif Hanım'ın mezarına gidiyor ve bazen saatlerce susuyor bazen ise saatlerce konuşuyordu. 27 Ekim Elif Hanım'ın doğum günü ve aynı zamanda ölüm günüydü. Barış Bey'de bu durumdan memnun değildi. Elif'inin ondan tek ve son isteğini yerine getirmemişti .Liya dedesi ile büyüyordu.En çok büyümemesi gereken yerde büyüyordu. Hikmet Bey ise çoğu şeyin farkındaydı. Erdem ve Barış Bey arasında olanları biliyordu.Geçmişe hakimdi. Hikmet Bey, Elif Hanım'ın neden Liya'nın Barış Bey ile büyümesini istediği sebebi hariç Elif Hanım'ın Liya'nın Barış Bey ile büyümesinde neden bu kadar ısrarcı olduğunu kimse bilmiyordu.Barış Bey sadece Elif'in bu konuda haklı olduğunu biliyor ve Liya'nın dedesi ile büyümemesi gerektiğinin bilincinde olduğu için onu yanına almak istiyordu ama Erdem Bey vermemekte fazla ısrarcı davranıyordu. Her zaman elinde tuttuğu bastonu yere vurarak zaten üstünde olan iki çift gözü tekrar üstüne çekti " Bak AKAL bu konuda anlaştık sanıyorum torunum bende kalacak onun yanı benim yanım" Hikmet Bey ilk defa Barış Bey'den önce söz aldı " Beni yanlış anlamayın Erdem Bey ama Liya'nın yanınızda büyümesi konusunda ki ısrar edişinizi anlamıyorum" Erdem Bey söz alacakken devam etti Hikmet Bey "Barış'ın bu konudaki ısrarı haklı Elif onunla büyümesini istedi siz kızınız hayatta iken çok arayıp sormazdınız Elif öldükten sonra niye Liya'yı yanınıza almak istediniz?" Hikmet Bey bu konuda haklıydı. Erdem Bey Elif Hanım hayatta iken hiç aramaz sormazdı ancak Elif Hanım'ın ölümünden sonra Liya'yı yanına almak istiyordu.Erdem Bey klasik açıklamasını yaptı " Kızımdan kalan tek parça Liya" Barış Bey buna gülü ve buraya geldiğinden beri ilk defa konuştu " Bana masal anlatmayın Erdem Bey .Elif benim kollarımda öldü ve ölmeden önce defalarca kez Liya'yı koru o seninle büyüsün onu babama bırakma dedi. Merak ediyorum neden sizinle büyümesini bu kadar istemiyor?" Kimsenin bilmediği sadece Elif Hanım'ın bildiği şeyler vardı Elif Hanım'ın tek isteği kızını korumaktı ve bu konuda tek güven veren kişi Barış Bey idi.Onca kırıklığı rağmen bir tek Barış Bey'e güveni tamdı. Elif Hanım ölmeden önce son kez bakmıştı Barış Bey'e. Gözlerinde gördüğü duygu güvenmesi için yeterliydi. Erdem Bey Barış Bey'in bu sözlerine karşılık bir şey söylemedi ve onu geçmişinden vurmak istedi.Hep yaptığı gibi kaçmak istediği zaman geçmişe oynardı ve şu anda da öyle yaptı" Peki sen neden her 27 Ekim'de kızımın mezarına gidiyorsun AKAL? Benim kızım senin yüzünden yaşamadı mı bunca şeyi? Söylesene bana torunumu nasıl senin yanına bırakayım ben?" Barış Bey buna bir şey diyemedi.Haklıydı. Erdem bey Elif Hanım ne yaşadıysa Barış Bey yüzünden yaşadı. Elif Hanım'ın yaşadıklarının elbet bir sorumlusunun vardı ancak bu Barış Bey değildi .Elif Hanım'ı korumak için her şeyi yapmıştı ancak koruyamadı,pişmandı Barış Bey .Çünkü her ne kadar istemesede içinden bir ses Erdem Bey'e hak veriyordu. Eğer o gün gitmeseydi Elif bunları yaşamazdı.Bu pişmanlık ile sustu. ~~~~~ Hayatta her insana verilen şans aynı değildir. Bu inandığım en büyük şey aslında hayat herkese aynı koşulları sunmazdı. Bu aslında bizi biz yapan şeyler arasında bize sunulan koşullar ve bana sunulan koşullar hiçte iyi değildi annemi düğün gecesi aldatan ve annem ölene kadar ona ve bana şiddet uygulayan bir babam vardı.Annem ise sadece beni korumaya çalışırdı.Iste bu yüzden bizim ailemiz iki kişilikti-annem ve ben- en azından yedi yaşına kadar öyleydi. Yedi yaşında terk edilmiş bir apartmanda annem katilinden kaçarken ölmüştü. Ilk önce annem ölmüştü.On iki bıçak darbesi, annemin ölmesi ve beni bırakması için on iki bıçak darbesi yetmişti. Aslında annemin ve benim iki katilimiz vardı.Biri annemin ruhunu öldürdü diğeri ise annemin hem ruhunu hem bedenini öldürdü.Benim katillerim ikiside ruhumu öldürdü annem de bende iki kez öldük yedi yaşımda terk edilmiş bir apartmanda. "Liya daldın gittin kurabiyeler kömür oldu" duyduğum ses ile girdiğim transtan çıktım ve burnuma gelen yanık kokusu ile fırına koştum.Fırının kapağını açık çıplak ellerim ile tepsiye tutmam ile dudaklarımdan bir çığlık kaçtı "Yandım niye bu kadar sıcak bu ya" yanmış olan sadece parmak uçlarımdı ve çok ciddi bir şey değildi .Yanıma gelen ve beni uyaran canım arkadaşım İlayda elimi avucunun içine alarak kendince bir hasar tespiti yaptı " Bir şey yok ya yanmamış büyük ihtimalle birden sıcak fırına dokunduğun için anlık acı his ettin" Kafam ile onaylayıp fırına geri döndüm. Kurabiyelerim cidden kömür olmuştu. Kışın soba kurup yakabilirdim tabi kurabiyeleri çıkarırken "of cidden of iki saat uğraştım buna ya şimdi kim yeniden yapacak" diye söylemeyi ihmal etmedim. Pastacı olmanın en zor yanı buydu. Herhangi bir şey pişirdiğinizde onu unutursanız bir iki saat daha uğraşmanız lazım ve bunda nefret ediyorum.Ilk yaptığımda mutlu olup zevk alıyorum ancak böyle dalıp gittiğim zaman yankılarında ikinci defa yapmak zorunda olduğumda hiç zevk alamıyordum .Aslında ikinci kez yapılan şeyler beni mutlu ederdi.Örneğin bir kitabı yada filmi iki kez veya daha fazla izlemek zevk verirdi. Ancak aynı hissiyatı vermezdi çünkü olacakları bilerek bir kitabı okumak bence daha büyük bir zevk verir çünkü sonu bilirsiniz karakterlerin yaşayacağı kırgınlıkları, heyecanları bilirsiniz ama kurabiyeler için aynı şey geçerli değildi. Tekrar hamur yapmak şekil vermek fırında pişmesini beklemek sıkıcıydı .Işimi seviyordum..bu kısmı hariç. Pastanenin kapısı açıldığında gelen kişileri tahmin edip mutfaktan çıktım.Pastanenin kafe olan kısmına ilerledim.Saat dokuzda açıyordum ve saat dokuzdan önce pastaneye sadece ben,İlayda,Dilara ve Umay girerdik.Gelen Umay ve Dilara olmalıydı.Kafe kısmına gelince her zaman oturduğumuz masaya kurulan Dilara ve Umayı görünce gülümsedim. Dilara her zaman ki tarzından ödün vermemişti tabii ki.Vücudunu saran siyah bir elbise giymiş koyu kumral saçları her zaman ki gibi açık omuzlarına dökülüyordu .Boynuna birkaç kolye takmıştı. Iri kahverengi ve uzun kirpiklerini açığa çıkaran bir makyaj yapmıştı.Hafif dolgun dudaklarında ise makyajı ile uyumlu bir ruj vardı. Umay ise beyaz pantolon ve krem bir gömlek tercih etmiş,dolgun yanaklarına şeftali tonunda allık sürmüştü dve udaklarında nude bir ruj vardı .Beyaz spor ayakkabıları kulaklarında ki piercing'ler ve ensesinde bir topuz yaptığı sarı saçları ile tamamlamıştı. "Hoş geldiniz kızlar" diyerek yanlarına kuruldum.Umay ve Dilara aynı anda "Günaydın" dediler.Aslında Dilara yarım yamalak mırıldandı desek daha doğru olur çünkü cidden sabahlar ile ciddi problemleri vardı .Ona göre kim sabah sıcacık yatağında yatmak varken kalkıp işe yada okula gitmek isterdi ki ? Bence çok haklıydı ancak Umay hep cıvıl cıvıl olan taraftı. "Ya Liya ben yanık kokusu alıyorum ne yandı?" Çok haklı bir soruydu benim yerime Dilara cevap verdi " Ne yanığı olacak bu kesin yine bir yere daldı yaktı kurabiyeleri onun kokusudur hatta sıcak fırına çıplak el ile dokunup elinide yakmıştır" beni bu kadar iyi tanıması güzeldi "Dilara söylediğin her şey kelimesi kelimesine doğru dalmışım yine kurabiyeleri yaktım" yanımda ki sandalye çekilince gelen kişiye döndüm.İlayda gelmişti.İlayda ise haki yeşili renginde vücudu saran mini bir elbise giymiş hafif bir makyaj yapmıştı. Kızlarla bir kaç konu hakkında daha sohbet ettik her zaman ki konulardı.Dilara sabaha karşı olan nefreti ile fazla konuşmayıp bizi dinledi.Ben kurabiyeleri nasıl yaktığımı anlattım.İlayda veteriner olduğu için dün kliniğe gelen tatlı köpekleri anlattı ve birden İlayda hiç beklemediğim konuya girdi. "Liya ben bir yarışma duydum yani bir arkadaşım söyledi" kaşlarım çatıldı merak ettim söyleyeceği şeyi büyük bir merak ile ona dönüp"Nasıl bir yarışma?" Derin bir nefes aldı "Bir yarışma var senin gibi pastacı olanlar katılıyor ama konsept şu bir duygu belirliyorsunuz ve o duyguya göre pasta yapılıyor birinci olanada iki yüz bin TL ödül var" İlayda sözünü bitirince düşündüm iki yüz bin iyi paraydı ve elimin lezzetine de güveniyordum ancak yarışma ile uğraşmak istemiyordum.Bu tarz şeyler hiç ilgimi çekmemişti.
"İki yüz bin paradan bahsediyor Liya sokakta bulamazsın ya bu parayı"lanet olası içsesim.Her zaman böyle durumlarda ortaya çıkardı işte. Ya kazanamazsam? Bir yarışamaya katılacak her insanın aklına gelen ilk düşünce bu olur tabii ki. Ya kazanamazsam gibisinden. Emeklerim çöp olsun istemiyordum. Umay "Katıl bence Liya bir şey kayıp etmezsin hem sen bu konuda cidden iyisin" doğru iyiydim ancak konu sadece iyi olmak değildi. Para konusuda problem değildi zaten dedem çok zengin olmasada varlıklı biriydi. "Konu sadece iyi olmak değil ki" bu noktada düşündüm "Normal bir pasta yapın getirin demiyorlar bir duyguyu pasta şekilde yapın getirin diyorlar" yaşadığı duyguları göstermekte zorlanan biri değildim ancak aldığım siparişler hariç hiç konsept bir pasta yapmamıştım.İlayda grupta ki aşka inanan hayatı toz pembe gören bir kızdı söylediği duygu beni asla şaşırtmadı "Aşk tabiki" Aşk her insan hayatında bir kezde olsa aşık olmuştur.Kimisi çok güzel der kimisi büyük bir kalp kırıklığı der kimisi ise umut. Benim için ise yok.Çevremde kızların platonik yaşadıkları aşk ve İlayda'nın eski ilişkileri dışında örnek yoktu.Annem ve babam dahil onların evliliği istenmeyen bir evlilikti.Hayır onların ki bir evlilik değildi. "Ay aşk ne ya herkes gider o boktan duyguyu yapar birde mıç mıç yok insan çok mutlu olur yok kalbi atar derler bir de " Dilara için aşkın tanımı buydu boktan duyguydu ve haklıydı da "Haklı Dilara herkes aşk seçer" Umay ise korku önerdi " Korku olsa bu duyguyuda herkes yaşar ve bence kimse kullanmaz" haklı olabilirdi ancak korkuyu bir pastada nasıl gösterirdim bilmiyorum. Dilara ise sevgiyi önerdi " sevgi yap aşk değil ve bence içinde tüm duyguları bulunduran tek şey sevgi ve birden fazla seçenek var" sevgi güzel duyguyu sevdiğim şeyleri düşündüm;annem,yıldızlar, Barış Amca, çok olmasada dedem,İlayda,Umay,Dilara ve işim neden bilmiyorum ama bu fikir bana mantıklı geldi. " Ya bak aklıma ne geldi" İlayda her zaman ki neşesi ile konuştu "Yıldız haritası şu dövmesi olan bir çocuk vermişti sana onu. Işte onu yap hem sen çok seversin yıldızları" Haklıydı. Yıldızları çok severdim çünkü annemin orda olduğuna inanıyorum ve yıldız haritasını ise cenazede bir çocuk vermişti. Anneni bulmazsan buna bak demişti.Adını ve yüzünü unutmuştum ancak o gün verdiğim sözü unutmamıştım. "Yıldızlar ve sevgi olur yarışma ne zaman? Başvuru yapmak lazım" pasta yıldız haritası olacaktı.Ilayda bilgisayarını getirdi ve başvuru yapmam gereken siteye girip başvuru yaptım ancak gözüme bir detay takıldı.Gözlerim irice açıldı.Okudum sonra anlamayıp tekrar okudum yarışma iki gün sonraydı ve benim yeni haberim oluyordu! İlayda'ya döndüm " Yarışma iki gün sonra ve sen yenimi söylüyorsun bana neden daha önce haber vermedin" İlayda kendince açıklama yaptı" Ya anca fırsatım oldu ya hem sen yetiştirirsin güveniyorum ben sana" Dilarada onayladı " yetiştirirsin sen ya yaratıcı bir yapın var" Umay ve İlayda Dilara'yı onayladı ancak ben böyle düşünmüyordum "Aynen bok yetiştirim" hemen masadan kalkıp mutfağa geçtim kızlar arkamdan " Nereye?" diyerek bağırdılar ama umursamadım mutfağa geçerek malzemelere baktım. Yanık kurabiyelerim bir kenarda duruyordu ancak pek umrumda değildi.Hemen bir kâğıt çıkartıp eksik malzemeleri yazdım.Hepsi vardı ve bugün için yeterdi ancak yarın için alışverişe gitmem lazımdı. Yazmaya başladım: un, şeker, meyve, krema, süt, yumurta, sıkma torbası liste böyle uzayıp gitti.Listeyi yanıma alıp mutfaktan çıktım. Bugün için çok sade bir kombin tercih etmiştim.Koyu lacivert bir pantolon kahverengi kemer beyaz gömlek ve içine de beyaz crop giymiştim. Üzerime ceketimi geçirip kahverengi çantamı aldım " kızlar ben çıkıyorum pastane size emanet. Ha bu arada Dilara sakın müşterilere sinir olup kafalarına pasta geçirme" evet böyle bir olay olmuştu. Yine bir işim çıktığı için dükkanı kızlara emanet etmiştim ve Dilara sinirlenip müşterinin kafasına pasta geçirmişti. "Bu konuda söz veremem Liya.Eğer beni sinir eden olursa pastayı bile ona sokabilirim" her zaman ki gibi tam güven veren bir arkadaştı.Daha fazla üstünde durmayıp çıktım.Arabama ilerlediğim sırada telefonum çaldı.Arayan dedemdi.Ne söyleyeceğini bilerek açtım telefonu " Efendim dede" dedem her zaman ki gibi "Liya nasılsın? Akşam erken gel misafirimiz var" gelen misafirin kim olduğunu biliyordum. O kişi babamdı. "O adamı görmek istemiyorum dede size afiyet olsun" Dedem babamın anneme yaptıklarını bilerek babam olacak kişiyi eve yemeğe kabul ediyorsa benim o yemekte işim yoktu "Liya akşam burda ol" hep olduğu gibi itiraz istemeyen bir ses tonu ile konuştu ancak bu benim umrumda değildi "Akşam Barış Amca ile yerim ben dediğim gibi size afiyet olsun" bu sırada arabama binmiş ve marketin önüne gelmiştim. ~~~~~ Alışveriş yapmış ve Barış Amca'nın evine gidiyordum.Bundan beş yıl önce Türkiye'ye gelmişti ve o günden beri dedem ne zaman babamı yemeğe kabul etse Barış Amca'da yerdim.Barış Amca gelmeden önce dışarıda tek başıma yer yada kızlara girderdim. Barış Amca onda yemek yemem konusunda asla şikayetçi değildi.Hatta aksine benimle vakit geçirmek hoşuna gidiyordu. Kapıyı çalıp açıklamasını bekledim " Hoşgeldin ufaklık geç" Barış Amca'nın üzerinde siyah pantolon ve beyaz gömlek vardı işi gereği sürekli takım giyerdi. Barış Amca'ya gülümseyerek içeri geçtim. Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya doğru ilerledim,musluğu açıp elimi yüzümü yıkadım ve yemek yemek için salona ilerledim. Barış Amca yemeklerini salonda yerdi " yemekte ne var amca?" Barış Amca dedemin babamı yemeğe kabul ettiği zamanlar benim onda yediğimi bilir ona göre sevdiğim şeyleri hazırlatırdı. "Yemekte mantı var ufaklık seversin sen" bu doğruydu mantıyı çok severdim.Yemek masasına oturdum.Barış Amca çoktan masaya oturmuş başlamak için beni bekliyordu.Tabaklara mantı koydu. Bir süre sadece yemek yedik yemeğin bitmesine yakın Barış Amca klasik sorularını sordu.Nasılsın, işler nasıl, bir sorun var mı falan diye ancak birden beklemediğim bir şey sordu "Liya şu pasta yarışması ne iş?" Bunu bildiğini bilmiyordum çünkü henüz söylememiştim "Sen nerden biliyorsun daha bir şey demedim ki sana" Barış Amca güldü "Benim her yerde ajanım var ne yapsan haberim var" düşünüyormuş gibi yapıp "Peki bu ajanlar kızlardan biri mi?" Sadece güldü Barış Amca'da bir süre daha oturup kalktım. Arabama binip sahile sürmeye başladım. Biraz temiz hava almak istiyordum. Sahilde arabamı durdurup bir banka oturdum.Böyle anlarda aklım hep hayatıma giderdi.Bugüne kadar yaşadığım her şeyi düşünürdüm ve en çok da annemin ölmesi için on iki bıçak darbesinin ona saplanmasını düşünürdüm. Ancak anlamadığım bir şey vardı aslında çok şey vardı ve onlardan biri de annemin terk edilmiş bir apartmanda ölmesiydi.Saat 02.03'te annemin o saate apartmanda ne işi vardı? Annem hayatta iken bir kez bile arayıp sormayan dedem neden bir anda beni yanına aldı? Annemi kim neden öldürdü? Bu sorular çok fazla kafamı karıştırıyordu. Küçükken anlamazdım ancak büyüdükçe bazı şeyleri anlamaya başladım. Bu konu hakkında Barış Amca ile defalarca kez konuştum .Keendisi savcıydı ve annemin davası ile yakından ilgilenmişti ancak dosya delil yetersizliğinden kapatılmıştı ve ne zaman bir şey sorsam hep aynı cevapları alıyordum. Bazen sahile geldiğimde okul hayatımı da düşünürdüm.Çok mükemmel bir öğrenci değildim .Ortalama notlar alırdım çok iyi bir okul hayatımda olmamıştı sıradan bir orta okul, lise ve üniversite hayatım olmuştu. Ilk okul normal değildi çünkü annem yeni ölmüştü ve içime kapanmıştım kimse ile konuşmazdım hiç arkadaşım olmamıştı çünkü ben istememiştim. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde yanıma oturan kişiye baktım. Üzerinde siyah bir tişört ve üzerine siyah bir deri ceket giymişti .Ceketi ve tişörtü ile aynı siyah pantolonu vardı.Elinde ki çakıyı döndürüyordu.Sigara kullandığını düşündüm. Boynunda bir kolye vardı. ucunda ise bir yıldız figürü vardı ve yıldızın üstünde bir şeyler vardı ancak çıkaramadım. Ne zaman sahile gelsem yan bankta oturan adamdı bu.Tanımıyordum ama hep buradaydı "Gökyüzünde ne var ne görüyorsun orada?" Bunu sormasına şaşırdım çünkü ne zaman buraya gelsem hep gökyüzüne bakardım aslında anneme bakardım. "Siz kimsiniz?" Gayet yerinde bir soruydu "Kim olduğumu boşverin sadece gökyüzünde ne var onu söyleyin bana yıldız bile yok" derin bir nefes verdim "Gökyüzünde yıldızlara bakmıyorum zaten birini arıyor gözüm" bu dediğime cevap vermedi. Tekrar sordum.Elindeki çakı ile oynamaya devam etti. "Kimsiniz adınız nedir?" Bana baktı ve gülümsedi "adım Aras AKHAN" eliyle gökyüzünü gösterdi "Bazen yıldızlarda aradığın kişiyi kolay bulursun çünkü yıldızların yeri aynıdır" aslında yıldızların yeri gece boyunca değişirdi.Bunu Aras'a söyledim " Aslında dünya kendi ekseni etrafında döndüğü için yıldızların yeri gece boyunca değişir" bu söylediğimle güldü " söz ettiğim yıldızlar gökyüzünde ki yıldızlar değil" eliyle tekrar gökyüzünü gösterdi "Benim söz ettiğim yıldızlar gökyüzünün ardında olanlar" bana baktı ve devam etti ama bu kez çakıyı elinde döndürüp oynamadı yaktı söndürdü tekrar yaktı sigara çıkarıp yakmasını bekledim ancak o yakıp söndürmeye devam etti "Şimdi anladın mı? Onları bulmak yıldızlar varken kolaydır çünkü yıldızların arkasındalar bilirsin" bu sefer gökyüzüne değil denize baktı elinde ki çakıyı tekrar yaktı ve devam etti "Ancak yıldızlar olmadığında orda yoklarmış gibi hissedersin ve bu onları bulman konusunda seni zorlar" Ona bakıyordum "Ama oradalar adını bilmediğim hanımefendi" Son dediği ile istemsizce güldüm "adım Liya Nida AFLAZ" gülümsedim ve ona cevap verdim " Haklısın orda biliyorum ama yıldızlar var iken varlığı daha belli sanki" Bu noktada modum düştü " Sanki yıldızlar varlığını göstermek için parlıyor gibiler onlar yokken çok karanlık" "Ama yıldızlar görmesek bile varlar Liya şuan bir tepeye çıkıp baksan oradalar sadece bakmasını bil" eliyle bu sefer kalbini işaret etti ilk defa bana bakarak "ve hep gökyüzüne değil ilk kalbine bak çünkü burda yaşarlar gökyüzü bize varlıklarını hatırlatmak için vardır yıldızlar ise onlar gökyüzünde diye parlar" ayağa kalktı "seninle sohbet güzeldi hoşçakal" gülümsedim gülümsedim "Seninlede sobhet güzeldi Aras" Ayağa kalkarken bir şey düştü eğilip aldım bu bir pusulaydı "Aras" pusulayı işaret edip "pusula senden düştü" ancak beni duymadı.Uzaklaşıp gözden kayıp oldu pusulayı açıp içine baktım. Normal bir pusula değildi.Içinde kuzey, güney, doğu be batı yönleri yoktu. Onlar yerine birer yıldız vardı ve her yıldızın içinde "LN" harfleri vardı.Pusulayı daha fazla incelemedim |
0% |