@k_blackfire
|
İyi okumalar... "Bak hâlâ böyle davranmaya devam ediyorsun! Oysa karın Sena ne kadar misafirperver biri!" Baran denen adam bunu söylediğinde tüm gözler bir anda benim üzerime dönmüştü. Arasın'da öyle... Bu adamın kötü biri olduğu her halinden belliydi ve bunu yapacağını tahmin ediyordum. Sonucta Aras'la düşmanlardı ve onu sinir etmek için beni kulanacaktı. Gerginliğim gitgide artmıştı. Şimdi herkes bana sorar gözlerle bakarken ne yapacağımı bilmiyordum. Aras'a kızgın olduğum için ona Baran'la karşılaştığımızı söylememiştim ve şu an bundan büyük bir pişmanlık duyuyordum. Nereden bilebilirdim ki bu adamın böyle yapacağını? Aras sert bakışlarıyla bana bakarken yüzünde kızgınlıkla karışık bir duygu vardı. Ben ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemezken Aras bakışlarını benden çekip tekrar karşısında duran Baran'a yöneltti ve çevik bir hareketle Baran'ın elindeki silahı alıp mermi kısmını çıkarttı. Ardından silahı yere fırlatıp kendi belindeki silahı çıkarttı ve Baran'ın alnının ortasına dayadı. Bu hareketi ile Baran'ın yüzündeki pis gülümseme silinmiş yerinde korkak bir ifade belirmişti. "Lan şerefsiz! Bir an bile düşünmem seni burada gebertirim! Anladınmı lan beni?!" Aras öfke dolu sesiyle bunları söylerken Baran tekrar konuşmaya başladı ama bu sefer gülmüyordu. "Yoksa Sena, tanıştığımızı söylemedi mi?" Bu duruma rağmen hâlâ konuşabiliyordu ya pes diyordum artık. Bu ne arsız bir adamdı böyle. Aras canlı bir bomba gibiydi ve elindeki silah her an patlayabilirdi. Baran'ın korktuğu yüzünden belliydi ama hâlâ onu sinir etmeye çalışıyordu. Bu bardağı taşıran son cümleydi. Aras sinirle Baran'ın boynuna yapışıp silahı kafasına dayadı. Aras'ın elleri Baran'ın boğazını var gücüyle sıkarken Baran anında kıpkırmızı kesilmişti. "Sena'nın adını bir daha sakın ağzına alma!" Dedi konağı inletecek bir sesle. "Andım olsun sağ bırakmam seni!" Baran çırpınıyordu ama Aras'ın elinden kurtulması imkansızdı. Yanında getirdiği adamlar ise hiçbir işe yaramamıştı. Bizim korumalar çoktan silahı dayamışlardı başlarına. Olanları şok içinde izliyordum. Gerginliğim hatsafadaydı ve ne yapacağımı bilmiyordum. Aras silah tuttuğu eliyle Baran'ın kafasına sert bir darbe vurup onu yere düşürdü. Baran'ın yüzü bir darbeyle kanlar içinde kalmıştı. "Alın götürün lan bu p*çi buradan!" Aras bunu söyledikten sonra adamlar Baran'ı zorlukla kaldırıp kapıya doğru götürmeye çalıştılar. Bu arada Aras'ın bakışları tekrar bana dönmüştü. Oldukça sinirliydi. Gözlerini benden ayırıp hızlı adımlarla merdivenlere yöneldi. "Sena! Benimle gel!" Sert ve bir emir niteliğinde ki bu cümleyi duyduğumda zorlukla yutkundum. Herkesin gözü bizim üzerimizdeydi ve onu daha fazla sinirlendirmek istemiyordum. Bu yüzden dediğini yaptım ve hızlı adımlarla peşinden gittim. Aras sertçe odanın kapısını acıp içeri girdiğinde bende hemen içeri girip kapıyı kapattım. Aras sinirden odada volta atmaya başlamıştı. Çok sinirliydi. "Nereden tanışıyorsun sen bu adamla?" Dedi olduğunca öfkeli bir sesle. Aslında benim hatam sadece Aras'a söylememekti. Baran çıkmıştı durup dururken karşıma ve benim bunda hiçbir suçum yoktu bu yüzden hemen savunmaya geçtim. "Merve'yle alışverişe gittiğimizde karşılaştık!" Aras cevabımı duyduğunda sinirle yüzüme baktı. "Çok güzel! Bunu bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun peki?!" Sinirle bunu söylerken, zorlukla yutkundum. Çok sinirliydi ve ben şu an olduğunca gergindim. Doğrusunu söylemek gerekirse cevap vermeye çekiniyordum ama bunu belli etmek istemiyordum. "Sana kızgındım!" Dedim düz bir sesle. "O yüzden söylemedim." Aras cevabımı duyduğunda sinirinden hiçbir şey kaybetmemişti. "Bana kızgın olman seni haklı çıkarmıyor Sena!" Dedi sesinin tonunu biraz daha arttırarak. Çok sinirliydi ve bu şekilde bağırarak konuşması istemsizce geriyordu beni. Ona söylemememin nedeni gerçekten kızgın olmamdı ve bu yüzden haklı olduğumu düşünüyordum. Kendimi sonuna kadar savunmalıydım. "Ben o adamın senin düşmanın olduğunu bilmiyordum!" Ben bunu dediğimde Aras bana biraz daha yaklaşıp tam önümde durdu. "Bilmiyordun öylemi?! O adam sizin yanınıza gelecek ve Merve o adamın kim olduğunu sana söylemeyecek! Buna inanmamı mı bekliyorsun!?" Aras öfkeyle bunu söylediğinde benimde sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Bu kadar ciddi birşey olduğunu bilmiyordum ve bu kadar sert tepki vermesi artık sinirlenmeme neden oluyordu. Sinirle nefes verdim. "Dün sabah bana bu evliliği fazla ciddiye aldığımı söylüyordun! Şimdi neden bu kadar öfkeleniyorsun ki? Sana hesap vermedim diye mi?" O an aklıma Aras'ın o gün söyledikleri geldi. Ben Dicle ve Aras'ı orada gördüğümde bana böyle demişti. Sinirlenmiştim ve artık sesimde sinirli çıkmaya başlıyordu. Aras ateş saçan simsiyah gözlerini, benim gözlerime dikti ve öfkeyle baktı. "Bu öyle birşey değil!" Dedi gayet ciddi ve sert bir sesle. Gözlerinde ki bakış bir an değişmişti ama bu bir saniyeden fazla sürmemişti. Söylediği şey sinirimi daha da arttırmıştı. "Gayette öyle bir şey! Eğer sen kafana göre Dicle'yle istediğini yapabiliyorsan, benden sana hesap vermemi bekleme!" Artık sesim biraz daha yüksek çıkmıştı. Gitgide geriliyordum ve sinirimde artıyordu. Aras bana bir adım daha yaklaştığında gözlerinde ki siniri daha net görebiliyordum. "Vereceksin!" Dedi öfke saçan sesiyle. "Sen benim karımsın Sena! Benim soyadımı taşıdığın sürece bana hesap vereceksin!" Aras bunu dediğinde gözlerimin yandığını hissettim. Nedenini bilmiyordum ama içimden ağlamak geliyordu. Sinir ve gerginlikten olduğunu biliyordum ama bunda Aras'ında payı vardı. Onun karşısında daha fazla tepki veriyordu vücudum. Daha hassas oluyordum ve her kelimesi kalbime işleniyor gibiydi. Gözümde biriken yaşların akmaması için içimden dua ederken sinirimi gizleyemediğimin farkındaydım. "Sana hesap mı vereceğim? Dün beni umursuyor gibi gözükmüyordun!" Dedim gözlerimi devirerek. Artık sesim çok yüksek çıkıyordu. Ben bunu söylediğimde Aras geriye doğru bir adım atıp sinirle güldü. "Seni umursamıyorum öylemi?" Aras sinirle bunu dediğinde gözümde ki yaşlar çoktan yanağıma süzülmeye başlamıştı. "Evet!" Dedim. Bu sefer resmen bağırıyordum. "Ben senin umurunda bile değilim Aras!" Aras beni duyduğunda sinirle nefes verdi. Cok sinirli olduğu gayet açık bir şekilde belliydi. "Seni umursamasam şu an evli olmazdık değilmi?" Aras bunu söylediğinde anlaşmamızdan bahsettiğini anlamıştım. Evet doğru söylüyordu ama yinede kendimi bu konuda tam anlamıyla ikna edemiyordum. Gözlerimde ki yaşlar resmen bağımsızlığını ilan etmiş gibi süzülüyordu yanaklarımdan. "Keşke bunu dünde düşünseydin Aras!" Ağlamaklı ve sinirli bir sesle bunu söylediğimde Aras'ı daha çok sinirlendirdiğimin farkındaydım. "Dönüp dolaşıp aynı konuya getiriyorsun!" Dedi yüksek bir ses tonuyla. Siyah gözleri resmen ateş saçıyordu. Sinirden ellerimi saçlarıma geçirip ona taraf baktım. "Çünkü bu konu hemen kapatılacak bir konu değil!" Aras sabır diler gibi derin bir nefes aldı ve ardından kapıya taraf yöneldi. "Nereye?" Sinirle bunu sorduğumda, Aras bana bakmadan kapıyı açtı. "Burada kalırsam kalbini kıracağım Sena!" Oldukça sinirli bir sesle bunu söyleyip odadan çıktı ve kapıyı kırarcasına çarptı arkasından. Gözlerimden yaşlar süzülürken öfkeyle bağırdım. "Yeterince kırdın zaten kalbimi!" Tüm sinir hücrelerim harekete geçmişti ve ben ne düşüneceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Her şey o kadar üst üste geliyordu ki artık delirmek üzereydim. Sinirimi daha fazla içimde tutamayıp komodinin üzerindeki ufak cam vazoyu kaptığım gibi kapıya doğru fırlattım. Vazo kapıya çarpmasıyla tuzla buz olurken, ben artık sesli ağlıyordum. Sırtımı duvara yaslayıp yere doğru çöktüm. Neden böyle oluyordu ki? Sanki herşey benim aleyhime işliyordu. Hiçbirşey yolunda gitmiyordu ve ben artık dayanabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Bu konağa geldiğimden beri doğru düzgün bir günüm bile geçmemişti. Bunları hakettiğimi düşünmüyordum. Kafamı duvara yaslayıp gözyaşlarımın serbestçe akmasına izin verdim. Herşeyin böyle üstüste gelmesi sinirlerimi oldukça yıpratmıştı. Sinirden ellerim titriyordu. Duygularım kalbime bir iğne misali, tek tek saplandığında aklımda yine tek bir isim vardı. Aras... ~°~°~°~ Yüzüme vuran ışıkla beraber, acıyla araladım gözlerimi. Dün gece yaşananlar tüm netliğiyle aklımdaydı. Zaten yeterince doluydum ve dün yaşananlar buna tuz biber olmuştu. Herkesin bir dayanma noktası vardı ve bende dün tam anlamıyla son noktayı yaşamıştım. Dün gece saat kaçta uyuduğumu bile bilmiyordum. Saat kaça kadar ağladığımıda... O kadar uykusuzdum ki şuan berbat gözüktüğüme emindim. Başımda korkunç bir ağrı vardı ve bu dün gece yaşadığım duygu patlamasının nasıl şiddetli olduğunu açıklar nitelikteydi. Aras dun gece çıktıktan sonra bir daha gelmemişti. Şu an nerede olduğunu bilmiyordum ama düşünmekte istemiyordum Gözlerimi tek noktaya dikmiş öylece uzanıyordum ki kapının tıklatılmasıyla ağzımdan sadece bir kelime döküldü. "Gir!" Ben bunu dediğimde kapı usulca aralanmıştı. Dün gece kırdığım eşyalar yüzünden her tarafta cam parçaları vardı ama bu umurumda bile değildi. Eminim ki dün gece ki kavgadan bütün konağın haberi vardı ve bu görüntü o kadar da garip kaçmazdı. Kafamı kapıya taraf çevirdiğimde gördüğüm yüz mutfakta çalışan Zehra'nın yüzü olmuştu. "Hanımım, kahvaltı birazdan hazır olur! İnmeyecekmisiniz?" Zehra bunu dediğinde gözlerimi ondan ayırıp tekrar önüme döndüm. "Aç değilim ben, yemeyeceğim!" Bunu dememle beraber Kevser tekrar konuşmaya başladı. "Ama hanımım, Hasan ağam herkesin kahvaltıda..." Hasan Bey'in bu konudaki hassaslığını biliyordum ama şu an bu umurumda bile değildi ve bu yüzden Zehra sözünü tamamlamadan konuşmaya başladım. "İnmeyeceğim Zehra!" Zehra beni duyduğunda biraz sessiz kaldı ve sonra da tekrar kapıya yöneldi. Tam çıkacakken aklıma takılan soruyla tekrar Zehra'ya taraf baktım. "Zehra!" Zehra durup tekrar bana baktığında bekletmeden konuşmaya başladım. "Aras geldi mi?" Ne kadar düşünmemeye çalışsamda bu soruyu içimde tutamamıştım. "Az önce geldi, çalışma odasında!" Zehra bunu söyledikten sonra odadan çıktı. Demekki gelmişti. Onunla şu an karşılaşmak istemiyordum ve kahvaltıya inmeyecektim. Hatta tüm gün bu odadan çıkmak bile istemiyordum. Sıkıntıyla oflayarak yatakta doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına dayadım. Dizlerimi kendime dogru çekerek boş boş oturmaya başladığımda tekrar kapı çalmıştı. Bu sefer ben 'gir' demeden kapıda ki kişi konuşmaya başlamıştı. "Sena müsaitmisin?" Sesin sahibi Nigâr ablaydı. Bekletmeden cevap verdim. "Gir abla!" Bunu dememle kapı açılmış Nigâr abla içeri girmişti. Gözleri önce yerde gezindi, sonra da bana baktı. "İyimisin Sena?" Nigâr abla bunu sorduğunda çenemi dizlerime yaslayıp ona baktım. "Nasıl iyi olabilirim?" Nigar abla anlamış gibi kafasını salladı ve ardından gelip yanıma oturdu. "Baran'ı nereden tanıdığını sormayacağım, Merve anlattı!" Nigâr abla anlayışlı bir tavırla bunu söylediğinde gözlerimi ona diktim. "Merve anlattıysa benim bu konuda bir suçum olmadığını biliyorsundur." Nigar abla cümlemi duyduğunda beni kafasıyla onayladı. "Biliyorum ama o adam Aras'ın en büyük düşmanı, gelip burada ileri geri konuşunca sinirlendi haliyle! Bilmiyormusun Aras'ın öfkesini?" Doğru söylüyordu, Aras çok çabuk sinirlenen bir adamdı ama dün ki tavrı yüzünden ona çok sinirliydim. Dicle'yle olan konu yüzünden ona olan sinirimi tam anlamıyla unutmuş değildim ve birde üzerine Baran meselesi çıkmıştı. Aras'ın söylediği çümlelerin canımı bu denli yakmasına anlam veremiyordum. Belki de içinde olduğum durumdan kaynaklanıyordu, bunu bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı; oda bu duyguyu daha önce hiç tatmamış olmadı. "Hadi hazırlan aşağı in, böyle odalara kapanmanın kimseye faydası yok." Nigâr abla bunu dediğinde sıkılgan bir tavırla ona baktım. "Hiç inesim yok!" Bunu dememle Nigâr abla kaşlarını çattı. "İtiraz istemiyorum Sena! Hem burada kalıp meydanı Dicle'ye mi bırakacaksın? Hem anlaşmalıda olsa Aras senin kocan!" Nigar abla bunu dedikten sonra imâlı bir tavırla bana baktı. "Gerçi bu gidişle ortada anlaşma kalırmı onu da bilemiyorum." Nigâr ablanın bu cümlesini duyduğumda sorar gözlerle ona baktım. "O ne demek?" Nigâr abla hafifçe gülümsedi. "Sen bakışlarının farkında değilsin herhalde Sena?" Dedi ve yüzüne tekrar o imâlı ifadeyi yerleştirdi. "Aras'a farklı bakıyorsun, böyle aşık gibi..." Son cümleyi duymamla beraber zorlukla yutkundum ve bakışlarımı kaçırdım. "Nereden çıktı ki bu şimdi? Sana öyle gelmiştir!" Bunu dedim ve gerginlikle nefes aldım. Bu cümleyi başkasının ağzından duymak garip hissetirmişti. Hem öyle birşey olamazdı herhalde! Olabilirmiydi? Saclarımı geriye doğru atıp gerginliğimi belli etmemeye çalıştım. "Ben ve Aras!" Dedim ve hafifçe gülümsedim. "Olacak şeymi hiç?" Nigar abla inanmamış bir tavırla yüzüme bakmaya devam ederken imâyla gülümsedi. "Öyle olsun bakalım!" Nigâr abla bunu dedikten sonra ayağa kalktı. "Ben aşağı iniyorum, sende hemen hazırlanıp aşağı in! İtiraz kabul etmiyorum tamamı? Seni on dakika içinde aşağıda görmezsem gelir zorla indiririm valla! Kızlardan birini de yollayayımda şu camları temizlesinler!" Nigâr abla gülümseyerek bunu söylediğinde onu onaylar bir şekilde kafamı salladım. "Tamam!" Nigâr abla odadan çıktığında bende sıkıntıyla oflayıp ayağa kalktım. Aşağı inmeyip Hatice hanım ve Dicle'yi sevindirmek istemiyordum. Nigâr abla haklıydı burada durmanın hiç bir faydası yoktu. Banyoya doğru ilerleyip hızlı bir duş aldım. Banyoda islerimi bitirip odadan çıktım ve giysi dolabimdan gözüme kestirdiğim kıyafetleri elime aldım. Sanırım en çok burada zaman geçiriyordum. Giyimime oldukça dikkat eden birisiydim ve olduğunca şık giyinmeye çalışırdım. Kendimi bildim bileli böyleydim. Bu bir takıntı gibiydi. Hızlı bir şekilde giyinip son bir kez aynaya baktıktan sonra telefonumu alıp çıktım odadan. Ben merdivenlerden inerken neredeyse herkes oturmuştu masaya, herzamanki gibi sadece Hasan bey eksikti ve o da birazdan inerdi. Gözlerim ilk olarak Aras'ı seçmişti. Yine herzamanki nefes kesici haliyle, sert tavrını koruyarak yerine oturmuş simsiyah bakışlarını üzerime dikmişti. Onunla her defasında göz göze geliyorduk. Kalbim yine deli gibi atıyordu ama bakışlarımı hızlıca ondan ayırdım. Hâla çok sinirliydim ve bu eminim ki yüzümden anlaşılıyordu. Gülmüyordum ve umursamaz tavrımı bozmamaya çalışıyordum. Bakışlarımı ondan ayırır ayırmaz gördüğüm ilk şey bana taraf gülümseyerek gelen Merve olmuştu. "Günaydın!" Merve oldukça samimi ve sevecen bir tavırla bunu dediğinde bende aynı şekilde karşılık verdim. "Günaydın!" Merve yüzüne alaycı bir ifade yerleştirerek bana yaklaştı. "Hatice yengem siz kavga ettiniz diye zil çalıp oynayacaktı resmen! O Dicle'de içten içten seviniyordu!" Merve sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıltıyla bunu söylediğinde bende aynı şekilde güldüm. "Meydanı onlara bırakmaya hiç niyetim yok!" Ben bunu derken Merve'de bakışlarını Dicle'ye taraf çevirip nisbet yapar gibi bir bakış attı ve sonra tekrar bana döndü. "Sonuna kadar arkandayım!" Merve bunu dediğinde ona gülümsedim ve ardından beraber masada ki yerlerimize oturduk. Merve gerçekten de tam bir dost gibiydi benim için. Sanırım bundan sonra en yakın dostum olmuştu. Ben masada Aras'ın yanında ki yerimi alırken, onun bakışlarını hâlâ üzerimde hissediyordum. Ona taraf bakmamaya çalışıyordum ve bu yüzden gözlerim masada geziniyordu. Bakışlarım her zamanki gibi Aras'ı izleyen Dicle'yi bulduğunda gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. Gözleriyle resmen Aras'a 'seni seviyorum' diye haykırıyordu. Eminim ki Aras'ta bunun farkındaydı. Hatta konaktaki herkes farkındaydı. "Nasılsın Senacığım? Biz inmezsin diye düşünmüştük ama?" Hatice Hanımın artık nefret ettiğim sesini duyduğumda ona düz ve soğuk bir bakış fırlattım. "Çok iyiyim merak etmeyin!" Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirip devam ettim. "Hem siz beni bu kadar düşüneceğinize biraz yeğeninizle ilgilenin, çok üzgün gözüküyor!" Bunu dememle sofradaki bütün yüzler bana çevrilmişti ama umursamadım. Bunca zaman onlar umursamadan ileri geri konuşmuştu, şimdi sıra bendeydi. Artık kimseye tahammül etmeyecektim. Son cümlemden sonra Hatice Ha nım'ın yüzü düşerken, gözlerimi bu sefer Dicle'ye çevirdim. O gördüklerimden sonra ne yapsam az gibi geliyordu ve bu yüzden umursamadan devam ettim. "Ne bu halin Dicle? Yoksa hayatında biri mi var?" ... BÖLÜM SONU! UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ, OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM (: Bu arada yorumlar için çok çok çok teşekkür ederim, yanıtlamaya çalışıyorum ama yanıtlar size ulaşıyor mu bilmiyorum çünkü henüz yorum yanıtlama özelliği yok. Ama şunu bilinki seviliyorsunuz ♡ Bölüm : 12.12.2024 00:19 tarihinde eklendi |