Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm "Karar"

@k_blackfire

"Ne?" Sesim titremişti. Aras ifadesiz bir şekilde bana bakarken ben resmen donakalmıştım. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum. Zaten böyle bir durumda ne söylenebilirdiki?

"Arabaya bin!"
Sert surat ifadesini hiç bozmadan bunu söylediğinde kaşlarım çatılmıştı. Onun arabasına binmek gibi bir niyetim yoktu. Sert ve emir niteliğinde söylediği bu cümle beni sinirlendirmişti.

"Hayır!"
Net bir tavırla bunu söylediğimde siyah ve sert bakışlarını gözlerime dikip sinirle bana baktı.

"Bin şu arabaya! Konuşacağız."
Bunu derken siyah gözleri hâlâ üzerimdeydi. İtiraf etmeliydimki, vücudunun heryeri gibi gözleri de mükemmeldi ve gerçekten de çok güzel bakıyordu.

Adamın bakışlarının etkisinden zorda olsa kurtulup sinirli tavrımı korumaya çalıştım ama ne söyleyeceğini deli gibi merak ediyordum.

"Hayır! Ben konuşmak istemiyorum."
Bunu söylediğimde Aras'ın kaşları sinirle çatıldı. Itiraz etsemde ne söyleyeceğini, ne konuşacağımızı deli gibi merak ediyordum.
içimden bir ses onunla konuşmam gerektiğini söylüyordu ama yinede bunun iyi bir fikir olabileceği konusunda şüphelerim vardı. Bulunduğum durumun verdiği gerginlikle istemsizce ofladığımda Aras'ın daha da sinirlendiğini farketmiştim. Sabır diler gibi derin bir nefes alıp tekrar bana baktı.

"Kızım uzatma da bin şu arabaya!"
Sesi az öncekine nazaran daha da sert çıkmıştı. Gerginliğim ve heyecanım artmıştı ama bunu belli etmemeye çalışıyordum. Bir an duraksayıp cevap vermedim. Biraz tedirgindim ama sonuçta sadece konuşmak istiyordu ve ben de ne konuşacağımızı deli gibi merak ediyordum. Zihnim onunla konuşmam için beni zorlarken en sonunda içimde deli gibi bağıran sesi dinleyip onunla konuşmaya karar verdim. Belki söyleyeceği şeyler benim yararıma olabilirdi.

Surat ifademi değiştirmeden onu kafamla onaylayıp arabaya bindiğimde, o da sert ve sinirli tavrını bozmadan şoför koltuğuna geçti. Araba ilerlemeye başlamıştı ve ben gerçektende deli gibi meraklıydım. Adıma verilen bir karar vardı ve ben onun etkisinden hâlâ çıkamamıştım. Dün yaşadıklarımın üstüne birde annemin sabahki sözleri beni yeterince hırpalamıştı. Tüm bunlar beni oldukça zorlarken şu anda vücuduma yayılan heyecan ve gerginlik bana çok fazla geliyordu.

Araba ilerlerken ikimizde tek kelime etmemiştik. Arabayı kulanırken bile çok karizmatikti. Kıyafetleri tamamen siyahtı ve bu ona gerçekten de çok yakışıyordu. Gömleğinin baştan bir kaç düğmesini açık bırakmıştı ve bu sayede kaslı vücudu daha da göze çarpıyordu. Gözleriyle mükemmel bir uyum içinde olan siyah saçları ve sert yüz hatlarıyla tam bir mafya havası veriyordu.

Araba yavaşlamaya başladığında gözlerimi Aras'ın üzerinden çekip tekrar yola baktım. Evet çok yakışıklı olabilirdi ama bunun beni etkilemesine asla izin veremezdim.

Aras arabayı sahil kenarında durdurduğunda, toparlanmak adına derin bir nefes aldım ama bu hiç bir işe yaramamıştı. Merak tüm vücuduma yayılırken gergin bir şekilde Aras'a döndüm.

"Seni dinliyorum!"
Bunu dediğimde bana taraf bakmadan denizi seyretmeye devam etti. Dünden beri başıma gelen şeyler alışık olmadığım türden olaylardı. Basit bir iş yemeğinden aniden evlilik kararı çıkmıştı ve bu benim için çok zordu. Şimdide beni evlendirmeyi düşündürdükleri adamla aynı arabadaydım. Kafamdaki düşünceler beni oldukça zorlarken duyduğum sesle kafamı Aras'a taraf çevirdim.

"Seninle bir anlaşma yapacağız!"
Söylediği şeyi duyduğumda anlamamış bir şekilde ona bakmaya devam ettim.

"Anlamadım, ne anlaşması?"
Aras sorumu duyduğunda kafasını bana çevirip gözleriyle kısa bir süre beni süzdü ardından dudakları hafifçe aralandı.

"Dün adımıza verilmiş olan karardan bahsediyorum!" Bunu dedikten sonra siyah gözlerini gözlerime kenetleyip devam etti. "Ortaklık için!"

'Adımıza verilen karar' Aras'ın söyledigi bu cümleye bakılırsa o da bu evliliğe karşıydı. Aras bunu söylediğinde, babama olan öfkem tekrar alevlenmişti. İçimde beliren ağlama hissi beni zorlarken zorlukla yutkunup derin bir nefes aldım. Ağlamamalıydım!

"Babam beni sattı desek daha doğru olur!" Sinirle bunu dedikten sonra ağlamamak için tekrar yutkundum.
"Ama ona istediğini vermeyeceğim!"

Babama olan sinirimin alevlenmesiyle ağzımdan istemsizce dökülen bu cümlelere hakim olamıyordum. Ağlamamak için ne kadar çabalasamda gözlerim çoktan dolmuştu. Derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışırken babam ve annem'e olan kızgınlığım daha da artıyordu.

"Tam tersi, onlara istediklerini vereceğiz!"
Duyduğum bu cümle nabzımın hızlanmasına neden olurken şaşkın bakışlarımı Aras'ın gözlerine dikmiştim. Ne demek oluyordu bu? Kafam tamamen karışmıştı. Benim bu şaşkınlığıma karşın onun sert surat ifadesinde hiçbir değişiklik yoktu.

"N-ne demek oluyor bu?"
Şaşkınlığımın ve gerginliğimin etkisiyle zorlukla konuşmuştum. Vereceği cevabı merakla bekliyordum. Aras sorumu duyduğunda gayet ciddi ve sert bir tavırla sorumu yanıtladı.

"Evleneceğiz!"
Aras'ı duyduğumda sinirle kaşlarımı çattım. Bu sözü beynimde delicesine yankılanırken kalp atışlarımın hızlandığını hisedebiliyordum. Ben az önce ona 'babama istediğini vermeyeceğim' demiştim ve o şimdi kalkmış 'evleneceğiz' diyordu. Gerçekten bu olanlara anlam veremiyordum.

"Böyle birşey olmayacak!"
Sinirle bunu söylediğimde Aras sabır diler gibi derin bir nefes aldı.

"Merak etme, gerçek bir evlilik değil! Sadece kağıt üzerinde!"
Söylediği sey beni tekrar tekrar şaşırtmıştı. Ne planladığını hâlâ anlamamıştım. Sorar gözlerle ona baktığımda biçimli dudakları tekrar aralandı.

"Eğer bu evlilik olmazsa, babam elinizdeki herşeyi alır! Bir inat yüzünden yapamayacağı şey yok! Şirketinizin batmasını o sağladı, sırf bu evlilik olsun diye."
Ne? Duyduğum şeyle beynime bilmem kaçıncı şok dalgası yayılırken zorlukla yutkundum. Gerçekten o mu yapmıştı? Aras'a şaşkınlıkla baktığımda onun gözleri hâlâ üzerimdeydi.

"Böyle birşeyi neden yapıyor? Yani neden evlenmeni bu kadar çok istiyor?"
Çekinerekte olsa bunu sorduğumda kaşları hafifçe çatıldı.

"Bu kısmı seni ilgilendirmez!"
Sinirle söylediği bu cümleden sonra istemsizce gözlerimi devirdim. Bu kadar kaba olmak zorundamıydı?

"Peki! Diyelim evlendik, sonra ne olacak?"

"Bir kaç ay evli kaldıktan sonra boşanacağız! Merak etme, hiçkimse zarar görmeyecek. Benim bir planım var!"
Söylediği şey kafamı karıştırmıştı. Aslında bu gayet mantıklı bir fikirdi ancak evlilik konusu beni oldukça germişti. Eğer kabul etmezsem ne olacaktı? Hasan Bey aileme zarar verebilirdi, bunu göze alamazdım ama ne diyeceğimi hâlâ bilemiyordum. Başımdaki ağrı kendini yavaş yavaş belli etmeye başlamıştı. Avuç içlerim terliyor, gözlerim yanıyordu.

"B-ben bilmiyorum!"

"Senin birşey yapmana gerek yok, sadece bir kaç ay bu evliliğe katlanacaksın. Gerisini ben halledeceğim!"
Tavrını hiç bozmadan bunu söylediğinde zorlukla yutkundum. Ağzımdan çıkan tek bir söz hayatımı değiştirecekti ve ben çok korkuyordum.

Öyle bir çıkmazın içindeydim ki ne önümü görebiliyordum, ne de geri dönebiliyordum. Karanlığın içine hapsolmuş, en ufak bir ışığa muhtaç hissediyordum kendimi. İçimden bir ses bu teklifi kabul etmem gerektiğini söylerken öbür yanım bunu kesin bir dille reddediyordu. Zihnimdeki savaş durmak bilmezken, aldığım derin nefes beni birazda olsun rahatlatmıştı.

Artık karar vaktiydi. Zihnimdeki çatışmadan galip çıkan kararı tekrar tekrar ölçüp tartıktan sonra tüm hayatımı değiştirecek o sözü söylemek için usulca aralandı dudaklarım.

"Kabul ediyorum!"

                              ***

"Ne yani evlenmeyi kabul ediyormusun?"

"Evet dedim ya Aslı!"
Aslı'ya kararımı söylerken bir hayli şaşırmıştı. Tabii o bu evliliğin gerçek olacağını zannediyordu. Anlaşmamız gereği bunu kimseye söylememeliydim. Aras beni eve bırakalı yaklaşık üç saat olmuştu. Eve geldiğimde oyunumuzun ilk parçası olarak annem ve babama bu evliliği onayladığımı söylemiştim. Bunu duyunca bütün keyifleri yerine gelmişti. Onların bu sevincini izlemeyi istemediğim için yukarı Aslı'nın yanına çıkmıştım. Kafam çok bozuktu ama bunu belli etmek istemiyordum.

Aras'ın söylediği her kelime tüm netliğiyle aklımdaydı. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim ve bu karara sadık kalmalıydım.

Aslı odadan çıktığında saatlerdir geçmek bilmeyen baş ağrım etkisini daha da artırmıştı. Biraz dinlenmek adına yatağıma doğru yürüdüğümde kulağıma gelen belli belirsiz konuşma sesleriyle bir an duraksadım. Bu babamın sesiydi ama ne söylediğini tam olarak anlamıyordum. Sesi gayet neşeli geliyordu. Merakım ayaklarımı yavaş yavaş harekete geçirirken ne konuştuğunu duyabilmek için hiç ses çıkarmıyordum.

Merakımdan dolayı başımdaki dayanılmaz ağrıya aldırış etmeden çoktan koridora çıkmıştım. Merdiven kısmına gelip hafifçe kafamı uzatarak aşağı baktım. Babam telefonda konuşuyordu. Yüzündeki gülümsemeye bakılırsa baya mutluydu.

"Bizim için uygundur Hasan Bey!"
Bu ismi duyduğumda kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Demek ki konuştuğu kişi Hasan Bey'di. Adamın ismi bile geçtiğinde geriliyordum.

Babam bir süre susup telefonun karşısındaki kişiyi dinledikten sonra tekrar konuşmaya başladı.

"Haklısınız, bu işi fazla uzatmaya gerek yok."
Sanırım 'bu iş' diye bahsedilen konu bizim evliliğimizdi. Babamı uzun zamandır bu kadar mutlu görmemiştim. Demek bu kadar meraklıydı benden kurtulmaya.

Bu düşünce yüzümün asılmasına neden olurken duyduğum sesle aniden irkildim.

"Görüşmek üzere Hasan Bey!"
Babam bunu deyip telefonu kapatığında hızla merdivenlere yöneldi. Beni görmemesi için hızlı adımlarla odama gidip yatağımın üzerine oturdum. Bu zamana kadar hep sevgisiz büyümüştüm. Ne annem nede babam bir gün olsun bana sevgilerini gösterememişlerdi. Onlar için önemli olan tek şey, itibar ve güçtü. Şimdi ise omzuma yüklenen bu yükle yaşamaya mahkum bırakmışlardı beni. Başım dara düştüğünde arkamda duracak bir ailem yoktu benim, tam tersi bizzat öz ailem itmişti beni bu karanlığın içine...

Beynim benim için oldukça ağır olan bu düşüncelerle boğuşurken gözlerim istemsizce dolmuştu. Bağıra çağıra ağlamak istiyordum, düştüğüm bu karanlığın sükunetini çığlıklarımla söndürmek istiyordum ama yapamıyordum. Öyle bir çıkmazın içindeydimki bu durum beni ağlamaktan bile alıkoyuyordu.

Gözyaşlarım yanaklarıma usulca süzülürken kapının açılmasıyla irkilip aniden kafamı kaldırdım. Gelen annemdi. Yüzüne herzamanki somurtkan ifadesini yerleştirmiş bir şekilde yanıma yaklaştığında hızlı bir şekilde elimle gözyaşlarımı silip toparlanmaya çalıştım.

Yanıma yaklaştığında surat ifadesi hâlâ aynıydı. Ciddi ve sert tavrından bir an bile ödün vermiyordu. Kollarını önünde birleştirip bana üsten baktığında ben hâlâ oturur pozisyondaydım. Ağlamamı belli etmemek için kafamı hafifçe eğik tutuyordum.

"Bu akşam söz kesilecek, haberin olsun!"
Annemi duyduğumda zorlukla kafamı kaldırıp ona baktım. Bu neydi böyle? Yangından mal kaçırır gibi sözmü kesilirdi. Kaşlarım çatık bir şekilde anneme bakarken annem hâlâ aynı surat ifadesindeydi.

"Neden bu kadar hızlı? Ne aceleleri varmış, kaçmıyoruz ya!"
Bunu söylediğimde annemin yüzündeki sinirli ifade daha da belirginleşmişti.

"İki tarafta bu işin uzamasını istemiyor! Hem babanın da kararı bu yönde."
Annemin söylediği şeyle sinirle güldüm. Tabii benden hemen kurtulmak varken neden uzatsınlarki bu işi! Sinir, öfke, üzüntü, bütün duyguları aynı anda yaşıyordum. Kalbim göğüs kafesimin içinde delicesine çırpınırken ağzımdan çıkan tek kelime "pekii!" olmuştu. Bitkin bir tavırla bunu söylediğimde annemin dudakları hafifçe aralandı.

"Şık birşeyler giy!"
Söylediği bu şeyle istemsizce ofladım. Şu an düşünmem gereken tonlarca şey vardı ve annem bana hâlâ kıyafetten bahsediyordu.

                              ***

"Hazırmısın Sena!"
Aynur abla hızla odaya girip bunu sorduğunda ben son kez aynaya bakmakla meşkuldüm. Siyah, eteği dizimin biraz üzerinde biten şık bir elbise giymiştim. Elbisenin bazı kısımları parlak taşlarla süslenmişti ve gerçektende çok güzel duruyordu. Kahverengi saçlarımı hafifçe dalgalandırıp açık bırakmıştım. Yaptığım hafif makyaj yeşil gözlerimi daha da belirgin hale getirmişti.

"Ah kuzum, nasılda güzel olmuşsun böyle!"
Aynur abla elleriyle ağzını örtmüş hayranlıkla bana bakarken buruk bir şekilde gülümsedim.

"Teşekkür ederim, Aynur abla!"
Bunu dediğimde çalan zil sesiyle beraber vücuduma büyük bir gerginlik yayılmıştı.

"Hadi Sena, geldiler!"
Bu cümle heyecanımı arttırırken Aynur abla hızla merdivenlere koştu. Bunu gördüğümde derin bir nefes alıp hızlı adımlarla aşağıya indim. Annem babam ve Aslı kapının önünde durmuş Aynur ablamın kapıyı açmasını bekliyorlardı.

Hızla Aslı'nın yanına geçtiğimde Aynur abla kapıyı açmıştı. En başta Hasan Bey yanında ise Hicran hanım duruyordu, arkalarında kim olduğunu bilmediğim bir çok insan vardı. Gözlerim Hasan beyin sağ tarafında duran Aras'ı seçtiğinde onunda gözlerinin bende olduğunu gördüm. Bakışları mükemmeldi. Yüzünde herzamanki sert ifadesi vardı ama itiraf etmeliyimki bu hâli ona çok yakışıyordu. Hâlâ ona baktığımı farkedince aniden gözlerimi kaçırıp tekrar Hasan Bey'e döndüm.

"Hoşgeldiniz, buyrun!"
Annem bunu dediğinde en başta Hasan Bey olmak üzere misafirler içeri doğru geçmeye başladılar. Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirip önce Hasan Bey ve Hicran hanımla sonra da kim olduğunu bilmediğim bir sürü insanla selamlaştım.

Selamlaşma faslı bittiğinde sonunda herkes salona geçip oturmuştu. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. Kimisi gülümseyerek bakıyor kimisi ise kıskanç bakışlar fırlatıyordu. Tüm gözlerin üzerimde olması beni oldukça gererken kafamı hafifçe kaldırıp Aras'a baktım.

Benim bu gerginliğime karşın o oldukça rahat gözüküyordu. Surat ifadesi herzamanki gibi çok sertti. Üzerindeki siyah takım ona oldukça yakışmıştı. Fazla dikkat çekmemek için onu süzmeyi bırakıp anneme baktım. Babamlar hararetli bir şekilde sohbet ederken annemin bana yaptığı göz işaretiyle yerimden kalktım.

Kahveleri yapma vakti gelmişti. Istemeyerekte olsa mutfağa gitmek için ayağa kalktım. Çoğu kişinin gözleri üzerimdeyken yürümek biraz zor olsa da sonunda mutfağa varmayı başarmıştım.

Aynur ablanında yardımıyla hızlı bir şekilde kahveleri yapıp fincanlara doldurduk. Dikkatli bir şekilde kahveleri servis ederken heyecandan az kalsın tüm kahveleri dökecektim. Zorda olsa kazasız belasız kahveleri dağıtmayı başarmıştım.

Aras gerginliğimi anlamış olacakki herşey yolunda dercesine bir bakış attı. Bu bakış içime anlamlandıramadığım bir takım değişik hisler yayarken derin bir nefes alıp tekrar yerime oturdum. Böylesine sert ve ulaşılmaz bir adamın beni rahatlatmak istemesi ondan beklenmeyecek bir hareketti lakin bu nedense hoşuma gitmişti.

Kafamdaki düşünceleri dağıtmak adına hayali bir şekilde kafamı sallayıp tekrar önüme döndüm.

Kahveler içildikten sonra sıra yüzükleri takmaya gelmişti. Herkes ayağa kalktığında heyecanımı ve gerginliğimi gizlemeye çalışarak bende ayağa kalktım. Derin derin nefesler alıp rahatlamaya çalışsamda başarılı olamamıştım. Ben ne kadar heyecanlı olursam olayım Aras bir o kadar rahattı.

Yüzükler takıldığında Hasan Bey eline makası alıp bir kaç söz söyledikten sonra kurdeleyi kesti. Kurdelenin kesilmesiyle beraber etraftan alkış sesleri duyulmaya başlanmıştı.

Aile büyüklerinin ellerini öptükten sonra birazda olsun rahatlamıştım. Herkes tekrar yerine oturduğunda pot kırmadan bu işi atlattığım için sevinmiştim ama düşünülen nikâh tarihini duyduğumda ufak çaplı bir şok geçirmedim desem yalan olurdu.

  


Loading...
0%