Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22. Bölüm "İlk Mı, Son Mu?"

@k_blackfire

Keyifli okumalar...


Göğüs kafesimin içinde ki o savaş belki de hiçbir zaman son bulmayacaktı. Hatta belki de doğru ve yanlışı hiçbir zaman ayırt edemeyecek, sonra yanlışın ateşinde cayır cayır yanacaktım.


Peki ya doğru neydi?


Doğru olan aşk mıydı, yoksa ilerlediğim yol mu?


Ben ruhuma sinen intikam isteğinin yolunda ilerlerken şimdi ne olmuştu da kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu?


Aras'ın dudakları, benim dudaklarımdan ayrıldığında yüzü hâlâ bana olması gerekenden çok daha yakındı. Ve az önce o olması gereken yakınlık fazlasıyla aşılmıştı ve benim zihnim allak bullak, kalbim ise durmanın eşiğindeydi.


Geri çekilmedim ve gözlerimi aralayıp onun o siyah ve etkileyici bakışlarına diktim. "Sana inanmalı mıyım?" diye fısıldadım, belki de biraz acımasız olarak.


Sorduğum bu soru onun bakışlarını değiştirmemişti. Yaşadığım şeylerin kolay olmadığının o da farkındaydı, ona inanmamam ya da bundan şüphe duymam fazla garip kaçmamalıydı.


Aras, gözlerimin içine bir kaç saniye boyunca öylece baktı. "İnan," dedi gözlerinde ki yoğunlukla. "Çünkü sana hiçbir zaman yalan söylemedim."


Hafifce kafamı kaldırdım, alnım onun çenesi hizasındaydı. "Dicle bana sizin beraber çekilmiş fotoğrafınızı göstermişti," dedim herhangi bir çekince duymadan. "Biz evlenmeden bir kaç hafta önce çekilmiş bir fotoğraftı, ona evlenme teklif ettiğin gün."


Söylediğim şeye saşırmadı ama herhangi bir tepki de vermedi. Yutkundum ve devam ettim. "Ben biz evlendiğimizde bu ilişkinin bittiğine inanmıyorum, ya da en azından hâlâ ona karşı bir şeyler..."


"Ben sana evlendikten sonra Dicle'yle aramda bir şey olmadı demedim," dedi sözümü keserek. "Ben sana aşık olduğumu anladıktan sonra ona dokunmadığımı söyledim."


Gözlerimi kıstım. "Biz evliyken onunla birlikte olduğunu kabul ediyorsun yani," diye konuştum, sinirim sesime yansımıştı.


Aras beni daha çok kendine çekip şaçlarımı kulağımın arkasına hafifçe sıkıştırdı. "Evet," dedi düz bir sesle. "Ama düşündüğün gibi bir birliktelik değil."


Alayla güldüm ve geri çekilmeye çalıştım ama Aras'ın kolları beni daha sıkı sardı. Debelenmeyi bırakıp tekrar yüzüne baktım. "Nasıl bir birliktekik?" diye sordum sinirle. "Dicle'ye göre öyle basit bir şey gibi gözükmüyor..."


Aras, gözlerimin içine baktı tekrar. "Kime göre önemli olduğu şuan umurumda bile değil," dedi parmakları yüzümü okşarken. "Sadece çağırdığında birkaç kez yanında bulundum o kadar, inan daha ilerisi yok."


Yalan söylemediğinin farkındaydım, gözleri o kadar yoğun bakıyordu ki nefesimin kesilmesine ramak kalmış gibiydi. Dicle meselesine hâlâ sinirliydim ama şuan bu sinirimi hissedemeyecek kadar ona kapılmıştım.


Gözlerimi yumdum ve sonra tekrar açtım. "İnanıyorum," diye mırıldandım, kısık bir sesle.


Aras'ın yüzü tekrar yüzüme yaklaştı ve dudaklarımız bir kez daha buluştu. Elleri yüzümde dolaşırken gözlerim otomatikmen tekrar kapanmıştı.


Kollarımı boynuna dolayıp onu kendime çektiğimde dudakları dudaklarımın üzerinden ayrılmamıştı.


Şuan çok yoğun duygular hissediyordum. Kalbim deli gibi çarpıyor, göğüs kafesim parçalanacakmış gibi hissediyordum.


Bir kaç saniye sonra dudaklarımız birbirinden ayrıldığında gözlerimi hafifçe aralayıp kafamı kaldırdım ve Arasın yüzüne baktım. Aras'ın gözleri beni bulduğunda nefes alış verişlerim hızlıydı. "İnan," diye fısıldadı tekrar. "Çünkü benim sevgim de, aşkım da sana ait."


Kafamı biraz daha kaldırıp hafifçe gülümsedim. "Ben bir kez benim olanı başkasına vermem yalnız," diye fısıldadım yüzümde ki gülümsemeyi silmeden.


Aras kafasını eğdi ve dudaklarına küçük bir tebessüm yerleştirip gözlerimin içine baktı. "Senin olanın, senden gitme gibi bir niyeti de yok zaten."


Kollarımı boynuna sarıp onu daha çok kendime çektiğimde o hızlı bir şekilde beni kaldırıp ayaklarımı yerden kesmişti.

Zaman durmuş, aşk ayaklarımızın altından kayıp vücutlarımıza kenetleniyordu. Zihnimde hiçbir düşünce yoktu. Kalbim ritmini şaşırmış göğüs kafesimi dövüyor, aklım kalbime işkence etmeyi bırakmış ve sadece ana odaklanmıştı.


Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum.


Ya iyi olacaktı, ya da kötü.


Ve bu gece yaşanacaklar ya ilk olacaktı, ya da son.


***


Kalbim, bir enkazın yeniden inşa edilişini andırıyordu ama ben hâlâ tam anlamıyla toparlanıp toparlanmadığımı bilmiyordum. Zihnimde binlerce düşünce dönüp duruyordu ve o düşünceler geçen her saniyede birbirlerine çarpıp paramparça oluyorlardı. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum ama şuan isyediğim şey zihnimi o kotü düşüncelerle yormamam gerektiğiydi.


Adımlarımız bizi avluya götürürken, yüzüm ifadesizdi ama iyi hissettiğimi asla inkar edemezdim. Elim Aras'ın elindeydi ve içimde beliren güven duygusu oldukça baskındı. Gözlerimi ona çevirip bakışlarımı birkaç saniye onun üzerinde gezdirdim. Kuzursuz bedeni ve siyah gömleğiyle nefes kesici gözüküyordu.


Biz avluya indiğimizde kahvaltı masası çoktan kurulmuştu. Hasan Ağa dahil herkes aşağıdaydı ama annemler ortalıklarda gözükmüyorlardı, muhtemelen henüz inmemiştiler. Biz geçip yerlerimize oturduğumuzda herkesin bakışları ellerimizdeydi.


Hasan Ağa'nın keyifle tebessüm ettiğini gördüm. Hicran Hanım ise ifadesiz gözlerle bizi izliyordu. Ben, "Annemler, inmedi mi?" Diye sorduğumda beni yanıtlayan kişi Nurcan abla olmuştu.


"Hayır canım inmediler."


Kafamı sallayıp anladığımı belirttiğimde bu sefer konuşan kişi Hatice Hanım olmuştu. "Tabii insan erken kalkmaya alışkın olmayınca..." Dediğinde gözlerimi devirerek arkama yaslandım.


Bu sırada annemlerin merdivenlerden indiğini işittim. Gözlerim o tarafa doğru dönerken Hatice Hanım'ın iğneleyici bakışlarıda üzerimde geziniyordu. Kısa bir süre sonra annemler herkese günaydın deyip yerlerine geçmiş ve kahvaltı başlamıştı.


Annemin bakışlarının bizim üzerimide gezindiğini hatta bu bakışların arada Dicle'ye de değdiğini farkettiğimde, benim bakışlarım da Dicle'ye dönmüştü. Dicle'nin gözleri Aras'ın üzerindeydi ve sanki dalıp gitmiş gibi sürekli ona bakıyordu. Benim buz gibi bakışlarım Dicle'nin üzerinde gezinirken Aras'ın bakışları bir kez olsun Dicle'ye değmemişti.


Bizim evliliğimiz artık sahte bir evlilik değildi ve ben Dicle'nin bu tür bakışlarına artık izin vermeyecektim.


Ben tam ağzımı açmış konuşacakken annemin birden lafa girmesi bakışlarımı anneme çevirmeme neden olmuştu. "Dicle'ydi değil mi?" Diye sordu annem, bakışlarına yerleşen hafif bir alayla.


Dicle sanki bir rüyadan uyanıyormuşcasına aniden bakışlarını anneme çevirdiğinde tek bir kelime bile etmemiş sadece kafasını sallamakla yetinmişti.


Annem kaşlarını kaldırdı. "Öyle dalıp gitmiştin," diye mırıldandı alaycı bir sesle. "Bir sorun mu var?"


Annemin bu tavrına şaşırmamıştım. Büyük ihtimalle o da Dicle'nin Aras'a olan bakışlarının farkına varmıştı. Gözlerim annem ve Dicle arasında gezinirken Dicle zorlukla gülümsedi.


"Uykusuz kaldım da biraz," diye mırıldandı, normal konuşmaya çalışmıştı lakin sesi oldukça üzgün çıkıyordu. "Ondandır herhalde."


Annem alayla arkasına yaslandı. "Anladım," diye mırıldandığında gözlerim annemin üzerinde geziniyordu.


Arkama yaslandım ve bakışlarımı Aras'a çevirdim. "Elimden bir kaza çıkacak," diye mırıldandım sadece onun duyabileceği bir şekilde. "Sana nasıl baktığının farkındasın değil mi?"


Aras, gözlerimin içine binlerce duyguyu aynı anda hissettirircesine baktı. Siyah gözleri gözlerimde hakimiyet kurarken ifadesi oldukça rahattı. "Umurumda değil," diye mırıldandı kısık bir sesle.


Sesi rahatlatıcıydı. Bakışları tenime her saplandığında kalbim delicesine atıyor, zihnim tamamen boşalıyordu. Bakışları farklıydı ve ben onun bakışlatına her defasında daha fazla tutuluyordum.


Arkama yaslandım ve bakışlarımı masaya indirdim. Onun yanımda ki varlığı bana öyle farklı hissettiriyordu ki her saniye ona daha çok kapıldığımı hissediyordum.


"Benim çıkmam gerekiyor," Aras bunu söyleyip oturduğu yerden kalktığında bakışlarım tekrar ona dönmüştü.


Hicran Hanım kafasını Aras'a doğru çevirdi. "Nereye oğlum?" diye sorduğunda Aras'ın bakışları annesine dönmüştü.


"Kısa bir işim var," diye kısa bir cevap verdi. "Müsadenizle."


O kapıya doğru yürümeye başladığında bende ayağa kalkıp onun peşinden ilerlemeye başladım. Ben yurürken o çoktan arabasının kapısını açmıştı. Adınlarımı hızlandırıp yanına doğru yürüdüğümde bakışları beni bulmuş ve arabanın kapısını geri kapatmıştı.


Gidip tam karşısında durdum. "Nereye gidiyorsun?" Diye sordum düz bir sesle.


Aras, bakışlarını gözlerime indirdi. "Şirkete uğrayacağım," diye mırıldandığında ellerini saçlarımda gezdirmeye başlamıştı.


Dokunuşu kabimin yerinden fırlayacak gibi atmasına neden olurken ona yaklaşıp gözlerine baktım. "En son olanlardan sonra konuşma fırsatımız olamadı, şu Baran mevzuusu ne oldu," diye sordum ona bakmaya devam ederken. "En son adama sıkmıştın."


Aras'ın çenesinin kasıldığını farkettim. "Düşünme sen bunları," dedi elleri hâlâ saçlarımda gezinirken. "Hak ediyor şerefsiz."


Gözlerimi birkaç saniye yumup sonra geri açtım. "Evet," diye mırıldandım kısık bir sesle. "Ama ben senin başını belaya sokmanı istemiyorum."


Aras bana daha çok yaklaştı ve kafasını eğerek alnını alnıma yasladı. "Sena," diye mırıldandı gözlerini yumarken. "Seni çok seviyorum."


Yutkundum. "Bende," diye fısıldadım, sesime binlerce duygunun akmasına izin verirken.


Gözlerimizi tekrar açtığımızda kalbim deli gibi çarpıyordu. Aras gözlerimin içine baktı. "Dicle konusunu kafana takma artık," dedi, sesi yatıştırıcıydı. "Üzülmeni istemiyorum."


Gözlerimi kıstım. "Bana sadık kaldığın sürece kimse beni üzemez," diye mırıldandım. "Beni üzen sen olma, olur mu?"


Aras'ın dudaklarının kenarında ufak bir tebessüm peyda oldu. "Seni kimsenin üzmesine izin vermem," dedi sıcak nefesi yüzüme çarparken. "Ama sana bunca şeyi yaşatmışken sana seni üzmeyeceğime dair söz de veremem."


Kafamı hafifçe kaldırıp gözlerine baktım. "Söz vermeni istemiyorum zaten," dedim kısık bir sesle. "Ben o imzayı attığımızda değil, bana o gece beni sevdiğini söylediğinde senin karın oldum." sesimde binlerce duygu vardı. Gözlerimi yumup dudaklarımı birbirine bastırdım. "Bundan sonra söz versen de, vermesen de herşeyi karın olduğumu bilerek yapmanı istiyorum..."


Aras, kafasını kadırıp beni göğsüne çekti ve saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu. Kollarım beline dolanırken gözlerim otomatikmen kapanmıştı. Onun kollarındayken kendimi bu kadar iyi hissetmem artık garip kaçmıyordu.


"Biliyorum, güzelim..." diye mırıldandı birkaç saniyenin sonunda.


Kısa bir süre sonra ayrıldığımızda Aras arabasının yanına ilerleyip kapısını açtı. O arabaya binip, arabayı çalıştırdığında bir kaç adım gerileyip yolu açtım ve Aras'ın arabası gözden kaybolana kadar onu izledim.


Kalbim, bir kafesin içerisinde kafayı yemiş, zihnim ise kalbime işkence etmeye ant içmişti. Aras'ın bakışlarını aklımdan çıkaramıyordum ve beni bu denli etkileyen bu adama aşık olan sadece ben değildim. Bunu bilmek hafiften kaşlarımı çatmama neden olurken, kıskançlık duygusunu her zamankinden daha çok hissediyordum.


***


"Şu Dicle, Hatice denen kadının yeğeniydi değil mi?" Annemin sorduğu bu soruyu duyduğumda kafamı hafifçe sallayıp onu onayladım.


Kahvaltıdan sonra annemle annemlerin kaldığı odaya çıkmış annemin yerleşmesine yardım ediyordum. Aslı, Merve'yle beraber aşağıda oturuyorlardı ve daha şimdiden gayet iyi anlaşmışa benziyorlardı.


Annem elinde tuttuğu siyah bluzu askıya yerleştirip dolaba asmam için bana verdiğinde bluzu alıp yavaşça dolaba yerleştirdim. Annemin gözleri uzerimde gezinirken ben ifadesizdim.


"Ben o kızın bakışlarını hiç beğenmedim," diye konuştu annem bana bakmaya devam ederken. "Gözleri Aras'ın üzerinden ayrılmıyordu."


Gözlerimi kısıp anneme baktım. "Farkındayım," diye mırıldandım sadece.


Annem, kaşlarını çatıp bana bakmaya devam etti. "Farkındasın tabii," dedi kafasını sallayarak. "Sen bence bizden birşey gizliyorsun, ben senin gözünden anlarım."


Dudaklarımdan kısık bir nefes döküldü. "Ne gizleyebilirim?" Diye sordum düz bir sesle. "Sen nasıl olsa bana sormaya gerek duymadan dünürlerinden herşeyi öğreniyorsun..."


Annem kaşlarını kaldırıp yüzüme bakmaya devam ederken ben elime askıları alıp yatağın üzerinde ki kıyafetleri dolaba yerleştirmeye devam ettim. Annemin çoğu şeyi Hicran Hanım'lardan öğrendiğini biliyordum ama Dicle ve Aras konusunu bilip belmediği hakkında herhangi bir fikrim yoktu. Annem zeki bir kadındı, bilmiyorsa da birşeylerden şüphelendiği kesindi.


Annem yatağın kenarına oturdu ve gözlerini üzerime dikti. "Sen hani bana bir şey söyleyecektin," diye mırıldandı düşünceli bir sesle. "Yoksa bu konuyla mı ilgiliydi."


Gözlerimi devirdim. "Hayır," diye mırıldandım. "Önemli bir konu değildi..."


"Sena, sen anneni kandıramayacağını öğrenemedin mi hâlâ," diye konuştu annem gözlerini üzerimde gezdirirken. "Telefonda konuştuğumuzda birşeyler olduğunu anlamıştım zaten, anlaşılan o ki bu kızla ilgili..."


Annem kaşlarını kaldırdı. "Yoksa bu kız senin kocana mı aşık?"


Annemin kurduğu cümle sinirlerimi devreye sokarken, gerginlik yavaş yavaş vücudumu ele geçirmeye başlamıştı. Sinirle dudağımı ısırıp askıyı sıktığımda sinirlendiğimi gizleyemediğimin farkındaydım.


Annem ayağa kalktı ve karşıma dikildi. "Ben anlayacağımı anladım," dedi yüzüme bakarak. "Zaten o bakışların başka bir sebebi olamaz."


Cevap vermedim.


Dönüp dolaşıp bu konunun konuşulması canımı yakıyor ve sinirlenmeme neden oluyordu.


Annem konuşmaya devam etti. "Bak kızım," dedi kafasını sallayarak. "Belli ki birşeyler yaşanmış, sakın ola ki bu kızın evliliğini bozmasına izin verme..." Annem ellerini önünde bağlayıp gözlerini kıstı. "Kocana sahip çık, bu evlilik biterse bizde biteriz, anlıyorsun değil mi?"


Alayla gülüp anneme baktım. "Tek derdin bu değil mi?" Diye konuştum sesime yerleşen sinirle. "Sen benim üzülüp üzülmemi düşünmüyorsun," elimle annemi gösterdim. "Sen sadece kendini düşünüyorsun, Nazan Hanım."


Annem sinirle bana baktı. "Seni düşünmediğimi nasıl söylersin," dediğinde alayla gülmeye devam ettim. "Ben seni ve ailemizi düşünüyorum."


"Bizi düşünüyorsun öyle mi?" Diye sordum sinirli bir sesle. "Ya siz beni sattınız be... O günden sonra neler yaşadığımdan haberin varmı senin?"


Sinirle söylediğim bi cümleden sonra elimde ki askıları yatağın üzerine fırlatıp kapıya doğru yöneldim.


"Sen ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin değil mi?" Annemin cümlesi duraksamama neden olurken o konuşmaya devam etti. "Senin yerinde olmak isteyen bir sürü kız var."


Alayla güldüm ve kafamı çevirip anneme baktım. "Ben o kadar sey yaşadım ki, bu evlilikte şanslı taraf olup olmadığımı bilmiyorum artık," diye mırıldandım. "Ama benim asıl şanssızlığım sen ve babam gibi bir ailem olması."


Gözlerimi devirip kapıyı açtım odadan çıkıp kapıyı arkamdan kapattım. Sinirlerim tepemdeydi ve kendimi oldukça gergin hissediyordum.


Adımlarım, beni odama doğru yöneltirken zihnim karmakarışıktı. Gözlerimi etrafta gezdirmemle, merdivenlerden çıkan Gönül'ü görmem bir olmuştu. Onu umursamayıp odama doğru yöneldiğimde duyduğum ses gözlerimi devirerek duraksamama neden olmuştu.


"Sena, beklesene bi,"


Gönül, yanıma gelip tam karşımda durduğunda buz gibi bakışlarımı Gönül'ün üzerinde gezdirdim. "Ne var?" diye sordum, sesim mesafeli ve buz gibi çıkmıştı.


Gönül durgun bir suratla yüzüme baktı. "Dicle'ye yaptıklarından sonra, hâlâ için soğumadı değil mi?" diye sorduğunda sinirle yüzüne baktım.


"Ne saçmalıyorsun sen hâlâ ya?" Diye sordum sesimde ki sinirle.


Gönül kaşlarını kaldırıp yüzüme bakmaya devam etti. "Amcam ve Dicle'nin aşklarını sende gayet iyi biliyorsun ve sanki aralarına giren sen değilmişsin gibi birde herkese Dicle'yi kötü gösterdin," dedi gözlerime bakmaya devam ederken.


Sinirle nefesimi verdim. "Başlayacağım şimdi Dicle'nin aşkına," diye carladım sinirle. "Sen hangi hakla benimle böyle konuşuyorsun?"


Sinirle bunları söylediğimde Gönül kafasını hafifçe salladı. "Ben can dostumun daha fazla üzülmesini istemiyorum sadece," dedi bana bakarak. "Söz konusu benim amcam ve Dicle, senin bu yaptıklarına artık bir son vermen gerekiyor..."


Sinirle güldüm. "Asıl siz bu konuşmalarınıza bir son verin," diye konuştum, sesim sinirli ve tehditkardı. "Yoksa sende dahil hepinizi susturmasını bilirim, çekil şuradan!"


Gönül'e omzumla çarparak odama yöneldim. Ben sinirli adımlarla odanın kapısını açıp içeri girdiğimde, sinirle kapıyı çarpıp sertçe kapanmasını sağladım.


Kafam allak bullak, sinirlerim ise yeterince bozuktu. Yatağın üzerine oturduğumda telefonum gelen mesaj bildirimiyle titremişti. Cebimde ki telefonu alıp ekranını açtığımda gördüğüm bildirim az önce olan konuşmaları bir kaç s


aniye unutmamı sağlamıştı.


Aras: Hazırlan güzelim, seni almaya geliyorum...


BÖLÜM SONU♡


Loading...
0%