Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7. Bölüm "Anlat"

@k_blackfire

Keyifli okumalar...


"Dicle ve Aras'ın arasında ne var, Nigâr abla?"

Nigâr abla bunu duyduğunda şaşkınlığını belli edercesine bana bakakaldı. Bakışları donuktu. Böyle birşey soracağımı beklemiyor gibiydi.


Aslında bende bu soruyu sormayı planlamıyordum ama ağzımdan çıkan kelimelere hakim olamamıştım.


Nigâr abla sessizliğini korurken bende sorar gözlerle ona bakıyordum. Dicle'nin Aras'a karşı birşeyler hissettiğini biliyordum ama Nigâr ablanın vereceği cevabıda merak ediyordum.


Nigâr abla bir kaç saniye daha bana baktıktan sonra şaşkınlığını gizlemek ister gibi oturuşunu dikleştirdi ve rahat bir tavır takındı.


"Nereden çıktı bu şimdi?"

Nigâr abla bunu dediğinde, bende tavrımı bozmadan devam ettim.


"Düşünüyorum düşünüyorum, Hatice Hanım'ın bana olan tavrına bir anlam veremiyorum, benimde aklıma bu geldi..."

Ben bunu dediğimde Nigâr abla anladığını belli edercesine kaşlarını kaldırdı.


Aras ve Dicle'yi gördüğümü hemen söylemeyecektim. Önce soruma vereceği cevabı duymam gerektiğini hissediyordum.


Nigâr abla rahat görünmeye çalışarak tekrar yüzüme baktı.

"Hatice kıskandığı için böyle yapıyor. Babamdan sonra işlerin başına Aras geçecek, e sende haliyle hanımağa olacaksın..."


Bunu söyledikten sonra diliyle dudağını ıslatıp devam etti. "Aras ve Dicle... olacak şeymi Allah aşkına?"


Bunu derken hafifçe gülümsemişti, böyle birşeyin olmasına ihtimal vermiyormuş gibi.


Nigâr ablayı dinlerken surat ifademi değiştirmemiştim. Tahmin ettiğim bir cevap vermişti.


Nigâr ablanın sözleri zihnimde başka soru işaretleri yaratmaya başlamıştı. Neden şirketin başına Aras geçecekti? Sonuçta Ahmet ağabey en büyük kardeşti ve şirketin başına onu geçirirler diye düşünüyordum. Bunun cevabını ancak Nigâr abladan alabilirdim.


"Şirketin başına neden Aras geçiyor?"

Nigâr abla sorumu duyduğunda hafifçe gülümsedi.


"Şirketi ağabeylerim yönetse iki günde batarız! Bu kadar büyük bir serveti ancak Aras yönetebilir. Babamda bunu bildiği için baştan beri Aras'ın başa geçeceğini söyleyip duruyor."

Nigâr abla bunları söylerken bende onu onaylarcasına kafamı sallıyordum.


Evet Aras çok güçlü bir adamdı ve başa geçecek olması beni pek şaşırtmamıştı. Zaten beni ilgilendiren bir durum yoktu. Sonuçta bu geçici bir evlilikti ve Aras'ın benden sonraki hayatı beni pek ilgilendirmiyordu.


Daha fazla konunun dışına çıkmamak adına tekrar konuya girmeye çalıştım.

"Ben Hatice Hanım'ın tavırlarının tek sebebinin bu olduğunu düşünmüyorum, Nigâr abla!"


Ben bunu dediğimde Nigâr abla derin bir nefes aldı. Bu konuyu bu kadar çabuk kapatacağımı zannetmiyordu herhalde.

"Az önce de dediğim gibi onların arala..."


"Onları gördüm Nigâr abla!"

Nigâr ablanın sözünü kesip sert bir ses tonuyla bunu söylediğimde Nigâr ablanın yüzündeki şaşkınlık görülmeye değerdi.


Kaşları şaşkınlıktan çatılmıştı. Böyle birşey söyleyeceğimi beklemiyordu. Onu daha fazla meraklandırmayıp konuşmaya devam ettim.


"Dün gece onları konuşurken gördüm. Dicle'nin Aras'a aşık olduğunu biliyorum!"

Ben bunu dediğimde Nigâr abla yenilgiyi kabul edercesine nefes verdi.


Bunuda inkar edemezdi herhalde. Zaten istemeyerek evlenmiştim ve birde yüzüme bakıp yalan söylenmesi beni dahada sinir ediyordu.


Nigâr abla durgun bir ifadeyle yüzüme baktığında bende verceği cevabı merak edip sözünü kesmeden onu dinledim.


"Bak Sena! Dicle ve Aras'ın arasında geçmişte bir takım şeyler yaşandı ama hepsi geçti gitti. Şimdi aralarında bir şey olduğunu düşünmüyorum!"

Nigâr abla cümlesini bitirdiğinde istemsizce gülümsemiştim ama gülümsemem sinirdendi.


"Bana söyleyebilirdiniz!"


"Evet söyleyebilirdik ama geçmiş gitmiş bir şey için ortalığı karıştırmaya gerek yoktu öyle değilmi?"

Nigâr abla bunu dediğinde ben sinirle gülmeye devam ediyordum.


Aras'la gerçekten evli tamam ama bu duruma düşmeyi hiç bir kız haketmiyordu. Sonuçta benimde bir gururum vardı.


"Ben geçmişte kaldığını pek zanetmiyorum ama..." bunu söyledikten sonra biraz duraksadım. Fazla sinirliydim ve sakinleşmem gerekiyordu.


Sinirimi yatıştırmak adına derin bir nefes aldım ve daha sakin bir sesle konuşmaya devam ettim.


"Bak Nigâr abla! Biz Aras'la gerçekten evli olmayabiliriz ama, benimde bir gururum var! Nasıl bir duruma düştüğümü biliyormusun? Belkide şuan herkesin gözünde sevenleri ayıran kötü bir kız durumundayım..."


Ben bunu söylediğimde Nigâr abla kafasını onaylar bir biçimde salladı.

"Biliyorum, çok haklısın ama yapacak birşey yok! Sen şuan Aras'ın karısısın ve doğru olanda bu."


Her kelime beynimde delicesine yankılanıyordu. Neyin içine düşmüştüm ben?


°●°●°●°●°●°●°


İki hafta sonra...


Nigâr abla ile olan konuşmamızın üzerinden iki hafta geçmişti. Bu süre zarfında konakta herşey rutin bir şekilde ilerlemişti. İlk günlere nazaran biraz daha olaysız geçiyordu günlerim.


En azından şimdilik...


Yatağımın üzerinde uzanmış boş boş tavana bakıyordum. Kısa bir süre zarfında değişen hayatımı gözümün önünden geçirirken kapının tıklatılması düşüncelerimden sıyrılmama neden olmuştu.


Doğrulup oturur pozisyona geldim.

"Gir!"


Kapı açılmasıyla Kevserin yüzünü görmem bir olmuştu.


"Hanımım, aşağıda kahve yaptıydım

da Nigâr Hanım senide çağırmamı söyledi."

Kevser'i duyduğumda anlamış bir şekilde kafamı salladım.


"Tamam, geliyorum!"

Kevser odadan çıkarken bende sıkıntıyla ofladım. Pek havamda değildim ama odada tek başıma otura otura bir hal olmuştum.


Yerimden kalkıp, kıyafetimi düzelttim ve ardından telefonumu alarak odadan çıktım. Aşağı indiğimde Hicran Hanım'dan başka bütün kadınlar avludaydı.


Dicle'yi görünce yine istemsizce sinir olmuştum. Ben Aras'la evliyken ona aşık olduğunu bu kadar belli etmesi beni sinirlendiriyordu.


Dicle'ye bakmayı kesip hızlı adımlarla gidip Nigâr ablanın yanına oturdum. Ona olan sinirim geçmiş sayılırdı. Sonuçta bütün suç onun değildi.


Önüme kahve servis edilirken, Nurcan abla'da neşeli bir tavırla konuşmaya başlamıştı.


"Kız Sena, bu güzel havada hiç odaya tıkılıp kalınırmı? Yüzünü gören cennetlik valla..."

Nurcan abla bunu dediğinde hafifçe gülümsedim. Onun bu neşeli tavrı beni hep gülümsetiyordu.


Nurcan ablanın bu neşeli tavrına karşın Hatice Hanım herzamanki gibi ukâlâydı. Artık bu tavırlarına alıştığım için garipsemiyordum.


Merve ile Gönül aralarında birşey konuşuyorlardı ama gergin gibiydiler. Zaten pek anlaştıkları söylenemezdi. Merve gözlerini devirip Gönülün yanından kalktı ve benim yanıma oturdu.


Merve'yi sevmiştim. Zaten sürekli yanımdaydı ve iyi anlaşıyorduk. Gönül ise hep Dicle'nin yanında oluyordu.


"Ellerine sağlık Kevser, kahve çok güzel olmuş."

Nigâr abla bunu söylediğinde Kevser sevinerek Nigâr ablaya baktı.


"Afiyet olsun hanımım!"

Kevser bunu söyledikten sonra mutfağa gitmişti. Elimdeki kahveyi usulca sehpaya bıraktım. Aslında kahve sevmezdim ama Kevser'in kahvesi gerçektende bir başka oluyordu.


Nigâr abla ile Nurcan ablanın hararetli sohbetlerini dinlerken kulağıma gelen müzik sesiyle elimi telefonuma götürdüm.


Arayan; Aras


Ekranda Aras'ın ismini gördüğümde biraz şaşırmıştım. Neden arıyorduki?

Merakım gitgide artarken daha fazla bekletmeden açtım telefonu.


"Alo."


"Hazırlan, geliyorum."

Aras'ın sert sesini duyduğumda verdiği emir yüzünden gözlerimi devirme isteğimi yenip yapmacık bir şekilde gülümsedim. Şuan Dicle dahil herkes beni dinliyordu ve bir pot kırmamalıydım.


Oturduğum koltuktan kalkıp avlunun içinde ilerlemeye başladım.


"Anlamadım?"

Sorgulayıcı bir ses tonuyla bunu sorduğumda Aras sinirlendiğini belli edercesine sert konuştu.


"Sen dediğimi yap."

Bunu dedikten sonra konuşmama fırsat vermeden telefonu yüzüme kapattı. Öküz ne olacak...


Aras'ın tavrına sinirlenip bir kaç kez derin nefes aldıktan sonra tekrar Nigâr ablaların yanına doğru ilerlemeye başladım.


"Aras'mı aradı?"

Nurcan abla meraklı bir şekilde bunu sorduğunda kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.


"Ne diyormuş?"

Bu sefer soruyu Hatice Hanım sormuştu. Ukâlâ tavrıyla cevabımı bekliyordu. Sorusunu ne kadar yanıtsız bırakmak istesemde tercihim konuşmak olmuştu.


"Hazırlanmamı söyledi, gelip alacakmış beni."

Hatice Hanım'a hitaben nisbet yapar gibi bunları söylediğimde yüzü düşmüştü. Her defasında olur olmadık konuşan bu kadına bende hakettiği gibi davranacaktım.


Benim Dicle ve Aras konusunda bir suçum olmadığını bile bile böyle davranıyorsa bende artık ona göre davranıp, böyle tutum sergileyecektim.


"Acaba nereye götürecek seni?"

Nurcan abla yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bunu söylediğinde bende yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirdim.


Bu arada Dicle bir hışımla yerinden kalkıp hızlı adımlarla yukarıya çıkmıştı. Bu kıza karşı nasıl bir tutum sergileyeceğimi bende bilmiyordum. Bir yandan ona acıyordum bir yandanda sinir oluyordum.


Daha fazla zaman kaybetmeden odaya çıkıp hazırlanmaya başladım. Sade ve şık giyinmeyi tercih etmiştim. Daha nereye gideceğimizi bilmediğim için sade olması en iyisiydi.


Hem Aras neden böyle birşey yapıyordu, onuda anlamış değildim. Sanırım etraftakiler şüphelenmesin diye yapıyordu.


Hava çoktan kararmıştı ve bende hazırdım. Son kez aynaya bakıp kıyafetimi kontrol ederken odanın kapısı açıldı.


Aynadan Aras'ın içeri girdiğini gördüğümde, biraz gerilmiştim ama bu uzun sürmedi.


Sert tavrını koruyarak içeri doğru bir adım attı ama kapıyı kapatmadı. Üzerindeki dar ve siyah takım elbisesi ona herzamanki gibi mükemmel bir hava katmıştı.


"Hazırsan çıkalım."

Aras'ı duyduğumda birşey demeden kafamla onayladım. Yatağın üzerinde duran telefonumu ufak kutu şeklindeki çantama koyup Aras'ın peşinden odadan çıktım.


Midyat'ta sokaklar çok dar olduğu için araba geçemiyordu ve bu yüzden Aras'ın arabası konağın arka tarafındaki yoldaydı. Aras'ın arkasından konağın arka tarafındaki çıkışa doğru ilerlerken gözlerim balkon tarafından bizi izleyen Dicle'ye kaymıştı.


Ağladığını buradan bile görebiliyordum. Ona baktığımı görmemesi için adımlarımı dahada hızlandırıp Aras'a yetiştim.


Aras arabaya bindiğinde bende yolcu koltuğuna geçip kemerimi bağladım.

Araba ilerlemeye başladığında, çekinerekte olsa aklımdaki soruyu sordum.


"Nereye gidiyoruz?"

Ben bunu sorduğumda Aras gözlerini yoldan ayırmadan, sert tavrını koruyarak cevap verdi.


"Yemeği dışarıda yiyeceğiz."

Aras bunu dediğinde sorgulayıcı bakışlarımı Aras'a diktim.


"İyide neden?"

Bunu dediğimde Aras'tan bir cevap alamamıştım. Zaten ya cevap vermiyordu yada kızıp duruyordu. Alışmıştım artık.


"Soruma cevap verirmisin."

Ben somurtgan bir tavırla bunu söylerken Aras sabır diler gibi derin bir nefes aldı.


"Çok soru soruyorsun..."

Aras'ın oldukça rahat bir tavırla bunu söylemesi beni gıcık etmişti. Ne yani ben soru soramazmıydım?


Zaten geldiğimden beri bana çok kaba davranıyordu. İnsan biraz anlayışlı olurdu değilmi...


"Bunu sormaya hakkım var öyle değilmi?" Ben bunu dediğimde Aras bıkkın bir şekilde ofladı.


"Sen demedin mi şüphelenmeye başladılar diye, ben de şüphelenmelerini engelliyorum."

Aras'ı duyduğumda birşey demek yerine önüme dönüp gözlerimi yola diktim.


Zaten para için satılmış olmak beni derinden yaralamıştı. Birde bunlar yetmiyormuş gibi Aras'ın bana karşı sergilediği kaba davranışlar beni oldukça yoruyordu.


Araba yine hızlı ilerliyordu. Neydi bu adamın hız takıntısı? Gerçi böylesine sert bir adamın böyle araba kullanması normaldi.


Araba Mardin'in anbiyansına uygun büyük bir restorantın önünde durduğunda, çantamı elime alıp inmek için hazırlandım. Burası çok büyük ve güzel bir yerdi.


Arabadan indiğimizde vücuduma değen serin rüzgarı hissettiğimde fazla ince giyinmediğim için kendimi tebrik ettim.


Mardin akşamları dahada güzel oluyordu. Heleki hava kararınca esen serin rüzgar, işte o mükemmeldi.


Kapıda iki takım elbiseli adam bize doğru koşup ellerini önlerinde bağladılar.


"Buyrun ağam!"

Adamlardan birisi eliyle içeriyi gösterdiğinde Aras sert tavrını bozmadan ilerlemeye başladı.


İçeri girip büyük merdivenlerden yukadı çıktığımızda bizi çok büyük ve gösterişli bir teras karşılamıştı. Burası çok güzeldi.


Adam uçtaki masayı gösterdiğinde masaya oturmadan önce derin bir nefes alıp manzaraya baktım. Buradan bütün Mardin gözüküyordu. Masa manzaraya karşı kurulduğu için burayı çok beğenmiştim.


Tüm Mardin ayaklarımızın altındayken vücuduma çaroan serin rüzgar saçlarımı uçuşturup içime mükemmel bir his yayıyordu.


Şehrin ışıkları görkemli bir şekilde parlarken ben hâlâ ayaktaydım.


"Burası çok güzel..."

Ben bunu derken Aras çoktan masaya oturmuştu. Gayet rahat gözüküyordu. Ben ise manzaranın güzleliğiyle mest olmuş bir biçimde sırıtmaya devam ediyordum.


"Hadi otur artık."

Aras'ın sesini duyduğumda onu kafamla onaylayıp Aras'ın karşısındaki sandalyede yerimi aldım.


Keyfim birazda olsun yerine gelmişti. Haftalardır konağa tıkılıp kalmıştım ve bu durum çok bunaltıcıydı. Burası bana şimdiden çok iyi gelmişti.


Zaten oldum olası böyle yerlere bayılırdım. İstanbul'dayken de evden pek çıkamazdım ve çıktığım nadir günlerde ise hep böyle açık alanları tercih ederdim.


"Ne emredersiniz ağam."

Garson bunu dediğinde gözlerimi manzaradan ayırıp garsona baktım. Buradaki herkes Aras'ı tanıyor olmalıydı. Herkes ona ağam diye hitap ediyordu.


Biz yemekleri söylediğimizde garson yemekleri getirmek üzere yanımızdan uzaklaştı. Aşağı taraf baya kalabalıktı ama teras'ta bizden başka kimse yoktu. Bu durum biraz garip gelmişti.


"Neden burada başka müşteri yok?"

Aras'a meraklı gözlerle bakıp bunu sorduğumda Aras tavrını bozmadan arkasına yaslandı.


"Kalabalık sevmiyorum."

Aras oldukça rahat bir tavırla bunu söylediğinde anlamamış bir şekilde kaşlarımı çattım.


"Ne yani burayı kapattırdınmı?"

Ben bunu sorduğumda Aras gözlerime 'Sence?' der gibi baktı.

Sanırım bu evet demek oluyordu.


Gözümü tekrar manzaraya dikip derin bir nefes aldım. Temiz havayı içime çekerken esen rüzgarda beni iyi hissetiriyordu.


"Sevdin galiba."

Duyduğum sesle birlikte gözlerimi manzaradan ayırıp karşımda oturan Aras'a yönelttim.


"Çok güzel bir yermiş. Konaktan çıkmak iyi geldi..." Ben bunu dediğimde Aras'ın yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu ama hemen kayboldu.


"O nedenmiş?" Aras bunu söylerken hafif gözlerini kısıp sorgulayıcı bir tavır sergilemişti.


Oturduğum sandalyede geriye yaslanıp rahat bir pozisyon almaya çalıştım.


"Konağa gelir gelmez bir sürü gerginlik yaşadım...bu konaktan delirmeden nasıl çıkacağım bilmiyorum..." Ben bunu dediğimde Aras ukâlâ bir tavırla gülümsedi.


Yüzünde dalgacı bir ifade vardı.

"Daha şimdiden şikayete başladıysan işimiz var seninle."


Aras bunu dediğinde sandalyede oturuşumu dikleştirerek yüzüne baktım.


"Ben şikayet etmiyorum, olanı söylüyorum..." Ben cümlemi bitirdiğimde yemek servisi yavaştan başlamıştı.


Yanımızda garsonlar varken konuşmayı tercih etmemiştim. Sonuçta burada herkes Aras'ı tanıyordu ve en ufak şey hemen duyulabilirdi.


Şehrin ışıkları tüm zerafetiyle parlarken aşağıdan geldiğini tahmin ettiğim bir müzik sesi hakimdi ortamda. Müzik Mardin yöresine uygun bir müzikti ve buraya güzel bir hava katıyordu.


Uzun zamandan sonra kemdimi ilk defa birazda olsun iyi hissediyordum. Zaten hayatım boyunca hiç bir zaman tam anlamıyla mutlu olamamıştım.


Yemek servisi bitmişti. Fazla aç değildim ama yinede yemeye çalışıyordum.


Gözlerim istemsizce Aras'a kayıyordu. Zaten onun yanındayken ona bakmamak mümkün değildi. Yemek yerken bile o kadar havalı gözüküyordu ki.


Gözlerimi zorda olsa Aras'tan alıp tekrar yemeğime döndüm. Aklıma yine Dicle gelmişti. Bizi izlerkenki hali çok kötüydü.


Düşünüyorumda, ben böyle birşeye dayanamazdım herhalde. Hem kim sevdiği adam ve karısıyla aynı evde yaşamaya hergün yüzlerini görmeye dayanabilirdi ki.


Acaba aralarında ne geçmişti? Nigâr abla bana 'herşey geçmişte kaldı' demişti, demekki önceden birlikteydiler.


Ben bu düşüncelerle meşkulken dakikalar ardı ardına ilerliyordu. Doyma hissi geldiğinde daha fazla yiyemeyeceğimi düşünüp elimdeki çatalı yavaşça masaya bıraktım.


Aras ise yeme işini benden önce bitirmişti. Karşımda dik ve sert duruşuyla oturmuş manzarayı izliyordu.


Kulağıma gelen müzik sesi gözlerimi Aras'tan ayırmama sebep olurken, nüzik sesinin telefonumdan geldiğini farkedip, masanın üzerindeki telefonuma baktım.


Ekranda 'annem' yazısını gördüğümde içimde bir boşluk hissi belirmişti. Geçen hafta telefonda konuşmuştuk ve konuşmanın sonu hiç iyi bitmemişti. Bana herzaman yaptığı gibi emir dolu cümleler vadetmişti. Neymiş efendim sorun çıkarırsam olmazmış...ailemizin itibarını düşünmeliymişim... Bunun gibi bir sürü zırvalık.


Annem herzamanki annemdi ve hiç değişmeyecekti. Buna alışmıştım artık. Şimdide onunla konuşup zaten çok az olan keyfimi bozmaya hiç niyetim yoktu.


Telefonu yavaş bir şekilde elime alırken Aras'ın gözü telefonumdaydı. Çalan müzik beni rahatsız etmeye başlamıştı ve bu yüzden hızlı bir şekilde telefonu sesize alıp tekrar masanın üzerine koydum.


"Neden açmadın?"

Aras herzamanki gibi sert surat ifadesini değiştirmeden bunu sorduğunda, bende durgun bir surat ifadesiyle yüzüne baktım.


"Konuşup moralimi bozmak istemiyorum."

Ben bunu dediğimde Aras sorar gözlerle bana bakmaya devam etti ama surat ifadesi hâlâ sertti.


"Aranızmı bozuk?" Aras'ın bu sorusu beni düşündürmüştü. Annemle bizim aramız hiç bir zaman iyi değildiki. Anne dediğin her koşulda kızının yanında dururdu. Oysa benim annem hep karşımdaydı. Beni hiç bir zaman önemsediğini düşünmemiştim. Düşündürtmemişti...


Bu sorunun bana verdiği acı düşünceler yüzünden zorlukla yutkundum. İçimden ağlamak geliyordu ama burası ne yeriydi ne zamanı.


"Annem işte... her koşulda canımı sıkacak birşey söyler."

Bunu söylerken hafiften sesim titremişti ama aldırış etmedim.


Bu konular benim canımı fazlasıyla sıkıyordu ama bir yandanda bağırıp çağırmak ve içimi dökmek istiyordum. Yeterince doluydum. Herşeye fazla takılan biri değildim ama konu ailem olunca çok hassas olabiliyordum.


"Anlat." Aras'ın sesini duyduğumda sorar gözlerle ona baktım.


"Neyi anlatayım?"

Ben bunu söylerken Aras rahat bir tavırla arkasına yaslandı.


"Bazen anlatmak iyi gelir... dök içini, belki rahatlarsın."

Bu cümleleri Aras'mı söylüyordu. Tamam söyleme şekli herzamanki gibi sertti ama beni dinlemek istemesi biraz şaşırtmıştı.


Yüzüne şaşkınlığımı belli eder bir şekilde baktığımda sert ifadesini hiç bozmadı.


"Ailen hakında konuşulduğunda hep geriliyorsun. Ekranda annenin ismini gördükten sonra yine ellerini kaşımaya başladın."

Bu ellerim herzaman beni ele veriyordu. Bende acımı ve gerginliğimi böyle gidermeye çalışıyordum.


Aslında Aras haklıydı. Anlatırsam, belki rahatlayabilirdim. Zaten bu zamana kadar hep içimde tutmuştum ve daha fazla yaralanmıştım. Ağlamak istemiştim ama ağlayamamıştım, bağırmak istemiştim ama bağıramamıştım. İçime attığım her gün daha çok acı çekmiştim ama yinede yaranamamıştım.


Zorlukla yutkunup derin bir nefes aldım. Anlatmaya ihtiyacım vardı.


"Annem, hiç bir zaman bana sevildiğimi hissetirmedi. Ben onun için sadece bir fazlalıktım. Babam desen tek derdi işi ve servetiydi..."

Bunu dedikten sonra biraz duraksadım. Aras'ta sert tavrını bozmadan beni dinliyordu.


"Annem için önemsiz biriyim ben. En ufak bir olayda bile evin en olaylı çocuğu ben olurdum. Hep suçlanmak hor görülmek... bunkarın hepsini kendi öz ailem yapınca..."

Cümlemi tamamlamadan duraksadığımda gözlerim dolmaya başlamıştı.


Yıllardır içimde biriktirdiğim hisleri kelimelere dökmek bana değişik gelmişti. Ağlamamak adına derin bir nefes alıp rahatlamaya çalıştım ve ardından tekrar Aras'a döndüm.


"Ağır geliyor... Ailemin beni para için satması çok ağır geliyor..."

Bunu söyleyip duraksadım. Ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum.


Bir kaç defa ard arda derin nefesler aldım. Ağlamak istemiyordum ama gözümdeki yaş çoktan yanağımda süzülmeye başlamıştı.


Elimle gözyaşımı silip, normal görünmeye çalıştım ama bu pek kolay değildi.


Üzerimdeki kasvetli havayı atıp toparlanmaya çalıştım. Saçlarımı geriye atıp rüzgarın tenime değmesine izin verdim.


Bu beni biraz rahatlatmışken normal bir hal takınıp Aras'a baktım.


"Biraz da sen anlat."

Aras beni duyduğunda yine o belli belirsiz gülümsemesi suratında belirmişti.

Siyah gözlerini gözlerime diktiğinde yine içimde beliren heyecana mani olamadım. Şuan çok farklı bir ortamda ve çok farklı bir ruh halindeydim. Resmen Aras'la oturmuş dertleşiyorduk.


Aras gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Zaten inanılmaz bakışlara sahipti ve bu beni oldukça heyecanlandırıyordu. Tüm dikkatimi ona vermiş ne diyeceğini beklerken herzamanki rahat tavrını takındı ve o biçimli dudakları aralandı.


"Benim anlatıklarımı sen kaldıramazsın." Bunu dediğinde anlamadım der gibi hafifçe kaşlarımı çattım.


"O ne demek?"

Ben bunu derken Aras'ın yüzü tekrar o eski ve sert haline dönmüştü.


"Boşver."


......


Loading...
0%