Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm "Kader"

@k_blackfire

Keyifli okumalar ❤️


Gözlerimi zorlukla aralarken, deliksiz uyumanın verdiği sersemlikle hafifçe doğruldum yatakta. Dışarıdan duyulan konuşma sesleri üzerimdeki uyku havasını yavaş yavaş dağıtmıştı.


Yatakta tamamen doğrulup odanın içinde göz gezdirdim. Banyodan gelen su seslerini duyduğumda Aras'ın duşta olduğunu anlamıştım.


Dün gittiğimiz yer bana çok iyi gelmişti. İçimi dökmüştüm resmen. Aras'ın da beni sıkılmadan dinlemesi epeyce şaşırtmıştı.


Eve saat kaçta geldiğimizi hatırlamıyordum ama geldiğimiz gibi uyumuştum.


Üzerimdeki örtüyü yavaşça kenara koyduktan sonra kalktım yataktan. Yüzüme gelen dağınık saçlarımı bir tokayla tuttururken bir yandanda komidinin üzerinde duran telefonuma doğru yüruyordum.


Telefpnumu elime alıp açma düğmesine bastığımda annemin üç defa aradığını gördüm ve tabii birde mesaj vardı.


Gönderen:Annem

'Artık telefonlarımızıda mı bakmıyorsun?'


Mesajı hızlı bir şekilde okuduğumda sıkıntıyla nefes verdim. Onlara kızgın olduğumu çok iyi biliyorlardı ve bu kızgınlığımın uzun bir süre geçeçeğini zannetmiyordum.


Sinirle telefonu tekrar kapatıp komidinin üzerine koydum. Sabah sabah yine keyfimi kaçırmayı başarmıştı.


Sinirlerim bozuk bir halde yerimde dururken banyonun kapısı açılmıştı. Gözlerimi kapıya diktiğimde karşılaştığım ilk şey bir çift siyah göz olmuştu.


Sert duruşuyla herzamanki gibi mükemmeldi. Üzerindeki dar siyah takım elbisesiyle tabiri caizse 'jilet gibi' olmuştu. Gerçi herzaman öyleydi...


Gözlerimi ondan ayıramazken o sert duruşunu bozmadan telefonunu cebine koydu.


O an aklıma gelen ilk şeyi söylemek istedim.

"Aras!"


Aras ismini zikrettiğimde yüzüme 'ne' dercesine baktı. Siyah gözlerini tekrar gözlerime kenetlemişken onu daha fazla bekletmeden devam ettim.


"Teşekkür ederim... Dün için!"

Aras beni duyduğunda gözlerini gözlerimden ayırıp masanın üzerinde duran saatini eline aldı ve koluna takmaya başladı.


"Teşekküre gerek yok!"

Sert ve erkeksi ses tonuyla bunu söylediğinde hoşnutsuz bir şekilde omuz silktim.


İnsan bir 'rica ederim' falan der! Zaten ona teşekkür edende kabahat...

Gözlerimi banyo kapısına yönletip, hızlı adımlarla yanından geçtim ve banyoya girdim.


Uykudan kalktığım için oldukça yorgun gözüküyordum. Hemen hızlı bir duş aldım. Banyodan çıktığımda Aras odada yoktu ve bu yüzden rahat rahat giyinebilmiştim.


Aynaya son bir kez baktıktan sonra komidinin üzerindeki telefonumu elime aldım ve hızlı adımlarla odadan çıktım.


Odadan çıkmamla Mervenin yüzünü görmem bir olmuştu. Onu birden karşımda görmek beni korkutmuştu.


Korktuğumu belli edercesine elimi kalbime koyduğumda, Merve mahçup bir tavırla yüzüme baktı.


"Özür dilerim! Korkuttum sanırım."

Merve bunu dediğinde elimi kalbimden indirdim.


"Önemli değil!"

Ben bunu söylerken Merve yüzündeki mahçup ifadeyi sildi ve yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi.


"Sena, dün amcamla nereye gittiniz? Hemen anlat, meraktan çatlayacağım!"

Şimdi anlaşılmıştı Merve'nin sabah sabah neden kapıda dikildiği.


Merve'nin merakını gidermek adına dün akşam yemek yediğimiz mekanın adını söyledim. Merve gittiğimiz yerin ismini duyduğunda gözleri faltaşı gibi açıldı.


"Ya inanamıyorum, çok romantik!"

Merve'nin bu tavrı beni gülümsetmişti. Tabii o gerçekleri bilmediği için romantik bir akşam yemeği yediğimizi zannediyordu.

Ama kabul etmeliydim ki, dün akşam çok güzel geçmişti.


Konuyu kapatmak adına Merve'ye hafifçe gülümsedim.

"Hadi aşağı inelim!"


Merve bunu duyduğunda kaşlarını çattı.


"Anlatmadan bir yere bırakmam!" Dedi merakını belli edercesine. Bu konu hakkında konuşmak istemiyordum. Çünkü hep yalan söylemek zorundaydım.


"Sonra anlatırım!"

Dedim Merve'yi geçiştirerek. Merve yenilgiyi kabul edercesine kafasını salladı.


"İyi tamam... Ama anlatacaksın!"

Merve'yi duyduğumda onu onaylar bir şekilde kafamı salladım ve aşağı inmek üzere Merve'yle beraber merdivenlere yöneldik.


Aşağıya indiğimizde herşey herzamanki gibiydi. Hizmetçi kadınlar sofrayı hazırlamışlardı. Hasan bey dışında herkes sofradaydı.


Sofradakilere günaydın dedikten sonra Aras'ın yanındaki sandalyeye geçip oturdum. Hasan bey henüz gelmediği için kimse kahvaltıya başlamamıştı.


Tabii yine belirli kişilerin gözeri üzerimdeydi. Hatice hanımı söylememe bile gerek yoktu o herzamanki gibi ukâlâydı. Dicle ise alışılmış bir şekilde sessizdi. Sessiz ve mutsuz...


Sofrada sessizlik hüküm sürerken bu sessizliği Murat ağabey bozdu.


"Aras, bugün Baran aradı, Mardin'e geri dönmüş!"

Murat ağabey bunu söylediğinde Aras'ın kaşları sinirle çatıldı. Evet normalde de hep sertti ama bu sefer ki siniri bir başkaydı. Gözleri öfke saçıyordu neredeyse.


Kimdi bu Baran? İsmini duymak bile Arası bu kadar sinirlendirdiyse, Arasın sevmediği biriydi belli ki.


Aras'ın sinirden kasılan dudakları aralandığında herkes pür dikkat onları dinliyordu.


"Ne işi var o herifin burada?"

Aras'ın sesi sinirini belli edercesine sertti. Şimdi Baran dedikleri adamı daha çok merak etmiştim.


"Şanlıurfa'daki işi kapatmış! Artık temelli burada olacakmış!"

Murat ağabeyin bu cevabından sonra Aras'ın daha da sinirlendiği yumruğunu sıkmasından belliydi.


Aras'ın öfkesi tüm şiddetiyle kendini hissetirirken masada çıt çıkmıyordu. Herkes pür dikkat keslimiş beklerken Hicran hanım Aras'a bakarak ciddi bir tavır takındı.


"Daha ne kadar sürecek bu küslük oğlum?"

Hicran hanım bunu sorduğunda Aras cevap vermemişti çünkü çok sinirliydi. Siyah gözleri daha önce hiç görmediğim derecede öfke saçıyordu. Neydi onu bu kadar sinirlendiren şey?


Herkes susmuş Aras'ın konuşmasını beklerken Aras hızla masadan kalkıp sinirle arkasını döndü. Kapıya taraf bir kaç adım attıktan sonra duraksayıp tekrar arkasını döndü.


"Bir daha bu konakta o herifin adını duymayacağım!"

Arasın sinirle ve uyarır tonda söylediği bu cümleye herkes sadece kafasını sallayarak cevap vermişti. Aras çok öfkeliydi ve kimse cevap veremiyordu.


Aras cümlesini tamamladıktan sonra sinirli ve sert tavrını koruyarak çıktı konaktan. Aras'ıngitmesiyle masada tekrar sessizlik hakim olurken Hasan bey aşağı inmiş ve ağır adımlarla masaya doğru yürüyordu.


Hasan bey gelip baştaki sandalyeye oturdu ve ardından gözlerini masada gezdirdi.


"Aras nerede?"

Hasan bey bunu sorduğunda onu cevaplama işini Murat ağabey üstlenmişti.


"Çıktı baba!"

Murat ağabey bunu dedikten sonra biraz duraksadı ve sonra Hasan beyin sorar bakışlarıyla cümlesine devam etti. "Baran'ı duyunca, sinirlendi..."


Murat ağabey cümlesini tamamladığında Hasan bey anladığını belli edercesine kaşlarını kaldırdı.

Düşünceli bir hâli vardı. Baran her kimse Aras ile aralarında büyük bir gerginlik vardı ve anladığım kadarıyla herkes bunu biliyordu.


Hasan bey biraz durduktan sonra "afiyet olsun!" diyerek kahvaltıyı başlatmıştı ama benim aklım hâlâ Aras'taydı. İçimde karşı konulamaz bir merak varken nasıl kahvaltı yapacaktım, bilmiyordum.


                          ~•~•~•~•~


Kahvaltıdan sonra Merve ile birlikte oturma odasında oturmuş sohbet ediyorduk. Ne kadar geçiştirmeye çalışsamda Merve'nin merakına mani olamamıştım. Zorunluluktan dolayı yine birsürü yalan sıralamıştım.


"Çok romantik ya..."

Merve bunu dediğinde hafifçe gülümsedim. Merve'ye yalan söylemek istemiyordum ama başka çarem yoktu.


Daha fazla konuyu uzatmamak adına Merve'ye taraf baktım.


"Sen neler yapıyorsun, okul falan varmı?"

Merve sorumu duyduğunda yüzünde üzgün bir ifade belirdi.


"Liseyi geçen sene bitirdim!"

Dedi üzüntüsü sesine yansımış bir şekilde.


Merve cümlesini bitirdiğinde bende sorar gözlerle ona baktım.

"Üniversite okumayı düşünmüyor musun?"


Bu soru onu üzmüş olacakki sıkıntıyla derin bir nefes aldı.

"Üniversite kazandım ama dedem..."

Cümlesini tamamlamadan sustu.


Zaten gerisini tahmin etmek pek zor değildi. Hasan Bey herşeye karıştığı gibi Merve'nin geleceğinede karışmıştı.


Elimle Merve'nin omzuna dokunup üzüntüsünü gidermeye çalıştım. Hasan bey'in Merve'ye izin vermemesi beni pek şaşırtmamıştı. Zaten pek düşünceli biri olduğu söylenemezdi.


Odada bir süre sessizlik hakim olurken kapının açılmasıyla bu sessizlik aniden bozuldu.


"Sizdemi buradaydınız?"

Gönül bunu dedikten sonra ağır adımlarla içeriye girdi. Gönül karşıdaki koltuğa geçip oturduğunda arkasından gelen Dicle'yi yeni farkedebilmiştim.


Dicle tek kelime etmeden Gönül'ün yanında oturdu. Merve, Gönül ve Dicle'nin gelmesinden rahatsız olduğunu belli edercesine gözlerini devirdiğinde Gönül onu umursamadan söze girdi.


"Ne konuşuyordunuz öyle sabahtan beri?"

Gönül Merve'ye hitaben bunu sorduğunda Merve sıkıntıyla ofladı.


"Sizi ilgilendirmeyen birşey konuşuyorduk!"

Merve sert bir tavırla bunu söylediğinde Gönül kaşlarını çattı.


"Merve! Benimle düzgün konuş, ablanım ben senin!"

Merve Gönülün laflarını umursamadan kollarını önünde birleştirdi.


"Evet Merve, ablan doğru söylüyor, biraz daha saygılı olmalısın!"

Dicle'nin sesini duyduğumda bakışlarım ona kaymıştı. İlk defa bir konuya karıştığını görüyordum.


Merve Dicle'nin cümlesini duyduğunda onu alaya alan bir gülümseme belirdi suratında.

"Nasıl konuşmam gerektiğini sana sormayacağım Dicle!"


Son kelimeyi üzerine basa basa söylemişti. Sesinde bir imâ vardı ama tahminimce imasının sebebi Aras'tı.

Aras ve Dicle'nin arasında her ne varsa bazıları bunu onaylamıyordu.


Dicle, Merve'nin sözünü cevapsız bırakırken Gönül hemen araya girip konuyu değiştirdi.

"Ee Sena! Nasıl geçti dün geceki yemek?"


Gönül'ün sorusununu duyduğumda bakışlarımı ona çevirdim. Muhtemelen Dicle'nin Aras'a olan hislerini biliyordu. Neden böyle bir soru sorduğuna anlam verememiştim. Belkide bir açık arıyordu ama ben buna izin vermeyecektim.


"Gayet güzel geçti!"

Bunu dedikten sonra biraz duraksadım. Kimseyi üzmek gibi bir niyetim yoktu ama en ufak bir açık herşeyi mahvedebilirdi ve bu yüzden abartmakta bir sakınca görmüyordum.


"...Hatta uzun zamandır böyle güzel bir akşam geçirmemiştim!"

Ben yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirip bunu söylediğimde Gönül ve Dicle'nin yüzü düşmüştü.


Dicle yüzü bembeyaz olmuş bir şekilde Gönül'e baktı. 'Ben sana demiştim' der gibi bir ifade vardı yüzünde.


Muhtemelen içlerinde bu evlilik hakında şüpheler vardı ama bunu anlamalarına izin veremezdim.


"Mutlusunuz yani?"

Dicle bakışlarını yere kilitlemiş ağlamaklı bir ifadeyle bunu sorduğunda bozuntuya vermeyerek kafamı salladım.


"Mutsuzmu olmamız gerekiyor? Anlamadım!"

Bunu söyledikten sonra sorgulayıcı bakışlarımı Dicle'ye diktim.


Dicle susup cevap vermedi. Gözleri ağlamaklıydı. Gönül Dicle'nin sustuğunu görünce direk lafa girdi.


"Dicle o anlamda demedi. Hani baban şirketinizin batmaması için seni amcamla evlendirdi ya, ne çabuk kabullendin demek istiyor!"

Gönül iğneleyici bir tavırla bunu söylerken sinirlerim tepeme çıkmıştı.


Bu kız hangi cesaretle böyle konuşabiliyordu? Bu Gönül denen kıza aşırı gıcık olmuştum. Şuan sinirden delirmek üzereydim.


Tam ağzımı açacakken Merve benden önce davrandı.

"Gönül! Kapa çeneni!"


Merve bunu dediğinde Gönül ciddi bir tavırla arkasına yaslandı. Çok sinirliydim ve konunun böyle kapanmasına izin veremezdim.


"Benim evliliğim hakkında konuşma hakkını size kim veriyor?"

Sinirli bir tavırla bunu söylediğimde Gönül ciddi tavrını koruyarak bana baktı.


"Biz sadece fikrimizi söyle..."

Gönül masumane bir tavır takınarak bunu söylediğinde cümlesini tamamlamasına izin vermeyerek sözünü kestim.


"Söyleyemezsiniz!"

Bu sözü oldukça sert bir tavırla söylemiştim. Kimsenin benimle böyle konuşmasına izin veremezdim. Hele ki ailem hakkında konuşulması sinirimi daha da arttırmıştı.


Odada gerilim hatsafaya tırmanırken kendimi zar zor tutuyordum. Biraz daha burada kalırsam elimden bir kaza çıkacaktı. Merve'de sinirimi anlamış olacakki hızla ayağa kalktı.


"Hadi Sena! Biz aşağıya inelim."

Merve'yi duyduğumda sinirle ayağa kalktım. Burada durmaya devam edersem hiç iyi şeyler olmayacaktı.


Merve ile beraber odadan çıktığımızda, Merve beni sakinleştirmek için elini omzuma koydu.


"Onlar boş boş konuşuyor, sen bakma onlara!"

Merve'yi duyduğumda sinirle nefes verdim ve kafamı sağa sola salladım.

Dicle ile Aras'ın arasındakileri bildiğimi bilmemeliydiler. Yoksa işler karmakarışık bir hâl alırdı.


"Tamam, sakinim!"

Bunu dedikten sonra biraz duraksadım. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım ve ardından yorgun bir tavırla Merve'ye baktım.


"Ben odama gitsem iyi olacak, biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var."

Bunu dediğimde, Merve beni kafasıyla onayladı.


"Tamam, sen dinlen, bende anneme bakayım."

Merve bunu dedikten sonra merdivenlere yöneldi. Bende ağır adımlarla odama girdim ve kapıyı sinirle kapatım.


Bu evde hergün sinirlerim tepeme çıkıyordu ve yine sinirimi ellerimden çıkarıyordum. Sinirden herzaman yaptığım gibi ellerimi kaşımaya başlamıştım. O kadar sinirliydimki, ellerimin sızlamasına bile aldırış etmiyordum.


Yatağa oturup kafamı yumuşak yastığa koydum. İlerisini kestiremediğim karmaşık bir labirentin içindeydim sanki. Zihnim o kadar karmaşıktı ki artık hiçbir şey düşünmek istemiyordum.


Yatakta tekrar doğrulup telefonumu ve kulaklığımı elime aldım. Sinirimi ve gerginliğimi ancak böyle yatıştırabiliyordum.


Kulaklığımı takıp tekrar uzandım yatağa. Büyüleyici melodi kulaklarımda yankılanırken hiçbir şey düşünmeden kapattım göz kapaklarımı. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum.


Zihnim o kadar çok kötü düşünceyle doluyduki, düşünmemek için kendimi ne kadar zorluyorsam zorlayayım gözümden akan bir damla yaşa engel olamadım. Benimde kaderim böyleydi işte...


                         ◇●◇●◇●◇


Ne kadar süredir uyuduğumu bilmiyordum ama açılan kapı sesi beni uyandırmaya yetmişti. Gözlerimi ovalayıp gelen kişiyi seçmeye çalıştım.


Gözerim Aras'ın siyah gözleriyle buluştuğumda yatakta doğrulup oturur pozisyon aldım. Telefonun ekranını açıp saate baktığımda şaşırmıştım. Bu kadar saat nasıl uyumuştum ben? Normalde fazla uyuyan biri değildim ama bu konaktaki yoğun stres beni epeyce yoruyordu ve hemen uyuyakalmıştım. Üzerimde hafif bir halsizlik vardı.


"Bu saate kadar uyumuşmuyum ben?"

Kısık bir sesle mırıldanarak bunu söylediğimde Aras'ın gözleri hâlâ bendeydi.


"Neyin var senin?"

Aras bunu sorduğunda, ciddi bir tavırla ona baktım. Çokmu belli oluyordu iyi olmadığım.


"Yok birşey!"

Kısık bir sesle bunu söylediğimde Aras inanmamış bir tavırla gözlerime baktı.


"Eminmisin?"

Bunu derken gözleri ellerime kaymıştı. Her defasında anlıyordu bir şey olduğunu! Ellerimdeki kızarıklık yine ele vermişti beni.


Verecek bir cevap bulamayıp sessiz kaldığımda Aras yanıma oturdu. Çenemi eliyle tutup ona bakmamı sağladı. Siyah gözleriyle beni tekrar hapsine alırken erkeksi ve sert ses tonu duyuldu.


"Anlat! Ne oldu?"

Aras bunu söylerken gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Vücudum yine müthiş bir heyecan dalgasına kapılmış sürükleniyordu. Beni her defasında böyle etkilemeyi nasıl başarıyordu bilmiyordum.


Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Kafam karmakarışıktı. Her defasında kendimi ele vermeyi başarıyordum. Aras'tan birşey saklamak neredeyse imkansızdı.


Konu Dicle'ydi ve bu konu benim canımı oldukça sıkmaya başlamıştı. Aras'la evliyken o kızın böyle davranışlar sergilemesi, Gönül ve Hatice Hanım'ın beni oldukça sinir eden davranışları artık çekilmez bir hâle gelmişti.


Aras'ın sorgulayıcı bakışlarından kaçmak imkansızdı. En iyisi herşeyi açık açık söylemekti.


"Aras..."

Bunu dedikten sonra biraz duraksadım. Bu soruyu sormaktan biraz çekiniyordum. Sonuçta karşımdaki kişi Aras'tı. Aras kafasını 'efendim' dercesine salladığında daha fazla beklemeden konuşmaya devam ettim.


"Dicle ile aranızda ne var?"

Bu soruyu sorduğumda Aras'ın yüzü sert ve sinirli bir ifade aldı. Muhtemelen böyle birşey beklemiyordu.


"Nereden çıktı bu şimdi?"

Kaşlarını çattıp sorgulayıcı bir ses tonuyla bunu sorduğunda ciddi bir ifade takınarak yüzüne bakmaya devam ettim.


"Merak ediyorum sadece... Varmı, yokmu?"

Ben bunu der demez Aras ayağa kalktı. Ayakta sert tavrını koruyarak yüzüme bakarken gerilmeye başlamıştım. Pat diye bu soruyu sorarsam adam sinirlenirdi tabii.


"Şimdi anlaşıldı!"

Aras yüzünde alaycı bir gülümsemeyle bunu söylediğinde anlamamış bir şekilde ona baktım.


Aras yüzüme bakmadan odada yürümeye başladı. Sinirli gözüküyordu ama yüzünde varla yok arasında bir gülümseme vardı ve bu gülümseme 'böyle olacağını biliyordum' tarzında bir gülümsemeydi.


"Var ya da yok! Bu seni ne ilgilendiriyor?"

Aras'ı duyduğumda sinirle kaşlarımı çattım. Bu cümlesi beni oldukça sinirlendirmişti.


Vücudum yeni bir sinir dalgasıyla yüzleşirken hızla ayağa kalkıp dikildim Aras'ın karşısına.


"Benden önce veya sonra ne yaptığınız umrumda değil ama benimle evliyken o kızla bir ilişkin olması ne kadar doğru?"

Sinirim sesime yansımış bir şekilde bunu söylerken Aras'ı sinirlendirdiğimi biliyordum ama umurumda değildi. Haklı olduğum bir durumda bana bunu söylemesine izin veremezdim.


Aras bana bir adım yaklaşıp önümde durduğunda gerginliğim biraz daha artmıştı.


"Ben sana bununla ilgili bir söz verdiğimi hatırlamıyorum!"

Dedi sinirini belli edercesine.

Arası duyduğumda sinirle güldüm. Bu tavrı beni oldukça sinir ediyordu.


"Söz vermemiş olabilirsin ama benimde bir gururum var! Benimle evliyken başka bir kızla ilişkin olmasını kabul edemem!"

Sesim sonirden titrerken zorlukla cümlemi bitirdim.


Haklıydım. Bu anlaşmalı bir evlilikte olsa sonuç itibariyle Aras benim kocamdı. Sadece birkaç ay sabredemezmiydi? Beni bu duruma düşürmeye hakkı yoktu!


Aras gözlerini gözlerimden ayırmadan sert tavrını korudu.

"Ben sana Dicle'yle aramda birşey var demedim!"


Aras sert bir tavırla bunu söylediğinde gözlerimi devirme isteğimi son anda yenip daha sakin görünmeye çalıştım.


"Ama yokta demedin!"

Bunu söyledikten sonra gözlerimi kaçırmak istedim lakin yapamadım. Aras'ın o karşı konulamaz gözleri beni yine heyecanlandırıyordu.


Aras dik duruşunu bozmadan bana bir adım daha yaklaşıp aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı.


Nefesinin tenime değmesiyle gelen ürpermeye mani olamamıştım. Gözlerini tamamen gözlerime kilitlemişti. Bu yakınlık çok fazlaydı. İçimde gittikçe büyüyen heyecanım beni ele vermek için fırsat kolluyordu.


Aras'ın yüzünde beliren varla yok arasındaki gülümseme kalbimi yerinden çıkarcasına attırmaya yetmişti.


"Bu senin için neden bu kadar önemli?"

Aras fısıltıya benzer bir ses tonuyla bunu söylediğinde zorlukla yutkundum. Sesindeki imâ yüzümü kızartmaya yetmişti. Bana bu kadar yakın olması beni oldukça heyecanlandırırken, sorduğu bu soruyla gerginliğim bin kat daha artmıştı.


Ne yapacağımı bilemez bir şekilde kalakalmışken son çare olarak gözlerimi kaçırıp bir adım geriye gittim.


Bu hareketimle beraber Aras'ın yüzündeki gülümseme daha belirgin bir hâl almıştı. Bir gülümseme, bir insana bu kadar çok yakışabilirmiydi? Bu da Aras farkıydı işte, her hareketi yakışıyordu.


Aras'tan uzaklaştığımda heyecanım az öncekine nazaran biraz azalmıştı ama hâlâ çok gergindim.


"Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama, düşündüğün şey değil!"

Bunu söylerken gergin olduğum belli oluyordu. Aras inanmayan gözlerle bana bakarken, bende normal gözükmeye çalışıyordum.


"Pek öyle gözükmüyor ama!"

Aras bunu dediğinde ne diyeceğimi bilemiyordum.


Bulunduğum durum beni oldukça zorluyordu. Oldukça gergin ve heyecanlıydım.


Kalbim hızla çarparken, kapının çalınma sesi bana derin bir nefes aldırtmıştı.


"Ağam, yemek hazır!"

Kapının arkasından Kevser'in sesini duyduğumda gidip Kevser'e sarılasım gelmişti. Öyle bir durumdan kurtarmıştı ki beni...


Aras bana son bir kez imâyla baktıktan sonra sert ve dik duruşunu bozmadan kapıya yöneldi. Bunu gördüğümde bende hemen peşine takılmıştım.


Dışarıda hava kararmıştı. Aşağı inip yemek masasında herzamanki yerime oturdum. Herkes eksiksiz sofradaydı. Gözlerim Gönül ve Dicle'ye takıldığında aklıma sabah yaşanan gerginlik gelmişti.


Yüzüme yine sinirli tavrım hakim olmuştu. Böyle şeyleri kolay hazmeden biri değildim. Zaten bugün benim için oldukça gergin geçen bir gündü.


"Ne oldu gelin hanım, yüzünden düşen bin parça?"

Hicran Hanım'ın sesini duyduğumda kafamı ona taraf çevirdim. Sinirli ve gergin olduğumu anlamak pek zor değildi bugün.


"Biraz halsizim, ondandır!"

Bunu dememle birlikte Hatice Hanım'ın iğneleyici sözlerini duymam bir olmuştu.


"Gerçekler ağır geldi galiba?Bu lafı vücuduma yeni bir sinir dalgası yaymıştı. Gerçekler diye bahsettiği şeyin, sabah Gönül'ün bana babamla ilgili söylediği sözler olduğunu biliyordum. Hatice Hanım'ın yüzüne sinirli bir ifadeyle baktım.


Tam cevap verecektim ki Aras'ın sinirli ve sert ses tonu bütün avluyu inletti.


"Yenge! Ne diyeceksen açık açık söyle, bizde bilelim!"

Aras oldukça sinirli bir tavırla bunu söylediğinde Hatice Hanım'ın suratı buz kesilmişti. Kimseden çıt çıkmıyordu.


Hatice Hanım çekingen bir tavırla sesini oldukça kısarak "Ben ne dedim ki?" dediğinde Murat ağabey uyarır bir ifadeyle Hatice Hanım'a baktı.


"Hatice!"

Murat ağabey bunu dediginde Hatice Hanım tek kelime dahi etmedi.


Aras'ın bu çıkışı onu korkutmuşa benziyordu. Tek o değil, ben dahil herkes Aras'tan çekiniyordu.


Gergin geçen bir akşam yemeğinden sonra Nurcan ablalarla biraz avluda oturup sohbet etmiştik ama fazla durmadan odama çıkmıştım. Bulunduğum her ortamda bir gerginlik çıkıyordu ve daha fazla olay çıksın istemiyordum.


Saat epeyce geç olmuştu. Aras en son öbür avluda Ahmet ağabeyle oturmuş birşeyler konuşuyordu. Sanırım işle ilgiliydi.


Kafamı yastığa koyduğumda gözlerim yavaş yavaş ağırlaşmıştı. Zaten sadece uyuyunca rahat edebiliyordum.


BÖLÜM SONU :)


Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Seviliyorsunuz:) Gelecek bölüme görüşmek üzere.

Loading...
0%