@kader_ylmz123
|
Bir Hafta Sonra "Bu toplantı işi hallolduya ölsemde gam yemem artık Duru." konuşan kişi en yakın arkadaşım Sıla Kesiciydi. O benim çocukluk arkadaşımdı, ilkokula giderken onunla tanışmıştım. Beni benden daha fazla düşünüyordu. Onun kıpkızıl saçları, açık yeşil gözleri, minik kavisli burnu, dolgun kırmızı dudakları,kemikli yüzü ve yüzünde belli belirsiz çiller vardı. Boyu 1.60'lardaydı zayıf ve narin vücuda sahipti. Birlikte ayrı evde yaşıyorduk o piskoloji bölümünden mezun olmuştu ben ise mimarlıktan. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Şuanda da birlikte balkonumuzda kahve içiyorduk. "Niye öyle diyorsun Çilli, ne güzel işimin başındayım işte." dedim. Ona hep çilli derdim. Durumumuz iyiydi fakat iki kız olarak kıyafet, saç, makyaj derken paramız kalmıyordu. "Kaç günden beri o işle uğraşıyordun Duru bizi unuttun resmen." dedi. Doğru söylüyordu onlara vakit ayıramamıştım. Ama bitmişti kurtulmuştum babam bana bu şirketi devretmişti, tek çocuk olduğum için de kimseyle paylaşmamıştım. Babam benim en çok örnek aldığım kişiydi tabii bir yere kadar, o da benim gibi mimardı. İşin sonunda birşey kazanacaksa sonuna kadar bıkmadan usanmadan çalışırdı. Çocukken onun çalışmadığı az zaman görmüştüm, çoğu zaman onun bu kadar çalışmasının boş olduğunu düşünüyordum fakat şimdi bakınca hiçbiri boş değilmiş.Tam karşımızdaki boğaz manzarasına bakarken "Üzgünüm, ama biliyorsun be çilli yetişemiyorum, bu şirket bana çok fazla ben basit Bi mimar olarak yetişemiyorum." dedim insanlara duygularını göstermekte pek yetenekli değildim ama beni Sıla çok iyi tanıyordu. Ses çıkarmadan sandalyesini bana yaklaştırdı ve bana sarıldı. Bugünler de sakinliğe ihtiyacım vardı. Bir yerden sonra kaldıramıyordum, herşey üst üste geliyordu babam benim için hem en iyi yara bandı hemde en büyük yaraydı. En büyük yaram onun ellerinden di. Çok geç olmadan içeri girdik sabah şirkete gidip imza atmam lazımdı. Odama geçtikten sonra telefonumdan alarm kurdum yatağıma yatınca da son yaşadıklarımı hayatımı düşündüm, hayatım yoktu. Düşündükçe uyku beni içine çekti. Alarmın rahatsız edici sesi rüyamı böldü gözümü açtığımda saati çoktan 9 buçuk olduğunu gördüm geç kalmıştım - yine- hemen kalkıp hazırlanmaya başladım üzerime lacivert renkte bir takım ayağıma ise siyah topuklularımı geçirdim gümüş küpelerimide taktığım sırada kapı tıklandı muhtemelen gelen Sılaydı, vakit kaybetmeden "Gir." dedim. İçeri girince saçını dağınık bir topuz yapmıştı üzerindeki yeşil saten geceliği saçının kızılını öne çıkarıyordu. Esnerken "Geç kalmışsın." dedi. Çantamı alırken "Farkındayım, ve çıkıyorum." dedim ve koşar adımlarla siteden çıktım. Taksi beklerken önümde bir range rover durdu, aldırış etmeden beklemeye devam ettim. Arabanın camı açılırken kim olduğuna baktım, bu 1 hafta önce toplantıda gördüğüm yeni ortağımdı. Bana bakarken gökyüzü mavisi gözlerini kıstı, bu sırada yağmur çiseliyordu. Ve konuşmaya başladı "Siz Duru ışık olmalısınız, isterseniz sizi şirkete kadar bırakabilirim ben de oraya gidiyorum, ne de olsa artık ortağız ." dedi. Şaşırmıştım ama bu teklifi geride çeviremezdim yağmur yağıyordu, taksi beklersem taksi gelene kadar sırılsıklam olurdum. Başımı onaylar şekilde salladıktan sonra sessiz bi şekilde arabanın yolcu koltuğuna oturdum ve kemerimi taktım. Araba tekrar ilerlemeye başlayınca o da konuşmaya başladı. "Ah biz seninle daha tanışmadık değil mi?" dedi ve bana kısa bi bakış attı. Bende kafamla onayladım bana sen diye hitap etmesi garip gelsede umursamdım. Sanki aklımdan geçeni duymuş gibi "Sana sen diyebilirim değil mi?" dedi ben gene kafamı sallamakla yetindim. Bu da onun dikkatini çekmiş gibi "Sanırım biraz çekingeniz." dedi. Bu beni şaşırtmamıştı, çoğu insan beni çekingen zannederdi fakat ben sevdiklerimin yanında hiç susmazdım. Artık konuşmam gerekiyordu yoksa dilimin olmadığını düşünebilirdi. "Hayır, sizi yani seni daha tanımıyorum." dedim yüzünü hafifçe buruşturduktan sonra tebessüm ederek konuşmaya başladı "Ben Çağrı Mert Sonaylı, babamın şirketinde çalışıyorum, 26 yaşındayım, hobilerimi söylemem gerekiyor mu?" dedi son söylediği yüzümde tebessüm oluşturdu soyismi bir yerden tanıdık geliyordu. "Eee...ben kendimi tanıttım sıra sende." diye de ekleme yaptı. Bunu üzerine bende konuşmaya başladım. "Bende Duru Işık, babamın şirketini devraldım şuanda da şirkette mimarlık yapıyorum, 23 yaşındayım." dedim. Düşünceli bir sesle "O zaman tek çocuksun." dedi başımla onayladım ve başımı cama yasladım. Şirketin otoparkında yan yana yürüyorduk boyu benden uzundu. Şirkete giriş yaptığımızda ayrılırız diye düşündüm fakat öyle olmadı. Asansöre bindiğimizde benden önce kat düğmesine bastı. Üzerindeki ceketi çıkarmıştı siyah gömleği ve pantolonuyla gayet şıktı. Asansör durduğunda inip yürümeye başladım belliki aynı yer gidiyorduk. Odamın kapısının önüne geldiğimizde benden odama girmek için izin istedi izin verdiğimde beraber odama geçtik ceketimi çıkarıp askılığa astım ve masamın sandalyesine oturdum O ise karşıma oturdu. "Eee... böyle boş boş oturacak mıyız?" dedi. Hemen masamın üzerindeki telefondan, İki kahve istedim ona nasıl içeceğini sorduğumda bana sade diye yanıt verdi kahveler geldiğinde imzalanması gereken kağıtları masaya koydum. "Şimdi sen buraları imzala." dedim. Yerime otururken kolum kahvene çarptı ve kahve masaya yıkıldı kahve Masadaki kağıtların hepsini ıslattı. Hemen peçete alıp silmeye başladım. O sakin bir şekilde bana bakıyor du. Bende ona bakmaya başladım. Elimde yanma hissini hissedince hemen elimi kaldırdım bu Hareketim onu korkutmuştu Nedenini anlayamadım. "İyimisin?" diye sordu ben ise odamdaki lavaboya koştum elim yanıyordu. Elimi suyun altına tuttum, ama geçmedi hala yanıyordu bir süre sonra kapının pervazından beni izleyen Çağrı'yı fark ettim. Bana bakıyordu. Bir süre sonra elinde bir krem olduğunu anladım elimi tuttu, ve kremi sürmeye başladı. Sanki dünyanın en kırılgan şeyine sürüyormuş gibi sürdü krem sonra ilk yardım çantasından sargı bezini elime sardı yavaş, narin ve nazik harekeleri huylanmama sebep oluydu. Krem elime iyi gelmişti. En azından eskisi gibi yanmıyordu. Elim tamamen olmasa da iyileşmişti hemen gidip Çağrı'nın imzalaması gereken kağıtların fotokopisini çıkardım ve Çağrı'nın imzalaması için önüne koydum kağıtları imzaladıktan sonra benim imzalamam gereken kağıtları almaya gittim geri geldiğimde Çağrı'nın, Babam Ve benim olduğum fotoğraf çerçevesine baktığını fark ettim, bir süre çerçeveyi izledikten sonra yüzünde küçük bir tebessüm belirdi.Bu görüntü Benim de tebessüm etmeme sebep oldu .Odama geri döndüğümde Çağrı yutkundu ve adem elma yerinden çıkacakmış gibi hareket etti ben ise ona bakarken "Artık ortağız Çağrı Mert Sonyalı." dedim o ise başını yavaş yavaş yukar aşağı doğru sallarken son kez konuştu "Artık ortağız Duru Işık." |
0% |