Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm-Uçurum

@kader_ylmz123

Bazen kimse beni sevmesin, bende o kişiye karşı sevgi beslemek zorunda olmayayım istiyorum. Bazen sadece uçurumun ucunda oturup düşünmek istiyorum, düşünürken de sorgulanmadan sadece ağlamak.

Şuan da sadece kalp ritim sesimi duyabiliyordum, etraf zifiri karanlıktı, kendimi çok yorgun hissediyordum. Gözlerimi yavaşça açarken bilincim geri gelmeye başladı. Ben bir hastahane odasında öylece yatıyordum koluma serum bağlıydı. Bir kaç saniye sonra bilincim kapanmadan önce yaşadıklarım aklıma geldi babam önümde kanlar içinde yatıyordu, ben yardım çığlıkları atıyordum ve Çağrı bana doğru geliyordu. Olanlar aklıma geldikçe gözlerim doluyordu. En sonunda kolumdaki serumu fırlatır gibi çıkardım sağ kolum çok ağrıyordu, üzerimde hastahane kıyafeti vardı. Kolumu tutarak odadan çıktığımda Sıla olduğunu düşündüğüm kişi bana arkası dönük ameliyathaneye bakıyordu. Başım çok dönüyordu duvara yaslanıp bir yandanda kolumu tutarak,Sıla'nın yanına yürümeye başladım. Muhtemelen serumun içinde sakinleştirici vardı. Tam yere, yüz üstü düşeceğim sırada biri beni belimde yakaladı. Kim olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde, gökyüzü mavisi gözlerle karşılaştım, Çağrı da buradaydı "Duru, niye kalktın serumun yeni takıldı."dedi. Ona doğru dönüp yakalarından tuttum ve ona sinirle bakarken

"Umrumda değil bana babamı gösterin!" diye bağırdım. Sesimi Sıla da duymuş olacakki hızlıca yanıma gelip "İyimisin Duru?" dedi. Korkmuştu yüzünden belliydi. "Değilim hiç iyi olmadım!" derken hem bağırıyor hem de Çağrı'nın yakalarını çekiştiriyordum. Tekrar Çağrı' ya dönüp "Hani sen varken bana birşey olmazdı,oldu ama. Ben sana demiştim korkuyorum diye bana inanmadın." dedim. Sabah onunla mutlu mutlu şarkı söylediğimiz düştü aklıma "Özür dilerim gerçekten ben çok özür dilerim." derken ona nasıl hayal kırıklığıyla bakıyorsam, bu onu suçlu hissettiriyordu. Ellerimi yakalarından çekip yumuruk halinde göğsüne art arda yavaşça vurmaya başladım. "Babam beni terk ettikten sonra, ilk defa senin yanında özgür hissettim biliyormusun?" dedim. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Yavaşça dizlerimin üzerine çökmeye başladım, tıpkı babam vurulduğundaki gibi. Benle beraber Çağrı da dizlerinin üzerine çöktü, "Ben babamı bir kere kaybettim, bulmuşken bir daha kaybedemem beni anlıyorsun değil mi Çağrı?" konuşurken artık bağırmak yerine fısıldıyordum. Çağrı elini yanağıma götürüp yaşlarımı baş parmağıyla sildi. "Anlıyorum seni güzelim, ama sen şuan da iyi değilsin gel seni odana götürelim." dedi ve beni kaldırmaya yeltenği sırada ondan kaçıp hızlı olmaya çalışarak ayağa kalktım, başım halen dönüyordu. Ameliyathane kapısına gelip elimle kapıya vurmaya başladım. Çağrı'nın arkamda olduğunu biliyordum bu yüzden ona elimi kaldırarak dur işareti yaptım. Kapıya vurmaya devam ederken "Baba orada olduğunu biliyorum, ben küçükkende saklambaç oynardık ben seni bulabiliyim diye sen kolay yerlere saklanırdın, aç kapıyı yanına geliyim buldum seni baba!" diye konuşmaya başladım. Elimi tekrar kapıya vurduğumda "Baba sen annemle bizi bırakıp gittiğin zaman, annem başka bir adam getirip artık bu senin baban dedi bana, ben kabul etmedim 'benim bir tane babam var o da geri gelicek' dedim annem gelmiyecek, o gitti bir daha göremiyeceksin dedi ona inanmadım iki yıl sonra on sekizime girdiğim ilk gün Sıla'nın yanına gittim annemin sen dışında birisine aşkla bakmasını görmek ölümdü. Sıla ile ayrı eve çıktık birlikte yaşıyoruz, annem bile seni kendince öldürdü baba, ben seni içimdeki o kuru çatlak toprağa bir çiçek gibi ektim her gün suladım seni baba, bana bugün seni asla ama asla bırakmayacağım demiştin gene beni bu hayatta yalnız bırakma baba, sen gidersen yaşayamam baba, aç kapıyı yanına geleyim baba, "derken arkamdaki Sıla'nın ağlama sesini duydum o da babamı çok seviyordu. Ellerimle tekrar kapıya vurdum. Ayaklarım da güç kalmayınca kapını önünde yere oturdum, sarı saçlarım yanaklarıma yapışmıştı. Ellimi kaldırıp tekrar kapıya vuracağım sırada, biri beni kucağına aldı gözlerim tekrar kapanırken bana hayat dolu bakan mavi gözlerden bir yaşın aktığını gördüm ve ya bu kapanmak üzere olan bilincimin bana bir oyunuydu, Çağrı'yla tekrar odaya girdiğimizde artık gözlerimi açamıyordum fakat sesler halen vardı. Yatağa yatırıldığımda üzerime birşey örtüldüğünü hissettim. Sandalye çekme seside duyduğum da, saçımda bir el hissettim. Çağrı muhtemelen yanı başımdaki sandalyeye oturmuş saçımla oynuyordu. "Seni ilk asansörde görmüştüm sana selam vermeme rağmen bana cevap vermemiştin." dedi güldüğünü anladım sonra tekrar ciddileşti. "Senin antep fıstığına benzeyen gözlerine baktıkça bakası geliyor insanın. Bizi, annem ben daha on üç yaşındayken, başka bir adam için terk etti. Bende ilk başlarda senin gibi düşünüyordum geliceğini en azından Ecenaz ve beni alıp geri gideceğini düşünüyordum ama zamanla bu düşüncemin kendimi kandırmaktan başka bir işe yaramadığını anladım. Biliyormusun? Bugün seninle arabada şarkı söylerken ilk defa yüzüm o kadar güldü, sadece bugün değil seninle beraberken aklımda sadece mutlu olamak var Duru. Babana bunu, kimin yaptığını bulacağım, bu sefer söz veriyorum sen ve babanı ne pahasına olursa olsun koruyacağım, sen hiç merak etme olurmu? Şimdi gidiyorum olaylar düzeldiği zaman belki tekrar şarkı söyleriz ha ne dersin?"dedi ve saçlarımdan öptükten sonra kapı kapanma sesi duydum muhtemelen Çağrı odadan çıkmıştı. O damı terk edilmişti. Sesler kesilmeye başladığında bilincim tamamen kapandı.

                           🖤

Sesleri tekrar duymaya başladığımda, yanımda Sıla ağlıyordu. Babama birşey mi olmuştu? Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım, gözlerim tamamen açıldığında yatağımın yanında oturan Sıla'yı gördüm yanımda sessiz sessiz ağlamaya çalışıyordu, yanındada onu avutmaya çalışan Poyraz vardı, belkide babamın ameliyatına o girmişti. "Babam nerede?" diye sorunca ikiside bana baktı. Sıla yaşlı gözlerle bana "Duru" dedi. Kesin birşey olmuştu. Yataktan kalkıp "Ne Durusu, babam nerede Sıla," dedim. İkiside birbirine baktı bu sırada Sıla kafasını iki yana salladı. Sanki benden birşey saklamak istiyorlardı. Poyraz "Ben söylüyorum." dedi. Sıla istemeye istemeye "Tamam söyle." dedi.

"Babama birşey mi oldu? Biriniz artık söyleyin lütfen yalvarırım," dedim

"Sakin olucağına söz vermelisin ama,"dedi Poyraz

"Söyleyin artık lütfen," dedim. Bunun üzerine

"Baban felç kaldı Duru," dedi Poyraz bu haber üzerine sevinsemmi üzülsemmi bilemeden kapıdan dışarı çıktım, kapının önünde Çağrı duruyordu. "Uyandınmı?..." diye soruyorduki bir anda onun boynuna sarılıp ağlamaya başladım. Göremesem bile şaşırdığını anlayabiliyordum, kollarını o da belime doladığında kokusunu daha çok almaya başladım zambak kokusu ciğerlerimi yakıyordu bu durum daha çok ağlamama sebep oluyordu. Geri çekilmeden heyecanla "Duydumu Çağrı babam yaşıyormuş," dedim. Saçımın tepesinden öptükten sonra "Evet güzelim duydum," dedi. Bana güzelim demişti. Geri çekildiğimde, gözlerimin yaşını silerken "Kusura bakma bi anda sormadan sarıldım," dedim

"Sorun yok, insan sarılınca yükü hafifler." dedi.

Babam felç kalmıştı ama hayattaydı beni bırakmamıştı. "Peki babamı görebilirmiyim?" dedim. O da "Tabii ama bir kaç saat sonra ameliyattan yeni çıktı bu yüzden seni yanına sokmayabilirler."dedi. Haklıydı beni yanına sokmazlardı. O daya geri dönmek için yan tarafa gidecekken Çağrı gelmiyordu ama onun yanımda durmasını istiyordum. Onunla tanışalı daha bir ay olmamıştı fakat bana güvenini aşılamıştı. Tekrar ona döndün mavi gözlerine baktım, bana anlayışla bakıyordu, elimi yavaşça kaldırıp onun elini tuttum, halen birbirimize bakıyorduk, yüzündeki değişimi gördüm onu ikinci defa şaşırtmıştım. Tekrar arkamı döndüm fakat bu sefer onu da arkamdan çekiyordum o da birşey demeden sakince yürüyordu, el ele tekrar o daya döndüğümüzde Sıla ve Poyraz bir elimize bir de bize bakıyorlardı. Sıla artık ağlamıyordu. Yatağa oturduğumda yanıma Çağrı'da oturmuştu. Ayaklarım yataktan sarkıyordu. Sıla ve Poyraz bize şaşkınca bakarken bende birşey söylemeden, başımı Çağrı'nın omzuna koydum. Çağrı da başını başımın üzerine koydu . Sıla daha fazla dayanamayarak "Oha," dedi.Poyraz da "Bence de katılıyorum," dedi. Halen Çağrıyla el eleydik,o baş parmağı ile elimin üstünü seviyordu. "Az önce bu kapıdan çıkan kişi sen değilmiydin? Şuan da sevimmem lazım ama olmaz. Yılmaz amca iyileşince bu yaptığınıza halay çekmem gerekiyor," dedi ve Poyraz'a dönüp "Unutturma aşkım," dedi. Poyraz sadece kafasını sallamakla yetindi. Bu yaptığımı kimse benden beklemezdi fakat artık ben insanların beni kafalarında soktukları kalıplardan çıkmak istiyordum. Çağrı'ya döndüğümde gözlerinin yavaşça kapandığını ama bir yandan da uyumamak için direndiğini gördüm buraya geleli kaç saat olmuştu. "Sıla biz kaç saattir buradayız?"diye sordum."Saat üçten beri buradayız Duru ve şuanda saat iki, baban ağır bir ameliyat geçirdi." dedi Poyraz, Sıla konuşmadan, Çağrı muhtemelen erken kalkmış ve hiç uyumamıştı. Onun bu haline dayanamayıp, ayağa kalktım ve ceketini çıkarıp az önce yattığım yatağa doğru uzanmasını sağladım. Yanına doğru bende uzandığım sırada, Sıla ve Poyraz yemek yemek için kantine indi, herkes perişan haldeydi. Çağrı yanımda yatarken ona biraz daha yaklaştım ve kafamı çenesinin altına gömdüm, başım onun boyun girintisindeyken kendimi güvende hissetidiyordum. Bunu yaptığımda tekrar kokusu ciğerlerime doldu. Onun kokusu da güven veriyordu. Bu sırada gözlerim yavaşca kapandı, uyumama rağmen sanki hiç uyumamışım gibi uykum vardı. Bu sefer uyku beni onunlayken yakaladı.

                                         🖤

"Ooo kalkın bakalım çifte kumrular," diyen Sıla'yla kendime gelmeye başladım, bu sırada zambak kokusunu buram buram alıyordum. Sebebini öğrenmem çok uzun sürmedi. Şuanda Çağrı'yla birbirimize sıkıca sarılmış bi şekilde yatıyorduk, Çağrı' nın da gözleri açılmaya başladı, o da nasıl yattığımızı fark etmiş olacakki, gözlerimin içine bakarak ne tepki verdiğime bakıyordu fakat ben halimden memnundum "Bunlar ayrılamıyacak belliki Poyraz," dedikten sonra susmadan devam etti. "Duru kalk babanı ziyaret edebilirsin saat on bir." dedi. Saat on bir mi olmuştu? Günlerdir aralıksız uyuyamamıştım, o varken mi uyumuştum? Kollarını belimden çekerken bende kollarımı ondan uzaklaştırdım. Babamı artık görebilecekmiydim? Ayağa kalkıp "Babam nerede?" diye sorunca Sıla beni baştan aşağı süzdükten sonra "Bu halde mi?" diye soruma soruyla karşılık verdi. Haklıydı üzerimde bir hastane elbisesi vardı, muhtemelen saçlarım kabarmıştı ve gözlerim çökmüştü. Yanımdaki Çağrı da ayaklanınca o da beni süzdü "Ne varmış halinde halen çok güzel," dedi. Bu iltifatı karşısında biraz utandığımı hissettim, Bu sırada Sıla yanındaki Poyraz'ı dürterek fısıltı şeklinde "Sen neden bana böyle şeyler demiyorsun Poyraz bey, Durulara bak utanmasalar bizden önce evlenecekler de, sen halen burada böyle dikil odun Poyraz," dedi. Bu söylediği karşısında ben ve Çağrı gülerken, Poyraz hüzünlü bakıyordu, tabii insana odun denmesi insanı üzerdi. Sıla bize dönüp " Ne var güldüğünüze göre öyle planlarınız var sanırım, Allah bilir bizden önce çocuğunuz bile olur sizin,"dediği an Çağrı ile gülmeyi kestik."Eee... Ben ne giyeceğim?" diye sordum sanki en önemli soru buymuş gibi. Çağrı bana şaşkınca bakarken "Düğünde mi?" dedi. Gülme sırası onlardaydı. Çağrı'yı kolumla dürttüm o da anlamış olacakki gözlerini kapatıp kendine kızdı. "Ne o planınızımı söylediniz?" dedi. "Ben eve gittim, senin için bir kaç parça kıyafet getirdim biz odadan çıkalım sen rahat rahat hazırlan, tamam mı?" dedi. Çantasındaki pembe switli bir eşofman takımını ve beyaz spor ayakkabıları çıkardı. Hepsi odadan çıkınca kıyafetlerimi giymeye başladım, ayakkabılarıda giydiğimde hazırdım. Bu sırada kapı iki kez tıklatıldı, "Gir, " dediğimde kapıdan Çağrı girdi. "Hem ceketimi alacağım hemde sana birkaç şey sormam gerek," dedi. Açıkçası ne soracağı biraz meraklanmama sebep oldu. "Tamam, sor istediğini," dediğimde o da ceketini aldı. Üzerine giyerken konuşmaya başladı. "Babanı vuran adamı gördüm Duru." dedi bu daha da meraklanmama sebep oluyordu "Kimmiş o?" dedim.

"Bu adamlar babamın iş ortaklarından birinin sağ kolu, babama bu adamlarla ortaklığını kesmesini söyledim fakat beni dinlemedi. Asıl konumuza dönecek olursak baban kumar işleri ile uğraşıyormu?"

"Bildiğim kadarıyla hayır,ama neden onu vursunlarki?"

"Seni terk ettiği zamanlarda uğraşmış olabilir mi? Bu afamlar sadece yüklü miktarda borcu olanlarla uğraşırlar."

"Bilmiyorum," dedim. O bizi bıraktıktan sonra yaptıklarından emin değildim.

"Peki, bunları babana da soracağım, hazırsan gidelimmi?" dedi. "Hazırım gidebiliriz." deyip yanı geldim ve koluna girdim, kolunu diğer elimle tuttum, beni birinin ayakta tutmasına ihtiyacım vardı. Çağrı bana bakmadan "Bu arada pembe yakışmış," dedi. Beni ilk defa pembe giyerken görüyordu ve bu tarz renkler hiç benlik değildi. "Sağol," deyip yürümeye başladım. Benim yüzümden işine de gidemiyordu. "Senin işin yok değilmi? Burada olman sorun olmaz." dediğim de bana dönüp, maviliklerini önüme sundu. "Şuan da sen dışında pek bir işim yok aslında, ha ama sen dersen ki git, giderim, " dedi. Panikle "Hayır gitme, onun için söylemedim, sadece işlerin vardır diye," dedim. Şuan da gitmesini istediğim son kişi bile değildi. Sırıtırken "Hayır işim yok Duru," dedi. İçim biraz da olsa rahatladı. Bir odanın önüne geldiğimizde Çağrı durdu,babam bu oda da olmalıydı. Kapının kolunu tuttum, sanki kapı kilitliydi, sanki benim elimin açmaya gücü yoktu Çağrı bunu farketmiş olacakki elimin üzerine elini koydu ve birlikte kapıyı açtık. Kapı açıldığında babam yatakta yatıyordu. "Baba," dedim, yüzünü bana çevirdi. Bizi görünce gözünden bir damla yaş aktı, kafasını diğer tarafa doğru çevirdi. "Baba yapma böyle," dediğimde sesim titriyordu. Poyraz bana felç kaldığını söylediğinde bu kadar üzülmemiştim. Yatağının yanına gittiğimde, babama sıkıca sarıldım fakat babam bana sarılamadı. Geri çekildiğimde ikimizde ağlıyorduk. Babam, benim yanımdayken güçlü dururdu fakat şuan da konuşamıyordu bile "Geçicek baba, bunun tedavisi var lütfen böyle yapma beni de üzüyorsun, artık beraberiz birbirimizi iyileştiricez bana inan." dedim. Bu sırada Çağrı sessizce bizi izliyordu. "Baba, sana Çağrı birkaç soru sorucak lütfen doğru yanıtlar ver," dedim ve Çağrı'ya sorması için baktım. "Yılmaz bey konuşmak istemiyorsanız başınızı sallamanız yeterli.

"Yakın zamanda kumar oynadınız mı?" dedi. Babam başını iki yana salladı.

"Peki eskiden oynayıp, şuanda da büyük bir borcunuz var mı?" dediğin de babam çekinerek başını aşağı yukarı salladı. Babam borcu yüzünden mi vurulmuştu? Çağrı da başını aşağı yukarı salladı ve bana baktı. "Baba borcun ne kadar?" diye sordum hemen ödeyip kurtulabilmesini istiyordum fakat babam konuşmayı reddediyordu. Kapı tıklatıldığında içeri Sıla girdi. "Telefonun çalıyor, Duru bir baksana," dedi ve bunu kanıtlayan zil sesimi de duyuyordum hemen telefonu Sıla'dan telefonu alıp ekrana baktım, bilinmeyen bir numara yazıyordu. Odadan çıkıp telefonu açtım, ilk başta telefondan ses gelmedi, bu sırada Çağrı da yanıma geldi. Telefondan kalın bir erkek sesi geldiğinde bu ses hiç tanıdık gelmiyordu. O ses "Yılmaz'ın kızıyla mı görüşüyorum." dedi. Bu babamın borcu olan adamlar olmalıydı, telefonu hoperlöre aldığımda Çağrı da duyuyordu, "Babanın bize bir milyar dolar borcu var, kumarda neyi var neyi yok herşeyi yatırdı ve bizden kaçabileceğini düşünerek İstanbul'a kaçtı, şuan da felç sanırım işimizi tamamlamamamızı istemiyorsan borcunuzu ödeyin size iki gün mühlet," dedikten sonra sustu. Babamın borcunu benim bütçemin karşılaması imkansızdı. "İki günde bu parayı bulmam imkansız, "dedim. Çünkü şirketten bu kadar para almam demek şirketin batması, bitmesi demekti.

"Aslında borcunu birşey karşılığında silebilirim," dedi. Sevindim, fakat yanımdaki Çağrı pek sakin bakmıyordu. "Senin, babanı araştırırken fotoğrafını gördüm, hoş kadınsın, güzel ve bakımlısında, benimle İzmir'e gelip evlenirsen borcunuzun tamamını silerim," dediğinde Çağrı'ya baktım. Çağrı burnundan soluyordu, tam telefonu elimden alıcaktıki "Ben bu konuyu biraz düşündükten sonra sana geri döneciğim," dedim. Telefonu kapatıp Çağrı'ya döndüm çok kızgındı "Bunu yapmayacağını söyle lütfen," dedi. Ben sadece ona bakmakla yetindim, parayı bulmam neredeyse imkansızdı. "Ben bu adamların ne olduğunu biliyorum lütfen yapma bunu," dedi sesi yalvarır gibi çıkıyordu. "Bak ben sana borcu neyse veririm, lütfen kabul etmeyeceğim de lütfen," dedi. Beni ne sanıyordu ben onun parasını asla almazdım, "Sen beni ne sanıyorsun Çağrı senden para falan alacağımı mı sanıyorsun? Sen paranın miktarını duymadın sanırım," dediğimde Çağrı artık kırgın bakıyordu. Telefondan tekrar o numarayı aradığımda Çağrı artık bana bakmıyordu. Karşı taraf telefonu açtığında "Kabul ediyorum bu akşam saat altıya İzmir'e gelmemiz için bilet al," dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Çağrı yanımdan bir anda kalkıp gitti onu kırdığımın farkındaydım. Bunu yapmak hiç içimden gelmiyordu fakat babam için yapmalıydım. Bu akşam İzmir'e yolculuğum vardı belki kendi hayatımı kendim karartıyordum. Babamın yanına tekrar gittiğimde, babama bu konuyu söyledim. Babam kafasını şiddetle iki yana sallarken gözlerinden yaşlar geliyordu "Yapmma Duduru, ononlarr kkötü" dediğinde içim acıdı "Yapmalıyım baba senin için," dedim benimde gözlerimden yaşlar gelmeye başladı. Bu olanları Sıla'lara söylediğimde Sıla "Bunu yapmamalısın, Çağrı'yla birbirinize nasıl baktığınızı gördüm Duru ve ben seni ilk defa onun yanında bu kadar mutlu gördüm, bunu ona nasıl yapıcaksın" dedi. Haklıydı, "Babam için Çilli hepsi babam için," derken ağlamaya başladım. Belki yarın evlenecektim. Belkisi kalmamıştı

​ÇAĞRI

Kalbim acıyordu. Ben en son annem bizi terk ettikten sonra böyle olmuştum. Annem bizi terk ettiğinden beri ya kendimi derslerime ya da işime vermiştim ama o hayatıma girdikten sonra sadece onunla alakalı şeyler yapmak istiyordum. Onun yeşil gözleri aklıma geldikçe arabanın hızını arttırdım. Yıllar sonra ilk defa onunla bu kadar gülüp eğlenmiştim fakat o bu akşam gidiyordu. Babası için hiç görmediği bir adamla evlenecekti, o adamı tanıyordum, Arda Kızıltaş ne kadar kötü ve psikopatça şey varsa hepsi ondaydı. Duru onunla evlenirse kendi hayatını kendi elleriyle mahvedicekti. Duru'yu tanıyalı çok uzun bir süre olmamıştı. Neden onu bu kadar önemsiyordum o babası için giden yabancı bir kızdı, arabayı ne zaman üzgün veya kızgın olsam gittiğim yere park ettim, arabadan indiğimde uçurumun en ucuna doğru yürüdüm ve oturdum. Uçurumun aşağısında kayalıklar vardı. Boğaz manzarasına bakarken denizin kayaya vurma sesi ve kokusu beni rahatlatıyordu tekrar aklıma Duru, adı gibi olan duru güzelliği, yaşadıklarımız onun bendeki yeri geldi. Onun yemyeşil gözleri anneminkilere çok benziyordu. İnsana acı veren birşey aynı anda mutluluk verebilirmiydi, bunu onun gözlerine bakarken anlamıştım. Acaba o benim hakkımda ne düşünüyordu. Ona karşı ne hissettiğimi bilmiyordum. Ona teklif ettiğim parayı kabul etmemişti, etmiyeceğini bilerek bir umut sunmuştum fakat o tam da düşündüğüm gibi kabul etmedi, Güneş yavaş yavaş batarken onun gitme saati yaklaşmıştı saat altı da gidecekti saate baktığımda saat çoktan beşi on beş geçiyor du, kırk beş dakikası vardı, belki de bir daha onu göremeyecektim, bu sırada bana bakan gözleri düştü gözlerimin önüne, ona olan hislerim neydi, gitmesini kesinlikle istemiyordum. Artık hissetmiyor biliyordum ben Çağrı Sonyalı olarak büsbütün Duru'yu seviyordum.

DURU

Ne hissetmem gerektiği hakkında birşey bilmiyordum. Sıla'nın dediklerini düşündüm Çağrı'yla birbirimize nasıl bakıyorduk. İzmir için bir tane çanta almıştım yanıma onda da babamın eşyaları vardı. Sıla'yla vedalaşmış hastahaneden babamla beraber çıkmıştık, babam tekerlekli sandalyedeydi ve bizi havalanına Poyraz kendi arabasıyla bırakıyordu. Kolumdaki saate baktığımda saat beşti. Biz daha hastahanedeyken bir adam bize bilet ve pasaport vermişti. Saat tam altı da İzmir yolculuğumuz başlıyacaktı fakat Çağrı halen ortalarda yoktu. Beni görmek istemiyecek kadar mı kırmıştım onu? Belkide benden nefret ediyordu. Kulaklıklarımı taktım ve telefondan rastgele bir şarkı açtım Sezen Aksu'nun geri dön şarkısıydı. Başımı cama yasladım ve gözlerimi kapattığımda aklıma beraber şarkı söylediğimiz zaman düştü, bunu üzerine bende arabanın camını yavaşça açtım. Cam tamamen açıldığında saçlarım uçuşmaya başladı. Babamla beraber arka koltukta oturuyorduk. Havaalanına gelene kadar şarkı dinlemeye devam ettim. Saat beş buçuktu. Poyraz'la da vedalaştıktan sonra, babamı tekerlekli sandalyeyle ittirirken uçağımızın sırasını aramaya başladım. Takii onu görene kadar Çağrı gözleriyle beni arıyordu. Ona baktığımı hissetmiş o da bana baktı. Bana doğru koşmaya başlarken bende ona doğru yavaşça yürümeye başladım. Beni nasıl bulmuştu. Tam önümde durduğunda bana belimden sarıldı ben de onun boynuna kollarımı doladığımda kokusu halen içimi kavuruyordu geri çekildiğinde "Özür dilerim, seni yalnız bıraktım sen sadece baban için savaşıyorsun" dedi ve iki eliyle ellerimi tuttu ve eklem yerlerinden öptü. "Sen gitmeden önce sana bunu söylemeliyim," deyip elleri halen ellerimdeyken yavaşça bir dizinin üzerine çöktü. Ben onun ne yapacağını merak ederjen "Duru biliyorum tanışalı kısa bir zaman oldu ama ben sana bütün Çağrı'lığımla aşık oldum," dedi. Çağrı beni seviyormuydu. Ben daha fazla şaşırırken o devam etti "Bunu daha güzel hayal etmiştim fakat şuan yapmassam hiçbir zaman yapamam, Duru ben sana çok kısa bir sürede tutuldum, duygularımızın karşılıklı olduğuna inanaraktan soruyorum,yüzüğüm yok ama. Benimle evlenirmisin Duru Işık? " dediğinde bayılabilirdim, beni sevdiğini hatta evlenmek istediğini söylüyordu. Kendi duygularımı gözden geçirdim, bende onu seviyordum. Arkama dönüp babama ondan izin ister gibi baktığımda. Babamın gözünden bir damla yaş geldi ve başını yüzünde oluşan hafif tebessümle aşağı yukarı salldı. Bu evetti tekrar Çağrı'ya döndüğümde bana bakıyordu benimde gözümden bir damla yaş aktı, gülerek başımı evet anlamında salladıktan sonra "Evet!" diye bağırdım Çağrı ayağa kalkıp belime tekrar sarıldı ama bu sefer durmadı beni havaya kaldırıp döndürmeye başladı. Bu sırada ikimizde gülüyorduk. Beni tekrar yere indirdiği zaman sıkıca sarıldı. "Seni çok mutlu ediceğim söz veriyorum," dedi. Birlikte evlenme kararı almıştık fakat ben İzmir'e evlenmek için gidiyordum. Ayrıldığımız da

"Beni nasıl buldun," diye sordum

"Sıla'ya sordum o söyledi." dedi. Mavi gözlerinden mutluluğu okunabiliyordu.

"Peki şimdi ne olacak, ben İzmir'e evlenmek için gidiyorum."

"O işi bana bırak," derken İzmir uçağı için çağrılar yapılıyordu. Muhtemelen bir planı vardı. Ellerini kaldırıp yanaklarımı tuttu bende eline doğru başımı yatırdım sonra,

"Şimdi sen uçağa bin ve git, ben yanına geleceğim. Uçaktayken sana yapacaklarımızı anlatacağım Durum,"dedi. Parmaklarımın ucunda yükselip yanağına küçük bir buse kondurdum. Ondan ayrılmak hiç içime sinmesede geri geri yürürken ona el salladım "Görüşürüz o zaman," dediğimde o da bana el sallamaya başladı. En sonunda ona arkamı dönüp babamın sandalyesini yürütmeye başladım, arkama bir bakış attığımda Çağrı halen bizi bekliyordu bu sıradada bir eli onu öptüğüm yerin üstünde duruyordu. Görevliye pasaportu ve biletimizi gösterince bize uçağa doğru yönlendirdi. Koltuğumuza babamla oturduğumuzda. Babamın sandalyesini arkaya doğru götürdüler halen heyecandan ellerim titriyordu biz Çağrı'yla evlenecektik. Yanımda oturan babam bunu fark etmiş olacakki "Benbenim kıkızım büyüyüdümü oo kakadar," dedi zorlukla konuşuyordu, bu söylediği tebessüm etmeme neden oldu kol çantamdan klasik bir kitap çıkartıp babamın eline verdim. O sayfayı okudukça bende değiştirdim. Birkaç dakika sonra telefonum çaldı arayan Çağrı'ydı telefonu açtım, "Ben yola çıktım prenses. Şimdi planımız şu," dedi ve herşeyi detaylıca anlattıktan sonra telefonu kapattım bu sırada babam uyuya kalmıştı elinden kitabı aldı. Çantama geri yerleştirdikten sonra kafamı koltuğa yasladım uyku bedenimi yavaş yavaş sardı.

Loading...
0%