@kader_ylmz123
|
Bir insanı sevince ne unutulur, ne de kolay vazgeçilir, çünkü o insan hayatınızın belli bir noktasında vardır ve siz ister kaçın isterseniz de saklanın bir yerden sonra siz yorulurdunuz. İzmir'in güzel havası, İstanbul'un havasından sonra ilaç gibi gelmişti. Uçaktan inerken, bizi bekleyen takım elbiseli adamlar gördüm bu adamlar birbirine benziyordu. Muhtemelen bizim içindiler. Babamın sandalyesini ittirirken o adamlarda bize doğru geliyorlardı. En sonunda yanımıza vardıklarında, "Duru hanım siz olmalısınız," derken sesleri bir buz dağını aratmıyordu. Başımı evet anlamında salladığımda, birisi babamın sandalyesini sürmeye yeltendi. "Gereği yok, ben babamı sürebilirim," dedim. Çağrı burada olsaydı bir saniye düşünmeden babamı ona teslim ederdim ama bu adamlar pek güven vermiyordu, acaba babamı vuranlarda onlardan birisimiydi. Ben ilerlerken onlarda peşimden geliyordu fakat ben hayatımda hiç İzmir'e gitmediğim için bilmiyordum. Aralarından biri bize yolu gösterdi, siyah bir Mercedese doğru yürüyorduk. Yürürken birini belindeki silahı gördüm, silah taşımaları yasalmıydı? Bu beni de olabildiğince temkinli olmaya itiyordu. Çağrı ne zaman gelirdi? Arabaya bindiğimizde babamın elini tutuyordum, babam, bu adamlar bize birşey yapmaya çalışsa bizi koruyamayacağından korkuyor olabilirmiydi? Çünkü titriyordu. Araba ilerlemeye başladığında telefonum çaldı. Çağrı arıyor olmalıydı. Yanımda oturan adam da bana bakıp "O kim?" diye sorunca "Arkadaşım merak etmiş olmalı, konuşabilirmiyim?" diye yanıtladım adam da "Hızlı ol, ev buraya yakın patron görmesin," dedi. Patron dedikleri kimdi? Telefonu açıp kulağıma yasladığımda, "Efendim Sıla," "Ne Sıla'sı ben Çağrı,"dedi nur yüzlüm.Şuanda onu beş dakika görmek için neler vermezdim. "Evet Sıla arabayla gidiyoruz, "dediğimde anlamış olacakki. "Duru iyimisin, o adamlar sana birşey yapmıyor değilmi? " dedi merak sesinde yankılanıyordu. "İyiyim Sıla, sende iyisindir umarım. Beni bırak da sen nerdesin, napıyorsun." dedim yanımdaki adam bana biraz daha yaklaşınca telefonu kulağımdan indirip "Napıyosun sen gerizekalı?! " diye bağırdım, umarım Çağrı bunu duymaz diye düşünürken Telefondan hoparlörde olmamasına rağmen, bir bağırma sesi geldi. Şimdi bitmiştim yanımdaki sanki ben arabanın camına bağırmışım gibi elimden telefonu alıp hoparlöre verdi. Bu sıradada Çağrı. "Duru ne oldu iyimisin?" dediğin de ikinci defa patladım. Yanımdaki adam "Sıla'nın seside maşallah erkek sesine benziyor," dedikten sonra adam telefonumu camdan dışarı attı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!" diye gene bağırırken saat iki falan olduğu için sesim, dışarıdaki bir kaç insanın araca bakmasına neden oluyordu. Adının Adnan olduğunu öğrendiğim bıyıklı iri birisi "Sevgilinle daha sonra konuş hatta onu bence unut sonuçta akşam düğünün var," dedi. Adama bakarken neye yanmam gerektiğini bilmiyordum. Akşam evlenebilirdim, Telefonum camdan uçup gitmişti, babam yanımda sadece oturuyordu, Çağrı bana ulaşamayınca bir şey yaparmıydı? Akşamki plan tutucakmıydı? Bunlar benim saatlerce ağlama sebebim olabilirdi ama bunca düşümmem önemli şey varken, ben sadece Çağrı ile evlendiğimizi, bir kızımız olduğunu ve sakin, huzurlu ve mutlu bir yaşamın hayalini kuruyordum. Bugün bu işi halledebilirsek belki onunlada kurardık. Çağrı'yı tanıyalı şu kısacık zamanda bana güveni, mutluluğu, aşkı ve en önemlisi hayal kurmayı öğretti,eskiden bana göre hayal kurmak sadece kendini kandırmak, zayıflık gibi şeyleri ifade ederken şimdi sadece sevdiğin biriyle gelecek inşaat etmek gibi geliyordu. Bunlar beni gülümsetirken, adam. "Ne gülüyorsun, evleneceğin için böyle mutlusun galiba," dedi. Onlara 'Akşam biricik kocacığım beni buradan kurtaracak' demek istedim fakat istifimi bozmadan tebessüm etmeye devam ettim. Araba durduğunda babamı tekrar sandalyesine koydular, tekrar sürmeye başladığımda, ıssız bir yerdeydik. Bu şerefsiz insanlardan fare gibi ıssız yerlere saklanmaları beklenirdi zaten. İçeri doğru yürürken bahçenin süslenmekte olduğunu gördüm, akşamki düğün için olmalıydı. Evin içine girdiğimizde daha fazla takım elbiseli adamla karşılaştım, bu adamların hepsi mafyacılıkmı oynuyordu? Hava daha yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu fakat çoğu kişi etrafta koşuşturup birşeyler yapmaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra merdivenlerden bir adam inmeye başladı. Uzun boylu olduğu her halinden belliydi, kapalı kahve renkte saçları siyaha benziyordu, gözleri bal rengindeydi, yüzünde izler, sinekkaydı tıraşı yüzünden belli oluyordu. O da siyah bir takım giymişti Patron dedikleri adam bu olmalıydı çünkü o merdivenlerden indiği anda herkes hazırola geçti. Bana göz ucuyla baktıktan sonra "Düşündüğümden daha güzelmişsin Duru," dedi. "Sağolun beyefendi," dediğimde sanki garip birşey söylemişim gibi bana bakarken yanıma daha fazla yaklaşarak beni yine süzdü "Akşam kocan olacak birine bunu diyebilecek kadar fazla cesursun," diye fısıldadı, bana halen bakarken. Onun bu sözleri midemi bulandırıyordu iğrenç gözlerini benim üzerimden çekmediği süre boyunca onu boğabilirdim. Hem babamı tekerlekli sandalye mahkum bırakıyor hem beni borç için kendiyle evlendiriyor hemde bana burada gevşek gevşek konuşuyordu. "Siz de daha tanışmadığınız bir kadına bunu söyleyebilecek kadar cesurmuşsunuz," dedim. Halen ona siz diye hitap etmem canını sıkıyordu. "Ha pardon," diyip elime uzandı öptükten sonra "Ben Arda Kızıltaş, yirmi yedi yaşındayım, babamın işleriyle uğraşıyorum. Siz peki." dedi elimi öpmesi daha fazlam midemi bulandırıyordu. "Mimarım, yirmi dört yaşındayım, şirkette çalışıyorum." dedim fazla detay vermek istemiyordum, ne kadar az bilgi bilmesi, benim açımdan o kadar iyiydi. Bu sırada Arda denilen adama eğilip babama yaklaştı. "Yılmaz, hayata bak daha iki gün önce seni vurdurtmak için emir veren ben, bugün kızınla evlenmek için hazırlık emiri veriyorum. Hayat neler yaptırıyor insana." derken yüzünde pislik bir sırıtış vardı. Şuan yüzüne tükürmek o kadar istiyordumki anlatamam. Konuşmayı bıraktıktan sonra bir adamına el işareti yaptı. Bu az önceki Adnandı, muhtemelen Adnan, Arda'nın sağ koluydu ve babamı o vurmuştu." Buyur yenge sana odanızı göstereyim," dedi bana yenge diyordu pislik. "Bana yenge menge deme," diye sessiz bir uyarıda bulundum sinirlerim bozuluyordu. Babamı bu hale düşürenlerle aynı havayı solumak zehir gibi ciğerlerimi yakıyordu. Biraz yürüdükten sonra Adnan durdu biz de durduk, "Burası, akşam yengem olacak bayan," dedi kendinden çok emin konuşuyordu. Odanın kapısı açıldığında ilk önce tam karşımıza asılan kabarık gelinliği gördüm, evet artık Arda pisliğinin ağır bir psikopat olduğunu kesinlikle biliyordum. Odaya girip arkamdan kapıyı kapatıp kilitledim. Babama döndüğümde beni izliyordu, "Baba," dediğimde o da ne oldu bakışı gösterdi. "Baba bu adamlar psikopatların önde gideni sen nasıl böyle birşeye bulaşırsın," dedim. Babam neden kumar oynamış, daha iyi soru kim bu adamları ona buldurmuştu. "Baba sen bu adamları nereden buldun, ya da kim buldu? Çünkü senin böyle şeylerle işin olmazdı." dedim. Biliyordum babamın böyle adamlarla işi olmazdı. "Kızzım sizii bu yüzzdeen bırrakmakk zorzorunda kalddım." dedi. Babam bizi bu yüzden mi bırakmıştı? Belki bizi korumak için gitmişti, sorularım kafamda çoğalırken saatin altı olduğunu gördüm yavaş yavaş sabah oluyordu. Çağrı'ya ulaşmam gerekiyordu. Bu yüzden babamı yatırıp odadan çıktım. Koridorları dolaşırken psikopat Arda' yı gördüm, beni görünce yavaşça bana doğru yürümeye başladı. Yanıma geldiğinde elini kaldırıp saçıma dokunacakken geri kaçtım, bunu fark etti, "Benden korkuyormusun?" diye sordu. Ona cevap vermeden, "Bana telefon verebilirmisin? Arama yapmam gerek" dedim. "Tabii, ama önce soruma cevap vermelisin," dedi Gerçekten delirmişti. "Hayır senden korkmuyorum, şimdi telefon," deyip elimi ona uzattım. Cebinden telefon çıkartıp bana uzattı, aldıktan sonra planımızı yavaşça harekete geçirmeye başlamıştım. Çağrı bana olağan bir durum için telefon numarasını ezberlemem gerektiğini söylemişti, ezberlemiştimde. Odama girip, telefona Çağrı'nın numarasını tuşladım. İkinci çalışta açtı, "Durum sen misin?" dedi. "Evet benim,"dedim. Fısıldayarak odanın içindeki banyoya girdim. "İyimisin? Neden telefonuna ulaşılmıyor, "diye sordu. "Bi tane adamı arabanın camından dışarı attı ama sorun yok merak etme. " dedim. Küfür ettiğini duydum. "Sen benimi merak etti bakalım," dedim "Evet, Karımı merak edemezmiyim?" "Edersin tabii geliyormusun?" "Evet, seni o adamlarla yalnız bırakamam," "Sen benimi kıskandın," derken. Boş duvara cilve yapıyordum. "Öyle oldu değilmi ya?" dedi. "Evet biraz, sanki." dedim. Buradan güldüğünü hissedebiliyordum. "Çağrım keşke yanımda olsan ya özledim." dedim. "Bende," dediği sırada kapı çaldı. Babam olmadığına göre psikopatlardan biriydi. "Biri geldi görüşürüz Aşkım bi daha bu numarayı arama," dedim. "Tamam Aşkısı," dediğinde kıkırdadım. Numarasını silip duşun suyunu açtım. Kapıyı açtığımda karşıma Çağrı çıktı. Onu karşımda görünce şoka girsemde, içim rahatladı. Gözlerin içine tam maviliklerin ortasına baktım. Ona sarıldıktan sonra, "Buraya nasıl girdin" diye sordum. "Ben senin olduğun heryere gelirim güzelim," dedi. Bu bende midemin kelebeklerinin ayaklanmasını sağladı. "Seni çok özledim," dedim. Benim kolumu tutup banyoya geri soktu. Kapıyı kapatıp bana yaklaşıp alnıma gözlerime ve burnumun ucuna buse kondurdu. "Bir Hafta sonraya nikahımız var ondan sonra sen ne istersen," dedi.
|
0% |