@kader_ylmz123
|
İnsanlar doğar, büyür ve ölürler bu normal bir döngüdür fakat bazı insanlar vardırki büyürken hergün doğar hergün ölürler. Aramızda sadece bir karış mesafe olan Çağrı'ya bakarken, cevabını bildiğim sorulara bilmezlikten gelmek büyük bir zevk veriyordu. "Ne gibi şeyler? " diye sordum "Bence bunu yaşarken daha iyi öğrenebilirsin hayat ışığım" dedi. Ona bakarken kalbim o kadar hızla çarpıyorduki, duyduğuna yemin eder kanıtlayamazdım. Yavaşça geri çekildiğinde, nefesimi tuttuğumu yeni yeni anlıyordum. "Nefes alabiliyorsan planımızın üstünden geçelim." dedi yüzündeki gülümseme ile. "Evet, nefes alabiliyorum sen anlat ama hızlı ol," dedim. "O halede başlıyorum, eve gelmeden önce inceledim arka tarafta tellerle kaplı bir alan var ben oradan girdim seni de oradan çıkarabiliriz, gelinliğini gördün mü?" diye sorarken yüz ifadesi biraz sinirliydi. "Evet gördüm kabarık bir elbise muhtemelen senin bahsettiğin tellerden geçmez, bunun için piskopat Arda'yı ikna etmeye çalışacağım , ayrıca bana öyle bakmayıda bırak," dedim "Nasıl bakıyormuşum?" "Sinirli ve kıskanç, beni kıskanmana gerek yok bunu babam için yapıyorum ve ayrıca bana söylediklerinden sonra bir daha senden başkasına aşık olabileceğimi ya da hoşlanabileceğimi düşünmüyorum," dedim. Öyleydi bana olan sözleri ve davranışları hayatımda ilk defa kendimi değerli hissettirmişti. "Bakmayı kestiysen devam ediyorum, uçaktada söylediğin gibi ilk başta hiçbir şey olmamış gibi düğün başlayacak bu kısım kolay. Onu, babamın borç kağıdını imzalamasını bekleyeceğiz o imzaladıktan sonrada ben lavaboya gitme bahanesiyle eve gireceğim bu sırada babamı siz çoktan evden çıkarmış olacaksınız, korumaları dert etme bende bir inceleme yaptım ön tarafta en güvendiği adamları, arka tarafta ise muhtemelen daha az güvendiği adamları var onları geçebilirsem, bende sizin yanınıza gelmiş olacağım, " dedim. Ben konuşurken o sadece sırıtarak bana bakıyordu böyle bakması hoşuma gitsede beni dinleyip dinlemediğinden şüpheliydim. " Neden öyle bakıyorsun? " diye sordum. "Birşey anlatırken çok güzel olduğunu daha önce biri söyledimi, söylemediyse mükemmel olduğunu bil." dedi. Sonra ellerini bana uzattı tutmam için. Bende ellerimi ellerinin içine koyduğumda ellerimi kaldırıp öptü. "Bu işi yapacağız," dedi. İkimizde ayağa kalktığımızda benim başım dönüyordu nedeni ise uzun bir süredir sadece hastanede yediğim birkaç lokma yemekle durduğumdu. "Çağrı iyiki seninle tanıştım.Herşeyden önce bana, benimde bir insan olduğumu hatırlattın. Duygularım kurumuş bir çiçekken açması için su döktün sen. Seni seviyorum," dedim. Çağrı ise "Bende hayat ışığım bende," demekle yetindi bana olan sevgisini hissedebiliyordum. Liseye başladığım zamanlarda bir çocuktan hoşlanmıştım, ve bunu ona söylediğimde ise benimle, arkadaşları ile beraber dalga geçtiğinde ağlayarak bir daha aşık olmayı bırak hoşlanmayasıya yemin etmiştim. Fakat şimdi anlıyorumki insanlar duygularıyla beraber hareket edemeyince insanları anlayamıyormuş. Çağrı ellerimi bir kez daha öpüp kapıdan çıkacakken, "Çağrı," dedim. Bana döndü "Sen buraya nasıl geldin," "Eğer yolun sonunda sen varsan ben istemesem bile ayaklarım sana doğru gelir," dedi. Ve odadan ayrıldı. Duş almaya ihtiyacım vardı, kafam ne zaman dolsa bunu yapardım. Arkamda kocaman bir küvet vardı, suyu açtım ve küvetin dolmasını bekledim. Küvet tamamen dolduğunda kapımı kilitledim ve kıyafetlerimi çıkarıp kendimi suyun içine bıraktım. Bugün bir an önce bitmeliydi. Duşumu alıp küvetten çıktığımda saat sabahın altısıydı, kıyafetlerimi giydiğimde babamın yanına gittim. Babam uyuyordu belliki bu olaylar onuda yormuştu, yıllar sonra birbirimizi bulmuşken bunları yaşamamalıydık. Babamın yanına doğru uzanırken onu uyandırmamaya dikkat ediyordum. Kafamı babamın göğsüne koyduğumda mis kokusu burnuma geldi. Babam güvenin takendisi kokuyordu. Kokusu beni küçüklüğüme getirdi babamın işinin bitmesini dört gözle bekler bitincede boynuna sarılıp kokusunu içime çekerdim. Babamın yanımda oluşundanmı bilmem ama asla güvende olmadığımız bir yerde güvendeymişim gibi uyuya kaldım.
🖤 Gözlerimi yavaşça araladığımda bana bakan biri baş ucumda duruyordu. Kim olduğunu görmek için gözlerimi açtım ve evet beni psikopat Arda izliyordu. Bir anda ayağa kalktığımda onunda irkildiğini gördüm. "Ne yaptığını sanıyorsun sen," diye bağırdım. "Öncelikle sanada günaydın karıcığım" dedi. O her konuştuğunda midem bulanıyordu çok garip bir insandı. "Beni ne had ile izlersin," diye tekrar bağırdığımda. Sinirlendiği gözlerinden okunuyordu. "Günaydın karıcığım," dedi. Beyninde bir sorun olduğunu artık düşünmüyor biliyordum bu adam bir maldı. Etrafıma bakındığımda yanımda babamında bizi izlediğini gördüm babama gülümseyerek günaydın dercesine baktım. Tekrar başımı embesilliye çevirdim ona sinirli bir şekilde bakarken, o daha fazla dayanamayarak eliyle çenemi sertçe kavrarken "Sana bir şey soruyorum bana cevap ver," dedi eli çeneme baskı yaparken canım yanıyordu. "Günaydın karıcığım," dedi. Bu adamın sorunları vardı. Kolumu kaldırıp çenemi tutan elinin bileğini tuttum. Sertçe geri iterken ayağa kalktım ve "Akşama kadar bir daha bana dokunursan seni buna pişman ederim anladınmı? " dedim. Planı bozmamak için ona iyi davranmalıydım fakat o haddini aşmıştı, elimi indirip. "Nerede hazırlanacağımı göster." dedim eliyle buyur dercesine önünü işaret etti. Yürümeye başlarken o da peşimden geliyordu. Odadan çıktığımızda uzun koridor bizi karşıladı. Güvendiği koruması Adnan da bizimle beraber yürüyordu. Bir dakika sonra bir odaya girdik odada, o kabarık gelinlik vardı, gelinliğe nefretle bakarken Arda'ya döndüm, "Ben bu gelinliği giymek istemiyorum," dedim "Neden, sana özel ben seçtim." derken gözleriyle beni süzüyordu. "Ben daha zarif bir şeyler giymek istiyorum, ilk ve son defa evleneceğim için güzel olmasını isterim," dedim. Onu ikna etmek için sakin ve güler yüzle konuşmaya çalışıyordum ama çok zordu. Dediklerimi düşündükten sonra "Peki sen Pelin'e söyle istediğin modeli o sana getirecektir." dedi. Planın en başını halletmiştim. Ona masumca bakarak "Teşekkürler" dedim. Fazla bir konuşma yaşamak istemiyordum onunla, bir an önce Çağrı'yı görmek istiyordum, bana iyi gelebilecek tek kişi oydu. Arda bana son kez bakıp odadan ayrıldı. Biraz sonra yanıma adının Pelin olduğunu düşündüğüm bir kız geldi, saçları kahverengi yukarıdan sıkıca yapılmış bir topuzdu, üzerindeki siyah sıkı elbiseyle pek rahat gözükmüyordu ayağındaki stiletto ayakkabılarıyla bir iş kadınına benziyordu. Gözlükleri vardı, küçük burnu ve gözleri onu masum gösteriyordu. Acaba onun burada olmasının sebebi neydi? Güler yüzüyle "Siz Duru hanım olmalısınız değilmi?" dedi. "Evet, sen de Pelin'sin sanırım," dedim elinde bir den fazla dergi vardı. "Evet, o zaman hızlı olalım düğün saati yaklaşıyor." dedi ve eliyle biraz ilerideki koltukları gösterdi, ikimizde oturduğumuzda dergileri sırayla açmaya başladı. İlk dergide uzun ve dar gelinlikler vardı. İkinci dergide ise tam olarak istediğim rahat kısa küçük gelinlikler vardı. Fazla bakmadan en iyisini seçtim, "Bunu istiyorum," dedim. O da gelinliği inceledikten sonra tebessümle "Güzel seçim, o zaman ben bunu sipariş vereyim bir kaç saat içinde gelir sizde saç ve makyajınız için hazırlanın," dedi ayağa kalktı ve bir şey söylememe fırsat vermeden odadan çıktı. Koca odada tek başıma kalmıştım ve açlıktan bayılmak üzereydim, babamda acıkmış olmalıydı. Bir yerlerden yiyecek bulmalıydım. Bu yüzden ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldim kapının önünde iki tane koruma vardı. Bana en yakın olanın omzuna dokunduğumda irkilerek bana döndü ve bana ne var bakışı attı. "Özür dilerim ama ben biraz acıktımda bana biraz yemek getirebilirmisin?" diye sordum. Babama da vericektim. Adam "Düğüne kadar sabret ölmessinya," dedi. "Öylemi?" diye sordum son kez "Evet, öyle" dedi. Aç bir insan herşeyi yapabilirdi ve ben de açtım, ve ben açken çevremdeki insanlar yanmıştı. Bir anda adamın erkekliğine dizimle tekme attım, adam acı içinde yere düşerken diğer adam beni arkadan tuttu. "Sen kimsin de bana karşı geliyorsun borazan sesli şerefsiz," dedim. Bugün bütün sinirlerim bir araya toplanmıştı. Adam yerden kalkarken yanımıza, Arda geldi. "Ne oluyor burada," dedi. Korumalar bir anda ciddileşip Psikopat patronlarının önünde saygıyla durdular. "Birşey olduğu yok biraz yemek istedim ölmiyeceğimi ve beklemem gerektiğini söylediler, bende gerekeni yaptım, olan bu."dedim ve arkamı dönüp tekrar odaya girdim bu sırada Arda korumalara bir şeyler söyledi. Daha sonrasında İki kadın odaya girdi muhtemelen bunlar saçımı ve makyajımı yapıcaklardı. Kadın selam bile vermeden beni bir sandalyeye oturtup "Nasıl bir makyaj istiyorsunuz," diye sordu. "Sade birşeyler istiyorum, " diye yanıtladım. Makyajımı yaptıktan sonra saçım için diğer kadın geldi fakat ben saçımı sadece dalgalı bıraktım, bu sırada diğer kadın elinde bir tostla yanıma geldi. "Babamada verdiler değilmi?" diye sordum. Babamda açtı, kadın sadece başını onaylar şekilde sallamakla yetindi. Tostumu yerken gelinliğim gelmişti. Tamamen hazırlandıktan sonra dev aynayı kendime bakmam için getirdiler ben kendime bakmaksizin kadınların yüzüne bile bakmadan babamın yanına gittim babam tekerlekli sandalyesindeydi. Bana bakarken gözleri dolu doluydu, "Öz-özürr, dildilerim kızzım ben-benim yüzümmden," dedi. Yanına giderken benim de gözlerim doldu "Hayır baba, böyle düşünme bunu ben istedim, hem bu gerçek değil," dedim. Böyle düşünmemeliydi. Ona sadece sarılırken ikimizde ağlamaya başladık.
🖤 Düğün saati gelmişti pencereden inasanların geldiğini görebiliyordum. Bütün insanlar tek tipti. Süslü kadınlar ve yanlarında takım elbiselerine sıkıştırılmış eşleri. Bütün insanlar aynı olursa bizim ne farkımız kalırdıki herkesten, yıllarca herkes olmamak uğraşıyordum, fakat her insan eninde sonunda istemese bile herkes olmayı başarıyordu. Düğün müziği başladığında inme vaktimin geldiğini anladım kapıdan dışarı çıktığımda Arda kolunu girmem için bana uzattı. İstemeyerekte olsa koluna girdim, bahçeye indiğimizde alkış seslerini duyabiliyordum herkesin yüzünde sahte gülümsemeler vardı. Bu düğün çok sahteydi. Arda dans etmek adına ellerini belime koyduğunda içim ürperdi, dans etmeye başladık. Bir süre sonra Arda konuşma yapmak için ortaya doğru yürüdü. "Bu mutlu günümüzde bizimle olduğunuz için minnettarım, canım karımla beraber birbirimizi çok seviyoruz iyiki onu tanıdım," derken. Aynı cümleye kırk tane yalan sığdırdığı için nobel ödülü almalıydı. Bu söyledikleri ne kadar üzücü olsada gülmekle yetindim. Masamıza otuduğumuzda yanımıza nikah memuru geldi. Babam ortalıkta yoktu muhtemelen onu götürmüşlerdi. Bende bir an önce gitmeliydim. Nikah memuru önümüze babamın borcu ile alakalı bir sürü kağıt çıkardı. Sırayla kağıtları okuyup imzaladık en sonunda nikah memuru o soruyu sordu, "Siz sayın Arda Kızıltaş sayın Duru Işığı eşiniz olarak kabul ediyormusunuz?" dedi. Arda da hiç beklemeden "Evet," dedi. Sıra bana gelmişti "Siz sayın Duru Işık sayın Arda Kızıltaşı eşiniz olarak kabul ediyormusunuz?" dedi. Arda'nın Kulağına eğilip "Heyecandan çok sıkıştım sanırım, lavaboya gidebilirmiyim sevgilim ?" dedim. Bana şimdimi bakışları atarken sevgilim lafı onu ikna etmiş olacakki kafasıyla onayladı. Ayağa kalkıp koşar adımlarla lavaboya girdim. Lavabo giriş katta arka taraftaki tellere bakıyordu. Kapıyı kilitleyip pencereyi aralamaya çalıştım biraz zorladıktan sonra açıldı. Kolay koşabilmem için giydiğim spor ayakkabılarımla tellere doğru koşmaya başladım aramızda az bir mesafe vardı tellerle. Tam tellere ulaştım derken arkamdan tanıdık bir ses geldi. "Ne yaptığını sanıyorsun?" bu ses sabah tanışmış olduğum Pelin'in ta kendisiydi. Ona doğru döndüğümde elindeki bir silahı doğrultmuştu. "Ne yapıyorsun dedim sana," diye bağırdı tekrar. "Bi-birşey yapmıyorum," dedim kekeleyerek ve ellerimi kaldırarak "Kaçmaya çalışıyorsun değil mi? " dedi. "Sen olsan ne yaparsın Pelin," dedim. Kafasını iki yana sallarken bana doğru büyük adımlar attı. Silahla aramızda bir metre ya vardı ya yoktu. "Yıllar önce Arda ile birbirimize çok aşıktık evlenecektik, fakat o beni başka bjr kadınla aldattı. Gitmek istedim beni bırakmadı, beni kardeşimi öldürmekle tehtit etti." dedi. Gözlerinin dolduğu belli oluyordu, "Birgün kaçmaya çalıştığımda ise kardeşimi gözümün önünde vurdu." derken gözünden bir damla yaş aktı. Ağladığını anladım. Onu teselli etmek için yanına doğru yürüyecekken "Yaklaşma!" diye bağırdı. Ellerim havada "Tamam sakin ol," dedim. Bu sırada arkamdan biri beni kollarımdan yakaladı. Bu Adnan korumasıydı. Pelin'in ağlaması kesilirken "Bak, daha kimsenin ağlamasına güvenme prenses timsahta yavrularını yedikten sonra ağlar." dedi. Bana yalan söylemişti. Kurtulmak için çırpınırken bir anda Pelin ve arkamdaki koruma acı içinde kıvranmaya başladı. Onlara baktığımda ikiside göğsünün sağ taraflarından vurulmuşlardı. İkisi de yere yığıldıktan sonra ben sadece donakalmıştım. "Kimse benim hayatışığıma dokunamaz," dedi bu ses Çağrı'nın sesiydi az önce yanımda iki kişiyi vuran Çağrı'nın. |
0% |