@kadininbiri
|
Herkeze merhaba.
Gökçen Türk'ün anlatımıyla :
Albay göreve gideceğimizi söylemiş ve planı anlatmıştı. Bir köye baskın yapılacağı ihbarı alınmıştı. O yüzden hızlıca hangara gidip üzerimizi giyinmeye başladık.
Ne olur ne olmaz diye. Ayakkabımın içine çakı koyup giyindim. Kasaturamı, beylik tabancamı yerlerine yerleştirdim.
Çantama bol bol kurşun koydum. Beş el bombası, birkaç da konserve koydum. Yanıma fazla konserve alamazdım ağırlık yapıyordu. Yanıma su da alınca tamamdım artık.
Saçlarımı açıp balık sırtı ördüm. Kaskımı da geçirecekken kocam bey yanıma geldi.
"hazırmısın güzelim? " "hıhım hazırım"
"Tamam beş dakikaya çıkacağız. " başımla onayladım alpi.
"güzelim lütfen dikkat et tamam mı? "
"Tamam kocam tamam her göreve gidince tekrarlamana gerek yok valla dikkat edeceğim. Sende dikkat et "
Başını olumsuz anlamda salladı "ben sana dikkatli ol demediğim sürece dikkat etmiyorsun güzelim ne yapayım? "
"Tamam Alp valla edeceğim ya "
"Tamam güzelim ama lütfen şöyle düşün benim canım sensin sana bişey olursa bende ölürüm tamam mı? "
Sarıldım "ölüm falan yok Alp. Valla dikkat edeceğim. Sende çok dikkat et. Sana da aynı şey geçerli benim canım sensin ve sana bişey olursa dayanamam. "
Ölürüm diyememiştim. Çünkü konu uzadıkça uzayacaktı ve alpi ikna etmek gerçekten çok zordu. Katır inadı vardı adamda.
" Tamam hatun tamam bende dikkat ederim valla bak "
Beni taklit etmişti. Gülümsedim Alp de eğilip gülüşümden öpmüştü. Allahtan herkez çıkmıştı yanlızdık bu gün bir gören kişi daha olursa yerin dibine gireceğime emindim.
Hangarda beraber çıktık. Sıraya girince albay da gelmişti.
" Allah yar ve yardımcınız olsun kurşun timi. "
Sağol dedik hep bilikte ve Alpin "kurşun helikopter bin " demesiyle helikoptere bindik.
Alple yan yana oturmuştuk. Yağız da karşımdaydı. Sanki biraz başım dönüyordu. İyidim ama önemli birşey değildi.
Başımı Alpin omzuna yaslayıp biraz bekledim. Daha iyi olunca cebimden çikolata çıkarıp yedim. Kan şekerim düşmüş olmalıydı en azından dengelerdi.
Yağıza bakınca bana ne oldu diye göz kırpmıştı. Bende bişey yok diyerek omuzlarımı kaldırıp indirdim.
Başıyla onayladı sadece.
Yarım saat sonra gelmiştik. Aşağı indik. Keskin nişancı olduğum için kendime yer aramaya başaldım. Cami minaresi olmazdı hemen fark edilirdim o yüzden en yüksek evin çatısına çıkmaya karar vermiştim.
Alpten emir bekliyorduk sadece. O sırada köyün muhtarı yanımıza geldi.
"hoş gelmişsiz gomtanım. Ben bu köyün muhtarı Cenabettin. Buyurun hele bir yemek yiyesiniz. Soframız hazırdır. "
Teröristlerin yarın geleceği haberini aldığımız için rahattık. O yüzene Alp de kabul etmişti.
Muhtarla el sıkışırken " tabi cenabettin amca sağolasın. Keşke zahmet etmeseydiniz. "
" hele gomtanım duymamış olayım. Buyurun buyurun bu taraftan "
Cenabettin amca önden biz arkasından evine kadar gelmiştik. Sofra harbiden kuruluydu ve yemeklerin üzerinde sıcak dumanı duruyordu.
Hepimiz geçip oturduk. Ağzımız maskeliydi Alpten emir bekliyorduk ki çıkaralım. O izin vermemiş açamazdık.
Alp " maskelerinizi çıkarabilirsiniz. " diyince hepimiz çıkarmıştık. Ama muhtar bey benim kadın olduğumu görünce şok olmuştu.
Oğlu da yanındaydı. Bana hayran hayran bakıyordu. Onu umursamadım alpe baktım o da bana bakıyordu. Göz kırptım o da gülümsedi.
O sırada evin hanımları yanımıza geldi. Benim kadın olduğumu görünce yine hepsi şaşırdı. Ama umursamadım sonuçta asker kadın kaç kere görüyorlar ki?
Timin arasında goygoy dönerken ben yemek yemeye dalmıştım ki kadının biri "hanım gızım pek de güzelmişsen "
Hafif gülümsedim "telkkür ederim efendim."
"yavuklun vardır? Yoksa bizim oğlan istanbıldadır. İşi de yerindedir seni ona alam? "
Diyince ağzımdaki lokma boğazımda kalmıştı. Lan teze başımı yakma. Kocam var benim. Ulan elimdeki yüzüğü de mi görmüyorsun.
Time bakınca anıracak gibi kıpkırmızı kesilmişlerdi.
Alpe dönünce sinirden anlında damar belirmişti.
Boğazımı temizledim." teşekkür ederim teze ama ben evliyim. "
Teyze üzülmüşe benziyordu "yaa ele mi? Tüh olmadı desene? Kocan ne iş yapar kızım? "
Alp boğazını temizledi ve benim konuşmama kalmadan kendisi konuştu. "teyze kocası benim. Lütfen karıma öyle şeyler söyleme " demişti.
Kadın bunu beklemiyor olacak ki utanmıştı.
Pek umursamadım ama Alpin umrundaydı sanırım. Çünkü siniri geçmemişti.
Yer sofrasının altından elini tutunca bana bakmıştı. Kafamla dışarıyı gösterince ayağı kalktı. Beni de tutup kaldırdı.
Alp" biz bir etrafı gezelim tekrar geliriz "
Elimden tutup dışarı çıkarmıştı beni de. Sessizce el ele tutmuş ilerliyorduk ki büyük bir kayanın yanına gelince beni arkasına çekti ve duvara yasladı.
Yüzüme eğildi " benim karımı kimse benden alamaz. Kadına bak lan bir de oğluna alacakmış seni. Bak bak Allahım çıldıracağım "
Sinirliydi o yüzden suyuna gitmeye karar verdim "kocacım "
Kocacım diyince biraz yumuşamıştı. "hımmm " dedi sadece.
"benim suçum yok ki. Parmağımdan yüzüğümü çıkarmıyorum hem oradan çıksa kalbimden çıkmazsin ki sen. Kadın yüzüğümü görmemiş demekki. "
Bana biraz daha yaklaşıp "güzelim biliyorum senin suçunun olmadığını ama benim karımı benden başkasına yakıştıranı da mezara diri diri göresim geliyor be güzelim anla beni de."
"anlıyorum kocacım " diyip biraz daha alpe sırnaştım.
Kedi gibi ona sokulmama bişey dememiş beni iyice kendine çekmişti. Kafamı kaldırıp yüzüne bakınca o da yüzünü bana doğru eğmişti.
Ben ona baktığım için daha çok yakınlaşmıştık ve sakinleşmeye çalışıyordu.
Sakinleşmeyeceğini anlayınca boynuna kollarımı sardım ve kendime çekip dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım.
Ben öpünce biraz daha sakinleşmiş gibiydi. Bu defa eğilip o dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktı.
Tamamen sakinleştiğini anlayınca ayrılmıştım.
Evden çıkarken etrafı konturol etmeye başaldık.
Şimdilik bir sıkıntı görünmüyordu o yüzden muhtarın evine geri döndük.
Çok geçmeden akşam olmuştu. Herkez sırasıyla nöbet tutacaktı.
Alple eş olduğumuzu öğrenen kadın bize ayrı odada yatak hazırlamıştı sağolsun.
Nöbet ise şöyleydi; benle kocam, Alperen ve Yağız, Mehmet abi ve mert, Salih ve Bekir. hepimiz öyle ayarlamıştık.
Sırayla nöbetşeşerek çok şükür sabahı etmiştik. Sabah dediğime bakmayın gün doğumuna iki saat vardı ama bu itlerin ne zaman saldıracağı belli olmuyordu.
Şimdi ise herkez yerine geçiyordu. Her an baskına gelebilirlerdi.
Ben yerime geçince herkezden de onaylayan sesler geliyordu.
Bir saat durdum öyle. İkinci saate girince güney batı yönünde hareketlilik gördüm.
"komutanım güney batı yönünde hareketlilik var. "
"Tamamdır. Gökçen senin atışınla başlıyoruz. Hazır olun. "
Emredersiniz dedik hep bir ağızdan. Kocamı sağır etmeye çalışıyorduk galiba. Çünkü kulaklık takılıydı ve benim bile kulağım acımıştı.
Beş dakika daha bekledikten sonra bir itin anlının çatıdan vurdum. Onlar daha ne olduğunu anlamadan biz on tanesini cehenneme göndermiştik.
Kulaklıktan Salih Bekir ve mert goygoy yapıyordu ama onları dinleyecek zamanım yoktu.
En son en çok kim it avlarsa o kazanacak demişlerdi e ben geri dururmuyum asla.
"beyler bence bu iddiayı ben kazanacağım şimdiden onbeşi buldu. "
Yağız "maalesef kardeşim benim on altı "
Gökalp "üzgünüm karıcım benim yirmi oldu bile. "
Kahaha attım "öyle mi dersiniz beyler? Siz istediniz. "
Beş it daha vurduktan sonra Mert söylenmeye başladı
"ama Gökçen komutanım benim vuracağım iti vurdunuz. Keyfim kaçtı ya bir eğlencem vardı ne güzel. "
"Ne yapayım Mert önce davranan kazanır "
Bekir "o değil de çok soğuk be. Ellerim uyuştu "
"biz sanki maldivlerdeyiz amına koyayım" diyip göz devirdim.
Gökalp "vatan sevgisi ısıtır seni Bekir "
Bekir "öyle komutanım vatana canım feda "
"aferin lan "
Konuşmanın üzerinden yarım saat geçti geçmedi itler tek tük kalmışlardı.
Onlarında anlının çatından vurunca "iddiayı ben kazandım beyler yemekler sizden nereye gidiyoruz? "
Yağız "geri dönmenin şerefine sen seç nereye gideceğimizi kardeşim " demişti. Diğerleri de Yağızı onaylayınca
"Tamamdır o iş bende merak etmeyin. "
Diğerleri çevre konturolü yaparken bende yerimde bekliyordum.
Herşeyi hallettikten sonra Alpin benim aşağı inmem gerektiğini söyleyince aşağı inmeye başladım.
Aşağı inmeme yarım metre kala zıpladığım için birden başım döndü. İki dakika duvara yaslandım kendime gelmek için.
Daha iyi olunca timin yanına gitmeye başladım.
Hafiften midem de bulanmıştı. Kış günü başıma güneş mi geçmişti acaba?
Gökalpin yanına gelince beni gördü önce gülümsedi. Daha sonra kaşlarını çattı ben gitmeden yanıma hızla geldi.
"güzelim neyin var? rengin soldu. Vuruldun mu? "
Hayır anlamında başımı salladım. Sallamaz olaydım, midem iyice bulanmıştı.
Koşarak en yakın evin arkasına gittim. Eğildiğim gibi kusmuştum. Acaba çikolata mı dokunmuştu.
Gökalp ve Yağız peşimden koşa koşa gelmiştiler.
Doğrulduğumda Gökalp bana endişeyle baktı. Yağız da su çıkardı çantasından.
Gökalp yağızın elinden suyu alıp yüzümü yıkadı.
Daha iyi olunca doğruldum.
Alp "neyin var güzelim bişey mi dokundu acaba? "
"bilmiyorum ki " dudaklarımı büzmüştüm.
Yağız "yediklerinden biz de yedik bize bişey olmadı. Farklı bişey mi yedin? "
Bilmiyorum diye dudaklarımı büzdüm. Ama Alp hatırlamış olacak ki "çikolata yemiştin. Acaba o mu dokundu? "
Onuzumu kaldırıp indirdim. Ne bileyim çikolata ne yapsın bana? Her zaman yediğim şeydi.
" Döndüğümüzde hastaneye gidelim. Böyle olmayacak. "
Başımla onayladım onu.
Timin yanına dönünce hepsi neyimin olduğunu sormuştu. Midemin bulandığını söylemiştim.
Köyün muhtarıyla vedalaştık. Daha sonra ise kipri gelmişti.
Kipriye binip karargaha dönmeye başladık.
İki saattir yoldaydık. Hem başım dönüyor hem de midem bulanıyordu. Zehirlenmiştim galiba. Kipriye binmiş bineli başım Alpin omzundaydı.
O da endişeleniyordu ama beni de endişelendirmemek için sakin kalmaya çalışıyordu. Oturmuş oturalı dizini sallıyordu.
Sakin olması için elini okşadım. Kaskımı çıkardığım için eğilip saçımdan öpmüştü.
On beş dakika sonra şükür gelebilmiştik. Sırayla indik başım çok dönüyordu ama dik durdum.
Sırasıyla tekmil verdik. Başım iyice dönüyordu ama Türkoğlu ailesi karşımdaydı. Asena yarbay konuşuyordu ama artık kulaklarım uğuluyordu.
"Alp " dedim ama sesimi kendim bile duymamıştım.
Ama galiba o duymuştu ki belimden tutulmuşum. Bişeyler söylüyordu ama anlamıyordum.
Havalandığımı hissettim. Galiba biri kucağına almıştı. Bilincim gidip geliyordu. Kucağında olduğum kişi galiba alpti. Kokusundan tanıdım.
Artık dayanamadım kendimi karanlığa bıraktım.
İlahi bakış açısı :)
Asena kızının göreve gittiğini duyunca endişelenmişti. Ama döndüklerini öğrendiğinde hızla yanına gitmeye başladı. Akşam yemeğe çağırıp konuşmak istiyordu artık.
Kerem bey kızını , demir ve Yankı da kardeşlerini merak ettikleri için onu görmek istemişlerdi. O yüzden onlar da timin görevden döndüğünü öğrendiklerinde bahçeye çıkmışlardı.
Gökçeni gördüklerinde renginin solduğunu görmüşlerdi ama tekmil verdiği için iyi olduğunu düşünmüşlerdi.
Ama Gökçen bir anda Gökalpin kucağına düştüğü an yanına koşmışlardı. Bir anda ne olduğunu anlamamışlardı.
Gökalp hızla arabasına koşmuştu. Yağız da arabaya koşup kapıyı açmıştı. Alp arka koltuğa kucağında Gökçenele oturduktan sonra Yağız sürücü koltuğuna oturup hızla hastaneye sürmeye başladı.
Türkoğlu ailesi de hızla arabalarına binip hastane yolunu tutmuşlardı.
Gökalp gökçenin gözlerini açması için yanağına hafifi hafif vurup "güzelim kendine gel ne olur. Korkutma beni. Allah beni kahretsin yine koruyamadım " diyordu.
Sonunda hastaneye geldiklerinde direkt gökçeni sedeyeye yatırıp ne olduğunu sormuşlardı.
Bayıldığını söyleyince acil müşade odasına alıp tahlil için kan almışlardı. Serum da taktıktan sonra geriye beklemek kalıyordu.
Gökalp gökçenin yanındaki koltuğa oturmuş elinden tutmuştu. Çok korkuyordu bişey oldu diye.
Yağız nefes almak için odanın dışına çıktığında Türkoğlu ailesiyle karşılaştı. Kaşları atılmıştı ama bişey demedi.
Sonuçlar yarım saate çıkacağı için albayı aramaya karar verdi habersiz çıkmışlardı ne de olsa.
Telefon açılınca durumu anlatmıştı. Albay anlayışla karşılayıp ona da haber vermesini söylemişti.
O sırada Asena hanım kızına ne olduğunu merak etmekten duramıyordu. Bişey de soramıyordu.
O sırada Gökçen uyanmaya başlamıştı. Alp uyandığını anlayınca doğrulup hızla Gökçene baktı. Gökçen konuşmak için ağzını açtığında "su " demişti sadece.
Gökalp su içirdi. Endişeyle "bir yerin ağrıyor mu güzelim? "
Gökçen "hafif başım ağrıyor sadece. "
Gökalp "çok korktum Gökçen. "
Gökçen "özür dilerim sevgilim. Seni korkuttum. "
Gökalp "özür dileme güzelim elinde olan bişey değildi. Sen sanki bilerek bayıldın."
Gökçen hayır anlamında başını salladı. Gökalp eğilip gökçenin şakağından öpmüştü. İçinden şükrediyordu.
O sırada odanın kapısı çalınıp açıldı. Doktor içeri girmişti. Gülümsüyordu. O sırada Yağız da içeri girdi ama kapıyı kapatmamıştı. Türkoğlu ailesinin de duymasını istemişti.
Doktor "nasıl hissediyorsunuz Gökçen hanım? "
Gökçen "iyim teşekkür ederim. Neyim varmış doktor bey? "
Doktor "bu dönemlerde böyle olması çok normal kendinizi yorduğunuz için bayılmışsınız. "
Gökalp "bu dönemler derken doktor bey? "
Doktor "ah doğru söylemeyi unuttum "
Herkez merakla doktora bakarken "gözünüz aydın Gökçen hanım iki haftalık hamilesiniz. "
Herkez bir ağızdan "NE! " demişti.
Gökçen şoka girmişti. Tam bişey diyecekken Gökalp "bana bişeyler oluyor " diyip bayılmıştı.
Onu Yağız takip etti. O da bayılmıştı.
Doktor şaşkınlıkla bayılan ikiliye bakmıştı. Dışarıdan da düşme sesi gelince oraya bakınca Yankının da bayıldığını görmüşlerdi.
Herkez şokla bir Gökçene bir de bayılan üçlüye bakıyordu.
Herkez şok olmuştu.
Bolüm nasıldı?
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere..
Yıldıza basmayı unutmayın.... 👀
|
0% |