39. Bölüm

31. Bölüm 🇹🇷

Kadının biri
kadininbiri

 

SELAMUN ALEYKÜM BEN GELDİM 🫶🫶🫶

 

 

 

 

 

İLAHİ BAKIŞ AÇISI :

 

 

 

 

 

Zil çalınca herkes kimin geldiğini merak ediyordu. Asena hanım kapıyı açınca gelen kişi ile birlikte içeri geçtiler. Gökçen savcının geldiğini görünce şaşırmıştı içinden bunun burada ne işi var diye geçirmişti.

 

 

Gökalp ise bu pezevengin ne işi var lan diye içinden geçiriyordu. Ayağı bile kalkmamıştı savcıyı görünce, kendisi kalkmadığı için Gökçen de kalkmasın diye belinden sıkı sıkı tutmuştu. Gerçi gökçenin de kalkmaya niyeti yoktu. Ona hakaret eden bir insana saygı duyacak değildi.

 

 

Kurtuluşun gözünden ise kaçmamıştı ikilinin ayağı kalkmaması. Tıpkı diğerlerinin dikkatini çektiği gibi. Ama ikilinin umrumda bile değildi.

 

Gökçen tüm gözlerin onlara döndüğünü hissettiği için konuyu değiştirmeye karar verdi, gözlerin üzerinde olmasını sevmiyordu.

Boğazını temizleyip annesine döndü ve "anne yemek hazır mı? Çok acıktım ben " dedi.

 

Asena hanım kızının bir şeylerden kaçtığını fark ettiği için çaktırmadan "hazır yavrum. Herkes geldiğine göre geçebiliriz. Hem sen çok acıktıysan söyleseydin önceden sana yemek hazırlardım bebeğim. " dedi.

 

Gökçen de başını önemi yok gibi sallamıştı. Kerem bey daha fazla kızını bekletmemek amaçlı "hadi masaya geçelim. Meleğim daha fazla aç kalmasın " demişti. Gökçen babasına gözlerinden kalp fışkıracak şekilde baktı. Kerem bey bunu görünce kızına çapkın a göz kırpmıştı, Gökçen bunu görünce kıkırdadı ve gökalpe baktı.

Gökalp karısını tebessümle izliyordu, bir an bile gözünü ayırmak istemiyordu.

 

Kerem bey kızı ve damadının yine birbirlerine dalıp gittiğini fark ettiğinde boğazını temizledi ve ""e hadi kalkın geçelim" diyip ayağı kalktı ve masaya doğru ilerledi. Diğerleri de kerem beyi takip etmişti. Savcı ve Asena hanım kerem beyin yanındaki iki koltuğa oturmuştu. Gökçen ve Gökalp Asena hanımın yanına oturmuştular, gökçenin karşısında Demir, Gökalpin karşısında ise Yankı vardı. Yankının yanınsa ise Yağız Ali vardı. Kurtuluş gökçenin tam çaprazındaydı anlayacağınız.

 

Gökçen içinden sövüyordu çünkü savcı çaprazındaydı. İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitiyormuş gerçekten diye de düşünüyordu. Bu adamı görmek istemiyordu artık, iştahı kaçmıştı. Oysaki annesi onun için içli köfte yapmıştı. İç çekti ve içli köfteye bakışmaya başladı, Kurtuluş dahil herkes onu izliyordu. Demir kahkaha atınca gözler ona döndü Gökçen de ne olduğunu anlamadığı için abisine bakmıştı.

 

Demir daha fazla dayanamayarak "meleğim bakışmak yerine tabağına alıp yesene sen az önce açım demiyor muydun? " dedi ve içli köfteden alıp gökçenin tabağına koymaya başladı.

 

 

Gökeçnse sadece abisini izliyordu tebessümle. Buruk bir tebessümdü onunki, aklındaki ise hiç kaçırılmamış olsaydım hayatım nasıl olurdu diye geçiriyordu.

 

Gökalp karısının üzüldüğünü anlamıştı. Zaten sadece o anlardı karısını çünkü çok iyi tanıyorsun biricik eşini. Elini gökçenin bacağına koyup destek vermek amaçlı hafiften sıkmıştı. Gökçen ise kocasınının onu anladığını bildiği için gökalpin elinden turrup sıkmıştı, destek almak için.

 

Demirinse bu olaydan haberi olmadığı için gökçenin tabağına altı tane köfte koymuştu bile. Bunu fark eden Gökçen "abi yeter ne yaptın diğer yemeklerden yiyemem, bu kadarı fazla" demişti.

 

Demir ise "yersin yer çok konuşma da yemeye başla " demişti.

 

Gökçen onaylayıp yemeğini azar azar yemeye başlamıştı. Ama herkesin anlamadığı şey ise Asena hanımın Gökçenle Gökalpin arasında geçenleri görmediydi. Asena hanım çaktırmamaya çalışarak gülümsedi ve yemeğine devam etti.

 

Kurtuluş ise çaprazındaki kadına kaçamak şekilde bakıyordu çünkü hatasının farkındaydı özür dilemesi gerekiyordu. Bir kadın hakkında böyle düşünmesi çok yanlıştı biliyordu ama kendisine engel olamaamştı. Hatasını telafi etmek zormudaydı düşündükçe boğuluyordu. En son bakışında ise keşke bakmasaydım dedi çünkü Gökalple göz göze gelmişti ve çok yanlış anlaşılabilirdi çünkü düşüncelere dalmıştı ve kaşları çatıktı ayrıca Gökçene bakıyordu. Gözlerimi kaçırdı çünkü Gökalp kaşlarını çatmıştı. Bu konuyu sonra ikisiyle konuşmaya karar vermişti.

 

 

Herkes yemeğe dalmışken Salih ortaya gevşekçe laf atmıştı. " Gökçen komutanım yiğenlerimizin cinsiyeti daha belli olmadı mı ? " diye sormuştu. Tabi ki bu söze sadece savcı şok olmuştu. Hatta düşüncesini dile getirmişti şaşkınlığından "nasıl yani gökçen üsteğmen hamile mi? " diye sormuştu.

 

Salih de bişey bilmediği için cevap vermişti "evet savcım dayı oluyoruz allahın izniyle. İnşallah ikisi de kız olur da dayılarının prensesi olurlar " demişti.

 

Kurtuluş neye şaşıracağın bilememişti ve düşünmeden ağzından kelimeler çıkmıştı "yok daha neler bir de ikizler mi? " diye büyük tepki vermişti.

 

Tam Gökalp cevap verecekken Yankı araya girmişti, daha fazla dayanamamıştı. Bu savcının derdi ne diye geçirdi içinden çünkü her şeyin farkındaydı ta kurtuluş eve girdiğinden beri.

 

Yankı "savcım bu kadar şaşıracak ne var ortada anlayamadım. Kardeşim hamile çok şükür eşi de yanında. Çok şükür çocukların anası belli babası belli. Niye bu kadar şaşırdın ki ne var yani? Ben onu anlamadım hayır ne bu tepkiler? " diye sordu.

 

Yankı sanki ortaya bomba atmıştı çünkü herkes bir anda Sus pus olmuştu. Yemekle aşk yaşayan Bekir bile yemeyi bırakmış ne olacak diye bakıyordu. Herkes kurtuluşa bakarken o ne diyeceğimi şaşırmıştı.

 

Bir an önce cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı ve önce boğazını temizledi ve "hayır hayır yanlış anladınız yüzbaşım. Ben o anlamda demedim. Şaşırmamı maruz görün, sadece beklemiyordum " diyebilmişti sadece. Ardından ise "tebrik ederim yüzbaşım ve üsteğmenim " demişti.

 

Gökalp ise kısaca ve soğukça "teşekkürler savcı bey " demişti. Gökçen ise cevap bile vermemişti, Kafasıyla onaylamıştı sadece.

 

Daha sonrası da ise yemek sessiz geçmişti. Kurtuluş Gökçen den özür dilemenin yolunu düşünüyordu çünkü çok ileri gitmişti. Kerem bey kurtuluşa sohbet etmeye başlayınca düşüncelerini bir kenara bırakıp onunla sohbet etmeye başlamıştı.

 

Asena hanım ise çay ve tatlı servisi yapıyordu herkese. Demir, Gökalp, yankı ve Yağız Ali bir sohbet ediyordu. Gökçense sadece kocasının yanında oturmuş sohbeti dinliyordu, canı çok sıkılmıştı.

Timse zaten işin goygoyundaydılar. Mehmetin canı sıkıldığı için albay ve savcının Yanına geçmişti en azından sohbete dahil olur diye. Öyle de olmuştu, koyu bir sohbet içerisine girmişlerdi.

 

 

O an Gökçenin aklına Selim gelmişti. Ortalarda görünmüyordu acaba görevden dönmemişmi diye merak etmişti. Demire dönüp "abi selim abim nerde görevden dönmedi mi? " diye sormuştu. Demir tam cevap verecekken kapı çalmıştı.

 

Asena hanım kapıyı açmaya gittiğinde herkes kapıdan girecek olana bakmışlardı çünkü kimse birini beklemiyordu. İçeri ilk önce Selim girdi arkasından ise Ülkü girmişit.

 

Yağız Ali ülküyü görünce gözleri patlamıştı. Anında ayağı kalktı, bu ani hareketine kimse anlam vermemişti Gökçen hariç.

 

Selim ise "ee canım ailem görevden döndüm hiç mi sevinmediniz? " diye sormuştu şakayla karışık üzgün sesle.

 

Herkes şoktan çıktıktan sonra sırayla sarılmışlardı. Hem selimle hem Ülküyle.

 

Sıra Gökçene gelince sarılmışlardı, hatta biraz uzun sürmüştü. Gökçen "iyi insan lafın üzerine demişler abi bende tam seni soruyordum Demir abime." demişti. Ama selimden ses gelmiyordu Gökçen bişey olduğunu sandığı için geri çekilmişti ama bir daha kendisini selimin kollarında bulmuştu "kurban olurum abisinin gülü. Bir daha abi de bakayım. " demişti.

 

 

Gökçen de ne olduğunu anlayınca selimin kafasına yapıştırmıştı. "hadi lan oradan bende dedim ne oldu onun için miydi? " demişti. Herkes ikilinin bu hallerine gülüşlerdi. Selim ise "bak abicim abiye vurulmaz maaz Allah ellerin taş olur taş " demişti.

 

Herkes selimin bu dediğine tekrar güldüğünde Gökçen göz devirmekle yetinmişit. Gökalp ise karısından ayrı kalmamak için ""yeter bu kadar sarılma" diyip gökçeni kendisine çekmişti. Abisi bile olsa kıskanıyordu, erkek sinekten bile kıskanıyordu sevdiği kadını.

 

 

Gökçen gökalpin bu hareketine göz devirmişti sadece, kimse de bir şey dememişti zaten.

 

Biraz zaman geçince Salih Gökçene dönüp ""komutanım size bişey diyebilir miyim?" diye sormuştu.

 

Gökçen başıyla onaylayınca Salih konuşmaya başladı "komutanım Gökalp komutanım sizinle konuşurken siz bizi sordunuz ya " dediğinde Gökçen başıyla onayladı. Salih devam etti ""işte bu Gökalp komutanım bizi eğitimle korkuttu niye biliyomusunuzz? Tabiki bilmiyorsunuz açıklayayım. Sizinle konuşurken kulaklığı açık kalmış, biz de her şeyi duyduk. Şimdi bizim suçumuz günahımız ne? Ben mi dedim açık unut kulaklığı diye? Siz söyleyin komyanım. " demişti.

 

Gökçen" sizin hatanız değil koçum ama aynı zamanda sizin hatanız. Dinlemeseydiz oğlum, çok zor değildi ya? Ayrıca iyi yapmış hatta iki katı yapın eğitim benden kıyak size " demişti.

 

Tim Salihi öldürecekmiş gibi bakıyordu o yüzden Salih bir şey demeden koltuğa gömülmüştü hatta kaybolmak istiyordu.

 

Biraz daha oturduktan sonra herkes yavaş yavaş kalkmaya başlamıştı. Gökalp de ülküyle konuşuyordu gitmemesi için ama Ülkü sevgilisini özlediği için "abicim hu gün kendi evime gideyim duş falan alayım yarın size gelirim olmaz mı? " diye konuşuyordu.

 

Gökalp bir Yağız aliye baktı bir ülküye en sonunda Derin nefes alıp "ne bok yersen ye dikkat et ama tamam mı?" demişti. Ülkü de onaylayınca o da gitmişti. Yağız Ali ise alel acele Gökçenele vedalaşıp ülkünün peşinden gitmişti.

 

En sona kurtuluş, Gökçen ve Gökalp kalmıştı. Bunu fark eden kurtuluş aile içinde neden bulunduğunu sorguladı kendi kendine ve ayaklanmaua başladı. "ben artık gideyim, her şey için teşekkür ederim. Elinize sağlık size de zahmet verdik " dedi asenaya karşı. Asena ise "afiyet olsun ne demek her zaman beklerim " demişti.

 

Kurtuluşu da kerem bey yol edince aile baş başa kalmıştı en sonunda. Gökalp Gökçene dönüp biz de kalkalım mı diyecekken Demir konuşmuştu "eee abicim anlat bakalım bu savcıyla aranda ne var? " diye sormuştu.

 

Gökalp ise araya girip "benim karımın o aptal herifle işi olamaz Demir " demişti. Daha sonra ise hızla Gökçene dönüp ellerini karnına koydu ve "özür dillerim babacım siz duymayın tamam mı? Kulaklarınızı kapatın" demişti. Anında ciddi ortam dağılmıştı, herkesin gözünde şu an ikili çok tatlı görünmüştü. Demir kendisini tutamayıp gülmüştü, biliyordu ki karşısında ki adam çok iyi bir baba olacaktı.

 

Gökçen ise gökalpin bu hareketine bir daha düşmüştü, demirin şu an ne dediğinin bir önemi yoktu kocasına aşkla bakıyordu. Bunu fark eden Demir göz devirdi ve bu konunun burada konuşulmamasının daha doğru olduğunu anladı. Yoksa daha çok işi vardı Gökalp her küfredildiğinde Gökçene öyle yapıyordu ve konu sürekli dağılıyordu.

 

Gökçen eve gitmek istediği için konu umurumda değildi "Alp biz de eve gidelim çok yorgunum " dedi ve demire döndü "abi ne konuşacaksak sonra konuşalım " dedi. Hepsi onaylayınca evlerine gitmek için kalktılar. Gökçen tüm ailesine sarıldı, Gökalp ise el sıkıştı hepsiyle. Sonrasındaysa zaten eve dönmüşlerdi.

 

Eve girdiklerinde Gökalp karısını kucağın almıştı, Gökçen gökalpin ne yapmaya çalıştığını anlamadığı için yüzün bakıyordu ve aynı zamanda da ellerini gökalpin boynuna sarmıştı bile. Gökalp ise karısının kulağın yaklaşıp "güzelim ben seni çok özledim. Hem yarın izinliyiz hem de bir sıkıntı olmazmış bebeklere. " diyip Gökçene kedi yavrusu gibi bakmaya başlamıştı. Gökçen başta kahkaha atıp daha sonra ise "bende seni özledim kocacım niye duruyorsun ki? Reddedeceğimi mi düşünüyorsun? " demişti.

 

Daha sonrası ise Derin mevzular :)...

 

 

 

 

Ülküyle Yağız Ali ise sarılıp uyumuşlardı, yani ne kadar uyuma denebilirse çünkü Yağız Ali uyumuyordu daha doğrusu uykusundan uyanmıştı çünkü ülkü üzerine çıkmıştı ve hiç de uslu durmuyordu. İçinden" allahım bu geceden sağ salim çıkmamı nasip eyle " demişti. Kendini uyumaya zorladı ama olmadı bu halde uyuyamıyordu. Ülküyü kucağından indirmeye çakıştı ama Ülkü kuala gibi sarılmıştı ve asla bırakmıyordu. Derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştı, çalıştı çünkü asla sakinleşemiyordu çünkü ülkünün bacağı hiç iyi Bir yerde değildi.

 

Yağız Ali düşüncelerine dalmışken Ülkü çoktan uyanmış ve ne vaziyette olduklarını kavranıştı. Başta çok utansa da ne de olsa uyuyordum diye içinden geçirdi ve umursamadan devam etti ne yapıyorsa yapmaya çünkü canı oyun oynamak istemişti.

 

Tüm gece boyunca uyuyamamıştı yağız Ali Ülkü ise çok dayanamayıp uyumuştu tekrar. Bu gece yağız Alinin kulağına küpe olmuştu bir daha evlenmeden asla aynı yatakta uyumayacaltı, hatta gökalpe söyleyip direkt nikah kıymayı düşünüyordu. Hiçbir insan evladı bunu yaşamamamalıydı resmen imtihan olmuştu. Aklından ise "bordo bereli eğitimi bundan kolaydı amına koyayım irademle oynadı resmen " demişti.

 

 

 

 

 

 

Kurtuluş ise bu gün yaptığı hataların ve kırdığı potların farkına vardığı için uyuyamamıştı. Bir an önce bu konuyu konuşup düzeltmesi gerekiyordu ama gökçenin onu affedecegini de düşünmüyordu. Tüm gece boyunca ne yapacağını düşünmüştü ama bulamamıştı.

 

Gökalp hariç ikilinin gecesi zehir olmuştu, ama bunu sadece kendileri biliyordu yarın karargaha bişey olmamış gibi gitmek zorundaydılar. Gökalp ve Gökçen hariç onlar izinliydiler ve başka planları vardı......

 

 

 

 

 

Bu gece uyuyamadığım için size bölüm yazdım. İnşallah beğenirsiniz biraz kısa oldu ama sizi de bekletmeyeyim dedim. Ramazan ramazan bu bölüm olmadı ama yazmış bulundum artık 🤦

 

 

 

 

Yıldıza basmayı unutaamyın.... 👀

 

 

 

 

 

Bişey sorucam acaba kitabın kapağını falan mı değiştirsem ya da açıklamayı? Çünkü kimsenin ilgisini çekmiyormuş gibi hissediyorum 🥲

Bölüm : 09.03.2025 12:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...