@kadininbiri
|
Hadi başlayalım bakalım inşallah beğenirsiniz.
Masaya doğru ilerlemeye başladım. Beni gören Alperen ayağı kalkınca diğerleri de kalkmıştı. Elimle oturun işareti yaptıktan sonra "beyler sivildeyken lütfen ayağı kalkmayın ya da komutanım demeyin Gökçen demeniz yeterli " demiştim
Hepsi beni onaylamıştı. Kimin eksik olduğuna bakınca sadece yüzbaşı eksikti. Tam soracakken masaya doğru geldiğini gördüm. Ayağı kalkacakken eliyle durdurdu beni. Beni diyorum çünkü diğerleri kalkmamıştı. Masanın baş köşesine oturup " neden sipariş vermediniz? " diye sormuştu.
Alperen "seni bekledik abi " demişti. Demekki herkez sivildeyken ast üst ilişkisini kaldırmıştı.
O sırada Mehmet abi garsonu çağırmıştı. Herkez siparişini verdikten sonra sıra bana gelmişti "bana altı lahmacun yanına iki büyük de ayran "dedim.
Garsondan gözümü çekince masadalilerin bana şok olmuş şekilde bakıyordular. " ne ya neden öyle bakıyorsunuz " dedim.
Mert ise" yok komutanım şey siz çok zayıfsınız ya yani fitsiniz maşallah altı lahmacun diyince şaşırdık ister istemez. Nasıl yiyeceksiniz o kadar lahmacunu? "
İlk defa gülesim gelmişti ama sadee dudağımın kenarı hafif havaya kalktı" oğlum yemek bu ben çok yerim hatta doymayabilirim " dedim.
Bana hayretle bakıyorlardı." ayrıca beni diğer kızlarla karıştırmayın karşınızda kıdemli üstteğmen var sizin aç mı kalayım? o kadar dağ taş geziyorum " dedim. Ve ekledim "sivildeyken komutanım demeyin demiştim. Sadece Gökçen tamamı "
Hepsi başını sallamıştı. Yüzbaşıya bakınca bana bakıyordu. Hemen gözlerimi çektim üzerinden. Zaten yemeklerde gelmişti.
Sakin sakin yemek yerken aileden konu açılmıştı. Beni tanımaya çalışıyorlardı anlıyordum ve üzülmedim de umrumda değildi kimse.
Hem dinliyor hem de lahmacunumu yiyordum ama Salih "Gökçen senin ailen nerede? " diye sormuştu.
Yavaşça yediğim parçayı tabağa bıraktım Salihe dönerek "yok" dedim. Salih "nasıl yok " demişti. Bende omuz silkerek "yok işte yetimhanede büyüdüm dedim. " Salih ise "özür dilerim Gökçen " demişti. Omuz silktim "sıkıntı yok " dedim Sonrası sessiz geçmişti benim yüzümden. Keşke gelmeseydim keyiflerini kaçırmıştım. En iyisi erken kalkmaktı.
Tabağımda zaten iki tane falan kalmıştı. Yüzbaşıya dönüp "komutanım ben artık kalksam olur mu? " ye sordum
O ise kaşlarını çattı. Yüzüne balkınca "beraber kalkalım " dedi. Başımla onayladım ve ayağı kalktım herkez hitaben "lavaboya gidip geliyorum " dedim.
Lavabonun yoluna zaten kasanın yanından geçiliyordu o yüzden hesabı ödedim. İki dakika bekledikten sonra yanlarına gitmiştim. Hesabı istediklerinde ödendi denilği için herkez bana dönmüştü. Omuz silktim sadece "benim yüzümden keyfiniz kaçtı zaten bari buna izin verin bu seferlik benden olsun " dedim.
Yüzbaşı kaşlarını çatıp bana bakmıştı "ne alakası var üsteğmen biz senin canın sıkıldığı için sessiz kaldık. Asıl sen kusura bakma. Salihin ağzı torba değil ki büzelim ama. Büzeceğim ben onun ağzını. " son söylediğini sessiz söylemişti ama ben duymuştum çünkü adam yanımda oturuyordu. "yok komutanım benim canım falan sıkılmadı beni bırakıp giden insanlara üzülecek değilim. Hem ben kimsesiz değilim vatanım var e siz de varsınız artık " demiştim
Hepsi başını sallamıştı ve Mehmet abi "tabi biz varız artık bir aileyiz " demişti "sağol abi "dedim sadece. Zaten sonra da kalkmıştık mekandan.
Alperen bana dönerek" Gökçen araban yoksa bizimle gel tek taksiyle uğraşma "dedi.
" sağol Alperen ama arabam hemen ileride teşekkür ederim "dedim.
Herkez gittikten sonra yüzbaşıya kalmıştık. Ona dönerek" arabanız yoksa isterseniz benimle gelin komutanım nasıl olsa ayı yere gidiyoruz " dedim.
O ise" karşı daireye sen mi taşındın? Ve teşekkür ederim üsteğmenim arabam tamirde diye taksiyle gelmiştim şimdi onunla uğraşmayayım. "
Arabanın yanına yürüyerek geldiğimiz için kapıyı açmadan hemen önce" teşekkür etmenize gerek yok komutanım ve evet sizin karşı dairenizdeyim " dedim.
Başıyla onayladı ve arabaya bindik. Yolda giderken yüzbaşı bişey diyecek gibi oluyordu ama susuyordu. Merakıma yenik düşüp" bişey mi soracaksınız komutanım? " diye sordum ona.
Yüzbaşı ise" evet diyeceğim ve sende kabul edeceksin " demişti. Başımla onayladım ve devem etmesi için sessiz kaldım. " bana sivildeyken komutanım falan deme İsmim var benim Gökalp diyebilirsin " dedi.
Cevap vermiştim" ama sizde bana üsteğmen diyorsunuz sivilde komutanım siz de bana Gökçen diyin o zaman " dedim.
O ise başıyla onayladı ve" hala siz diyorsun Gökçen. Lütfen şu samimiyetsiz ekleri kaldır artık. " demişti.
İsmimi ilk defa kullanmıştı ve benim ismim ilk defa kulağıma bu kadar güzel geliyordu. Çok oyalandığımı düşünerek" Tamam Gökalp " demiştim.
Gökalp ise gülümsemişti sadece.
Sen ne güzel gülüyorsun öyle diye içimden geçirmiştim ki aklım başıma geldi hemen kendime gelmek zorundaydım. İyice salaklara dönmüştüm.
Evin oraya gelince arabayı park ettim ve aşağı indik sessizce. Apartmanda biizm kata çıkınca Gökalp "Gökçen " demişti.
Ona dönerek "efendim " dedim. "yarın beş buçukta içtima alanında ol bir dakika bile geçerse yakarım diğerlerine de haber ver. " demişti.
Bende "emredersiniz komutanım " dedim.
Gülerek başını salladı "iyi geceler Gökçen iyi geceler "dedi.
Bende iyi geceler Gökalp dedikten sonra evlere girmiştik.
Direkt odama gidip üzerimi zor değiştirdikten sonra uyumuştum.
Sabah dört buçukta alarım çalmıştı. Hemen kalkıp banyoda rutin işlerimi halledip küçük bir sandviç hazırladım kendime. Daha fazla beklemeden çıktım evden. Oyalanırsam geç kalırdım o yüzden hemen arabama binip karargaha gitmiştim.
Kapıdaki er beni görünce içeri almıştı. Odama gidip hemen ünüformamın giyindim. Bahçeye indiğimde kimse yoktu içtimaya son on beş dakika vardı. Bende hemen banka oturdum ve beklemeye başladım.
Karşıya baktığımda Gökalp de geliyordu. Ayağı kalkacağım sırada durdurdu beni. Yanıma oturdu ve elindeki iki bardak çayın birini bana verdi. Teşekkür ederek almıştım.
Gökalp bana dönerek "erkencisin "demişti. " geç kalmayı sevmem "dedim bende. Başıyla onaylamıştı beni. Ve sessiz bir şekilde" inşallah bana da geç kalmazsın " demişti. Anlamıştım ama anlamamazlığa verdim kendimi." bişey mi dediniz komutanım? " diyerek sordum. O ise hayır demişti.
Tim de gelmişti bende kalkıp yanlarında yerimi aldım.
Yüzbaşı konuşmaya başladı" geçen defa ısınmayla bırakmıştım şimdi gerçek Bi içtima yapalım"dedi.
Canıma minnetti. Ne demişler eğitimde merhamet vatana ihanettir!
Yüzbaşı" 150 tur bahçenin etrafı koşu, 250 Şınav 250 mekik, 250 barfiks. Sonrasında ise parkur ve atışlar anlaşılmayan bişey?! " diye sormuştu.
Hep bir ağızdan emredersiniz komutanım dedik.
Koşu bittikten sonra Şınav çekmeye başladık. Yüzbaşı yanıma gelerek sırtıma ayağını koydu ve baskı uyguladı. Ama benim için sıkıntı yoktu daha beterlerini görüştüm sıkıntı değildi.
Yüznaşı" kaç oldu asker! " diye sormuştu. "sıfır komutanın "dedim bende.
Aferin deyip diğerlerine geçmişti.
O sırada albayın postası gelmişti. Hemen selam vermeye başladı" er Fatih Ak / Bartın komutanım albay Gökçen komutanını odasında bekliyor dedi. "
Yüzbaşı ise bana bakarak" Tamam aslanım git geliyor komutanın " dedi.
Fatih gittikten sonra yüzbaşı bana dönerek gidebilirsin üsteğmenim demişti.
Hemen albayın odasına gitmeye başladım. Odasının kapısına vardığımda Fatih direk kapıyı açmıştı. Demekki önemli bişey ler vardı.
Albayın karşısında durup"Kıdemli üstteğmen Gökçen Alakurt /Erzurum beni emrermişsiniz komutanım " dedim.
" Otur üstteğmen bu bir emirdir! " hızla oturum.
" Üstteğmemim alacaya görev var süresi belli değil 15 kamp var büyüklü küçüklü onların hepsini o itlerin başına yıkmadan gelmeyeceksin! " demişti.
" ne zaman gidiyorum komutanım " diye sordum.
"bu gece gidiyorsun, yüzbaşıyla ben konuşurum. Sonuçta istihbaratçısın bişey diyemez "dedi.
Emredersiniz deyip odadan çıktım.
Bahçeye indiğimde tim de atıştaydı neredeyse bitmişti içtima. Yüzbaşının yanına gittiğimde yapmama gerek kalmadığını söylemişti.
İçtima bittiğinde odama çıktım. Eve gitmem gerekiyordu gece gideceğim için evdeki işlerimi halletmem gerekiyordu.
Yüzbaşının odasına gittiğimde kapısını çaldım içeriden gel sessiz duyunca içeri girdim.
Tekmil vermeme izin vemreden yüzbaşı "otur Gökçen önmeli bir şey mi oldu?" diye sordu.
"komutanım normalde kimseye dememem gerekiyor ama yalan söylemekten nefret ederim o yüzden sizden izin almaya geldim " dedim.
Gökalp ise bana meraklı gözlerle bakıyordu "dinliyorum "dedi.
" ben bu gece göreve gidiyorum sen tim komtanısın diye sana söylemek istedim. Şimdi de eve gitmem gerekiyor bir saat içinde dönmüş olurum eve gidebilirmiyim? " diye sordum.
" Tamam git eve geldiğinde konuşuruz. Bu gece mi gideceksin? " dedi.
" evet bu gece gideceğim " dedim.
Tamam dedikten sonra odadan çıktım. Tugaydan da çıkınca arabama bindim evin yolunu tuttum.
Eve varınca önce bişeyler atıştırdım daha sonra ise hemen duşa girdim çıktım.
İşim bitince hemen evden çıktım. Karargaha geldim. Tim hangarda oturuyordu. Yanlarına gidip oturdum.
Aralarında konuşuyorlardı bende koltukta biraz yayıldım ve başımı arkaya atıp gözlerimi kapattım.
Görevi düşünüyordum benim için sıkıntı değildi. Vatanım için canımı vermeye razıydım bir ay hiç bir şeydi. Ama ya görevi başarıyla tamamlayamazsam. İşte o sıkıntıydı. Derin bir nefes aldığım sıra Salih konuşmuştu "Gökçen komutanım bir sıkıntınız mı var dertli görünüyorsunuz" diye sordu.
Gözlerimi açtım ve "sıkıntı yok aslanım dalmışım öyle "dedim.
Çıkış saati gelmişti herkez gitmişti. Bende odama çıkmıştım. Biraz dinlensem iyi olacaktı. Alarım kurup uyudum.
Alarımın sesiyle uyandım. Aklıma Yiğit Ali gelmişti. Aramaya karar verdim. Telefon çalmaya başladı. Açtığında" efendim gülüm "dedi.
" Yağız Ali ben göreve çıkıyorum haberin olsun " " Tamam gülüm dikkat et. Peki ne zaman bitecek? " " belli değil en az bir ay " Derin bir nefes aldı "Tamam güzelim çok dikkat et. Tam mı? Ayrıca döndüğünde sana bir sürprizim var " "Tamam dikkat etmeye çalışacağım. Seni çok seviyorum " "bende seni çok seviyorum güzelim görüşürüz dikkat et Allaha emanet ol " "görüşürüz. Tamam ederim sende et. Sende Allaha emanet ol " diyip kapattım.
Çıkmama bir saat kalmıştı. Kalkıp görev kıyafetlerimi giyindim. Sniperimi kontrol ettim. Bol bol mühimmat koydum zaten bittimi gönderirlerdi.
Hangardan çıktım albay gelmişti. Yanında ise yüzbaşı vardı. O ne alakaydı be. Albaya selam verdim yüzbaşı olduğu için alaca demedim "kıdemli üsteğmen Alakurt hazırım komutanım! " Albay"ne yapacağını biliyorsun kurt Allah yar ve yardımcın olsun "dedi ve gitti. Yüzbaşı yanıma geldi ve" Gökçen bişey yapacağım ama kızma olur mu? " dedi " yapacağınız şeye bağlı komutanım "dedim. Kafasını salladı ve bana yaklaşmaya başladı. Merak ettiğim için geri adım atmadım. O ise gelip tam karşımda durdu ve bana bir anda sarıldı.
Şok olmuştum. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Gökalp ise"dikkat et olur mu seni burada bekliyor olacağım. Bir bekleyeninin olduğunu unutma " demişti ve ayrılmıştı.
Hiç bir tepki vermedim daha doğrusu veremedim. O ise hafif gülmüş ve beni helikoptere yönlendirmişti. Helikoptere bindikten sonra kendime anca gelebilmiştim. Ne yaşadık lan biz az önce? -"ne yaşadığınızı söyleyeyim aşko ikiniz de birbirinize yanıksınız vee artık göbek atabilirim " Zekiye ne demişti o burada bekleyenin var değil mi? -" evet aşko evet " Tamam tamam anladım ama şimdilik rafa kaldırmamız gerekiyor çünkü helikopter inişe geçmişti. Şırnakta görev yaptığım için zaten sınıra yakındım. Yarım saatte gelmiştim.
Helikopterden indikten sonra kalacağım mağaraya doğru yürümeye başladım gece olduğu için sıkıntı değildi siyah giyindiğim için görünmüyordum.
Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra bana hazırlanan mağarama varmıştım. Bu gün dinlenip yarın işe koyulma vaktiydi. Aslında dinlemekten kastım pilan yapmaktı.
Herşeyi sessiz sessiz halletmem gerekiyordu it yuvaları birbirine yakındı ve birinde olan hareketlilik fark edilirse diğeri de haberdar olurdu 8 tanesinin arasında neredeyse 5 kilometre ara vardı ama bomba patlasa anlaşılırdı.
Sekiz kampı sessiz halledip diğer kalanları gönül rahatlığıyla patlatabilirdim. Ayıptır söylemesi en büyük eğlencem it avlamak ve patlatmak.
Düşüne düşüne uyuya kalmıştım. Sabah kalktığımda karnımı doyurup kapma gitmeye başladım. Yaklaşık iki saat sonra kampa varmıştım ama gece olmasını bekleyecektim.
Gündüz gözü salak gibi ortalarına atlamazdım. Planım hazırdı ama size söylemem uygulamalı anlatacağım.
Gözlemlemeye başladım. Gece olmuştu ve ben uyuşmuştum hep aynı pozisyonda durmaktan ama değerdi.
Bekelemeye başladım 4 saatte bir nöbetçi değişiyordu. Ama nöbet değişimi sırasında 10 dakikalık boşluk vardı. O on dakikada içeri sızacaktım.
Ve beklenen an gelmişti. Bingo değişime gelmişlerdi. Hemen yerimden kalktıktan sonra temkinli adımlarla kampa girdim.
Önce çoğu paraziti halletmem gerekiyordu yoksa yakalanırdım.
Bir yere gittiğimde iki gerizekalı uyuyordu. Hiç düşünmeden kalplerine kasaturamı saplamıştım.
Masaya baktığımda pek bişey yoktu bilgi ama olsun onları aldım çantaya koydum ve devam ettim.
Ve istediğim yeri bulmuştum yemek kazanın olduğu yere. İt bağlasan durmayacak yerdi resmen. Yemek yeni pişiyordu belli ki. yemeğe zehir koyduktan sonra karıştırdım ve çıktım oradan.
Beklemeye başladım. Gece yarısı olunca herkez patır patır yere düşmeye başladı.
Ben ise başkan denilen şerefsizin mağarasını arıyordum. Biraz daha aradıktan sonra bulmuştum. Hemen girdim yemek yememişti belli ki çünkü uyuyordu. Mal oğlu mal.
Önce onun elini ayağını bağladım nasıl bir uykudaysa uyanamadı. Sonra ise ağzını bağladım. Ağzını bağlarken uyanmıştı.
Korkulu gözlerle bana bakıyordu. Korksundu da zaten. Kazığa otutturacaktım onu.
Mağarasından bulduğum tüm bilgileri çantama koymuştum. Ama azdı. Ağzını açtım ve "bilgiler nerede? "diye sordum. Sesim erkek sesi gibiydi maskeden dolayı.
Cevap vermeyince" lan söylesene yoksa illa kendimi mi tanıtayım. " yine cevap vermedi. " peki sen bilirsin ben alaca, ya şimdi yerlerini söylersin ya da seni kazığa oturturum"dedim. Gözleri korkuyla açıldu ve "duvarın arkasındadır alaca. Allahesen bene bişey yapmayesen söylemişem sana yerlerini" diye ağlamaya başlamıştı.
Ben ise bu itin sesini daha fazla duymamak için ağzını kapatmıştım.
Çantamdaki kamerayı çıkarmıştım ve kurmuştum. Tam itin karşısına. Ben kamerayı kurarken it de beni izlemişti.
Kamerayı kurduktan sonra itin yanına gidip "tüm bildiklerini anlatacaksın anlatmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim " dedim.
O da hızlı hızlı başını salladı. Bende ağzını açtım ve kameranın arkasına geçtim. "başla " dedikten sonra it oğlu it her boku ayrıntısına kadar anlatmıştı. Yani artık bu ite gerek yoktu Ahaha.
Yanına yaklaşıp ağzını tekrar kapattım. Kamerayı da topladıktan sonra itin yanına gidip kaldırdım. Dışarı çıktık it ölen itleri gördükçe daha çok korkmuştu çok da umrumdaydı.
Onu oturtup aradığım şeyi bulamaya gittim. Bulduktan sonra geri döndüm. İt de ne yapacağıma bakıyordu ve anlamıştı sanırım çünkü altına işemişti ahahaha.
Korksundu bence de çünkü dediğimi yapardım. Kazığa otutturacaktım onu.
Kazığı ayarlarken bir yandan da zekiye konuşuyordu. Gerçi hiç susumuyordu ki "gökkuş senin adını bence alaca değil de kazıkçı koyacaklarmış. Valla tam sana göre " dedi. Umursamadım bile zekiyeyi. İşime devam ettim. Kazığı dikince iti getirdim ve oturttum. Çığlık atıyordu ama ağzı bağlı olduğu için duyulmuyordu.
Bu güzel görüntüyü izlemek isterdim ama diğer işimi halletmem gerekiyordu.
Diğer it leşlerindenden ismimi yazmıştım kimin geldiği belli olsun değil mi. Ahahaha.
İşim bitince şiyar itine baktım hâla inliyordu ölmemişti anasını satayım. Lan kazık yarıya kadar gitmiş hâla ölmemiş.
Onu bekleyemezdim o yüzden gidip direkt kalbine kasaturamı saplamıştım. Zamanım olsaydı beklerdim acı içinde ölmesini ama zamanım yoktu.
İşim bitince mağarama doğru yürümeye başlamıştım. Mağaraya gittiğimde bilgileri alaya atardım artık.
Bilgilerin elimde patlamasını istemezdim, zaten bekletmeyi de sevmezdim.
Mağaraya gidince direkt albaya attım vidyoyu ve diğer bütün bilgileri.
Bu günlük işim bitmişti. Yerime uzandım ve az da olsa uyumaya çalıştım yarın daha çok işim vardı....
Birdahaki bölümde görüşmek üzere.... |
0% |