@kadininbiri
|
Kitap nasıl gidiyor arkadaşlar böyle iyi mi?
Gün doğmadan uyanmıştım. Bu gün gidemezdim kamp hem büyüktü hem de şimdi şiyar itini öldürdüğüm duyulmuştur.
Ama keşif gezisi yapmama engel değildi. Hemen yola çıktım dünkü kampa yarım saat uzaklıktaydı o yüzden iki buçuk saate varmıştım.
Etrafına bakmaya başladım. Nasıl nöbet tutuyorlar, ne zaman yemek yemeye gidiyorlar falan düşünün artık kim ne zaman çişe gidiyor ona varana kadar ezberlemiştim.
Böyle bekleye bekleye beş saat geçmişti.
Altıncı saatin sonunda kampta hareketlenme olmuştu. Kaşlarım çatıldı ne olmuştu da herkez koşturuyordu oradan oraya?
Biraz daha ilerledikten sonra askerlerin bir mağaraya zorla görürüldüğünü görmüştüm. Dejavu yaşıyordum resmen aklıma kurşun timi gelmişti. Çok özlemiştim onları. Zekiye "onları da özlemişsindir de yüzbaşı ağır basıyor sanki " demişti. Gözlerimi devirdim ve cevap vermedim.
Albaya haber vermem gerekiyordu. Mesaj yazmaya başladım ** Komutanım yılanın kampında 6 asker esir halde olduğunu teyit ettim. Ne yapayım?
**
Çok geçemeden mesaj gelmişti.
** Gerekeni yap alaca o tim buraya yeni gelen tim gelirken yolda yolculara zarar gelmesin diye esir alınmışlar. Kurtar ve sana attığımız koordinatlara götür onları ** Yazmıştı.
Cevap vermedim her zaman olduğu gibi.
Direkt saldırmazdım, kamp çok büyüktü o yüzden içlerine sızmaya karar vermiştim.
Biraz bekledikten sonra bir salak su doldurmak için dereye gitmeye başlamıştı. Bende hemen arkasından gittim. Fark etmeden boynunu kırmıştım. Çok eğlenceliydi be hele çıkan kemik kırılma sesi resmen terapi gibiydi.
İtin pis kıyafetlerini üzerime giyinince tamamen erkeğe dönmüştüm. Kampa geldiğimde mallar durdurmamıştı bile. Hemen suyu bir yere bırakıp askerlerin tutulduğu tarafa doğru gitmeye başladım.
İki it kapının önünde bekliyordu ve bana silah doğrulttular ben ise oraya bakmak için gelmiştim zaten. Dışarıyı halletmeden içeri giremezdim maalesef.
Gece çıkarırdım arık askerleri. Önce şiyar itinin kampına yaptığım gibi hepsini zehirleyeyim de elim kana bulanmasın ahahaha.
Su testisini koyduğum yere gittim ve elime aldım. Şimdi yemek yapılan yeri bulmam gerkiyordu. Biraz daha dolandıktan sonra başkan itinin odası dahil yemek yapılan yeri de bulmuştum.
Hemen zehri çıkarıp içine döktüm ve karıştırdım. Bunlara böyle ölüm müstehaktı. Gebersinler leşler. Şimdi sadece beklemek kalmıştı. Güneş batmıştı artık. Yemekler yenmeye başlamıştı. Herkez yemek yedikten sonra uyumaya gitmişlerdi nöbetçiler sadece kalmıştı. Onlar da çok geçmeden zehiri etkisiyle geberirdiler zaten.
Biraz daha bekledikten sonra yılanın odasına gelmiştim. İtin ne özelliği varsa herkezden farklı yemek yiyordu. Yesindi zaten zıkkım edecektim ona o yemeği.
Yılanın maparsına girdiğimde yeni zıkkımlanıyordu. Beni görünce sarı dişleriyle "sen kimsen? " diye sormuştu ben ise "ecelin yani alaca " demiştim.
İsmimi duyduğu an rengi kireç gibi olmuştu ve kalakalmıştı. Hemen ilerleyip yüzüne tekmemi geçirmiştim. "ne oldu lan it kaldın öyle? Sıranın sana geleceğini bilmiyormuydun yoksa? " deyip dövmeye başlamıştım. En sonunda bayılmıştı kanlar içinde.
O uyanana kadar tüm belgeleri flaşları leptopları falan toplamıştım. Kamerayı kurmuştum. Kameranın tam karşısına da bağlamıştım yılanı.
Yılanın başını küçükken ezin derler ama bizimki biraz büyümüş o yüzden direkt koparmak gerek bence. Bende koparacaktım ne de olsa atalarımı dinleyen uslu bir kızım.
Yılan yavaş yavaş uyanırken bende karşısında oturuyordum. Çok sıkılmıştım artık dayanamayıp suyu başında aşağı dökmüştüm. Şükür uyandı it oğlu it. Gözlerini açar açmaz beni gördüğü için korkudan titremişti. Haklı canım beni kim görse korkardı değil mi?
Kamerayı gösterip "beni yorma yılan ya anlat ya anlat. Sonrasına bakarız " demiştim.
O ise beni yormamıştı aferin ölümümü daha acılı yapmaya çalışacaktım. Çünkü ne kadar anlatsa da benim şehit olan askerlerimin kanı vardı ellerinde o yüzden merhamet edemezdim. Gebersin leş kargası.
Anlatıp bitirdikten sonra kamerayı kapattım ve çantama koydum.
Yılanı bok tutuyormuş gibi kampın meydanına çıkardım ve oradaki direğe bağladım kaçmasın diye. Ben ise tekrar odasına gelip gördüğüm büyük kılıcı elime almıştım.
Yılanın yanına geldiğimde bana anlamsız gözlerle bakıyordu. Ama çok geçmeden anlardı.
Anlamıştı hatta. Zor da olsa yere yatırmıştım yılanı. Ayını kurbanlık koyundu Ahaha.
Kılıcı tam indircekken aklımdan geçenleri söylemiştim "ee yılancık ne demişler yılanın başını küçükken ezeceksin. Ama sen büyümüşsün o yüzden başını koparmak gerekiyor. Ayrıca gittiğin yerde alacanın selamı var dersen çok mutlu olurum " demiştim ve kılıcı boynuna vurmuştum.
Kan biraz üzerime de sıçramıştı. Bir tekeme attım başsız bedene" lan en sevdiğim görev kıyafetimdi bunlar benim "demiştim. Sonra üzerime bakınca o itlerin paçavraları oluğunu gördüm ve hemen çıkardım. O değilde benim görevde çenem açılıyordu.
Yılanın başını kazığa sağlayıp kampın meydanına asmıştım. Sabah olmak üzereydi artık. Askerleri kurtarmak gerekiyordu.
Sakin adımlarla askerlerin tutulduğu mağaraya gelmiştim buradaki mallar da gebermişti zaten.
İçeri girdim. Kendi aralarında konuşuyorlardı. Allahtan aralarında ağır yaralı yoktu. Beni fark ettikleri an susmuşlardı. Beni ilk gören sen kimsin demişti ama umursamadım. Bana yakın olandan başlayıp hepsinin zincirlerini açtım. Onlar da beni izliyordu. İşim bittiğinde hepsinin bir açıklama yapmamı beklediğini fark ettim.
"ben alaca sizi kurtarmaya geldim şimdi çıkalım buradan. "
Komutanları olduğunu düşündüğüm adam ise "Yüzbaşı Yankı Türkoğlu memnun oldum alaca " demişti. Sadece başımla onaylamakla yetinmiştim.
"Hadi çıkalım artık çok geciktik albaya haber vereceğim siz de toparlanın gelin" dedim ve çıktım mağaradan. ** Albayım timi kurtardım koordinatları atın timi helikoptere binecekleri yere götüreyim. ** ** Tamam alaca ** Ve koordinatlar vardı.
Arkamı döndüğümde yüzbaşı ve timi mağaradan çıkıyordu. Çaylak olduğu belli olan aske ise "komutanım burası çok sessiz değil mi? " diye sormuştu. Yüzbaşı ise onaylamıştı onu.
Sessiz kalmıştım. Zaten meydana geldiğimizde açıklama yapmama gerek yoktu.
Zaten çok geçmeden meydana gelmiştik. Timin hepsinin ağzından oha nidası çıkmıştı.
Yüzbaşı ıse bana yaklaşıp" sen mi yaptın alaca? "demişti. Kaşlarımı kaldırdım" neden beğenemedin mi yüzbaşı. Neyse cevap vermeyin bana. bir saate helikopterin geleceği yere gitmemiz gerekiyor " demiştim
O ise başını sallamakla yetinmişti.
Bir saat sonra koordinatlara gelmiştik. Helikopter de beş dakikaya gelirdi zaten. Sessiz sessiz beklerken gözler benim üzerindeydi ama umursamadım.
Helikopter gelince onları bindirip bende mağarama doğru yol almıştım.
Mağarama gelince albaya tüm bilgileri atmıştım ama flaşlar ve leptoplar bende kalacaktı. Gittiğimde götürecektim artık.
DOKUZ GÜN SONRA
9 gün boyunca sıkıcı geçmişti zehirlemişim herkesi artık patlatmak istiyordum. Allahtan ki artık bitmişti sıkıcı günler.
Mağaramda çantamın içine ful bomba doldurmuştum. Bu gün gözüm gönlüm şenlenecekti artık.
Çok geçmeden yola çıkmıştım kamp buradan neredeyse bir gün uzaklıktaydı o yüzden ne kadar erken çıkarsam o kadar iyidi.
Bir gün sonra şükür varmıştım artık. Geceydi zaten içeri girmem sıkıntı olmazdı. Yavaş adımlarla gizli bir şekilde içeri sızdım.
Hem bomba yerleştirdim hem de bilgilerin olduğu yeri aradım. Burası biraz değişikti köy gibiydi o yüzden her geçtiğim yere bomba koymayı ihmal etmiyordum. En sonunda bulmuştum. İçeri girdiğimde kimse yoktu o yüzden etrafı aradım. Önemli önemsiz ne varsa çantaya koymuştum.
İşim bitince buraya da bomba koyup çıktım oradan.
Kampın dört bir yanına bomba yerleştirdikten sonra orayı terk ettim. Biraz ilerledikten sonra sıra şölendeydi. Benim de gözlerim biraz zevkli birşeyler görsün değim mi?
Bombanın kumandasına basar basmaz büyük bir gürültüye patlamıştı. Biraz şaheserimi izledim. Uçuşan kol mu dersiniz bacak mı. Tüm itlerin uzvulları havada uçuşuyordu.
Resmen zevkten dört köşe olmuştum. Dudaklarımda büyük bir gülümseme vardı çok mutluydum lan Ahaha.
İyice psikopata bağlamıştım ama olsun ben böyle mutluyum kime ne?
İzlemeye son verip hızlı adımlarla mağaraya doğru yola çıktım. Şimdi etraftaki mallar topalnırdı buraya. Aslında bekleyip hepsini gebertirdim amma ya o da mühimmat eksikliğim vardı. Bomba çok getirdiğim için kuşun az getirmiştim.
Ertesi gün akşama doğru mağarama gelmiştim. Çok yorgundum hem açtım hem de uykusuzdum. Hiç dinlenmeden mağaraya gelmiştim. Güzel ve rahat bir uyku çekmek istiyordum. Artık ne kadar rahat olursa taşın üzerinde. Olsun ama vatanım için değerdi. Taşta uyumak ne ki canımı veririm. 15 gündür olduğu gibi uykuya dalarken yine Gökalp gelmişti aklıma acaba ne yapıyordur?
Sonra sanane Gökçen sanane adam ne yapr eder. Kendine gel demiştim yine. Ya sevgilisi varsa ya da sevdiği. Kendimi kaptırmamam gerekiyordu. Böyle düşüne düşüne uyumuştum.
Sabah uyandığımda öğleyi geçtiğini gördüm. Hemen kalkıp bişeyler yedikten sonra çanta hazırladım kendime bu gün gitmeyecektim ama olsun hazırda beklesin.
Bu gün ele geçirdiğim bilgisayarın şifrelerini çözmeye çalışacaktım. Elle tutulur bir bilgi vardır inşallah.
Akşama kadar bilgisayarlarla uğraşmıştım allahtan ki şifreleri kırmıştım. Bu bilgileri de albaya iletip uyumak için uzanmıştım. Gözlerim acıyordu artık. Çok geçmeden uyumuştum.
ON DÖRT GÜN SONRA
Son bir kamp kalmıştı ondan sonra yuvaya dönecektim. Timi çok özlemiştim, Yiğit Aliyide çok özlemiştim. İnşallah döndüğümde bir araya gelebiliriz.
Yiğit aklıma gelince gözlerim dolmuştu. Çünkü neredeyse dört yıla yakın görüşemiyorduk. Ben görevdeyim diye. Telefondan ne kadar olursa o kadar özlem giderebiliuorduk ama yetmiyordu.
Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtuldum. Duygusallığın sırası değildi. Yola çıkmam gerekiyordu ama önce koluma pansuman yapmam gerekiyordu. Üç gün önce kolumdan vurulmuştum. Allahtan ki sıyırmıştı.
İşlerimi halledip çantamı hazırlamıştım. O sıra albaydan mesaj gelmişti. ** Alaca gideceğin kampta bir istihbaratçımız yakalanmış onu da kurtarman gerekiyor. Kendisi kadın Teğmen Aleyna Delibaş. Kurtarmadan gelme. **
Yazmıştı.
Hemen yola çıkmam gerekiyordu. Yoksa Teğmenin başına bişey gelebilirdi. Bir buçuk günlük yolum vardı ama en aza indirmek için çabalayacaktım.
Yarı koşar adım yarı koşarak zor bela bir günde gelmiştim kampa. Etrafı incelediğimde bir yer hariç sakindi. Bana uzak kaldığı için sniperin dürbünüyle bakmaya başladım.
Teğmene işkence ediyorlardı. İtin biri tam elini kaldırmıştı ki dayanamayıp plansız praogramsız dalmıştım. Elini kaldıran iti anlının çatındam indirmiştim.
Onlar ne olduğunu anlamadan birkaç kişiyi daha cehenneme yollamıştım. Teğmene yaklaşanı vuruyordum. Sonunda Teğmen iplerini açar açmaz bana yardım etmeye başlayınca tabiri caizse ortalığın anasını sikmeye başlamıştık.
Beni bulamadıkları için rast gele ateş diyordular. O yüzden aptallar çabuk geberiyordu. Üç beş it kalınca onları da gebermiştim.
Aşağı inince Teğmene baktım nasıl diye. iyi görünüyordu yaralarını saymazsak. "nasılsın Teğmen? " "eh nasıl olunursa o kadar. " yüzüme baktı ve "siz kimsiniz yani ismimiz ya da lakabınız ne? " diye sormuştu.
"ben alaca. Boş ver kim olduğumu da yaralarına bakalım sonra da def olup gidelim şu bok gibi yerden " dedim.
Sanki beni duymamış gibi " ne yani beni dağların meşur alacası mı kurtardı. Rüyamda görsem inanmazdım. Komutanım sizi biz efsane biliyorduk meğersem gerçeksiniz " " bittimmi? Bittiyse artık pansuman yapıp defolup gidelim sesleri duymuşlardır az vaktimiz var hemen gitmeliyiz " dedim.
Kafasıyla onayladı ve" Tamam tamam " demişti. İşim bittiğinde yola koyulmuştuk. Tabiki önemli belgeleri almıştım. Dinlene dinlene benim bir günde geldiğim yolu iki günde gelmiştik.
Mağarama geldiğimizde ise hemen uyumuş dinlemiştik çünkü bu yorgunlukla bir bok yapamazdık.
Uyandığımda geceydi. Gitme vakti gelmişti. Kalktım ve tüm belgeleri falan çantaya koydum. Tamı tamına 15 kamp patlamıştım. O yüzden tonla bilgi belge vardı.
Teğmeni uyandırdım ve helikopterin geleceği yere doğru yürümeye başladık.
Teğmene başkınca biraz daha iyidi ama değildi de belli ki yaraları kötüleşmişti. Gittiğimizde direkt hastaneye gönderirdi albay artık.
Helikoptere ineceğimiz yere gelince kısa bir süre bekledikten sonra gelmişti. Önce Teğmeni bindirip sonra da ben binmiştim.
Çok yorulduğumu hissediyordum. Gidene kadar gözlerimi kapatmıştım. İndiğimiz anlayınca kalkıp indim. Teğmen de peşimden inmişti.
Telmil verdim "Alaca görevini başarı ile tamamlanmıştır komutanım " dedim.
Teğmeni ise ambulansa alıyordular o yüzden bişey yapamamıştı. Albay ise "aferin asker çok iyi iş başardın. Hemen git derim ama belgeleri, flaşları, bilgisayarları ve çektiğin tüm itirafları teslim etmen gerekiyor. 2 gün izinlisin gözüm görmesin seni. Geldikten sonra raporları yazarsın " dedi.
Emredersiniz komutanım dedim. Albay gitmeye başlayınca hemen peşinden gidip belgeleri teslim etmiştim.
Albaydan telefonumu falan alınca eve doğru gitmeye başladım. Yiğite geldiğimi haber vermiştim.
Eve gelince havasız olduğunu anladım ama umursamadım çok yorgundum.
Güzel bir duş alıp uyumak istiyordum. Ama önce karnımı doyurmam gerekiyor.
Hemen mutfağa gidip makarna haşladım. Evde olmayınca ekmek de olmuyordu. Yoksa sandviç yerdim.
Yemek yedikten sonra uzun bir duşa girip çıktım.
Pijamalarımı zar zor giyinip kendimi yatağa attım. Zaten hemen uyumuştum.
Sabah kapımın alacaklı gibi çalmasınının yüzünden uyandım. Kim bu amına koyayım sabah sabah kapıma alacaklı gibi dayanan. Çalar çalar giderdi umrumda değildi.
Biraz daha çalınca dayanamayıp küfrede ede kapıya gitmiştim açarkan ise "ne var amına koyayım sabah sabah evi başıma yık" demiştim ki cümlem yarıda kaldı. Çünkü karşımda gördüğüm kişiyi yanlış da görmüş olabilirim çünkü.
Şok olmuştum.....
Acaba gelen kim? Birdahaki bölümde görüşmek üzere.. Yıldıza basmayı unutmayın.. |
0% |