@kadrisyazar_
|
ÖLÜ RUHLAR DÖNGÜSÜ
GİRİŞ
O gece tüm gökyüzü, anne ve kızı için ağlıyordu. Karanlığın üstünde, bulutların arasında görünen ay, sokağın başında zorlukla yanıp sönen sokak lambası, kapalı perdelerin arasından çıkan ufacık ışık hüzmesi… Hepsi annenin göz yaşlarına şahit olmuştu. Sokaklar uzun bir sessizliğe boğulmuştu. Sanki bu olayın yaşanacağını bildikleri için, anne ve kızınının kaderlerine bilerek mahkum etmiş gibiydiler. Kızını onlardan, kendi dünyasından kurtaramak için son nefesini vermeye razıydı. Dayanacak gücü yoktu annenin. Ama kızı yaşamalıydı, ne olursa olsun tüm hatalarına rağmen yeni doğmuş kızı yaşamalıydı. Hislerine ve sezgilerine güvenen bu kadın, bulunduğu yerden rastgele bir şehir ve bir aile seçmişti. Ve kendi aleminden çabucak kurtulması gerektiği için öz bedeninden , farklı bir bedene dönüşmesine çok az bir zaman kala, ait olmadıkları bu dünyaya gelmeleri, onlar için iyi olacığını hissetmişti. Yeni doğan bu kız çocuğuna son kez bakmak için yüzündeki örtüyü kaldırarak, onu uzun uzun baktı. “İyi olacaksın.” Bu kelimeleri söylerken, gözünden bir damla yaş, küçük kızın yanağına düştü. Bu onu huysuzlandırmak yerine, annesine gülümseyerek karşılık verdi. Annesi, yaş düşen yanağına bir öpücük kondurarak, yeni doğan bu kız çocuğunu kurtaramak için yoluna devam etti. Fakat dayanacak gücü kalmamıştı, daha insan bedenine tam geçememişti ,bu yüzden annenin yaşamak için fazla zamanı yoktu. Onlar evi bulmaya çalışırken arkalarından aynı âlem içinde, farklı ırklardan oluşan düşmanları da bu yeni doğan küçük kız çocuğunu, ele geçirmek için onları takip ediyordu. Sokağın başında yere değen pelerinin çıkardığı sesi bile duyabiliyordu anne. Siyahlar içinde olan bu yabancılar, anne ve bebeğin bulunduğu sokağa vardıklarında, yanıp sönen sokak lambası da son kez yanmayı durduğunda artık her şey tamamen karanlığa hapsolmuştu. “Anne zayıflıyor, fakat yeni doğan kız çocuğundan yayılan enerji çok fazla.” dedi içlerinden biri. Bu onları daha çok istekli hale getirmişti. Anne, kızını mühürlediği eve getirdiğiene sevinmişti ki, sırtında hissettiği acıyla birlikte dizlerinin üstüne çökmüş, yüzündeki gülümseme aniden kaybolmuştu. Arkasını döndüğünde, karşısındaki düşmanın elinde tuttuğu yayı yere indirdiğini gördü. Acıyla dizlerinin üstüne çöken anne, kendi kötü kaderine razı olurken, kızının bu acı sona teslim etmeyeceğini, can verirken bile farkındaydı. Şehiri etkiisi altına alan yağmur daha fazla hızlanmıştı. Günahkarları, günahlarından arındırmak adına daha hızlıydı bu sefer. Ya da anne ve kızın kaderleri sonsuza denk ayrılacağı için akıttıkları göz yaşıydı. Anne, boynundan çıkardığı taşı, kızına dokundurmamak için büyük çaba sarf ediyordu. Eğer ufakta olsa dokunursa kızı zaten ölmüş olacaktı. Son kalan gücüyle parmağını havada daire çiziyormuş gibi salladı. Parmağının etrafında dumanlar oluştu. Duman bir yılana benziyordu. Ardından bir kağıt ve üzerinde taşa dokunmayın yazısız belirmişti. “Seni seviyorum Amaris.” Anne cümlesini, yemyeşil gözlere sahip olan kızına söylediğinde, kız çocuğu acı bir çığlık atmıştı, tüm dünyanın duyabileceği şekilde. Ama herkes sağırdı o gece. Bir evin karşısından yere yığılan bir anne, ağlayan bir kız çocuğu, arkada ölmelerine bekleyen düşmanlar ve göğü ağlatmaya yetecek kadar acı dolu bir kader… Bir evin ışığı yandığı an, anne yavaş yavaş bir toz bulutuna dönüşmeye çoktan başlamıştı. Ama hala kolunun üstünde yer alan o kız çocuğu olduğu yerde ağlamaya devam ediyordu. Anneden geriye tek kalan, sırtına saplanan bir ok, bir taş ve sokakta kalan bir kız çocuğu. Düşmanlar yanan ışığı fark ettikleri an siyah bir kuzguna dönüşerek gök yüzüne doğru uçmaya başladı. Çünkü iki dünya arasında geçit kapanıyor, karanlık bir gelecek geliyordu. Kapıdan dışarı hızlıca koşan evli genç çift, gördükleri karşısında şoka girmişlerdi. Kadın, kocasını beklemeden hızlıca ağlayan bebeğin yanına koşu verdi. Kadın bebeği kucağı aldığında, adam çoktan elinde bir şemsiyeyle yanlarına varmıştı. “Bu da nerden çıktı?” adam bu soruyu, daha olayı anlamayan kadına yöneltmişti. “Birilerine haber vermemiz lazım, buraya terk etmiş olabilirler.” Tekrar konuşan adam, karısının bebeğe gülümseyerek baktığını fark etti. “Hayır. Kimseye haber etmeyeceğiz. O bize tanrının hediyesi, uzun süredir istediğimiz tek şey.” Ve böylece iki dünyanın kaderi yazılmaya çoktan başladı.
|
0% |