@kadriye_elvan
|
Annemle sessizce kahvaltımızı ettikten sonra, Sedat’ın beni aradığını gördüm başta sabah ki olaydan dolayı açmayı çok da istemesem de annemin çalan telefonuma gözlerinin adeta “aç artık şunu” der gibi dikmesi beni açmaya itti. Kesin bana bozulmuştu, babamın yokluğundan beri onu ilk defa bu masada yalnız bırakmıştım, gücenmek de sonuna kadar haklı benim canım anam kıyamam ki ben ona. Babamın yokluğu ikimizi de derinden sarstı sonuçta onu da suçlayamam bu konuda. Israrla çalan telefonum ve annemin omzumdan hafifçe beni sarması sonucu kendime gelebilmiştim. Telefonumu elime alıp aramaya yanıt verdiğim de Sedat’ın karşıdan neşeli gelen sesi benim de biraz moralimi düzeltmişti.-“Selamın aleyküm kardeşim nasılsın???”-“İyiyim Elhamdülillah sizi sormalı Hatice kardeşimgil nasıl onlar da iyiler mi bari?”-“İyiyiz iyiyiz hepimiz çok şükür şey diyorduk...”-“Buyur!?”-“Müsaitseniz şimdi size gelsek? Hem bir geçmiş olsuna hem de çocuklar falan seni özlemiş.”-“Gelin oğlum tabii, buyurun gelin kapım size her zaman sonuna kadar açık.”-“Tamam kardeşim Allah razı olsun, annem ile Hatice hazırlansın bende çocuklara haber veririm geliriz Allah izin verirse bir yarım saate.”-“Tamamdır bekliyorum.”Tekrar selamlaşıp telefonu kapattıktan sonra anneme döndüm. Yine yoğun bir şefkat ateşi ile yanıp tutuşuyordu o güzel gözleri. Naif bir ses tonuyla konuşmaya başladı.-“Sedatgiller mi gelecekler yavrum.”-“Evet annecim, Hatice, Fatma Ana ve çocuklarla beraber.”Küçüklükten gelme bir şeydi bu bizde, onların annesi bizim de annemiz gibi olduğu için hep ana derdik onlara da.-“Gelsinler bakalım, bende en iyisi kalkıp şu masayı bir toplayayım, sonra evi de bir kez daha süpüreyim ne olur ne olmaz evimiz temiz olsun.”Annem zaten pırıl pırıl olan evi her misafir geleceğin de en baştan bir daha toplardı. Küçükken sorduğum da annesinden böyle gördüğünü söylerdi hep, ama anneannem ben küçükken hayata gözlerini yumduğu için onu hatırlamıyordum maalesef. Ben yine derin düşüncelere dalmışken, annemin çalıştırmış olduğu elektrikli süpürgenin sesi ile kendime geldim onu bu hâlde görmek yüreğime biraz (!) acı veriyordu açıkçası. Kazadan önce bu tarz elimden gelen her işi ben yapardım, hatta yemek yapmayı bile öğrenmiştim. Ayrıca övünmek gibi olmasın çok güzel yemek yaparım ben. Annem de işlerini bitirince yanıma oturdu öyle biraz boş boş duvarı seyrettikten (babam dan sonra bu bir alışkanlık hâline gelmişti bizde) sonra zil çaldı. Ben hemen ayaklandım ama annem omzumdan tutup beni kalktığım yere geri oturttu. Ben mahcup gözlerle onu süzerken o dolan gözlerini benden kaçırdıktan sonra hemen gidip kapıyı açtı.Kulağıma gelen seslerden beklediğimiz misafirlerin geldiğini hemen anlamıştım ama biraz erken gelmişlerdi sanki. Çocuklar içeri ye geldi ama Hatice ve diğerleri anlaşılan her zaman ki olduğu gibi diğer odaya geçmişlerdi. Çocuklarla oturduğum yerden, (malum ayakta duramıyorum pek bir) selamlaşıp, tokalaştıktan sonra herkes bir yere oturdu öyle havadan sudan konuşurken kapı hafifçe tıklandı ve elinde tepsi ile Hatice içeriye girdi. Anlaşılan bize kahve getirmişti.Kahveleri tek tek bize dağıttıktan sonra geldiği gibi sessizce odadan çıktı gitti. Küçükken de böyleydi bu kız, zaten hep sessiz sakin takılırdı. Çalan telefonum sohbetimizi böldükten sonra istemeye istemeye açmak zorunda kaldım. Arayan Anastasia’ydı ama durduk yere pat diye beni aramazdı. Arkadaşlarımdan müsaade isteyip çalan telefonu yanıtladım.-“A-alo!”-“Selamın aleyküm. Sen iyi misin sesin baya kötü geliyor da.”Biraz durakladı ama sanki için için ağlıyor gibi de bir hâli vardı.-“E-evet, ben... Ben başaramadım Mahmut başaramadım...”Bunu dedikten sonra resmen hüngür hüngür ağlamaya başladı ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ki, hatta neye ağladığını bile bilmiyordum ben.-“Tamam, tamam biraz sakin ol ve bana neler olduğunu tane tane anlat tamam mı?”Arkadaşlarım konuşmamda bir gariplik olduğunu sezinleyip kaş göz işareti ile ne olduğunu sorduklarında bende aynı şekilde bilmiyorum dedim.-“T-tamam. Araba kazası yapan bir çift geldi az önce hastaneye ikisi de ağır yaralıydı. Kadın da hamileymiş. Bebeğini kurtarmayı başardık şu an küvezde. Babası da yoğun bakımdaydı fakat karısından bir saat sonra da o hayata gözlerini yumdu.”Duyduklarımla kanım dondu. Babasızlığı bilen biri olaraktan çok zor olduğunu söyleyebilirim ama her ikisi de ve bebek yaşta...Kelimeler boğazıma düğümlendi, gözlerimden aşağı ılık yaşlar yavaş yavaş boşalırken ne olduğunu bilmese bile Sedat beni sessiz sessiz teselli ediyordu.-“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiya/35)Bu ayeti söylerken (Arapça olarak), fısıldayarak söylediğimin farkında bile değildim.-“A-anlamadım.”-“Her nefis ölümü tadacaktır, yani dünyaya her gelen elbet ölecektir. Ne zaman veya nasıl olacağını elbette bilmeyiz ama bu da dünyanın bir kanunu. Vardır elbet bunda da bir hayır, bize düşen isyana girmeden içimizi dökmek bu konu da sabırlı davranmaktır.”-“Anladım, en başta bunu dememiştin sanki?”-“Ayet, Arapça olarak okudum.”-“İçim ferahladı biraz teşekkür ederim. Şimdi beni çağırıyorlar gitmem gerek. Görüşürüz.”-“Allah’a emanet, sakın daha fazla ağlama. Akan göz yaşlarına dayanamam...”Son cümleyi içimden söylemiştim, sonra da telefonu kapatıp yerime oturdum.-“Eee ne olmuş kardeşlik? Kim aradı?”-“Anastasia aramış, yeni bebekleri olan iki hastayı kaybetmiş de. Ağlamaktan içi dışına çıkmış ama beni neden aradı bende bilmiyorum.”Konuşmam bitince odadan hep bir ağızdan Inna lillâhi ve Innâ ileyhi raciun (bakara/156)-“Numaran onda var mı? Kaç basıyorsun sen?”Sedat’ın ne dediğini anlamak için biraz düşünmem gerekti. Haliyle benim jeton köşeli olunca biraz. Anlayınca yanımda ki yastığı kafasına fırlattım. Hepsi benden önce anladığı için kahkaha bile atmaya başlamıştı.-“Numaram yok, Instagram üzerinden aramış.”-“Anladım 250 basıyor şu an anlıyorum, anlıyorum.”-“Ya sabır ya sabır.” 🏍️ Hastaneye varmamdan yaklaşık yarım saat sonra acil iki hasta olduğunun haberini aldım. Halil amca ile ameliyata hazırlandık ama en başta bu ameliyatın çok zor olacağı belliydi. Ufak bir aile, kadın hamile durumu ağır, eşi de aynı şekilde yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Gözümde eski günler canlandı. Kendi ailem için, başta da daha doğmamış o küçük bebek için elimden geleni yapacağıma dair kendime söz verdim ve gözlerimde ki yaşları silip o ameliyata girdim. En az bir buçuk saat süren bir operasyon sonrası bebeği kurtarmayı başardık fakat annesi hayata gözlerini yummuştu. Çok da genç ve güzel bir bayandı.Annenin artık hayata dönmeyeceğini anladıktan sonra ağlayarak orayı terk etmem bir oldu. Halil amaca bu tarz şeylerimi bildiği için beni idare eder diye umut ediyordum. Uzun bir süre ağlayıp içimi boşalttıktan sonra aldığım bir diğer kötü haberle tekrardan hıçkırıklara boğulmam bir oldu. Adam da son an da kalbinin durması ile hayata veda etmişti. Ağlamaktan perişan olduğum için birini arayıp içimi dökmeye mecbur hissediyordum kendimi. Ne alaka bilmiyorum ama ani bir kararla Mahmut’u aramaya karar verdim. Çok bekletmeden o da aramamı yanıtlamıştı.-“A-alo.”Diyebildim ancak güçlükle onda da kekelemekten adam akıllı konuşamıyordum zaten.-“Selamın aleyküm. Sen iyi misin sesin baya kötü geliyor da.”Diye yanıtladı beni. Onun da sesi biraz endişeli geliyordu. Aslında o da haklı kim olursa olsun ağlayıp beni arasa bende endişelenirdim.-“E-evet, ben... Ben başaramadım Mahmut başaramadım...”Dediğim de tekrardan hıçkırıklara boğulmam bir oldu. Kendime engel olamıyordum.-“Tamam, tamam biraz sakin ol ve bana neler olduğunu tane tane anlat tamam mı?”Böyle yatıştırıcı bir ses tonu ile konuşması bana kendimi daha iyi hissetmeme sebep olurken zor bastırdığım hıçkırıklarım ile konuşmaya devam ettim.-“T-tamam. Araba kazası yapan bir çift geldi az önce hastaneye ikisi de ağır yaralıydı. Kadın da hamileymiş. Bebeğini kurtarmayı başardık şu an küvezde. Babası da yoğun bakımdaydı fakat karısından bir saat sonra da o hayata gözlerini yumdu.”Olayları neredeyse tek nefeste anlatınca kendimi biraz daha rahatlamış hissettim ama hâlâ içimi çekmekten kendimi alıkoyamıyordum.O da biraz durakladı. Sanki için için ağlıyor gibi bir hâli vardı.-“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Enbiya/35)Fısıldayarak söylediği şeyleri güçlükle duyup idrak edebilmiştim. Söylediği şeylerle içimi tadına doyum olmaz bir huzurun kaplaması bir oldu. Fakat yine de aklıma takılan bazı şeyleri sormam lazımdı.-“A-anlamadım.”Derin bir nefes alıp her zaman ki gibi sabırla anlatmaya koyuldu.-“Her nefis ölümü tadacaktır, yani dünyaya her gelen elbet ölecektir. Ne zaman veya nasıl olacağını elbette bilmeyiz ama bu da dünyanın bir kanunu. Vardır elbet bunda da bir hayır, bize düşen isyana girmeden içimizi dökmek bu konu da sabırlı davranmaktır.”-“Anladım, en başta bunu dememiştin sanki?”-“Ayet, Arapça olarak okudum.”Sonradan yapılan bir anons ile Halil Amca’nın yanına gitmem gerekti.-“İçim ferahladı biraz teşekkür ederim. Şimdi beni çağırıyorlar gitmem gerek. Görüşürüz.”-“Allah’a emanet, sakın daha fazla ağlama. Telefonu kapattıktan sonra oda ya doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladım. |
0% |