Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Fincan

@kafautuluyoruz

Her gün başka bir günün devamı gibiydi. Artık, öyle ki yeni bir gün diye uyanmıyordu kimse. Gecelerimiz gündüzlerimiz birbirine karışmıştı. Belki de yaz olduğu için hiçbirimizin uykusu gelmemişti. Yine bir akşam ben ve arkadaşlarım evde toplanmış oturuyorduk. Muhabbet bulamayınca Türkan kendi köylerinde yaşanan cinli hikâyelerden bahsederek sohbeti koyulaştırmaya başladı. Herkes kendi yaşadığı yahutta bir yerlerden duyup belki de uydurdukları hikâyeleri anlatırken Yasemin daha da ileri giderek "Ruh çağıralım!" dedi. "Belki gelir!"

Yasemin zaten psikopatın tekiydi. Birkaç kişi benle beraber istemediyse de içtiği fincanı ters çevirip ruha sesleneceği sırada ağzını kapattım.

"Ne yapıyorsun saçmalama!" dedi Türkan, "Ruh çağıracağım derken bütün cin alemini peşimize takacaksın!" diyerek Yasemin'i azarladı.

Ancak kafasına her eseni yapan ruh hastası kızımız topluluk hâlinde bir şey olmayacağını söyleyerek hepimizi kandırdı.

"Hadi ama böyle sapan şeylere inanıyor musunuz gerçekten? Sadece deneyeceğim, bakalım gelecek mi?"

Aslında nasıl yaptığı hakkında bir fikri yoktu. Filmlerden izlediği kadarıyla "Ey ruh, geldiysen masaya vur!" dedi.

Ruh bile bu manyakla uğraşamayacak kadar akıllıyken bizim ruh hastası, ruhtan ümidini çabucak kesip daha fenâsını, yani cinleri çağırmaya başladı. Bilmem hangi ayeti tersten okursak geliyorlarmış. Millet o ayetleri doğru dürüst bile okuyamazken tersten okumayı başaran kızımız fincanda bir hareket beklediyse de hayal kırıklığına uğradı.

"Bakın, gördünüz mü ben size demiştim hiçbir şey olmadı. Boşuna korktunuz korkak tavuklar!" diyerek o şen kahkahalarından birini attı.

Gerçekten de hiçbir şey olmamıştı. Ne fincan yerinden oynadı ne de bizi rahatsız eden birileri oldu. Kızlar kimsenin gelmediğini görünce böyle şeylerin hurafe olduğunu düşünüp geceyi yarılamadan çıkıp gittiler. Fincanla ruh çağırma fikrini ortaya arkadaşım da çakallık yaparak evine gitmek için ayaklandı. "Ben eve gitsem iyi olacak!" dedi. Kolundan tutup hiçbir yere bırakmadım: "Nereye gidiyorsun? Sen de gidersen ben evde tek başıma ne yapacağım? Ya siz yokken gelirlerse!" .

Yine de bana mısın demedi. "Hadi ama gördün sen de bir şey olmadı." dedi. Eve gitmek için acele ediyordu. Daha fazla geç olmadan Cemile teyzeyi arayıp kızlarının bu gece bende kalacağını söyledim. İzin vermedi. Korkudan benim bile inanacağım yalanlar söyleyerek annesini ikna etmeyi başardım.

Yasemin gitmek istiyordu: "Hayır Çiğdem, annem şüphelenir!" dedi. Bu kızın, işine gelince annesini düşüneceğini biliyordum:

"Onu benim evimde cin çağırmadan önce düşünecektin, korkuyorum ne yapayım?"

"Saçmalama Çiğdem, böyle şeylere inanıyor musun gerçekten?"

"Salak göremiyoruz diye yok mu zannediyorsun? Tek olunca hepimizin içinden geçecekler. Kızdırdın onları. Bize musallat olacaklar..." dedim. Söylediğim sözlere gülerek karşılık verdi: "Sen iyice kafayı yemişsin Çiğdem. Olmayan bir şey musallat olamaz!" dedi.

"Madem öyle, her ihtimale karşı benimle, bu evde kalacaksın." dedim, gülümsemesi yüzünden bıçak gibi kesildi. "Annem merak eder." diye bir yalan söyledi. Annesine haber verdiğimi hatırlatınca gitmekte ısrar etti. Ruhu benim evde çağırırken iyiydi!

Yasemin gitmek için ne kadar direndiyse de bırakmadım. Kız sonunda pes etmiş benimle kalacağını söylemişti. Saat zaten yeterince geçti. Sırf vazgeçmesin diye ona kendi yatağımı verip karşısındaki kanepeye uzandım. Bu kanepe çok rahatsızdı. Döne döne bir hâl oldum.

Bir aralık uykuya dalmıştım. Uyandığımda neredeyse sabah olacaktı. Tan yeri ağarırken odada loş bir aydınlık yayılıyordu. Yasemin'in uykusunda güldüğünü duyuyordum. Sanki çok koruyabilirmiş gibi örtüyü üstüme çekip "Yasemin gülme, korkuyorum!" dedim. Uyanmamıştı.

Sesimi yükseltip Yasemin'e seslendim. Ruh hastası artık rüyasında ne görüyorsa korkudan bir yerime indirecekti. Kalbim deli gibi çarpıyordu, bir kez daha seslendim.

O sıra birinin üstümden yorganımı çekeceğini düşünüp bildiğim tüm duaları okudum.

Yasemin önünde bir sinek bile geçse hemen uykusundan uyanırdı. Bana cevap vermemesindeki manayı anlayamıyordum. Saate aldırmadan "Yasemin uyudun mu?" diye sordum, ama cevap vermedi.

"Arkanı dönmesen olmaz mı? Çok korkuyorum." dedim. Uyumadığını biliyordum. Uykuyla uyanıklık arasında ne dediğini anlamadığım anlamsız bir şeyler mırıldandı.

Tüm cesaretimle yataktan kalkıp yanına kıvrıldım. Yatağım duvar tarafındaydı ve kendimi duvar tarafında emniyette hissederek emniyetle gözlerimi kapadım. Ancak içimdeki bir ses "Gözlerini aç!" diyordu. Açtım, hiçbir şey yoktu. Tekrar gözlerimi kapayıp saçma sapan düşünmeyi bir kenara bıraktım.

Ancak içimdeki o ses "Aç gözünü, orada!" diyordu. Açmadım tabii ki. İç sesim paranoyak gibi düşünüp beni de boşuna endişelendiriyordu. Bir aralık Yasemin bana önünü döndü. Nedendir bilinmez gözlerimi açmak istedim. Fincandaki ruhun musallat olacağını düşünüp yanımda kıvrılanın o olacağını zannediyordum.

Gözlerimi açınca Yasmin'in saçlarını önüne atmış bana baktığını görmemle kapı büyük bir gürültüyle gıcırdamaya başladı. Yataktan kalkıp hızla kapıya doğru kaçarken arkamda Yasemin'in sesi duydum: "Çiğdem sen hâlâ uyumadın mı?"

Loading...
0%