Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Hayali Arkadaş

@kafautuluyoruz

Bizim mahallede durgun bir çocuk vardı. İnsanlar bu çocuğun, tuhaf şeyler gördüğünü söylüyordu. Annesi ve babası yakın bir akrabalarının cenazesine köye giderken benim yanıma bıraktıklarında bunu ben de hissetmiştim.

Zavallı çocuk içine kapanmış, kimseyle konuşmuyor, yemek yemiyor sadece duruyordu. Onu, bugün yanıma getiren tek şey beni sevmesiydi. Televizyonu açıp biraz izlettim fakat hiç tepki vermedi. Çocuğu güldürmek için komik bir şeyler açtım gülmedi. Her zamanki gibi garip davranıyordu. Odanın bir köşesine gözlerini sabitlemiş bakıp dururken benim ona baktığımı fark etmiyor olmalıydı. Geldiğinden beri tek lokma yememiş olmasına rağmen hiç ağlayıp sızlanmamış boş duvara bakamaya devam etmişti. Muhabbet etmek için:

"Aç mısın?" dedim. Başını iki yana salladı. Biraz daha bekledim. Akşam olup hava kararıncaya kadar mutfakta bir şeyler hazırladım. İşim bitince odaya geçip tekrar sordum.

"Şimdi yemek yiyelim mi?"

"Hıhı!"

Bu yaştaki çocuklar genelde fazla konuşur sorularıyla insanı bunaltırdı fakat Deniz öyle değildi. "Neden hiç gülmüyorsun?" Bu yaşta bu ne ciddiyetti canım! Cevap vermedi. Sanki duymuyordu beni. Karşıya bakmaya devam ediyordu.

"Ne var orada canım?"

Çocuk elini karşıdaki duvara doğru uzattı. Kendi kendime konuşurmuş gibi hissediyordum.

"Orada kimse yok ki!" dedim. Deniz, sol omuzunu silkip "Hayır o burada!" dedi.

"Kim burada?"

"O çocuk!"

"Ne çocuğu? Kimse yok işte!" gösterdiği yere baktım. Gerçekten de kimse yoktu. Açlıktan başı dönüyordu herhalde. Biraz daha bu çocuğun acıkmasını beklersem kendim açlıktan ölecektim. Mutfağa güzel bir sofra kurup çocuğu da çağırdım. Yine pek isteksizdi. Kucaklayıp sandalyeye oturttum.

"Hadi bakalım afiyet olsun!" Yemeği önüne koyup kendi tabağımı doldurdum. Deniz, çok çekingendi. Ben kıtlıktan çıkmış gibi yerken şu saat olmuş hâlâ bir şeyler yememişti. Önündeki yemeğe hiç dokunmadığını görünce kaşığı bırakıp ona döndüm.

Çocuk, bu sefer de kapıya bakıyordu.

"Deniz, açıkmadın mı?" Cevabı gecikti ama şöyle dedi. "O da gelebilir mi?" Kapıya taraf dönüp baktım, kimse yoktu! Bu çocuk bugün beni delirtmeye yemin etti sanırım. Belki hayali arkadaşı gelirse biraz olsun iştahlanır, diyerek "Aa tabii ki de!" dedim.

Muhtemelen oyun oynuyordu. Benim de küçükken hayali bir arkadaşım vardı. Tabii sonra annemler onu fark etmişti. "Sen kiminle konuşuyorsun?" demişlerdi. Bana kızıp Huni'yle arama mesafe koymuşlardı. Oysaki onlar yokken yine onunla oynamaya devam ederdim. Şimdi ise Deniz...

Oyunu devam ettirmek için kalkıp çekmeceden bir kaşık, tabak ve bardak getirdim, sandalyeyi çekip güya hayali çocuğun oturması için yardım ettim. Gülümsedi.

Önüne koyduğum yemek bitince hayali arkadaşa döndüm ve gülerek "Sanırım senin arkadaşın ıspanak sevmiyor!" dedim.

Başını salladı. "Hayır o ıspanak yemiyormuş!" dedi.

"Neden?"

"Annesi ona ıspanak vermiyormuş!"

"Niye?" Yalnızlıktan küçük bir çocuğun hayal dünyasını bile merak etmiştim. Öylesine sorduğum soruya verdiği cevapla ürperdim.

Hayali arkadaşına dönüp konuşmasını bekledi. Sonra bana baktı ve "Babası sevmiyormuş, tencereyi duvara fırlatmış. Bir daha da ıspanak yememişler!" Güldüm ama çocuk çok ciddiydi. Anlattıkları virgülsüz, noktasız o kadar saçma ve komikti ki daha çok gülesim geldi. Seni bıcırık seni aklı sıra beni korkutacak!

"Tamam canım ne bu ıspanak nefreti." diyerek çocuğun önünden yemeği aldım. Yoğurt ve pilavı koydum. Kapı çalınca masadan ayrılıp gelen ziyaretçiye baktım. Komşum gelmişti. Ayak üstü muhabbete dalınca içeri davet ettim. Bizimle sofraya ortak oldu. "Bak ben de tam üç kişilik tabak çıkarmıştım demek ki senin nasibinmiş!" diyerek mutfağa girdik. Tabağa baktığımda gördüğümle şok olmuştum. Tabak boştu.

Deniz'in önündeki yemek ise çoktan bitmişti. Benden çekinmişti işte çok acıktığı için hayali arkadaşının yemeğini de yemişti. Hiç bozuntuya vermeden bir tabak daha çıkardım. Zerrin ile aramızdan su sızmadı. Yemek yedikten sonra biraz daha kalıp gitti.

Yemekler bitince sofrayı kaldırdım, bulaşıkları yıkadım. Yatağı sarıp Deniz'i de yanıma aldım.

Çocuk hâlâ gözlerini kapamamış yine duvara bakıyordu. "Ne oldu Deniz uyku mu tutmadı?" dedim. Bana taraf başını çevirdi. "O da gelebilir mi?"

"Kim?" hatırlayınca hemen yana kaydım. "Gelsin bakalım!" diyerek yorganı açtım. Çocuk bana doğru geldi. Güya arabadaşına yer hazırlıyordu.

Deniz, arkadaşını yanına oturduğundan emin olunca yatağa gerçekten birisi oturmuş gibi bir ağırlık çöküp sallandı. Korkuyla sıçradım yataktan. "Deniz?" yanımdaki lambayı açtım. "Bak bu bir şakaysa hiç komik değil."

Tavana baktım. Lambalar sallanmıyordu. Deprem de değildi. Gerçekten yanımızda birisi mi oturmuştu yoksa bu bir yanılgı mıydı bilmiyorum bildiğim tek şey şu an hiç iyi şeyler olmadığıydı.

"Ben onu görebiliyorum!"

"Tamam bu gecelik bu kadar yeter başka zaman yine oynarız olur mu?" diyerek lambayı kapattım.

Deniz o sırada kapıya bakıyordu. "Yeter kes şunu lütfen!"

Odanın kapalı kapısı bir çocuğun geçebileceği boyutta açılıp kapandığında gözlerime inanamadım.

"Gitti!" dedi. O an korkuyla yanımdaki çocuğa baktım.


Loading...
0%