Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Kitaplar Ve Aynalar

@kafautuluyoruz

Olcay, kütüphanenin sessizliğinde kaybolmuştu. Dünyadan soyutlanmış, raflardaki kitapların arasında kayıp bir ruh gibi dolaşıyordu. Henüz ne okuyacağına karar verememişti. Gözlerini kapatıp, içindeki belirsizlikle başa çıkmak için rastgele bir kitap seçmekte kararlıydı. Elini kitapların arasına daldırdığında yüreği hızla çarpmaya başladı. Yere düşen kitabın sesi, kütüphanedeki hüzünlü sessizliği bozmuş, onun dikkatini çekmişti.

Gözlerini açıp düşen kitaba baktığında, nereden düştüğünü anlamak için başını kaldırdığı an, iki adım ötesindeki yan raftan yere düştüğünü gördü. O an, bu olayın bir işaret olduğuna dair bir hisle doldu. “Demek ki sıra sen de!” diyerek, içine belirsizlik dolu bir cesaretle yerine oturdu.

Elindeki kitabı dikkatlice inceledi. İlk sayfaya göz attığında, tuhaf bir resimle karşılaşmıştı. Başta bir göz yanılması olduğunu düşündü ama bir iç sesi onu uyararak diğer sayfalara geçmemesi gerektiğini fısıldıyordu. Merak ve heyecan içinde bir sayfa daha çevirdiğinde, kelimelerin ardında gizli olan anlamları öğrenme arzusuyla yanıp tutuşuyordu.

Bir sayfa daha çevirdi ve bu kez sayfanın boş olduğunu gördü. Sadece, çocukça çizilmiş bir şeytan resmi ile karşılaştı; şeytan, ona oldukça somurtkan bir ifade ile bakıyordu. Kitabın içindeki bu gizem, Olcay’ı kendine çekmişti. Onun kararlılığı, merakını da peşinden sürüklüyordu.

İlerleyen sayfalarda hiçbir şey anlamamış bir şekilde kitabı kapattı. Aldığı yere koymak isterken az önce gördüğü şeytan resminin hareket ettiği hissine kapılıp tekrar açtı. Dikkatle resme baktı; şeytan hareketsizdi. Böyle saçma bir hisse kapıldığı için kendine kızıp kitabı kapattı. Kolunu üstüne koyarak can sıkıntısıyla of çekti. İçindeki sıkıntı büyüyordu.

“Keşke okuduğum her şeyi anlayabilsem!” diye düşündü. Kütüphanede yalnızdı, etrafında kimsenin olmaması garip bir huzursuzluk yaratıyordu. Başını kitaptan kaldırarak etrafa bakındığında, herkesin gittiğini fark etti. Yapacak bir şey bulamadığı için litabı orada bırakıp eve gitti.

Odasına çıkınca, çantasını ters çevirdi ve içindekileri yatağa boşalttı. Yine bir günü daha boş geçirmişti. Dişe dokunur hiçbir şey yapmadığı için canı sıkılıyordu. Sabahki gördüğü o şeytan resmi bir türlü zihninden gitmiyor, beynini işgal ediyordu. Çantayı kuvvetlice silkeleyip bir türlü çıkmak bilmeyen defteri yere düşerdi.

Kütüphanedeki o sıradan kitap şimdi evinde bir lanet gibi duruyordu. Bunu düşünürken, kalbi korku doldu; kitabın nasıl olmuş da çantasına girdiğini bir türlü anlayamadı. Salonda annesinin sesini duyunca aniden geri sıçradı, kitabı hemen kapatıp çantasına attı. Belki dalgınlıkla almıştı da bunu fark etmemişti. Kendini böyle avutarak kitabı yarın için saklamaya karar verdi.

Kitabı açıp annesine gösterince kadıncağızın gözlerinden yaş gelene kadar güldü. Üstelik böyle hurafelere inanıp kafasını boş şeylerle doldurduğu içinde annesinden azar yemişti. Anneleri, çocuklarının korkularıyla dalga geçmeyi severdi ve Olcay da bu durumdan bir nebze olsun rahatladı. "Ay sen bundan mı korktun?" dedi annesi, kahkahalar eşliğinde. "Abuk subuk bir kitap kaldırıp at!" Kitap emanet olmasaydı kaldırıp atacaktı. Annesi kızına korkmaması gerektiğini söyleyip odasına çekildi.

Kendiyle baş başa kalan Olcay kitabı dış kapının arkasındaki askılığa asarak güya laneti kendinden uzaklaştırdığına inanıyordu. Annesinin alaylarından sonra resme bir kez daha baktı; başlangıçta korkunç gelen bu resim şimdi gülünç görünmeye başlamıştı. Ancak bu geçici bir yanılsamaydı.

Düşünmeyi bırakıp pijamalarını giydi ve yatağına geçti. İnsanların içinde komik görünen resim şimdi yalnız başına korkunç gelmeye başlamıştı. Olcay, derin bir nefes alarak yastığını kafasına çekti. Uyumaya çalıştı ama aklında unutamadığı o şeytan resmi dönüp duruyordu.

Yataktan kalkıp yüzünü yıkamak için banyoya gittiğinde, aynada kendi yansımasını görmekten kaçınamadı. Önde şeytan, arkada kendi yansıması ona bakıyordu; her ikisi de korkunç bir gülümsemeyle karşısındaydı. Dizlerinin bağı çözüldü. Şimdi, bir şeytan resmi bir kitabın sıradan bir çizimi kadar masum değildi, onunla başa çıkmak zorundaydı.

Loading...
0%