@kafautuluyoruz
|
Gece yarısı, karanlık ormanın derinliklerinde kaybolmuştum. Ağaçların arasında bir şeylerin fısıldadığını duydum. Yavaşça ilerlerken, arkamda bir gölge hareket etti. Dönüp baktığımda, sadece kalabalık ağaçlar vardı, ama hissiyatım beni yanıltmıyordu. "Burada yalnızsın, kimse seni kurtaramaz," diyen içimdeki ses giderek güçleniyordu. Bir başka şeye odaklandım ve önümü görebilmek için elimi cebime attım; avucumda bir avuç toprak vardı. O toprak, bir zamanlar evimin bahçesinden alınmıştı, beni huzurlu günlere geri götürdü. Ancak o huzur, karanlıkta kayboldu. Adım atmaya cesaret edemezken bir çığlık sesi duydum. Hemen sesin geldiği yöne koştum. Kalbimde kaygı, yüzümde terle birlikte ormana girdim. Yanı başımda bir şeyin hareket ettiğini gördüm. Karanlıkta parlayan gözler, beni izliyordu. Karanlığın içinden beliren bir silueti bana bakıyordu. Gözleri açılmış, bembeyaz bir yüzdü. Bu, kaybolmadan önce yanımdaki arkadaşımdı. Ama onun yüzü, insana korku veren bir ifadeyle sertleşmişti. "Beni bulman iyi oldu," dedi. Ona yaklaşmaya çalıştım ama adımlarım sanki bataklığa gömülüyordu. "Buradan çıkmamız gerek!" dedim. Cevap vermek yerine, kafasını salladı. Tuhaf davranıyordu. Başka bir varlık daha ortaya çıktı; üzerindeki kareli gömlekle, tüyleri diken diken eden bir ruh gibi görünüyordu. Arkadaşımın gölgesi altında kaybolmuştu. Bir anda tüm çevrem kararan gözler, hayaletler ve hayal dünyasıyla dolmuştu. Derin bir nefes alarak geriye doğru koştum. Ama karanlık, peşimi bırakmamıştı. Beni ormanın derinlerinde kaybolmuş ruhların arasına çekecek kadar korkunçtu. Artık beni kimse kurtaramazdı. Yolculuğum, gerçekliğin ötesine ve korkunun derinliklerine uzanmıştı. Her an, gözlerimin önünde ölümün korkusu... Ve böylece, gece sona ermeden kaybolmuş ruhlar arasında arka planda karanlığın şarkısını duyuyordum. Korkuyordum ama aynı zamanda ne olacak diye merak ediyordum… Gerçekten burada mıydım, yoksa tüm bunlar zihnimin birer yansıması mı?
|
0% |