Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@kafautuluyoruz

Zaman hiç geçmek bilmiyordu. İki saatlik zaman dilimi bana o kadar uzun gelmişti ki yaşlandığımı hissediyordum. Nihayet amcamlar saat on gibi evlerine doğru yol alırken bütün evrenin kendisiyle beraber uyumasını isteyen babam hâlâ ayakta dolanıyordu. Birkaç saat sonra aşağıdan horultu sesleri gelince çekmecemdeki kulaklıklardan birini aldım. Ses kaydını da açarak yatağa yerleştim. Tam da tahmin ettiğim gibi ben mutfaktan çıkar çıkmaz muhabbet değişmişti.

Kübra diyordu ki: "Bunlar, burada daha ne kadar çalışacak?"

Telefonu dolaba koyup çıktıktan hemen sonra, dedikodumuzu yapmışlardı.

Yine konuşan Kübra'ydı: "Hayır çalıştıkları da yok doğru dürüst!"

"Çok sürmez bir iki güne kendiliğinden çeker giderler zaten hiç çalışmaya gelmiş gibi durmuyorlar!" dedi Sare.

"Saçmalama canım çalışmaya gelmeseler ya ne için gelecekler?" diye şüphe etti Kübra.

"Bilmem, bir iş var bu işin içinde ama yakında çıkar kokusu! Fakültedeki karşılaşmamızdan sonra burada işe girmeleri tesadüf olamaz herhalde!"

"Onu nereden çıkardın ayol, herkes işinde gücünde, onların bizimle işi yok bizimde onlarla. Nesinden şüphe ediyorsun anlamadım."

"Peşindeki adam ya Enver değilse bunlardan biriyse!"

"Yok be, neden beni takip etsinler ki?"

"Bilmem, sapık oldukları için olmasın?"

Kübra aptal gibi davranmayı bırakıp Sare gibi düşünmeye başladı: "İyi de niye böyle bir şey yapsınlar ki?"

Kız artık çıldırmıştı. "Aman Kübra sanki dışarıda sapık yokmuş gibi konuşuyorsun! Bazı insanlar bu işi yapmak için bir nedene ihtiyaç duymuyor anlasana. Eğer zamanında önlemimizi almazsak bu iş iyice çığrından çıkabilir!"

"Aman canım, bir şey olmaz korkma, bunlardan ne olacak sanki!"

"Nasıl korkma Kübra, en büyük aptallık düşmanını hafife almaktır. Ya peşindekinin niyeti kötüyse ve ben olmadığım zaman sana bir şey yapmaya kalkarsa?"

Kübra kendinden çok eminmiş gibi sesi güvenle çıkıyordu" "Hiçbir şey yapamaz. Nereye yapıyor! Yapsaydı şimdi yapmıştı, baksana korkağın teki. Sen yanımdayken karşıma çıkmaya korkuyor. Biliyor çünkü benim tenhada neler yapacağımı! Belki de biz yanılıyoruzdur hem bu aralar ayağı kesildi gibi!"

"Hayır Kübra iki haftadır gittiğin her yere seninle beraber gelen biri, yanılgı olamaz. Sırtında kışlık mantoyla yüzünü gizleyen bir adamdan bahsediyoruz. Sen bana 'gri mantolu fötr şapkalı bir adamın, gittiğin her yerde karşılaştığını' söylemedin mi! Bu adam basbayağı seni takip ediyor. Biz önlemimizi almazsak daha da cesaretlenip kötü bir şeyler yapabilir! Bizim bir ân önce harekete geçmemiz lazım, bu öyle çantada silah taşımakla da olmaz."

"Silahtan daha iyi önlem mi var! Adamın kökten kazırız işte, hele bir karşıma çıksın ben ona yapacağımı bilirim."

"Hayır Kübra elini kana bulamadan da bu işi halledebilirsin!"

"Ben bu işi polisle halletmek istemiyorum benim daha başka planlarım var!"

"Neymiş senin planların! Şu an hiç mantıklı düşünemiyorsun. Elini kana bulamakla bir şey halledemezsin, üstelik bu işten en çokta sen zararlı çıkarsın. Senin bir geleceğin olmalı, hayatın olmalı. B*ktan bir adam için hayatını karartma!"

Kübra iyice sinirlenmişti: "Aman sanki öteki hâlde, çok berrak bir gelecek bizi bekliyor da! Kızım sen bu saatten sonra bizi herhangi bir iyiliğin bulacağını mı düşünüyorsun! Baksana zaten karardı hayatım!"

"Bu kadar ümitsiz konuşma Kübra, gelecekte ne olacağını bilemezsin!"

"İşte beni korkutan da o ya zaten! Gelecekte ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Belki hayalini kurduğum gelecekte ben olmayacağım. Artık bana, bu saatten sonra her şeyin içi boş geliyor. Sanki boşuna çabalıyormuşuz gibi..." dedi Kübra.

Sare onu sakinleştirip "Gelecek çoğu zaman beni de korkutmuştur ama, henüz gerçekleşmemiş bir şeyi düşünüp kendimi üzmüyorum. Çünkü ne zaman kötü bir şey düşünsem sonu hep kötülük olmuştur. Hani hayata nasıl bakarsan öyle de yaşarsın derler ya, ben bir zaman sonra anladım ki düşüncelerim değişmedikçe ben de değişmeyeceğim bu karamsar ruh hali içinde çürüyüp gidecektim. Şimdi aynı şeyi sen yapıyorsun. Gelecek için bu kadar endişeleme çünkü sonunu ne olacağını bilmiyorsun. Böyle söyleyince de bu belirsizlik seni korkutmasın güzel arkadaşım çünkü bu hayatta her zaman kötü şeyler olmuyor inan bana! Ve sana 'her zaman güzel olacak' da diyip içi boş sözlerle seni kandıramam. Sonsuz mutluluğun olmadığı gibi sonsuz mutsuzluk da olmayacağına göre üzülmek boşuna!" dedi.

"Peki üzülmeyip ne yapacağım? Baksana, peşimde Enver zannettiğimiz başka bir adam peşimize takılmış gittiğim her yere geliyor! Bana bir şey yapacağından korkmuyorum çünkü o bana zarar veremez ben etimle kemiğimle kendimi ona karşı savunacağım. Gerekirse onu öldüreceğim ama bu işin sonunda ya içimizden birisi pisi pisine ölürse? Ya haberlerde gördüğümüz kadınlardan biri de biz olursak? Sen beni karamsar diyip kötülüyorsun ama ben bizim için olası bütün ihtimalleri düşünüyorum." dedi Kübra.

"Olası her ihtimali düşünmek paranoyakların işidir Kübra. Olmadık şeyleri düşünüp kendine de bana da işkence etme. Basit düşün, polise gideceğiz, ihbar edeceğiz ve geleceğiz. Bu kadar basit. Çantana mızrak atıp adamı tenhada deşmek bana biraz tüyler ürpertici geliyor ki zaten Allah muhafaza işler aleyhine dönerse öldürülen sen de olabilirsin. Daha fazla inat etme de polise gidelim. Bana kalsa şimdiye gitmiştim zaten apartmandakileri biliyorsun, bu işi bir dallandırırlarsa bize rahat aldırmazlar. Gidelim, durumu güzel güzel açıklayalım, ne olacak ki en fazla?"

"Hah bana paranoyak diyene de bakın kendisi bir adım sonrayı düşünmekten ne kadar da aciz! Kızım ne demek en fazla ne olacak. Diyelim polise gittik, yakaladılar herifi. E, bir daha geri salacaklar. Ben bilmiyor muyum bunları! Sonra herif bize iyice bilenip psikopata bağlayacak..."

"Sen az önce bana 'adam korkağın teki sen varken yanıma bile yaklaşamıyor' demedin mi! Şimdi de korkak bir adamın seni öldüreceğini söyleyerek kendini boşu boşuna paradoksa sokuyorsun. Daha adamın kim olduğunu bile bilmiyoruz."

"Elimizde üç şüpheli var: Enver, Fırat ve Batu. Batu'nun boyu diğerlerinkinden uzun, onu geç. O değil. Enver, nikâha iki hafta kala toz olduğu için o da olamaz çünkü adam aylardır ortalarda yok! Geriye bir tek Fırat kalıyor ama onun da böyle bir çocuk olduğunu hiç zannetmiyorum. Ne kadar sevmesem de iyi birisi gibi. Bence sapık çok daha başka biri ve biz, onun kim olduğunu bilmiyoruz ama o da benim kim olduğumu bilmiyor. Ben ona kime bulaştığını göstereceğim. Öyle ya da böyle ben bu adamı gebertirim!"

"Saçmalama Kübra elini kana bulamak yerine hukukla halletsene işini, sen ne biçim hukuk öğrencisisin, ben anlamış değilim. Bakıyorum da katil olmaya dünden razısın! Bu iş öyle filmlerdeki dizilerdeki gibi kolay değil. İnsan her söylediğini yapmıyor sonuçta. Polise gidersek her şey düzelecek!" dedi Sare. "Güven bana!"

Alttan girip üsten çıkıp sonunda kızı dediğine getirmişti. Kübra polise gideceğini söyleyince kızların bu hâline üzülmüştüm. Fırat'ın böyle bir manyaklığı yaparak onları böylesine korkutması ağrıma gitmişti. Saat geç olmasaydı hemen şimdi evden çıkıp onlara her şeyi anlatacaktım.

Ben hayal dünyasına dalmışken birisi kulağımın dibinde çay höpürdetmeye başlamıştı.

İçeri İşgüzar girdiği için höpürdetilen çay seslerine dayanamayarak kaydı ileri sardırdım. Bu kızın olduğu yerde bana ekmek yoktu sanki. Uzunca bir süre kayıtta dişe dokunur hiçbir şey bulamamıştım. Boş tabak çanak seslerinin ardından mutfak kapısı sert bir şekilde kapatıldığı bir kısma gelince heyecanla dinlemeye başladım. Konuşmalar Sinan ve Bergüzar'a aitti.

"Sen damattan para iste ama sakın kimseye belli etme, bu salaklar bizim bahşişi kendi aramızda paylaştığımızı görürlerse kıyameti korparırlar!" dedi Sinan. Salak diye bizden bahsediyordu herhalde! Kaydı bu tarafını ekran başında cinnet geçirerek dinledim.

Bergüzar cadısı "Geçen gün kınada paralarına kondum diye çıngar çıkardı çingene! İki yüz lira için yapmadığı rezillik kalmadı. Paraları tam vermiyor musun bunların, bu aralar ikisi de düğün salonuna gelmek istemiyor da!"

"Anlaştığımız gibi işte, bahşişleri kendimize ayrırıp geri kalan altı yüzü de aralarında pay ediyorum. Kızlar artık bahşiş yok yalanına inanmıyorlar gibi. Bugün paralarını tam verelim de daha fazla işkillenmesinler!"

"Ver ver! Şu yeni gelenlerden kısarsın!" dedi İşgüzar. Bunların aralarında dönen dalavereden zamanında haberim olmadığı için canım sıkılmıştı. Ben bu kızı boğmamakla hata etmiştim.

Kaydın geri kalan kısmında içeri biri girip su istediği için muhabbetleri yarıda kesilmiş mevzu değişmişti. Çok geçmeden çevirdikleri dolaplardan sonra birbirlerine karşı yüzsüzlüklerine de şahit olarak kaydı kapattım.

Anlamsız uğultuların arasında seslerin bir manası kalmamıştı çünkü.

 

Loading...
0%