Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8.BÖLÜM

@kaldirdikrafakocum

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

-YAZARDAN-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pars emniyetten aldığı bilgiyle diğer bir amcası olan Mustafa Amcasının en büyük oğlu Ertan ve sağ kolu Kıraç ile hastaneye gelmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hastaneye girdiğinde hızlı adımlarla acile girip baktı fakat aylançaya dair pek bir şey yoktu.

 

 

 

 

 

 

 

 

Ardından gördüğü bir hemşireyi durdurarak"buraya 15-16 yaşlarında bir kız gelmiş sanırım böyle kahve saçlı mavi gözlü"dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hemşire başını iki yana sallayarak"ben görmedim"diyerek gitti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pars başını anlaşıldı gibi sallayıp"kesin kaçtı,çabuk arka kapıya"dedi yanındaki Ertan ve kıraça.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hızlıca arka kapıya gidip baktıklarında pars ilerde duran aylançayı gördü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Koşarak ona doğru giderken adımları gözünün önünde, yerde kanlar içinde yatan aylançayla yavaşladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Onu araba çarpmıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hemen yere çömelip başını dizine koyup"aylança aç gözünü"diye yalvaran bir tonla seslendi pars .

 

 

 

 

 

 

Etrafta bir sürü ses varken o sadece kucağında ki küçük kardeşine odaklıydı.

 

 

 

 

 

 

Hala kardeşine donmuş bir şekilde bakarken ,burada böyle durduğu için kendine içinden bir küfür etti ve aylançayı kucağına alıp hastaneye doğru koşar adımlarla gitti.

 

 

 

 

 

Hastanenin kapısının önüne gelince sedye diye bağırdı pars.

 

 

 

 

 

Hızlıca sedye gelince aylançayı direk ameliyata aldılar.

 

 

 

 

 

Aylança ameliyata girince pars yere oturup bomboş bakmaya başlamıştı.

 

 

 

 

 

 

Kardeşini koruyamamıştı..

 

 

 

 

 

 

 

Kısa bir süre sonra hastanenin koridorunda ailesinin sesini duyunca başını kaldırıp onlara baktı pars.

 

 

 

 

 

 

 

Onlar da suçluydu,kendisi de herkes suçluydu.

 

 

 

 

 

 

Sanki o kızın bir suçu varmış gibi babası ona neler demişti.

 

 

 

 

 

 

 

Hafsa hanım ağlayarak"oğlum ne oldu ona iyi mi"diye sordu.

 

 

 

 

 

 

"bilmiyorum anne... gözümün önünde araba çarptı ona koruyamadım onu bilmiyorum"diye fısıldadı pars.

 

 

 

 

 

 

Hafsa hanım kendini yere atıp yüzünü tutup gözyaşlarını engelemeye çalıştı ama başaramadı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tüm aile mahvolmuş bir haldeyken koridorun başında Barlas Taşdemir gözüktü, kimse onu umursamamıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ya da şu an onu umursamak istemiyorlardı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir süre sonra ameliyattan doktor çıkınca herkes onun başına kepişmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Genç doktor ona bakan aileye"ameliyatı gayet iyi geçti şu an sadece onun uyanmasını bekliyoruz tekrar geçmiş olsun "deyince herkesin yüreğine su serpilmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yaklaşık bir on dakika sonra aylança normal odaya alınmış herkes daha da rahatlamıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ve ardından hafsa hanım'ın odaya girmek istemesiyle hepsi teker teker odaya doluşmuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Barlas Taşdemir hariç.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hafsa hanım kızının saçlarını sevip yanağından öptü,kendini çok suçlu hissediyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şu an kızının yüzündeki yaralar,çizikler ve morluklar yüzünden böyleyse ona daha ağır bir şey olsa kesin ölürdü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hafsa hanım, bir elini aziz diğer elini tutmuştu aylançanın.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Destek oluyorlardı güya lakin asıl desteği o gün barlas taşdemir ona hakaretler ederken vermeliydiler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tek ikisi değil hepsi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Odadaki kuzenler den tut abilere hatta zeynep ve kadir Taşdemirin bile yanında olması gerekiyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ama yoktu hiçbirisi susmuştular sadece.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Berk kardeşine bakıp derin bir nefes verdiğinde onun göz kapaklarının oynamısıyla"uyanıyor galiba"dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bunu duyan herkes aylançaya odaklanırken bir kaç saniye sonra onun mavi hareleriyle buluştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aylança yorgun gözlerle etrafında kilere baktı ve gözlerini kaçırdı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Adanaya ne umutlarla gelmişti oysa.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"kızım"diyerek ona sarılan kadınla ne kadar onu itmek istese de itmedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İtmek isteyip istemediği de meçhuldu ama barlas'a karşı kimse korumamıştı onu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yine Hafsa hanım o kadar boş durmamıştı ama pek bişey de yapmamıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Artık sarılmaktan boğulduğunu hisseden aylança hafsa hanımdan uzaklaşırken gözlerini de odadakilere bakmadan ellerini indirdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aylança'nın her hareketini dikkatle izleyen rüzgar o gece hiç kimsenin onun yanında olmadığı için böyle yaptığını az çok anlayınca o gün orada olmayıp nöbette olmasından kaynakla"anne siz gidin sıkmayalım aylançayı zaten refakatçisi de benim"dedi hafsa hanıma yönelik.

 

 

 

 

 

 

 

 

Rüzgarın söylediğini olumlu yanıtlayan hafsa hanım son bir kez daha aylançayı öptü ve hep beraber odadan çıktılar.

 

 

 

 

 

 

 

 

Odadan kapısı açıldığında tam odanın karşısında oturan Barlas bey ayağa kalktı ve derince yutkunup "iyi mi"diye sordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

Onun yüzüne bile bakmayıp hızlıca oradan uzaklaşan hafsa hanımla kadir bey oğluna yaklaştı ve"sen ona o lafları etmesen bu halde olmazdı zaten"dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

"baba"diyordu ki kadir bey onu susturdu "kusura kalma oğul ama tek kız torunumu bundan sonra sana yedirmem,babası yoksa dedesi var ve o dedesi ona baba da olur"diyip gitti.

 

 

 

 

 

 

 

 

Oğullarının ve yiğenlerinin de gitmesiyle her zaman yanında olan kişi, annesi zeynep hanım gelip oğlunun omzunu sıvazladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

"Küçücük kızın kalbini kırmaya değdi mi oğul"dedi buruk bir sesle.

 

 

 

 

 

 

 

 

"ana ben bilmiyorum"dedi barlas kafasının karışıklığı sesine de yansımıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

"beni de anla bunca yıldır ben kızımın mezarının başında ağladım ama o mezarın da ağladığım benim kızım değilmiş,ne yapacağımı bilmiyorum ben"dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

Zeynep hanım "bunda o yavrunun suçu ne ha barlasım"dedi bu sefer.

 

 

 

 

 

 

 

 

"ana ben.. bilmiyorum sinirlendim.. bir yandan hafsa ağlıyordu, bende endişelendim sanki beni dinlemezse ona birşey olacak mış gibi "

 

 

 

 

 

 

 

Zeynep hanım başını iki yana sallayıp"o hastalık yüzünden oğul o sinir hastalığı mi nedir onun yüzünden"dedi.

 

 

 

 

 

 

 

"anne..iyi değilim lütfen"dedi Barlas ve zaten gidecek olan Zeynep hanım da gitti.

 

 

 

 

 

 

 

Biraz sonra odadan Rüzgar çıkınca Barlas bey ona"sen nereye gidiyorsun herkes gitti zaten yalnız mı bırakacaksın kızı"dediğinde Rüzgar"yok baba ben senin gibi kardeşimi bırakmam sadece ona atıştırmalık bir şeyler alıcam"dedi.

 

 

 

 

 

 

 

"Rüzgar"diye uyardı başta onu Barlas bey sonra da "daha yeni ameliyattan çıktı o kız abur cubur falan vermeyi düşünmüyosun di mi"dediğinde Rüzgar"merak etme ben doktorum baba ,hem kız kardeşimi de senden daha çok umursuyorum merak etme.Vicdan azabından rol çekme bana"dedi.

 

 

 

 

 

 

 

Barlas ağzını açıp söz söylüyecekti ama geri durdu.

 

 

 

 

 

 

 

Gördüğü muameleyi bir yandan haklı buluyor bir yandan da oğularının ağzını kırmak istiyordu.

 

 

 

 

 

 

 

Yanından uzaklaşan Rüzgarla birlikte derin bir nefes alıp kapıya baktı Barlas.

 

 

 

 

 

 

 

Kontrol edecekti sadece iyi olup olmadığını.

 

 

 

 

 

 

Yapabilirdi dimi.

 

 

 

 

 

 

Yavaşca kapıyı araldığında yatakta yatıp düzenli nefes alıp veren küçük bedene baktı.

 

 

 

 

 

 

Uyuyordu.

 

 

 

 

 

 

Yavaşca kapıyı kapatıp ağır adımlarla yanına yaklaşıp yatağa oturdu.

 

 

 

 

 

 

Elini aylança'nın saçlarına uzatırken titreyen eline inat saçlarını sevmeyi başladı.

 

 

 

 

 

 

Saçları çok güzeldi,yumuşacık.

 

 

 

 

 

 

Genel olarak Hafsaya benziyordu zaten ama yüzünde ki en ufak bir gülümseme de bile çıkan kocaman gamzesi kesinlikle kendisinden aldığı bir şeydi.

 

 

 

 

 

 

Pişmandı evet o gün o da korkmuştu ona bişey olacak diye.

 

 

 

 

 

 

Bağırmıştı ona ağır laflar etmiş sonra üste çıkmıştı ama kendinde değildi o an.

 

 

 

 

 

 

İlaçlarını yeni yeni terk etmeye başlamışken bu olay yüzünden kaybetmişti tekrar benliğini.

 

 

 

 

 

 

Bu sefer de eli bu kadar zayıf olup da böyle tombul olan yanaklara gitti.

 

 

 

 

 

 

Okşadı o yanakları.

 

 

 

 

 

 

Hem isterdi bir kızı olsa sevsem.

 

 

 

 

 

 

Olmuştu ama öldü demişlerdi Barlasa .

 

 

 

 

 

 

Hayatta daha kötü bir gün bilmezdi Barlas o gün gep rüyalarına girer bir kız çocuğu ona baba beni kurtar derdi.

 

 

 

 

 

 

Barlas bey kızını hayran hayran bakarken birden kapı açılınca hızla kafasını oraya çevirdi.

 

 

 

 

 

 

Rüzgar gelmişti.

 

 

 

 

 

 

"ne işin var senin burda"diye soran oğluyla onu umursamayıp yine ağır adımlarla çıktı odadan.

 

 

 

 

 

 

Düşünmeye ihtiyacı vardı düşünüp rahatlamayı mı yoksa daha da delirmeye mi onu hiç bilmiyordu.

 

 

 

 

 

 

Babasının odadan çıkmasıyla rüzgar derin bir nefes alıp kardeşine baktı.

 

 

 

 

 

 

Onların hiç biri istememişti böyle olmasını ama kaderin önüne pek geçilemezdi.

 

 

 

 

 

 

Rüzgar tekrar derin nefes alıp odadaki koltuğa uzandı ve gözlerini yumdu.

 

 

 

 

 

 

Kardeşinin en ufak bir acısına tetikte olmak sesini duymak içindi bu gözlerini yumma.

 

 

 

 

 

 

Artık kardeşini bulmuşken tekrar kaybedemezdi zaten.

 

 

 

 

 

 

Tek o değil her biri..

 

 

 

 

 

 

 

-BÖLÜM SONU-

 

 

 

 

 

 

 

BİLİYORUM ÇOK GEÇ GELDİ AMA SINAVLAR YAKLAŞTI O NEDENLE ANLAYIŞLA KARŞILARSANIZ SEVİNİRİM.

 

 

 

 

 

 

TEKRARDAN KUSURU BAKMAYIN VE DİĞER Kİ BÖLÜME DEK HOŞÇAKALIN.

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%