@kaldirdikrafakocum
|
Medya'da bu bölüm göreceğimiz tatlış bir velet 'yiğido' var.
Keyifli okumalar | | |
Yüzüme vuran güneş ışığı uykumun içine iyicene ederken gözlerimi istemeden de olsa açtım.
Sabah olmuştu.
Gözlerimi odaya tararken ilk gördüğüm şey sandalye de duran abur cubur poşetiydi.
Hemen poşeti alıp içine baktığımda içindeki browniyi gördüm ve hemen paketini açıp yemeye başladım.
'ayı insan önce bir yüzünü yıkar'diyen iç ses malıyla ,onu umursamadım ve bitmiş çikolatanın paketini geri poşete koydum.
Poşete iyicene bakıyor ama en sevmediğim yiyecekler karşılaşıyordum.Bu ne aq.
Poşeti kurcalamaya devam ederken "napıyorsun sen"diyen bir ses duyunca hemen hızla oraya baktım.
Rüzgar burada mıydı.
"Bişey yapmıyom"dedim hemen. Koca bir siktir yani ben bu adamı nasıl fark etmemiştim.
Rüzgar elimden poşeti hızlıca çekince ona şaşkınca baktım.
Yedik sanki.
'evet yedik'diyen iç sesle ona içimden RAFAFARAFAHAHA diye güldüm. Neyse. "sen hastasın aylança cidden yedin mi bunları"dedi Rüzgar yüzünü buruştararaktan. "bi browniyi yedim be ne abartın sende hem bunlar ne biçim abur cubur "dedim bu sefer de ben yüzümü buruşturmuştum. "çoğu yiyecekler hastanemiz deki hasta çocuklara göre çünkü aylança"diyen Rüzgarla"ben ne hastayım ne çocuğum sen hangi akla getirdin bana bunları"dedim bu sefer çirkefce. "tamam bişey demiyorum "diyerek ellerini bir suçlu gibi yukarı kaldıran rüzgar yanıma yaklaştı ve "şimdi iyi misin?"diye sordu. "iyiyim" diye yanıtladım hemen onu. "pekii"dedi bu sefer Rüzgar ve hastane yatağının yanına oturup"ruhsal olarak iyi misin"diye sordu. "aslına bakarsan" dedim ona ve yüzüne heyacanlı heyacanlı baktım."benim ölmeden önceki yapmak istediklerim listem de tır çarpması da vardı" Rüzgar bana dünyanın en garip insanıymışım gibi bakarken devam ettim"ama araba da idare eder ya"dedim sonunda da. "salak mısın kızım sen,bir insanın neden ölmeden önceki yapmak istedikleri listesinde tır çarpmak olsun"diye sordu hayretle. "ya bi sus ya hiç bişey bilmiyorsun aşırı havalı hem"dedim. "ya sabır "diyerek elini alnına atıp ovuşturan Rüzgar "sen araba çarptığın da bir yerini mi çarptı ha kardeşim"dedi. "off rüzgar git başımdan "dedim dayanamyaraktan mal gibi sürekli soru soruyordu. Benim normal olmadığımı şimdiye kadar anlamadıysa bence onun beyninde sorun vardı. "neyse tamam yemek isteyeyim senin için acıkmışsındır" "yok hastanenin tatsız tuzsuz yemeklerini yemem ben" "peki hanfendi ne yemek istersiniz" "bir döner iyi giderdi valla"dedim heyecanlı. "sabah sabah"dedi Rüzgar yüzünü buruştararaktan. "hee"dedim sonra dudağımı ısırdım ahh köylü hattına bağlamıştım. Rüzgar bu halime güldü ve "şimdi kahvaltı et öğlene döner yersin olur mu" "pekii"dedim uzataraktan. Rüzgar saçlarımı karıştırıp odadan çıktığında bende derin bir nefes vererek ayağa kalkıp camın önüne geldim. Derin bir nefes alıp camdan bakarken hastanenin önünde ki banklarda Kartalı görmemle yanağımın içini ısırdım. Bunun burda ne işi vardı ki. O an aklıma gelen ilk seçeneği yapıp altımda ki hello kityli pembe eşofmanımı bile umursamadan son sürat aşağıya koşmaya başladım. Hastanenin önüne geldiğimde telefonla oynayan Kartala "kartal"diye seslendim. Kartal elindeki telefonu bırakıp yanıma gelince "sana noldu aylança"diye sordu. "araba çarptı"dedim. "demek doğru"diyen kartalla"ne doğru"dedim kartala. "aylança nasıl ben gittiğim günün saatinde sana araba çarpıyor" Boğazımı temizledim ve kartala baktım, ardından"kartalcım biliyormusun bilmiyorum ama ortaokulda kader ve kazayı işlemiştik.Allah bana araba çarpmasını istemiş ve araba çarpınca da kaza olmuş.Yani cidden kaza olmuş,dini bir terim olan kaza varya" Kartal bana tuhafca bakarken "öff oldu bitti işte amma da abarttın ha"dedim bu sefer de hiddetlice. "Sen iyi değilsin,sen bayağı salaksın"diyen kartal bir yandan da başını iki yana sallıyordu. Buna ne arkadaş sabahtan belli gördüğüm muamele biri beynin yok öteki salak oldu mu şimdi sabah sabah. Lan nasıl kafiyeli oldu aslında Franz Kafka zamanında yaşasam onu geçerdim edebiyatta ha . Bir den önümde ki parmağı görüp, parmak şıklatması duyunca kartala baktım."nereye daldın sen" "hiçç"dedim omuz silkerek. "neyse ,şimdi senden her şeyi anlatmanı istiyorum sen neyden kaçıyorsun ve bu kaza nasıl gerçekleşti" "off rahat bırakmıcaksın anlatmassam di mi"dediğimde kartal'ın başını olumlu anlamda sallamasıyla kartalla banka geçip her şeyi baştan sona anlatmaya başladım. En sonunda kartalın"senin baban amma şerefsiz miş ha"demesiyle istemsiz gülmüş"öyle deme yine de"demiştim. "neyine demiyeyim kızım neler demiş sana"diyen kartalla ayaklanıp"yine de ben saygılı olucağım seni dediğinin aynısı olan bir şahıs için terbiye mi bozamam"dedim ve kartala el sallayıp hastaneye doğru ilerlemeye başladım. "nereye gidiyorsun"diyerek beni kolumdan yakalayan kartalla "rüzgar gelir şimdi gitmeliyim"dedim. "rüzgar"diyerek soru soran kartala "biyolojiklerden anlattım ya"diyerek yanıt verdim. Ve tekrar gitmeye hazırlanıyordum ki yine,yeni,yeniden kolumdan tutan kartalla "yine ne var "diyerek biraz çirkefleşerek cevap verdim. "kızma hemen sadece pijaman çok güzelmiş"diye sırıtarak konuşan kartalla ne kadar ağzına çakmak istesem de kendimi tuttum ve daha fazla rezil olmamak için koşar adımlarla hastaneye yöneldim. Tam hastaneye girerken tekrar arkama dönüp bakmamla kartalın hala orda durup beni izlemesiyle istemsiz sırıtıp hızlıca içeri girdim. Salak çocuk. Ardından asansöre binip odaya çıkınca rüzgar'ın daha gelmemesiyle içim iyicene rahatlarken hemen kendimi yatağa attım. Az sonra kapı açılınca rüzgarı görmeye beklerken 3-4 yaşlarında bir çocuk görmem ile şaşırdım. Çocuk yanıma yaklaşıp"meyaba ben yiğit"demesiyle istemsiz tebessüm edip"memnun oldum yiğit bende aylança"dedim. Yiğit yatağa atlayıp "sen beyim abyamm oluyor muşsun doğru mu"demesiyle ona şaşkınca baktım. Ne alakaydı yoksa hafsa hanım ben evden kaçtıktan sonra yine mi doğurdu. 'he doğurdu gerizekalı' Ben bu iç sesi varya,neyse. "ee rüzgay abim öyle dedi"Allah'ım yicem bu çocuğu bi de tatlı tatlı konuşuyo. "rüzgar abin ne al- diyodum ki içeri giren rüzgar ve tanıdık gelen bir adamın girmesiyle sustum. "yiğit hemen darladın mı ablanı ha"diyerek yiğit'in saçlarını okşayan rüzgarla ona açıkla der gibi baktım. Rüzgar boğazını temizleyip"mustafa amcam var hani bizim evden 10 dakikalık uzaklığında oturuyor demiştik işte bu en küçük kuzenimiz yiğit bu da Ertan"demesiyle Ertan'ın geçen gördüğüm pars'ın yanındaki adam olduğunu çakmıştım. "Memnun oldum"diye cevap verirken Ertan da aynı şekilde memnun olduğunu belirtmişti. Bir anda ortam sessizleşirken hepimiz sus pus oturuyorduk. Tatlış yiğido da ağzını açıp geri kapaatıyor tam konuşacakken geri vazgeçiyordu. Boğazımı temizleyerek sessizliğe son verdim ve"ne zaman taburcu olucağım" diye sordum rüzgara. "muhtemelen yarın"diyen rüzgarla "onu bugün yapsak"dedim. "bilmiyorum doktorla konuşmam lazım zaten biz sana evde daha iyi bakatltız baksana sabahten beri ne bir doktor geldi ne başka bişey" "sizinle geleceğimi kim söyledi"dedim alaylı bir sesle. "bak aylan- diyen rüzgarın sözünü kesip "ne rüzgar o eve tekrar geleceğimi düşünmedin umarım iki ilgi gösterdin diye sende suçsuz sayılmıyorsun"dedim hiddetle. Tam o sırada kapı açılmış tüm biyolojikler içeri dolmuştu. Ohh şimdi müq oldu. Ben gelenlerini yüzüne dahi bakmazken o baba bozuntusunun sesini duymamla artık yatağın çarçafını sıkıyordum. Utanmadan gelmişmiydi bide. "rüzgar doktor bişey dedi mi"diye sorunca yeminle o adama tam okkalı bir tokat çakmak istedim. Bu adam tam bir yüzsüzdü. Rüzgar'ın cevap vermesine gerek kalmadan bu sefer kadroya doktor da gelince sessizce ofladım. İğrenç bir hayat yaşıyordum. Doktor direk yanıma gelip beni kontrol etti ve "aslında bi kaç gün daha hastanede olsa iyi olur ama zaten evde bir doktor var o nedenle bugün taburcu ediceğiz hastamızı"dedi. Sonra ise küçük bir kağıda bir şeyler yazıp rüzgara verdi"bunlarda eczaneden alınacaklar"deyip odadan çıktı. Doktor'un odadan çıkmasıyla ayağa kalkıp rüzgar'ın elinden kağıdı hızla aldım ve"ben kendim alırım"demeyi de ihmal etmemiştim. Hafsa hanım yanıma yaklaştı ben böyle deyince kendisini bile yeni fark ediyordum develer'in arkasında kalmıştı galiba. "kızım lütfen böyle yapma"demesiyle "ne yapmayayım hafsa hanım"dedim bende aynı şekilde. Yüzünde başta hayal kırıklığı geçti hafsa hanımın.Ne yani bide anne dememi mi bekliyordu. "çıkın siz"dedi birden hafsa hanım. Oğullarına ve kocasına yönelik konuşmuştu. "ama anne"diyen azizin sesini duydum bu sefer ama hafsa hanım diretiyordu gene "çıkın dedim"diye tekrarladı kendini. Odadakilerin çıkmasıyla yalnız kalmıştık hafsa hanımla. Hafsa hanım geçip yatağa oturdu ve elini yatağa vurdu gel otur gel gibi. Gidip yanına oturduğumda elim tutmuştu hemen. "kızım,lütfen..lütfen gel bizimle" "bakın- diyordum ki sözümü kesti ve devam etti"lütfen diyorum.Evet barlas çok büyük hata etti ama nolur" "hafsa hanım ben kovulduğum bir eve geri gitmek istemiyorum.Çok şükür yüzsüz değilim ben" "sen o eve gelince yüzsüz olmazsın aylança yüzsüz o baban olacak adam" "o adam benim babam değil" "kızım"dedi hafsa hanım sonra yutkundu ve "biliyorum ama bir şans daha ver bize nolursun" "neden şans vereyim ki size"dedim"niye yani" "barlas sinir hastası..sen doğduğunda kucağımıza aldık seni.. yaklaşık 2 saat sonra öldü dediler delirdi o da tek o değil herkes..sonra 1ay boyunca her gün mezarının başındaydı.Sen gelmezden önce bile hergün mezarına giderdi.Şimdi sen söyle hemen sindirmesi kolay mı onun" "bakın hafsa hanım anlıyorum diyeceğim belki de bencillik olacak ama hiç bir şey affettirmez yaptıklarını" "haklısın kızım affetirmez ama sen barlas'ın yüzünden bize sırt çevirme,nolur bir daha deneyelim nolur" Kararsızlıkla gözlerimi odadan gezdirirken kulaklarımı hafsa hanımın nolur sesleri tırmalıyordu. Ve o an hayatımı tekrar yıkıcak ya da toparlıyacak tek cümle söyledim. "peki,sizinle geleceğim" -BÖLÜM SONU-
|
0% |