@kalemdendusen
|
Fatih, odanın loş ışığında yatakta doğrulmuş, derin bir nefes aldı. Yanında ailesi oturuyordu; annesi gözyaşlarını gizlemeye çalışırken, babası ona endişeyle bakıyordu. Sessizlik, kalplerindeki tedirginliği daha da büyütmüştü. Nihayet Fatih, başını kaldırarak konuşmaya başladı.
"Anne, baba... size anlatmam gereken çok şey var," dedi, sesi biraz titrerken. Babası ciddiyetle ona baktı, annesi ise elini oğlunun eline koydu.
"Elif... Onu ilk gördüğümde hissettiğim şeyler anlatılmazdı. O benim için farklıydı, bambaşkaydı," dedi Fatih. Derin bir iç çekerek, sanki yıllardır içinde tuttuğu bir yükü serbest bırakıyordu.
Annesi merakla araya girdi, "Ama Fatih, o Davut'la evli değil mi? Nasıl bir şeye bulaştın sen?" Gözlerinde şaşkınlık ve kaygı vardı.
Fatih başını salladı. "Evet, evlilerdi... Ama rızası olmadan. Davut, Elif'i zorla kendine bağladı. Onun hayatını kararttı," dedi, gözleri karanlık bir öfkeyle doluydu.
Babası sabırsızca sordu, "Peki ya sen? Sen neresindesin bu hikayenin?"
Fatih derin bir nefes aldı, gözleri yaşlarla doluyordu ama yine de sakinliğini korumaya çalışıyordu. "Ben... Elif'i seviyorum. Onun için her şeyi göze aldım. Davut'un elinden kaçırmak, onu korumak için uğraştım. Zeynep'le birlikte saklandılar ama Davut pes etmedi, peşlerinden geldi."
Annesi gözlerini kocaman açtı. "Ne? Bu nasıl bir iş, Fatih? Onu saklamaya çalışmak tehlikeli değil miydi?"
Fatih, başını eğip sessizce cevapladı. "Tehlikeliydi, evet. Ama başka çaremiz yoktu. Elif’i bu zoraki evlilikten, Davut’un karanlığından kurtarmak zorundaydım."
Babası hiddetle sordu, "Peki ya neden başından beri bize anlatmadın? Bu nasıl bir sır Fatih?"
Fatih bir an duraksadı. Sonra, kararlı bir sesle ekledi, "Çünkü onu korumak için her şeyi göze aldım. Onun için savaşmaya değerdi. Ama sadece bu değil..."
Gözleri annesiyle babasına kilitlendi. "Elif... hamile. Benim çocuğumu taşıyor."
Odayı bir anda derin bir sessizlik kapladı. Annesi şok içinde ellerini ağzına götürdü, babası ise gözlerini kısıp kaşlarını çattı.
"Ne?" diye fısıldadı annesi, gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı.
"Evet, anne. Elif'in karnında benim çocuğum var," dedi Fatih, sesi güçlüydü, ama yüreğinde büyük bir duygu karmaşası yaşıyordu. "Ve bu yüzden onu korumam gerekiyor. Elif ve bebeğim için her şeyi yapacağım."
Babası ayağa kalktı, odayı bir ileri bir geri yürüyerek dolaşmaya başladı. Şaşkınlık ve öfke arasında gidip geliyordu. "Bu durum çok karmaşık Fatih. Bunu nasıl yapacağız? Bu ilişkine nasıl izin verelim?"
Fatih’in gözleri doldu ama kararlılığından vazgeçmedi. "Babam, bu çocuk benim. Elif benim kaderim. Onu kaybetmemeliyim. Davut’tan kopmak istiyor, ama geçmişi peşini bırakmıyor. Ben onun yanında olmalıyım. O da bunu biliyor."
Annesi gözyaşları içinde, "Fatih, senin mutluluğun bizim için her şeyden önemli... Ama bu çok zor bir durum. Elif gerçekten bu adamdan kurtulmak istiyor mu?"
"İstiyor, anne. Çok istiyor. sadece ondan kaçmak yetmiyor. Gelecekte Elif ve bebeğim için bir yol açmamız gerekiyor," dedi Fatih, gözlerinde kararlılıkla.
Annesi derin bir iç çekti, babası ise kaşlarını çatarak oğluna baktı. "Peki, Fatih," dedi babası, "Biz senin yanındayız. Elif de sen de bizim evladımızsınız artık. Ama bu yolu yürümek kolay olmayacak, biliyorsun değil mi?"
Fatih başını salladı. "Biliyorum baba. Ama bu yol benim. Onları koruyacağım. Ne olursa olsun."
Annesi ve babası birbirlerine bakıp Fatih’in bu büyük sorumluluğu aldığını görerek,onun yanında olacaklarına karar verdiler. Annesi ve babası odadan çıktı. Fatih, odanın sessizliğinde yalnız kaldığında, derin bir nefes aldı. Gerçekler, yalanların ardında saklıydı, ama ailesini Elif'e ikna edebilmek için başka bir yol yoktu. İçinde büyük bir vicdan azabı hissetse de, Elif'i ve doğacak çocuğunu korumak için bu yalanı söylemesi gerektiğini biliyordu. Davut’un çocuğunu kendi çocuğu gibi göstermek, Elif’i ailesine kabul ettirmenin tek yoluydu.
Kapı yavaşça aralandı ve Elif odaya girdi. Yüzünde yorgunluk izleri vardı, ama gözleri Fatih’i gördüğünde bir anlık rahatlama hissetti. Sessizce Fatih’in yanına oturdu, göz göze geldiler. Elif bir süre Fatih’in yüzüne baktı, ama içinde bir huzursuzluk vardı. O da her şeyi biliyordu.
"Ne söyledin onlara?" diye sordu Elif, sesi titrek bir endişeyle doluydu.
Fatih gözlerini kaçırdı, derin bir iç çekti. "Onlara… hamile olduğunu söyledim," dedi, sesi boğuk çıkmıştı. Elif’in gözleri büyüdü, o an ne geleceğini anladı.
"Ve çocuğun... benden olduğunu söyledin, değil mi?" diye fısıldadı Elif, gözleri dolmaya başladı. Fatih başını eğerek yavaşça onayladı. Elif’in gözlerinde bir anlık şok belirdi, sonra yüzünü elleriyle kapattı. Sessizce ağlıyordu.
"Fatih… nasıl yaparsın bunu? Nasıl böyle bir yalan söyleyebilirsin?" dedi Elif, sesi boğuk ve kırılgan bir haldeydi. "Bu çocuk Davut’tan… ve sen bunu biliyorsun. Onun çocuğunu nasıl kendi çocuğun gibi gösterebilirsin?"
Fatih, Elif’in gözyaşları arasında hissettiği acıyı derinlemesine hissediyordu, ama başka bir yol olmadığını da biliyordu. "Elif… seni korumak için bunu yapmam gerekiyordu," dedi, gözlerinde kararlılıkla. "Ailem seni asla kabul etmezdi, Davut’un çocuğu olduğunu bilselerdi… Ama ben seni seviyorum. Seni ve bu çocuğu. Ne olursa olsun, senin yanında olacağım. Bu yalan, bizi korumak için. Bu çocuk artık benim de çocuğum."
Elif’in kalbi daha da kırılmıştı. Yüzüne düşen gözyaşlarını silerken, bir yandan da bu karmaşık durumla nasıl başa çıkacağını düşünüyordu. "Fatih, bu çocuk... Davut'tan. Ne kadar kabullenmek istemesem de, bu gerçeği değiştiremeyiz. Ama sen... sen nasıl böyle bir yükü omuzlayacaksın?"
Fatih, Elif’in ellerini tuttu ve sıkıca kavradı. "Elif, bu çocuk bana ait olmasa da… onu kendi çocuğummuş gibi seveceğim. Seni sevdiğim gibi. Onu koruyacağım, sana söz veriyorum. Davut’a ait hiçbir şeyin bizim hayatımıza zarar vermesine izin vermeyeceğim."
Elif, bir anlığına durup Fatih’in kararlılığına baktı. Gözlerinde hem korku hem de minnet belirmişti. "Ama bu yük çok büyük, Fatih… Hem senin hem de benim için."
Fatih, Elif’in yüzüne şefkatle bakarak, "Birlikte taşıyacağız bu yükü. Sen yalnız değilsin Elif. Bundan sonra ne olursa olsun, senin yanındayım," dedi.
Elif derin bir nefes alarak başını salladı. Fatih’in söyledikleri onu rahatlatmaya yetmese de, içindeki karanlık ve acımasız gerçeklerle yüzleşmek zorunda olduğunu biliyordu. Bu yalan, onları bir arada tutmanın tek yoluydu, ama gelecekte neler getireceğini kimse bilemezdi.
Fatih, Elif’in yüzündeki kaygıyı görünce ona daha da sıkıca sarıldı. "Bu savaşı birlikte vereceğiz," dedi fısıltıyla, "Seni asla bırakmayacağım."
Elif, gözlerini kapatarak Fatih’in omzuna yaslandı. Kaderin onlara oynadığı bu acımasız oyunu kabul etmek zorundaydı. Yalanlar ve gerçekler birbirine karışsa da, Fatih’in sevgisi ona güç veriyordu. Ama Elif, içinde büyüyen bu çocuğun, tüm bu yükün altında ne kadar dayanabileceğini düşünmeden edemedi.
Zamanla bu yalanın sonuçlarıyla yüzleşmeleri gerektiğini biliyorlardı, ama şimdilik, birbirlerine sarılarak bu anın huzuruna tutunmaya çalışıyorlardı.
|
0% |