@kalemdendusen
|
Evet modum düşsede, beni ayağa kaldıran arkadaşlarım var ve ben bunu aşırı seviyorum. O yüzden ben bu bölümü beni asla yanlız bırakmayan Betülay ve Gökçeye adıyorum. Sizi seviyorum kızlar❤️ Şuanda bu bölümü yazıyorsam onların sayesinde.
Elif, hastane odasından çıktı. Fatih’in yatağında dinlenirken ona son bir kez daha baktı. Yüzünde, sadece sevgi vardı, başka hiçbir şey değil. O bakışlarda, hayatındaki tüm fırtınalara rağmen sığındığı o sakin limanı buldu. Ama içindeki karmaşa dinmiyordu. Gözlerinden yaşlar süzülecek gibiydi. Kafasındaki düşünceler bir türlü durmuyor, sessizce fırtınalar kopuyordu.
Koridora çıktığında, ablası Zeynep'i gördü. Ailesiyle köşke dönmeye hazırlanıyordu. Fatih, bir süre daha müşahede altında kalacaktı. Elif, derin bir nefes alıp Zeynep'in yanına oturdu. Zeynep, kardeşinin durumunu hemen fark etti. Elif’in dolu dolu olan gözleri, içinde biriken duygu fırtınasını fazlasıyla belli ediyordu.
Zeynep hafifçe eğilip ona baktı, endişeyle sordu: “Ne oldu kardeşim? Neden bu kadar üzgünsün?”
Elif, kelimeleri bulmaya çalıştı ama sanki boğazında düğümlenmiş gibiydi. Olaylar o kadar hızlı gelişmişti ki, ne hissettiğini bile anlamakta zorlanıyordu. Bir süre sessiz kaldı, derin bir nefes aldı ve nihayet konuşmaya başladı: “Fatih, ailesine... benim hamile olduğumu söylemiş. Üstelik... çocuğun kendisinden olduğunu da söylemiş.”
Zeynep’in yüzündeki şaşkınlık ifadesi her şeyi anlatıyordu. Gözleri irileşmişti, bu durumu hiç beklemiyordu. “Nasıl böyle bir şey yapabilir? Elif, bu çocuk Fatih’in değil! Bu çocuk... Davut’un.” Sesinde hem şaşkınlık hem de tedirginlik vardı.
Elif, derin bir iç çekti, gözleri yerden kalkmadı. Bir yandan Fatih’in onu korumak için bu yalanı söylediğini biliyordu ama diğer yandan bu sırla yaşamanın ne kadar zor olacağını da hissediyordu. “Bizi korumak için yaptı, Abla,” dedi Elif, sesi yorgundu. “Fatih biliyor, eğer gerçeği söyleseydi... ailesi beni asla kabul etmezdi. Hele ki çocuğun babasının Davut olduğunu bilselerdi... bizi hemen reddederlerdi. O da bana ve bebeğe bir şans vermek için bu yalanı söyledi.”
Zeynep, bir süre sessiz kaldı. Durumu kafasında tartmaya çalışıyordu. Sonunda Elif’in yüzüne baktı, derin bir iç çekerek: “Belki Fatih doğru bir şey yapmaya çalışıyor, seni ve çocuğu korumak istiyor. Ama bu yalanla nasıl yaşayacaksınız, Elif? Her an gerçek ortaya çıkabilir, ve o zaman ne olacak?”
Elif, gözlerini kardeşine çevirdi. O an gözlerinde çaresizliği görmek mümkündü. “Bilmiyorum, Zeynep. Ama başka çaremiz yok. Fatih olmasa ne ben ne de bu çocuk bu dünyada yer bulabilirdik. Ama ya gerçek ortaya çıkarsa? O zaman ne yapacağız? Fatih ailesine karşı ne diyecek? Ya beni terk ederlerse?”
Zeynep, kardeşinin elini tuttu. Onu teselli etmeye çalışsa da Elif’in içinde bulunduğu durumun ağırlığını o da biliyordu. “Bunu düşünmemelisin. Şu an için önemli olan, senin ve bebeğin güvende olması. Fatih, seni seviyor. Sizi koruyacağına inanıyor. Belki bu yalan zor ama şimdilik bu yalan sizi koruyor, Elif. Ve bu yeterli.”
Elif, Zeynep’in sözlerinden bir nebze olsun teselli bulmuş gibi hafifçe başını salladı. Ama hâlâ içinde bir huzursuzluk vardı. “Evet, belki... ama bu yalanla yaşamak beni yiyip bitirecek, abla. Her gün Davut’un çocuğunu Fatih’inmiş gibi göstermek... bu yük çok ağır.”
Zeynep bir an durdu, sonra ciddi bir tonda konuştu: “Davut’un kim olduğunu biliyoruz. Eğer öğrenirse ne yapacağını da biliyoruz. O yüzden, bu yalan... belki de şu anki en iyi çözüm. Ama bu yükü yalnız taşımayacaksın, Elif. Biz buradayız. Fatih’in ailesi... bizler... seni yalnız bırakmayacağız.”
Elif, başını Zeynep’in omzuna yasladı. Gözleri dolmuştu ama ağlamıyordu. Sadece derin bir iç çekti. Tam o sırada Zeynep’in aklına bir şey geldi. “Bu arada sana iyi bir haberim var,” dedi Zeynep, sesi biraz daha neşeliydi. “Davut, gözaltına alınmış. En azından bir süreliğine başımızdan uzak olacak.”
Elif’in gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Şaka yapıyorsun!” dedi sevinçle. “Gerçekten mi?”
Zeynep gülümseyerek başını salladı. “Gerçekten. Şimdilik rahat bir nefes alabiliriz.”
Elif, uzun zamandır hissetmediği bir rahatlama duygusuyla gülümsedi. “Bu inanılmaz! Bunu duyduğuma inanamıyorum. Belki de her şey... düzelmeye başlıyordur.”
Zeynep, Elif’e sarıldı. “Her şey yoluna girecek, Elif. Zor bir dönemden geçtik ama bu yalanın da bir gün yükü azalır. O gün geldiğinde de sen, ben ve Fatih, bu savaştan galip çıkacağız.”
Elif, kardeşinin ona olan inancını hissetti. İçindeki korkuları bir kenara bırakarak geleceğe daha umutla bakmaya çalıştı.
Elif ve Zeynep, hastane koridorlarında yürüyerek dışarı çıktılar. İkisi de hâlâ aralarındaki konuşmanın etkisiyle ara sıra kıkırdıyordu. Yaşadıkları her şeyin ağırlığı, bu tür anlarla hafifliyor gibiydi. Hastanenin kafeteryasında bir köşeye oturdular ve Elif, ablasına döndü.
Elif: "Abla, biliyor musun? Belki de her şey bir rüya. Davut’la evliliğim, o karanlık günler, şimdi de Fatih’in ailesine söylenen yalanlar... Sabah uyanacağım ve kendimi çocukluğumdaki gibi annemin yanına koşarken bulacağım."
Zeynep, kaşlarını kaldırdı ve ciddi bir ifade takınarak: Zeynep: "Rüyaysa, bu rüya bayağı absürt bir yerlerde sapmış olmalı. Yani, rüyada bile Davut mu var? Üzgünüm ama biraz daha hayal gücü lütfen!"
Elif güldü, ama sonra ciddileşti. Elif: "Düşünsene abla, o sabah Fatih'e ne diyeceğim? 'Merhaba, yalanlarınıza devam edelim mi?' Yoksa ‘Bak, çocuğun babası Davut ama sana güzel haberlerim var: Herkes seni seviyor!’ mü?"
Zeynep kahvesinden bir yudum aldı ve kaşlarını çatarak: Zeynep: "Bak şimdi, Fatih'in çocuğunun babası olduğunu Davut'a itiraf edersek… Hayır, hayır... Düşünemiyorum bile. Adam zaten fazlasıyla duygusal. Onu böyle bırakmak, mazallah Netflix dizisi gibi drama patlaması yaşatır. Hepimizi siler geçer."
Elif, kahkahayı patlattı. Elif: "Doğru diyorsun. Fatih bir sabah kalkar, gözlerini açar, 'Bu gerçek mi? Elif'in çocuğu gerçekten benden mi?' diye kendi kendine sorgular. Ama bir de fark eder ki... Aslında tüm bu zaman boyunca bir mafya komplosunun ortasındayız!"
Zeynep aniden kafasını sallayıp: Zeynep: "Aman Allah'ım! Elif, ne oldu biliyor musun? Biz aslında bir gizli ajan hikayesinin tam ortasındayız! Davut aslında CIA ajanıydı, sen de bir suikastçisin! Şimdi de çocuk, gizli bir operasyonun parçası. Her şeyin bir anlamı varmış gibi!"
Elif, masayı yumruklayarak güldü. Elif: "Kesinlikle! İşte bu yüzden, Davut'a bu çocuk senin değil, Fatih'in demek aslında uluslararası bir skandal yaratır!"
Zeynep de artık kahkahalarına hakim olamıyordu. Zeynep: "Peki ya Fatih’in ailesi? Onlara ne diyeceğiz? ‘Bu çocuğun babası mafya lideri. Ama endişelenmeyin, ben her şeyi kontrol altında tutuyorum!’"
Elif gülmekten gözlerinden yaş gelirken: Elif: "Bence onlara deriz ki, ‘Bakın, bu çocuğun geleceği parlak! Mafya ailelerine karşı mücadele veren bir süper kahraman olarak yetiştireceğiz. Hepiniz de gurur duyacaksınız!’"
Zeynep, nefesini toparlamaya çalışarak, masaya doğru eğildi: Zeynep: "Ve annem? Annem gelip çocuğu kucağına alır ve ‘Bu torunum aslında ajan! Neden bana söylemediniz? Torunum CIA için çalışacakmış!’ diye gururla etrafa gösterir."
Elif, ablasına bakarak: Elif: "Annemi de düşünmek istemiyorum. Şu anda en son ihtiyacımız olmayan şey, onun gelip ‘Torunumun baba tarafı kim, kızım?’ diye sorguya çekmesi!"
Zeynep, kahkahalarla başını salladı. Zeynep: "Torununu mafya lideri babadan saklarken çok dikkatli olmalısın, yoksa o da aile draması arasında sıkışıp kalır!"
Elif gülmekten yorulmuştu. Başını Zeynep’in omzuna yasladı, nefes almaya çalışıyordu ama gülmesi hâlâ bitmemişti. Elif: "Yemin ediyorum, bir gün bu yaşadıklarımızı biri film yaparsa, ödül alırız. Ama kesinlikle bir komedi dalında!"
Zeynep de hâlâ gülmeye devam ediyordu. Zeynep: "Elif, aslında bu kadar ciddiye almamalıyız. Çünkü hayat çok kısa ve bazen böyle absürd anlar, bize gülmeyi hatırlatıyor. O yüzden, ne olursa olsun, bu yalanı bir şekilde sürdürmemiz gerekecek. Ama en azından biraz eğlenelim, değil mi?"
Elif başını sallayarak: Elif: "Haklısın abla. Bu kadar şey yaşadıktan sonra biraz eğlenceyi hak ettik."
İkili, hastane kafeteryasında birbirlerine bakarak hâlâ gülüyordu. Dışarıda fırtınalar kopuyor olabilir, Fatih'in ailesi büyük bir yalanın içinde olabilirdi, ama en azından bu an, onların dostluğuna ve komik anılarına bir yenisini eklemişti.
|
0% |