Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 1

@kalemdendusen

Sevgili okurlarım,

 

Hikayemizin bu bölümünde yine duygularla dolu, sürükleyici anlar sizi bekliyor. ⭐️ Eğer bu yolculuğu benimle birlikte keşfetmekten keyif aldıysanız, yıldızlamayı unutmayın ve yeni bölümlerden haberdar olmak için beni takipte kalın! 💫 Desteğiniz benim için çok değerli, iyi ki varsınız! 🙏

 

 

Elif yerde Fatih'in yaralarını sararken Tamda Davut Elif'e saldırmaya hazırlanırken, bir anda Davutun arkasından bir figür belirdi. Halit bey, sessiz adımlarla davuta yaklaştı.

Halit bey davutun arkasında belirdi ve hızla onu etkisiz hale getirdi. Güçlü bir tekmeyle Davutun silahını düşürdü ve onu yere serdi.

Elif ve Zeynep şok içinde babalarının cesaretini izlediler. Halit bey "Sakın ona yaklaşmayın!"diye hiddele haykırdı. Fakat önemli bir sorun vardı. Fatih hâla yaralıydı.

Halit ile Elif Fatihi arabaya taşıdılar. Çok kan kaybediyordu. Hızla hareket ederek Fatih'i hastaneye getirdiler. Elif'in gözleri endişe doluydu. Fatih'in hayatı tehlikedeydi. Hastane koridorları çok uzun geliyordu, hayatın ortasında kalan uzun bir yoll.... Elif gözlerini Fatih'in yüzünden ayırmadan beklemeye devam etti.

Doktorlar Elif'i çıkarıp ameliyathane in kapısını kapattığında kalbi hızla çarpıyordu. Fatih'in geçirdiği ameliyat çkok riskliydi ve her geçen dakika daha da risk artıyordu. Zeynep babası Halit Bey'in yanında otururken her ikiside ne olacağını bilmez haldeydi. Bir süre sonra Fatih'in ailesi geldi.

Annesi Gülnihal hanım çığlık atıyordu "Fatih!" diye haykırdı,gözleri dolu dolu "Neden burada? Ne oldu ?" Dedi feryat figan.

Aradan Atakan da gelip Zeynep'e olan bitine sordu.

 

Fatih’in ameliyatı uzun saatler boyunca sürdü. Elif, hastane koridorunda yürümeye bile cesaret edemiyordu. Gözlerini ameliyathane kapısından bir an olsun ayırmadan, sessizce dua ediyordu. Zeynep, onu sakinleştirmeye çalışsa da, Elif’in kalbinde tarifi zor bir korku vardı.

 

Halit Bey, doktorlardan haber almak için her fırsatta bilgi toplamaya çalışıyordu. Zaman geçtikçe hastaneye gelen insanlar artıyor, Fatih’in ailesi ise büyük bir endişeyle bekliyordu. Fatih’in annesi Gülnihal, gözyaşları içinde doktorlara yalvarıyor, oğlunun hayatta kalması için her şeyin yapılmasını istiyordu.

 

Ameliyathane kapısı nihayet açıldığında, herkes aynı anda ayağa kalktı. Kalbi hızla çarpan Elif, doktorun yüzüne bakmak için bir adım attı. Doktor, yorgun ve ciddi bir ifadeyle, “Ameliyat başarılı geçti, ancak kritik saatlerdeyiz. Fatih’in durumu çok hassas, önümüzdeki 48 saat hayati önem taşıyor. Yoğun bakıma alacağız, durumu gözlemleyeceğiz.”

 

Bu sözler, herkesin üzerinde soğuk bir duş etkisi yaratmıştı. Fatih’in annesi neredeyse bayılacak gibi oldu. Babası Oğuz bey ise güçlü durmaya çalışıyor, ama gözlerinden düşen birkaç damla yaş onu ele veriyordu. Elif, doktorun söylediklerini anlamaya çalışırken, içindeki korku bir an olsun hafiflememişti. Fatih ya uyanmazsa? Ya onu kaybederse?

 

Yoğun bakım odasının kapısında beklemeye başladıklarında, Fatih’in sessizce yatışı, Elif’in gözlerinin önüne geldi. İçine derin bir nefes çekerek, ellerini dua için birleştirdi. Zeynep yanındaydı ama kimse Elif’in içindeki o fırtınayı tam olarak bilemezdi.

Saatler ilerledikçe, hastanenin soğuk koridorları daha da ıssızlaşıyordu. Fatih’in ailesi hastanenin dinlenme odasına çekildi, ama Elif bir an bile gözünü kırpmadı. Yorgun düşen bedeni, ayakta zor duruyordu. Zeynep, ona hamile olduğunu dinlenmesi gerektiği için ısrar etse de, Elif bir an olsun Fatih’in başucundan ayrılmak istemiyordu.

“Senin burada olman bir şey değiştirmeyecek Elif,” diye fısıldadı Zeynep, gözlerinde endişeyle. “Sen de dinlenmelisin. Fatih için güçlü olman gerek.”

Elif, Zeynep’e dönüp gözlerinin dolduğunu fark etti. “Ona bir şey olursa…” dedi boğuk bir sesle. “Ben nasıl yaşarım, Zeynep? Onu kaybedemem. O benim için neler yaptı. Kim kime bunu yapar.”

Zeynep, Elif’in elini tuttu. “Kaybetmeyeceksin. Fatih güçlüdür, bunun da hem o neler yaptı. Bununda üstesinden gelecek. Sen sadece ona inan ve sabırlı ol.”

Gece boyunca sessizlik hâkimdi. Zaman geçtikçe, Elif’in gözleri yavaşça kapanmaya başladı. Uykusuzluk ve stres bedenini yorgun düşürmüştü. Bir köşeye kıvrılarak uyumaya çalışırken, aklından geçen tek şey Fatih’in yeniden gözlerini açmasıydı.

Elif, uyukladığı yerde aniden irkildi. Kalbi hızla atıyordu. Uyandığında hemen yoğun bakıma bakan cama yöneldi. İçeride hâlâ sessizlik hâkimdi. Fatih, makinelerin soğuk ve mekanik sesleri arasında hareketsiz yatıyordu. Gözyaşlarını zor tutarak cama daha da yaklaştı. Zeynep uyuyordu, Halit Bey ise sessizce telefonuna bakıyordu. Gece ağır ağır sona eriyordu ama Elif için zaman durmuş gibiydi.

Tam bu sırada, hastanenin koridorlarında telaşlı bir hareketlenme başladı. Beyaz önlüklü hemşireler ve doktorlar hızla yoğun bakımın kapısına doğru koşturuyordu. Elif’in kalbi duracak gibi oldu. "Ne oluyor?" diye mırıldandı, ama kimse ona cevap vermedi.

Bir doktor, odaya girerken hızlıca açıklama yaptı: “Fatih’in durumu kritikleşti, hemen müdahale etmemiz gerekiyor.”

Elif’in içindeki korku yeniden alevlendi. Zeynep de uyanmış, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Elif, cama yapışmış gözleriyle içeriyi izlerken, Fatih'in yanına hızla doktorlar ve hemşireler doluştu. Makinaların sesleri hızla artıyordu; Elif kalbinin göğsünden fırlayacağını hissetti.

Halit Bey, Elif’in yanına yaklaştı, ona sarılarak sakinleştirmeye çalıştı. "Kızım, sakin ol. Güven doktorlara, ellerinden geleni yapıyorlar."

Elif, bu sözleri duymuyormuş gibi camdan gözlerini ayırmadan Fatih’i izliyordu. Birden içeriden bir hemşire dışarı çıktı, ailesine doğru bakarak kısa ve sert bir cümle kurdu: “Bir yakınınızı içeri alabiliriz, ama sadece bir kişi.”

Elif, hiç düşünmeden bir adım öne atıldı. Halit Bey ona onaylar şekilde başını salladı. Elif, titreyen adımlarla yoğun bakımın kapısından içeri girdi. Fatih, beyaz çarşafların arasında, soluk bir şekilde yatıyordu. Elif’in gözleri doldu. Onun bu kadar kırılgan, bu kadar savunmasız olduğunu görmek canını yakıyordu.

Yavaşça yanına yaklaştı, titreyen ellerini onun soğuk eline koydu. "Fatih," diye fısıldadı, "Lütfen bana geri dön. Söz bak tekrar girerim o sandığa sen yeterki geri gel. Sensiz ne yaparım, bilmiyorum. Seni kaybedemem..."

Fatih'in gözleri kapalıydı ama Elif, içten içe onun kendisini duyduğuna inanıyordu. Derin bir nefes aldı ve titreyen dudaklarını zorlayarak konuşmaya devam etti: “Bizim yarım kalan bir hikayemiz var. Seninle birlikte geçireceğimiz daha çok gün, daha çok anı var. Lütfen, buna tutun.”

O sırada, doktor yavaşça Elif’in yanına yaklaştı. “Şu an onu uyandırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama kalbi çok zorlanıyor, bu süreçte ona destek olmalısınız.”

Elif, gözlerinde umutsuz bir ifadeyle başını salladı. Bir şey yapmalıydı, ama ne? Ellerini Fatih’in ellerinden çekmek istemiyordu, sanki ona dokunarak bir parçasını hayatta tutmaya çalışıyordu.

(Saatler Sonra)

Güneş doğmaya başladığında, hastanedeki kasvetli hava biraz olsun hafifledi. Fatih’in durumu sabitlenmişti, ancak hâlâ yoğun bakımda tutuluyordu. Doktorlar, küçük ama önemli bir ilerleme kaydedildiğini söylediler: Fatih’in vücudu şoka girmemiş, hayati organlarındaki tehlike geçmişti. Ancak hala uyanması gerekiyordu.

Elif, bir an olsun yanından ayrılmıyordu. Fatih’in ellerini bıraktığı her an, onu kaybediyor gibi hissediyordu. Zeynep ve Halit Bey, dışarıda beklemeye devam ediyordu. Fatih’in ailesi de gelip gidiyordu, ama Elif her şeyden kopmuş, sadece Fatih’e odaklanmıştı.

Sonunda, uzun bir bekleyişin ardından, Fatih’in parmakları hafifçe kıpırdadı. Elif, gözlerini inanamaz şekilde açarak başını kaldırdı. "Fatih?"

Fatih’in gözleri hafifçe aralandı. Derin bir nefes alıp yavaşça ona döndü. Sesi zayıftı ama duyuluyordu: "Elif?"

Elif’in kalbi hızla çarpmaya başladı. Gözlerinden dökülen yaşları engelleyemiyordu. “Fatih! Sen… Sen geri döndün!”

Fatih, yorgun gözlerini ona dikti. “Seni bırakmam. Asla bırakmam.”

 

Elif, sevdiği adamın geri dönmesiyle içindeki karanlık duyguları bir an olsun kenara itti. Onun yanında, onunla birlikte olmak her şeyden önemliydi. Bu anın sonsuz sürmesini diliyordu.

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%