Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@kalemdendusen

Kitabı oylarsanız sevinirim.🔥❤️

Yıldıray, bu manzarayı izlerken kendi odasına doğru adım attı. Ateş odası… Girişteki sıcak hava dalgası yüzüne çarptığında, bir an için geri çekildi. Oda, lav nehirleriyle dolu bir yanardağın içindeymiş gibi görünüyordu. Duvarlardan aşağı süzülen turuncu ve kırmızı alevler, hareket halinde bir canavarı andırıyordu. Oda tamamen ateşle çevriliydi ve içerideki sıcaklık, neredeyse dayanılmayacak kadar fazlaydı.

 

Elini uzattığında, ateşi kontrol etmeye çalıştı ama ateş, onunla işbirliği yapmıyordu. İçindeki öfke, korku ve belirsizlik ateşi daha da büyütüyordu. Ateş, onun ruhuna ayna tutuyor gibiydi; kontrolsüz, patlamaya hazır ve yıkıcı. Yıldıray, bu gücün altında eziliyormuş gibi hissediyordu. Ateşi kullanmak istiyordu ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Ateş, onun dostu mu yoksa düşmanı mıydı?

 

Tam bu sırada, kapıdan tanıdık bir ses duyuldu. Yıldıray arkasına döndüğünde, Selim’i gördü. Selim, fabrikada birlikte çalıştığı eski iş arkadaşıydı. Yıldıray şaşkınlıkla gözlerini kırptı. "Selim? Burada ne işin var?" dedi, sesi hayretle karışık.

 

Selim, gülümseyerek yanıt verdi. "Seni burada görmek şaşırtmadı aslında. Ama bu kadar geç katılacağını düşünmemiştim."

 

"Ben… buraya ait miyim, ondan bile emin değilim." Yıldıray, elindeki ateş kıvılcımlarına bakarak mırıldandı.

 

Selim, ona doğru birkaç adım attı ve omzuna dostça bir dokunuş yaptı. "Ateş seni korkutuyor olabilir, ama unutma, onun seni yönlendirmesine izin verirsen, kaybolursun. Sen onu kontrol etmelisin, Yıldıray. Fabrikada birlikte çalışırken bile zorluklarla başa çıkmayı öğrendik. Şimdi bu senin yeni sınavın."

 

Yıldıray, Selim’in sözleri üzerine derin bir nefes aldı. Selim’in her zamanki soğukkanlılığı ona biraz cesaret verdi. "Haklısın," diye mırıldandı. "Bu gücü kontrol etmek zorundayım."

 

Ama kolay olmayacaktı. Yıldıray içindeki ateşi dindirmek yerine onunla bir olmayı öğrenmeliydi. Fabrikadaki günler geride kalmıştı; burada başka bir savaş vardı, hem elementlerle hem de kendi ruhuyla. Bu savaş, onun geleceğini belirleyecekti.

Yıldıray, Selim’in sözlerinin yankısı hala zihninde dolanırken, eğitim odasındaki ateşi kontrol etmeye çalıştı. Fakat ateşin vahşi doğası ona meydan okuyor, her seferinde elinden kaçıyordu. O, ne zaman ateşi kullanmak istese, içindeki öfke onu yakıp kavuruyordu. Diğer element kullanıcıları ustaca güçlerini kullanırken, Yıldıray içsel bir savaş veriyordu. Ateşi bastırmak yerine, onunla uyum sağlaması gerektiğini biliyordu ama nasıl olacağını çözmek için zaman kalmamıştı. Zira eğitim hızla sona yaklaşıyordu ve bir sonraki oyun yaklaşıyordu.

 

Kapının aniden açılmasıyla Yıldıray irkildi. İçeri giren kişi eğitmen Alper'di. Alper, sert ama adil bir liderdi. Herkesin saygı duyduğu bir figürdü ve onun varlığı, odayı sessizliğe boğmuştu. Gözlerini Yıldıray’a dikti ve keskin bir sesle konuştu:

 

"Yıldıray, elementini henüz kontrol edemediğini görüyorum. Ateşle oynamak, onu küçümsemek gibi bir hata yaparsan, sadece kendini değil takımını da tehlikeye atarsın."

 

Yıldıray, eğitmenin sert bakışları altında eziliyormuş gibi hissetti. Ancak geri adım atmak niyetinde değildi. Gözlerinde bir kararlılık belirirken, elini uzattı ve odanın ortasındaki lav nehirlerine doğru odaklandı. Eğitmen ona izin verdi. "Göster bakalım," dedi. Yıldıray, ateşi kontrol etmeye çalıştı ama bir kıvılcım havada savruldu ve ardından büyük bir patlama oldu. Ateş odanın dört bir yanına yayıldı.

 

Yıldıray, gözleri büyümüş halde geri çekildi. Alper ise sakin bir şekilde başını iki yana salladı. "Bu böyle olmaz," dedi sertçe. "Ateşle dans etmek istiyorsan, ona saygı göstermelisin. Onu kontrol etmeye değil, anlamaya çalış."

 

Eğitmen, Yıldıray’a yaklaşarak ellerini omzuna koydu. "Ateşin vahşi doğasını bastırmaya çalışma. Onunla bir ol. İçindeki öfkeyi ve korkuyu kullan ama kontrol sende olmalı. Unutma, ateş seni tüketebilir, ya da seni güçlendirebilir. Bu senin seçimin."

 

Selim, Yıldıray’a yaklaşıp eğitmen Alper'in söylediklerine başını onaylayarak ekledi: "Fabrikada da böyleydi. Zor işleri hep aceleyle çözmeye çalışırdık ama en iyi sonuçlar sabırlı olduğumuzda gelirdi."

 

Yıldıray, derin bir nefes aldı ve gözlerini lav nehirlerine yeniden çevirdi. Bu kez panikle değil, dinginlikle odaklandı. Elleri yavaşça havaya kalktı ve parmak uçlarında minik bir ateş topu belirdi. Alev önce sönmeye meyilliydi ama Yıldıray, Alper’in sözlerini hatırlayarak ateşi serbest bıraktı. Ateş onun iradesiyle birlikte yavaşça büyümeye başladı, ama bu kez onu bastırmaya çalışmıyordu. Ateş, onunla bir bütün olmuş gibi hareket etmeye başladı.

 

Eğitmen Alper, memnun bir ifadeyle başını salladı. "İşte bu, Yıldıray. Ateşi kontrol etmenin sırrı, ona karşı savaşmamak. Seninle birlikte akmasına izin ver."

 

Yıldıray’ın yüzünde beliren rahatlama ifadesi, içindeki gerginliğin hafiflediğini gösteriyordu. Selim, ona gülümseyerek baktı. "Bunu başardın dostum," dedi. "Ama bu sadece başlangıç."

 

Tam bu sırada, odanın içinde yankılanan bir ses duyuldu. Dijital ekranlardan biri parladı ve holografik bir görüntü belirdi. Bu, yaklaşan bir görev çağrısıydı. "Tüm yarışmacılar ana salona çağrılıyor. Hazırlıklarınızı tamamlayın."

 

Yıldıray, Selim ve diğer element kullanıcıları, bu anı bekliyordu. Eğitmen Alper, onlara ciddi bir şekilde baktı. "Yarışmalar başlamak üzere. Sizi izleyenlerin olduğunu unutmayın. Her biriniz, gücünüzün sınırlarını zorlamak zorundasınız. Bu, sadece bir oyun değil. Hayatta kalmak için elementlerinizle ne kadar bütünleşebileceğinizi göstereceksiniz."

Tüm yarışmacılar, ana salonda toplanmıştı. Salon, dijital ekranlarla çevriliydi ve her bir takımın sembolü büyük ekranlarda parlıyordu. Yıldıray, Team B’nin bir parçası olarak, Selim ve diğer takım arkadaşlarıyla birlikte yerini aldı. Karşılarında Team A, C, ve diğer takımlar sıralanmıştı. Ancak Yıldıray’ın gözleri sadece bir kişiye odaklanmıştı: kardeşi Rüzgar. Ruzgar, Team A’nın bir üyesiydi ve Rüzgar elementini kullanıyordu. Göz göze geldiklerinde aralarında belirsiz bir elektriklenme oldu. İki kardeşin yüzlerinde soğuk bir kararlılık vardı.

Tam bu sırada, holografik bir sunucu belirdi ve yarınki yarışmanın kurallarını açıklamaya başladı. "Yarınki yarışmada Yarışmacılar, ilk görevde elementlerinizi kullanarak birbirinize karşı değil, sistemin size sunduğu zorluklara karşı mücadele edeceksiniz. Ancak unutmayın, her görev sonunda takımların arasındaki puan farkı önemlidir."

Ekranda ilk görev belirdi: "Alev Geçidi." Bu görev, özellikle ateş elementine sahip olanlar için zorlu bir sınavdı. Yarışmacılar, lavlarla dolu bir alanda, ateşten engellerin arasından geçip hedef noktaya ulaşmak zorundaydı. Ancak sadece ateş elementi değil, diğer element kullanıcıları da bu engelleri aşmak için strateji geliştirmeliydi.

Loading...
0%