Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm: Bunu Yapamazsın zaten

@kalemdendusen

Bora'nın gözlerine baktığımda, orada gördüğüm sadece bir sevgili değildi; o, benim sığınağımdı, fırtınalarımın ardından bulduğum sakin liman, en karanlık gecelerimin içindeki yıldızdı. Her şey karmaşıklaştığında, birbirimize sarılmakla yetiniyor ve dünyadaki tüm sorunları bir anlığına unutuveriyorduk. Onun sıcaklığı, kalp atışlarının ritmiyle uyum sağlıyordu ve her nefes alışımızda, sanki dünyayı bir kez daha keşfediyorduk.

 

Bir akşam, Bora'nın yanına kıvrıldığımda bana derin bir iç çekişle bakıp, “Aylin, biliyor musun, seninle olmak bana huzur veriyor,” demişti. O anın büyüsü içinde kaybolmuşken, “Seninle yaşlanmak istiyorum,” diye mırıldanmıştım. Bora, gülümseyip alnıma bir öpücük kondurduğunda, hayatın bize sunduğu her zorluğa rağmen, birlikte daha güçlü olduğumuzu hissettim.

 

Ama ne kadar mutlu olsak da gerçekler her zaman kapımızın önünde bekliyordu ve Bora'nın babası, Kayhan Bey, bizim bu mutluluğumuzu kolayca elimizden alabilecek bir güç olarak duruyordu.

Ertesi sabah uyanır uyanmaz Bora’nın odasında buldum kendimi. Duvarda asılı olan saat, zamanın hızlıca aktığını gösterirken, içimdeki huzursuzluk daha da arttı. Bora başını yastığa gömmüş, sessizce tavana bakıyordu. Elimi uzatıp saçlarını okşadım. Gözleri bana çevrildiğinde, “Sence doğru mu yaptık?” diye sordu, sesi sanki çok uzaklardan geliyordu.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. “Doğru ya da yanlış, artık geri dönüş yok,” dedim. “Bu bizim hayatımız ve onu istediğimiz gibi yaşamak zorundayız.”

 

Bora başını salladı, ama gözlerindeki belirsizlik silinmedi. Bir an, bu yeni başlangıcın altında ne kadar ezildiğimizi hissettim. Ama pes edemezdik. Biz bu savaşı seçmiştik ve sonuna kadar gitmek zorundaydık.

 

Birkaç gün geçti ve her şey fırtına öncesi sessizlik gibi ilerliyordu. Bir sabah Bora işe gitmek için evden çıktığında, kapının önünde Kayhan Bey’in beklediğini gördüm. Gözleri öfkeyle parlıyordu ama bu kez sesinde bir tehditten çok, kararlılık vardı. “Bunun sonu iyi olmayacak, Aylin,” dedi. “Oğlumu geri alacağım.”

“Bora bir eşya değil ki, onu alıp götüresiniz,” dedim soğukkanlı bir şekilde. “O bir insan ve kendi kararlarını verebilir.”

 

Kayhan Bey hafifçe gülümsedi, ama o gülümsemenin ardında gizli bir tehdit vardı. “Bak, genç hanım, bu savaşı sen başlattın ama ben bitireceğim. Sana son bir şans veriyorum: Bu oyunu bırak ve Bora’dan uzak dur.”

 

Kollarımı kavuşturdum ve ona meydan okuyan bir bakış attım. “Bunu kabul etmiyorum. Bora benimle kalacak ve ne sen ne de başka biri bizi ayıramayacak.”

 

Kayhan Bey bir adım daha attı ve alçak sesle, “İyi düşün, Aylin,” dedi. “Bu dünyada senin gibileri yerle bir etmek sandığından çok daha kolay.”

 

Bora eve döndüğünde ona Kayhan Bey’in söylediklerini anlattım. Bir an sessiz kaldı, ardından ellerini yumruk yapıp derin bir nefes aldı. “Babam pes etmeyecek,” dedi. “Ama ben de senin yanında duracağım, Aylin. Ne olursa olsun.”

 

O an anladım ki bu, sadece bir intikam hikayesi değil, bir hayatta kalma savaşıydı. Bora ve ben, birbirimize sırtımızı yaslayarak bu karanlık fırtınanın içinden geçecektik.

 

O akşam Sema Hanım bizi yemeğe davet etti. Bora’nın yüzünde annesiyle ilgili karışık duygular olduğunu görebiliyordum ama elimi sıkıca tuttu ve birlikte eve gittik. İçeri girdiğimizde masanın özenle hazırlandığını gördük. Bir süre sessizlik içinde yemeğimizi yedik, ardından Sema Hanım gözleri yaşlı bir şekilde bana döndü.

 

“Aylin,” dedi boğazı düğümlenmiş gibi. “Bora’yı çok seviyorsun değil mi?”

 

Hiç tereddüt etmeden, “Evet,” dedim. “Onunla her şeyin üstesinden gelebileceğimi biliyorum.”

 

Sema Hanım başını eğdi, gözyaşlarını sildi ve derin bir nefes aldı. “Biliyorum,” dedi fısıldar gibi. “Ama bilmelisin ki, bu ailede hiçbir şey kolay olmadı, olmayacak da. Kayhan’ın öfkesi ve kontrol tutkusu her zaman başımızın üzerinde bir kılıç gibi sallanacak.”

 

Gözlerimi kapatıp içimdeki gücü topladım. “Bunu göze alıyorum,” dedim kararlı bir şekilde. “Ben, Bora ve onunla birlikte kuracağımız hayat için her türlü zorluğa göğüs gereceğim.”

 

O an anladım ki intikam, öfke, korku; hepsi birer geçiş süreciydi. Asıl önemli olan, Bora’yla birlikte bu geçiş sürecinin sonunda ayakta kalabilmekti. O gece, gelecekteki tüm fırtınalara karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini bilerek, Bora’nın elini tuttum ve gözlerindeki umut ışığına bakarak, “Birlikteyiz,” dedim. “Her ne olursa olsun.”

Akşam yemeğinden sonra Kayhan tekrar geldi.

Kayhan Bey’in gözlerindeki nefret adeta alev almış gibiydi.

 

“Artık yeter!” diye bağırdı. "Bora, sen benim oğlum olamazsın. Bu kadar aptal, bu kadar isyankâr biri benim ailemde yer alamaz!"

 

Bora, babasının karşısında sakin kalmaya çalışsa da içten içe titrediğini fark ettim. "Yaptığın her şeyin hesabını vermen gerek."

 

Kayhan Bey, bana dönerek küçümseyici bir bakış attı. "Sen de," dedi, "bu eve ait değilsin ve hiçbir zaman da olamayacaksın. Siz ikiniz, bu çatı altında bir gün daha kalamazsınız."

 

“Siz... Bizi evden mi atıyorsunuz?” dedim, sesim titreyerek.

 

“Evet, ne sanıyordunuz?” dedi Kayhan Bey, arkasına yaslanarak. “Burası benim evim ve bu çatının altında yalnızca benim kurallarıma uyanlar kalabilir. Siz, bu kuralları yıkıyorsunuz ve artık burada yeriniz yok.”

 

“Babacığım, lütfen!” diye seslendi Bora, son bir umutla.

 

Ancak Kayhan Bey’in kararlılığı çoktan kararını mühürlemişti. “Bir daha buraya adım atmayacaksınız,” dedi soğuk ve kesin bir şekilde. “Eşyalarınızı toplayın ve defolun.”

 

İçimdeki korkuyla Bora’ya baktım. O, başını eğmiş, babasının yüzündeki nefretin karşısında sessizliğe bürünmüştü. Eşyalarımızı hızla topladık; bu ev, artık bize ait değildi. Kayhan Bey’in bizi adeta kapıdan itercesine çıkardığını hissettim ve kapı arkamızdan gürültüyle kapandı.

 

Soğuk hava yüzümüze çarptığında, elimde sadece bavulum ve içimdeki tarifsiz bir boşlukla sokağın ortasında kalakaldık. "Şimdi ne yapacağız?" diye fısıldadım Bora’ya.

 

Bora, gözlerindeki öfkeyi bastırmaya çalışarak başını eğdi. "Annenin yanına gideceğiz," dedi. "Bize tek kucak açacak kişi o."

 

Saatler süren bir yolculuktan sonra annemin evine ulaştık. Kapıyı çaldığımızda, Annem karşımızda belirdi ve bizi bu halde görünce şaşkınlıktan gözleri büyüdü. "Aylin, ne oldu? Neden buradasınız?" diye sordu endişeyle.

 

Ona olanları anlatırken, gözyaşlarım kontrolsüzce yanaklarımdan süzülüyordu. Bora'nın elini sıkıca tutup yaşananları en ince ayrıntısına kadar paylaştım. Annem, dinledikten sonra sessizce bir adım geri çekildi ve gözlerinde beliren kararlılıkla başını salladı.

 

"Tamam," dedi. “Burada kalacaksınız. Artık güvendesiniz.”

 

Annemin sarıldığı anda, tüm korkularım ve kaygılarım bir an için hafifledi. O gece, Bora’yla aynı odada oturduk ve birbirimize sarılarak uyuduk. O an, belki de hiçbir zaman evsiz kalmamıştık; sadeceg erçek ailemizi bulmamıştık.

 

Loading...
0%