@kalemdendusen
|
O gün Bora’nın gözlerindeki endişeyi gördüğümde, hayatımda ilk kez bu kadar güvende hissetmiştim. Kayhan Bey’in bizi evden kovmasından sonra annemin yanına sığınmak zorunda kalmıştık. Her şey çok hızlı gelişmişti ve birdenbire hayatımızda olan bitenlerin ağırlığı üzerime çökmüştü. Ama Bora yanımdaydı, onun varlığı beni güçlü kılıyordu.
Bora’nın elleri ellerimi tutarken kalbimin attığını hissettim. “Seni kaybetmekten çok korktum,” dedi, sesi yumuşak ama derindi. Gözlerinin içine bakarken onun içindeki kırılganlığı görebiliyordum. Aslında, bu kadar güçlü görünen birinin bile korkuları olduğunu bilmek beni şaşırtmıştı.
“Ben de korktum,” diye fısıldadım. “Ama sen yanımdayken her şey daha kolay.” O an Bora’nın bana daha da yaklaştığını hissettim. Dudakları yavaşça benimkileri bulduğunda, her şey durdu. Zamanın donduğunu hissettim, sadece ikimiz vardık, ve bu anın sonsuza dek sürmesini istedim. Öpücüğü ilk başta nazikti, ama sonra derinleşti, içimdeki tüm duyguların dışarı çıkmasına izin veriyordu. Bora’nın kolları beni sardığında, kendimi ilk kez bu kadar ait hissettim.
Ama hayat, güzel anları bize uzun süre sunmuyor sanırım. Annem odanın kapısını hafifçe çaldığında gerçek dünyaya geri döndüm. “Yarın babanın mezarına gitmek istiyorum,” dedi, sesi her zamanki gibi sakindi. Onu ilk defa bu kadar duygusal görmüştüm ve içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. “Tamam, anne,” diye cevap verdim. Bunu uzun zamandır bekliyordum, ama yine de hazır hissetmiyordum. Bora’nın yanında olacağını bilmek beni biraz rahatlatıyordu.
Ertesi sabah, mezarlığa gittiğimizde içimdeki karmaşıklığı kelimelerle ifade edemem. Babamın mezarının başında durduğumda, yıllardır içimde biriken tüm duyguların yüzeye çıktığını hissettim. Annem sessizce mezar taşına dokundu. “O hep seni düşünürdü,” dedi, gözlerindeki yaşları saklamaya çalışarak. "Seni korumak için yapabileceği her şeyi yapardı."
Bu sözleri duyduğumda, gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü hissettim. Bora’nın elimi sıktığını fark ettim, bana güç vermeye çalışıyordu. Ona döndüğümde gözlerindeki şefkati gördüm ve o an anladım ki yalnız değildim. Babamın yokluğu her zaman içimde bir boşluk yaratmıştı ama Bora’nın varlığı o boşluğu biraz da olsa dolduruyordu.
Mezar ziyaretinden döndüğümüzde kendimi biraz daha hafiflemiş hissettim. Ama içimde bir şeylerin değiştiğini de biliyordum. O gece, Bora'nın yanımda olmasına rağmen içimde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Olan biten her şeyin üzerimde yarattığı baskı sanki bir ağırlık gibi göğsümde oturuyordu. Bora’nın sakinleştirici sesi bile bu huzursuzluğu tamamen ortadan kaldıramıyordu. Her şey sessizdi, belki de fazla sessizdi.
Telefonum birden titrediğinde içimdeki kötü his iyice belirginleşti. "Kayhan Bey seni görmek istiyor." Bu kelimeleri okuduğumda kalbim duracakmış gibi oldu. Bora’nın yüzüne baktım, gözlerindeki endişeyi fark ettim. O an onun da bu işin ne kadar ciddi olduğunu anladığını gördüm.
“Bu bir tuzak olabilir,” dedi, gözlerini gözlerime dikerek. “Beni dinle, hiçbir yere tek başına gitmeyeceksin, tamam mı?”
Başımı salladım ama içimdeki korkuyu bastırmak giderek zorlaşıyordu. Bora’nın bu kadar endişeli olmasının nedeni neydi? Kendime sürekli sakin kalmam gerektiğini söyledim, ama her şey bir anda karardı. Kapı birdenbire çalındı. Bora kapıya yöneldiğinde içimdeki huzursuzluk arttı. "Kimsiniz?" diye seslendi. Cevap yoktu. Kapıyı açtığı anda bir patırtı koptu. İki yabancı adam içeri daldı, Bora’yı hızla kenara itti ve ben daha ne olduğunu anlamadan biri beni kollarımdan kavradı.
“Ondan uzak durun!” diye bağırdı Bora, ama adamlar onu durdurdu. Kendimi onun kollarından kurtarmak için çırpınırken, diğer adam ağzımı kapattı ve beni hızla dışarı sürüklemeye başladı. Bora’nın bana ulaşmaya çalıştığını, çabaladığını gördüm ama engellendikçe çaresizce yere yığıldı. “Aylin!” diye bağırdı, sesi çaresizlikle doluydu.
Karanlık bir arabanın arka koltuğuna itildiğimde kalbim hızla çarpıyordu. Nereye gittiğimizi, ne olacağını bilmiyordum. Araba hızla hareket ederken gözlerim yaşlarla doldu. Karanlık içimi sararken kendimi çaresiz hissettim. Tek düşündüğüm şey Bora'ydı. Beni kurtarması için dua ediyordum, ama bu kaçırılmanın ne kadar ciddiyetle planlandığını fark ettikçe içimdeki korku büyüyordu.
Araba bir süre sonra durdu. Beni zorla arabadan çıkardıklarında hala karşı koymaya çalışıyordum ama gücüm tükenmişti. Beni karanlık bir binanın içine sürüklediler. Ellerim sıkıca bağlandı, ve gözlerim kapatıldı. Bir anlığına her şey karanlıktı, sadece içimde büyüyen korkuyu hissedebiliyordum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Beni küçük, soğuk bir odaya ittiler ve kapıyı arkamdan kapattılar. Gözlerim bağlı olduğundan hiçbir şey göremiyordum, ama ayak sesleri duydum. Biri yavaşça yaklaşıyordu. "Demek sonunda buradasın," dedi o tanıdık, soğuk ses.
Kayhan Bey’in sesini tanıdım. İçimdeki korku bir anda öfkeye dönüştü. Onun bana neler yapabileceğini düşündükçe tüylerim diken diken oldu. “Bora’nın sana ne kadar değer verdiğini görmek istiyordum,” diye ekledi. Bu sözler kulaklarımda çınladı. Demek bu sadece bir oyunmuş. Bora’ya bir şeyler kanıtlamak için beni kullanıyordu.
“Benden ne istiyorsunuz?” diye sordum, sesimin titremesine engel olamayarak. Odaya yayılan soğuk gülüşü duyduğumda içim ürperdi. "Bunu yakında öğreneceksin," dedi, ardından odadan uzaklaştı.
Yalnız kaldığımda, ellerim bağlı olduğu halde kendimi rahatlatmaya çalıştım. Bora'nın beni bulacağını, buradan kurtulmamı sağlayacağını biliyordum. Karanlık odada tek başıma beklerken, içimde bir yerlerde onun sesini duydum: “Sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim.”
O karanlıkta, çaresiz ve korkmuş bir haldeyken bile Bora’nın sevgisi bana güç veriyordu. Kayhan Bey ne kadar tehditkar olursa olsun, Bora’nın beni bulacağından emindim. Ve bu inançla, sabırla beklemeye başladım. Çünkü biliyordum ki, sevdiğim insan beni kurtarmak için her şeyi yapacaktı.
|
0% |