@kalemdendusen
|
Karanlık ve soğuk bir odada, gözlerimi açtığımda başımın hâlâ döndüğünü fark ettim. Ellerim arkadan sıkıca bağlanmış, ayaklarım ise hareketsizdi. Nerede olduğumu anlamam biraz zaman aldı; bilmediğim, yabancı bir kokunun sinmiş olduğu bu depoda yalnızdım. Panik kalbime hücum etti, ne kadar çırpınsam da ellerimi çözemiyordum.
"Bora," dedim, neredeyse fısıldayarak. "Beni bulmalısın…"
Zaman yavaşça akıp geçiyor gibiydi. Soğuk, tenime işledikçe korkum daha da derinleşti. Bora'nın beni bulup bulamayacağını düşündüm; ya çok geç kalırsa, ya hiç gelmezse? Ama içimde, bir yerlerde, onun beni bulacağına dair garip bir inanç vardı.
Bir süre sonra kapı açıldı ve babası, Kayhan Bey, içeri girdi. Onun bakışları soğuk ve acımasızdı. "Bora'nın seni ne kadar sevdiğini görmek istiyorum," dedi sakin bir sesle. "Ne kadar ileri gidebileceğini."
"Ne istiyorsun benden?" diye haykırdım, ama sesim titriyordu. "Sana bir şey yapmadım, bizi neden ayırmak istiyorsun?"
Kayhan Bey gözlerini kısarak bana baktı, sanki cevabı bilmek istiyormuş gibi. "Bora'nın, benim yaşadığım acıyı anlaması gerekiyor," dedi fısıldayarak. "Sevdiği birini kaybetmenin ne demek olduğunu anlaması gerek."
O an, Kayhan Bey’in sadece bize değil, kendisine de zarar verdiğini fark ettim. Bora'nın babasıyla yaşadığı çatışmanın ne kadar derin olduğunu ilk kez gerçekten hissettim. Ama bu, beni kurtarmayacaktı.
Tam o sırada, kapının önünde bir hareketlenme oldu ve kalbim duracak gibi oldu. Bora, buradaydı! Gözlerime inanamadım; sanki karanlığın içinden bir ışık gibi bana doğru geliyordu. Gözlerim yaşlarla doldu, kalbim yeniden atmaya başladı.
"Bora…" dedim, gözlerimle ona yalvararak.
"Burası tehlikeli," dedi sakin bir sesle. “Ama seni buradan alacağım, tamam mı?”
Bir anlığına, hayatımın en uzun saniyesi gibi geldi. Bora ipleri çözerken, gözlerim yalnızca ona odaklanmıştı. Ellerim sonunda özgürlüğe kavuştuğunda, içimdeki umut yeniden alevlendi.
Ama tam o sırada babası içeri girdi. Bora'nın omuzlarını gerdiğini, ona meydan okurcasına bakışlarını kilitlediğini gördüm. "Buraya kadar mı geldin?" dedi Kayhan Bey alayla. "Bunu yapmana izin vermeyeceğim."
"Baba, bırak onu," dedi Bora, sesi soğukkanlıydı ama gözlerinde bir yangın vardı. "Bu seninle alakalı değil."
Ama Kayhan Bey dinlemiyordu. Bir an içinde silahını çekti ve Bora'ya doğrulttu. Nefesim kesildi, dünyam bir anda bulanıklaştı. "Hayır!" diye çığlık attım ama sesim boşluğa karıştı.
Bora, bir anlık tereddütle babasına doğru hamle yaptı. İkisi mücadele ederken, silah patladı. Her şey bir anlığına durdu. "Bora!" diye bağırdım, gözlerim yaşlarla dolmuştu.
|
0% |