Yeni Üyelik
1.
Bölüm

BÖLÜM 1: DÖNÜŞ

@kalemdendusen

Perona adım atar atmaz, geçmişin kokusu burnuma doldu. Tıpkı eski bir sandığın içinden çıkan, yıllarca saklanmış bir fotoğraf albümü gibiydi her şey. Her köşe, her taş, her kokusu bir anıyı canlandırıyordu. Çocukluğumun geçtiği bu şehir, aynı zamanda en büyük sırlarımın saklandığı bir sandık gibiydi.

Valizimi çekerken gözlerim, garın çatısından sızan loş ışığa takıldı. Yıllar önce, buradan ayrılırken de böyle mi hissetmiştim acaba? Bir yandan heyecan, bir yandan da korku... Şimdi ise, geri dönmüştüm ve her şey o kadar belirsizdi.

Şehrin sokaklarına adım attığımda, sanki zaman durmuştu. Her şey aynıydı, ama ben çok değişmiştim. Büyük şehir hayatının beni yorduğu, ruhumu tükettiği doğruydu. Ama burası, köklerim, geçmişim... Burada nefes almak kolaydı ama aynı zamanda da zor. Eski yaralarımın kabuk bağladığını düşünmüştüm, ama şimdi anlıyordum ki, onlar sadece derinlerde uyuyakalmıştı.

Sanki bir rüya görüyormuş gibi, gerçekliğinden emin olamıyordum.

Kalbimde hem bir özlem vardı hem de tarifsiz bir korku. Burası benim köklerimdi, kimliğimdi. Ama aynı zamanda, geçmişimdeki tüm yaraların kabuk bağladığı yerdi. Büyük şehirde yaşarken, bu yaralar bir süreliğine uyuya kalmıştı. Şimdi ise, buraya dönerek onları yeniden uyandırmış olabilir miydim?

Yıllar önce buradan ayrılırken, büyük hayallerim vardı. Şimdi ise, o hayallerin enkazı altında kalmış gibi hissediyordum. Başarısızlıklarım, kayıplarım... Hepsi bir yük gibi omuzlarımda duruyordu. Burada, bu küçük şehirde, yeni bir başlangıç yapabilir miydim? Yoksa geçmişin gölgesi, beni her zaman takip etmeye devam mı edecekti?

Anahtar deliğinden içeri sızan ışık, evin loşluğunu yarı aydınlatıyordu. Kalbim göğsümden fırlayacakmış gibi atıyordu. Elımı uzattım ve kapıyı yavaşça çaldım. İçeriden gelen ayak sesleri, çocukluğumun en güzel anılarını canlandırdı. Kapı açıldığında, annem beni kollarına alıp sımsıkı sarıldı. Kokusu, beni çocukluğuma götüren sihirli bir anahtardı.

'Evine hoş geldin, kızım,' dedi titrek bir sesle. Gözlerindeki yaşları silmeye çalıştım ama kendi gözlerim de dolmuştu. Babamın yokluğu evimize büyük bir hüzün getirmişti. Annem, babamın ölümünden sonra daha da kırılganlaşmıştı. Onu kaybetmenin acısı, yüreğimde derin bir yara açmıştı. Şimdi, bu evin kapısını açarken, o yaranın yeniden canlanacağını hissediyordum.

Annem, babamın ölümünden sonra daha da kırılganlaşmıştı. Onu kaybetmenin acısı, yüreğimde derin bir yara açmıştı. Şimdi, bu evin kapısını açarken, o yaranın yeniden canlanacağını hissediyordum.

Evi gezerken, her köşe bana bir hikaye anlatıyordu. Babamın çalışma masasındaki yarı bitmiş satranç oyunu, annemle babamın fotoğraflarının olduğu şömine üstü, çocukluğumda saatlerce oyun oynadığım odam... Her şey o kadar tanıdıktı ki, sanki hiç ayrılmamıştım. Ama içimde bir boşluk vardı. O boşluğu doldurabilecek tek kişi, Bora'ydı.

Odamda eski bir fotoğraf albümünü karıştırırken, gözlerim Bora'nın fotoğrafına takıldı. Gençliğin verdiği o coşkuyla çekilmiş bir pozdu. Gözleri, şimdiki kadar derin ve anlamlıydı. O zamanlar, sonsuza dek süreceğini düşündüğümüz bir aşk yaşıyorduk. Ama hayat, planlarımızı altüst etmişti.

Şimdi, yıllar sonra aynı şehirde olmak, kaderin acımasız bir oyunu gibiydi. Acaba o da benim gibi geçmişi düşünüyor muydu? Aynı pişmanlıkları mı taşıyordu? Eğer karşılaşırsak, ne diyecektim? 'Her şey eskisi gibi olabilir mi?' diye sorabilir miydim? Yoksa yılların üzerimizde bıraktığı izler, aramıza büyük bir duvar mı örmüştü?

Kalbimde hem bir özlem vardı hem de korku. Onu tekrar görmek istiyordum ama aynı zamanda da korkuyordum. Belki de en iyisi, bu karşılaşmadan kaçmak olurdu. Ama içimdeki ses, beni onunla yüzleşmeye zorluyordu. Kendimi kandıramazdım, Bora'yı hala seviyordum.

Yemek masasında oturduğumuzda, her kaşık sesinde geçmişin yankıları duyuluyordu. Annem, babamla ilgili eski anılarını anlatırken gözlerindeki o ışıltı, kalbimi parçalara ayırıyordu. Babamın yokluğu, evimizde büyük bir boşluk yaratmıştı. O boş sandalye, sanki her zaman oradaymış gibiydi. Her yutkunuşumda, gözlerim dolmak üzereydi.

Ertesi sabah, evden çıkarken derin bir nefes aldım. Sokaklara adım atar atar, çocukluğumun izlerini sürmeye başladım. Her kaldırım taşı, her duvar, bana bir hikaye anlatıyordu. Sanki zaman durmuş ve ben, bu anılara doğru bir yolculuğa çıkmıştım.

Dükkanların arasından geçerken, birden arkamdan tanıdık bir ses duydum. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Dönüp bakmak istemiyordum ama içimdeki merak beni zorluyordu. Belki de bu, kaçamayacağım bir karşılaşmaydı. Kader, beni geçmişimle yüzleştirmek için beni buraya getirmişti.

Döndüğümde, karşımda dikilmiş, yılların izlerini taşıyan Bora'yı gördüm. Gözleri, aynıydı; derin, düşünceli, ama şimdi biraz daha sert ve mesafeli. Sanki tüm şehir, tüm dünya bir an duraklamıştı. Onu gördüğümde, içimdeki her şey dondu. Yıllar önce yaşadıklarımız, kırık umutlarımız, belirsiz geleceğimiz... Hepsi bir anda canlandı.

Bora'nın bakışlarıyla karşılaştığımda, zamanın nasıl geçtiğini düşündüm. Sanki dünmüş gibiydi, yan yana oturup hayaller kurduğumuz günler. Ama aradan geçen yıllar, aramıza büyük bir mesafe koymuştu. 'Aylin?' dedi, sesi hafif titriyordu. İçindeki soruları duyabiliyordum. 'Ne yapıyorsun burada?' 'Neden buradasın?' 'Hâlâ aynı kız mısın?' Binlerce soru... Ama hiçbiri, benim içimdeki karmaşayı giderecek cevaplara sahip değildi.

'Merhaba, Bora...' dedim sonunda, sesim titriyordu. Bu basit selamın içinde, yılların yükü, yaşananların acısı, kırılan kalplerin feryadı vardı. Kelimeler kifayetsiz kalıyordu, duygularımı tam olarak ifade edemiyordum. İçimde bir fırtına kopuyordu, ama dışarıya sadece bu iki kelime çıkabiliyordu.

Bora yavaşça yanıma yaklaşırken, kalbim göğsümden fırlayacak gibi oluyordu. Yıllar onu değiştirmişti, ama gözlerindeki o tanıdık ışıltı hala aynıydı. Birbirimize bakarken, ne kadar yabancılaştığımızın farkındaydık. Ama aynı zamanda, aramızdaki bağın hala kopmadığını da hissediyordum. Sanki yıllar önce yarım kalmış bir hikayenin içinde sıkışıp kalmıştık.

Sessizlik uzadıkça, etrafımızdaki dünya yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Gürültülü sokak, geçen insanlar, hepsi birer gölge gibiydi. Sadece Bora ve ben varmışız gibi hissediyordum. 'Yıllar oldu,' dedi sonunda, sesi hüzünlüydü. 'Burada olduğunu bilmiyordum.' 'Ben de yeni geldim,' dedim, istemsizce gözlerimi kaçırarak. Kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Ne diyecektim? 'Hâlâ seviyorum' mu? Yoksa 'Unutmaya çalışıyorum' mu? Hiçbiri doğru değildi.

Bora'nın gözleri, benim içimdeki fırtınayı okur gibiydi. Yıllar, onun yüzüne de izlerini bırakmasına rağmen, gözlerindeki o tanıdık parıltı hala aynıydı. Şimdi, yeniden karşılaşmak, eski yaraları deşmiş, çözülmemiş duygularımı alevlendirmişti.

Kalbim hızla atarken, zihnimde binlerce soru dönüyordu. Acaba o da benim gibi bu karşılaşmadan ne bekliyordu? Yıllar önce yarım bıraktığımız hikayeye devam etmek ister miydi? Yoksa her şeyi geride bırakıp yeni bir başlangıç yapmak mı istiyordu? İçimde bir yandan umut, bir yandan da korku vardı. Eğer bu ilişkiyi yeniden deneseydik, acaba aynı acıları yaşar mıydık?

Onun bakışlarına karşılık verirken, kendimi bir labirentte gibi hissediyordum. Her adımımda yeni bir çıkmaz sokakla karşılaşıyor, doğru yolu bulamıyordum. İçimdeki karmaşa o kadar büyüktü ki, ne istediğimi bile bilmiyordum. Belki de en iyisi, her şeyi olduğu gibi bırakmaktı. Ama kalbim, bana başka şeyler söylüyordu.

Bölüm sonuuu hadi hayırlısı olsun inşallah 💗❤🤍

Loading...
0%