@kalemdendusen
|
Yine o güzel Antebimdeyim. İstanbul'un o karmaşası bana 5 yıl yetti de arttı. Ama bora ile karşılaşmam dengemi sarstı resmen. Bora'yla karşılaştıktan sonra, kendimi otomatik pilota geçmiş gibi hissettim. Sokaklarda amaçsızca dolanırken, zihnimde onunla geçen o kısa konuşma tekrar tekrar canlanıyordu. Bora'nın sesi, bakışları, her bir detayı... Sanki bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu. Özellikle de gözlerindeki o soğukluk beni ürkütmüştü. Yıllar, aramıza büyük bir mesafe koymuştu. İçimde sakladığım eski duygular, bu karşılaşmayla birlikte birer birer su yüzüne çıkarken, aynı zamanda şüphelerim de büyüyordu. Acaba ben mi yanlış anlıyordum? Belki de o, sadece geçmişi hatırlamak istemiyordu. Belki de benim için hissettiği şeyler, benim hissettiklerimle aynı değildi. Bu belirsizlik beni çıldırtıyordu. Eve girdiğimde, annem gözlerimi dikkatle incelemeye başladı. Yılların tecrübesiyle, içimdeki karmaşayı hemen anlamıştı. Ama yine de, konuya girmekten çekiniyordu. Sanki aramızda konuşulmayan, derin yaralar vardı. Bora'nın adı, evimizde yasaklı bir kelime gibiydi. Yıllar boyunca hiç anılmamış olsa da, varlığı her zaman bir gölge gibi peşimizi sürüklüyordu. Annemle göz göze geldiğimizde, ikimiz de aynı şeyi düşündüğümüzü biliyordum. Geçmişin bizi bir türlü bırakmadığını... Annem, masaya otururken 'Bugün nasıldı?' diye sordu. Bu basit soru, içimde bir düğüm oluşturdu. Ne diyecektim ki? 'Bora'yı gördüm ve her şey alt üst oldu' mu? Yoksa 'Sadece sıradan bir gün geçirdim' mi? Hiçbiri doğru değildi. Kaçamak bir bakış atarak, 'İyiydi,' dedim. Ama sesimdeki titremeyi gizleyememiştim herhalde. Annem, beni dikkatle süzmeye başladı. Yıllardır onun bu bakışlarına alışmıştım. Sanki içimi okuyabiliyormuş gibiydi. Annemle göz göze geldiğimizde, çocukluğumuzdan kalma bir anı zihnimde canlandı. Babam bizi kucağına alıp sallarken, hepimiz çok mutluyduk. Şimdi ise, o mutluluk yerini derin bir hüzne bırakmıştı. Yemek boyunca babamızın yokluğunun yarattığı sessizlik, odada yankılanıyordu. Çatalımı yemeğe götürürken aklım sürekli Bora'daydı. Onu hala seviyor muydu? Yıllar sonra bu sorunun cevabını bulmaya çalışmak, kalbimi parçalara ayırıyordu. O gece, yatağımda uzanırken, tavana boş boş baktım. Bora ile karşılaşmak, beni geçmişe götürmüştü. O genç, umutsuz aşık, şimdi neredeydi? Onun yerini daha mesafeli, daha temkinli biri almıştı. Sanki yıllar, sadece bende değil, onda da derin izler bırakmıştı. Acaba o da benim gibi bu karşılaşmanın acısını çekiyor muydu? Yoksa ben, geçmişe tutunmakta ısrar eden tek kişi miydim? Güneş, yüzüme vururken gözlerimi zorla açtım. Aynaya baktığımda, yorgun ve bitkin bir yüzle karşılaştım. Dün gece, uyku yerine saatlerce düşünmüştüm. Bora neden hala burada? Neden bu kadar değişmiş görünüyordu? Ve en önemlisi, ona güvenebilir miydi? Bu sorular, zihnimde bir döngüye girmiş gibiydi. Her cevaba yeni bir soru ekleniyor, içimdeki karmaşa daha da büyüüyordu. Belki de en iyisi, buradan uzaklaşmaktı. Yeni bir başlangıç yapmak, geçmişi geride bırakmak... Ama kalbim, bana başka şeyler söylüyordu. O gün, annemle birlikte alışveriş merkezine gitmiştik. Kalbimde kocaman bir taşla dolaşıyordum. Bora ile olanlar, zihnimde sürekli dönüp duruyordu. Hangi kıyafeti denesem de içim rahatlamıyordu. Tam o sırada, annem beni bir köşeye çekti ve yüzüme ciddiyetle baktı. Kalbim hızla atmaya başladı. Anlayamıyordum, ne olmuştu ki? "Aylin," dedi annem, gözlerini kaçırmadan. "Bora'yı gördüğünü biliyorum." Kalbim göğsümden fırlayacak gibi atarken, gözlerim annemin tepkisini arıyordu. "Anne... Evet, onu gördüm," diye mırıldandım, sesim titrekti. "Biliyorum, sen hoşlanmıyordun. Ama ben... Ben onu seviyorum." Annemderin bir nefes aldı. 'Sana zarar vermesini istemem. O çocuk bir zamanlar seni çok üzdü. Bunu unutma. Şimdi ne kadar değişti bilmiyorum, ama dikkatli ol. Onunla tekrar bir şeyler yaşamanı istemiyorum.' Kalbim sıkışmış gibi oldu. Annem haklıydı. Bora beni çok üzmüştü. Yıllar geçmiş olsa da o yaralar kolay kolay kapanmamıştı. Ama içimde hala ona karşı bir şeyler hissediyordum. Belki de bu yüzden bu kadar tedirgindim. Annem beni koruyup kollamak istiyordu, bunu biliyordum. Ama ben kendi kararlarımı vermek istiyordum. İçimde bir çelişki vardı. Bir yandan annem gibi olmak, geçmişte kalmak istiyor, diğer yandan da Bora'ya bir şans vermek istiyordum. "Anne, ben büyüdüm," dedim sesimde hafif bir sitemle. "Kendi kararlarımı verebilirim." Annem bir an sustu, sonra hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Tabii ki verebilirsin, ama biz de senin iyiliğini düşünüyoruz." İçimde yükselen bir öfkeyle yutkundum. İyi mi düşünüyordu acaba? Beni sürekli koruyup kollamak yerine, bana güvenebilirdi. Kendi hatalarımla kendi derslerimi çıkarabilirdim. Bora'yla ilgili olarak da öyle. Belki de onunla konuşmak, geçmişi geride bırakmak benim için en doğru yoldu. Ama annem, beni sürekli geçmişe çekiyordu. Sanki ben hala o kırılgan küçük kız değildim. O an, ne kadar büyümüş olursam olayım, ailesinin gözünde hala o küçük kız olarak görüldüğünü fark ettim. Bu, bana bir yük gibi geliyordu. Sanki kendi kararlarımı vermeye hakkım yokmuş gibi. Annem beni koruyup kollamak istiyordu, bunu biliyordum. Ama ben kendi hayatımın sorumluluğunu almak istiyordum. Kafamdaki asıl soru ise Bora'nın gerçekten değişip değişmediğiydi. Yıllar önce beni çok üzmüştü. Şimdi ne kadar farklıydı? Acaba o da benim gibi büyümüş, değişmiş miydi? Yoksa ben yine aynı hatayı mı yapacaktım? Bir hafta sonra, Antep'te küçük, şirin bir kafe bulmuş ve oraya sığınmıştım. Pencereden içeri sızan güneş ışığı altında, elimdeki kitabı okumaya çalışıyordum. Ama içimde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Sanki biri beni takip ediyormuş gibi hissediyordum. Başımı kaldırıp etrafıma bakındım. Her şey normal görünüyordu. Kitabıma geri döndüm ama gözlerim sürekli kapıya takılıyordu. Ve sonra o an geldi. Kapı açıldı ve içeriye bir çift göz doldu. Kalbim göğsümden fırlayacak gibi oldu. Bora! Gözlerim kocaman açıldı. Orada, tam karşımda duruyordu. Yıllar sonra ilk kez görüyordum. Hala aynıydı; aynı buğday tenli, aynı parlak gözlü. Ama daha mı yakışıklı olmuştu? Yoksa sadece ben mi öyle görüyordum? Gözlerimi kitaba odaklamaya çalışsam da başaramadım. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki, sanki göğsümde bir davul çalıyormuş gibi hissediyordum. Bora'nın varlığı her şeyin önüne geçiyordu. Kitapta yazan tek bir kelimeyi bile anlamıyordum. Sanki odada sadece biz varmışız gibi. Bora gözlerini bana çevirdiğinde, kaçacak bir yer yoktu. Gözlerimiz bir an için havada kesişti. O an, tüm dünyanın durduğunu hissettim. Kelimeler boğazımda düğümlendi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Sadece ona bakıyordum, o da bana... Bölüm sonu az aceleye geldi gibiii...🔥❤🔥🤍🔥💗🔥
|
0% |