Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. Bölüm

@kalemdendusen

(4 gün sonra)

Melis ve Semanındn Urfa'dan dönmüşlerdi

Melis ve Sema evde Elif’i karşılarına oturttular. Elif, annesi ve teyzesi arasındaki ciddi bakışlardan bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. İçinde büyüyen huzursuzluk, yüzüne yansıyordu. Elif, masaya oturduğunda annesinin derin bir nefes aldığını fark etti.

 

Sema, Elif’in elini tutarak nazik bir şekilde konuşmaya başladı: "Kızım, seni çok sevdiğimizi biliyorsun. Senin iyiliğin için bir karar verdik."

 

Elif, annesinin gözlerinde endişeyi gördü. "Ne kararı anne? Ne oluyor?" diye sordu, sesi biraz titreyerek.

 

Bu sırada Melis söze girdi. Kardeşine kıyasla çok daha kararlı ve soğukkanlıydı. "Elif, Urfa’ya gittik ve senin için uygun bir kısmet bulduk," dedi, yüzünde hafif bir gülümsemeyle.

 

Elif’in yüreği birden sıkıştı. "Ne? Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu şaşkınlıkla.

 

Sema, Elif’e sarıldı. "Kızım, Davut var. O bizim akrabamız, güvenilir bir adam. Seni onunla evlendirmek istiyoruz," dedi, gözlerinde bir parça endişeyle.

 

Elif, şok içinde annesine ve teyzesine bakıyordu. Davut ismini duymuştu, hatta uzak akraba olduklarını da biliyordu. Ancak onunla evlenme fikri, hayal bile edemeyeceği bir şeydi. "Davut mu? O boşanmış ve çocuğu var! Üstelik benden çok büyük!" diye itiraz etti.

 

Melis, hemen araya girdi. "Yaş farkı önemli değil, Elif. Önemli olan, güvenilir biri olması. Seni mutlu edecek biriyle evlenmeni istiyoruz," dedi, sesinde kararlılık vardı.

 

Elif’in gözleri dolmaya başladı. "Ama ben evlenmek istemiyorum. Özellikle de Davut’la! Onu tanımıyorum bile. Hayatım böyle mi şekillenecek?" diye isyan etti.

 

Sema, kızının bu tepkisine üzüldü ama Melis’in baskısı altında bir şey diyemiyordu. Melis ise, Elif’in gözyaşlarına aldırış etmeden devam etti. "Bu karar senin iyiliğin için, Elif. Hem baban da bu kararı onayladı. Davut seni mutlu edecek."

 

Elif, masadan hızla kalktı. "Bu sizin kararınız olabilir ama benim hayatım! Ben evlenmek istemiyorum. Hele ki bir yabancıyla, çocuklu ve boşanmış biriyle!" diye bağırarak odasına doğru koştu. Kapıyı hızla çarptı ve odasına kapandı.

Elif odasında hıçkırarak ağlarken, ablası Zeynep sessizce içeri girdi. Elif, Zeynep’i görünce biraz sakinleşti ama gözleri hala yaşlıydı.

 

Zeynep, kardeşinin yanına oturup onun omzuna sarıldı. "Ne oldu Elif? Ne dediler sana?" diye sordu, tahmin edebileceği bir şeyler olduğunu sezerek.

 

Elif, gözyaşları içinde ablasına döndü. "Beni Davut’la evlendirmek istiyorlar. O boşanmış, çocuklu biri! Ben böyle bir hayat istemiyorum, Zeynep. Neden kimse bana sormuyor?"

 

Zeynep derin bir nefes aldı. Melis’in baskıcı tavrını biliyordu. "Biliyordum böyle bir şey yapacaklarını. Melis Teyze hep böyleydi. Kendi bildiğini okur, başkalarının ne hissettiğiyle pek ilgilenmez. Ama sana destek olacağım, Elif. Seni zorla evlendiremeyecekler," dedi, kardeşini rahatlatmaya çalışarak.

 

Elif, ablasının desteği karşısında biraz sakinleşti. "Ne yapacağım, Zeynep? Babam bile bu kararı destekliyor. Kaçacak yerim yok gibi hissediyorum."

 

Zeynep, kararlı bir şekilde ayağa kalktı. "Senin yanındayım. Babam ne kadar katı görünse de, doğru şekilde konuşursak belki onu ikna edebiliriz. Ayrıca bu, senin hayatın. Kimse seni istemediğin biriyle evlendiremez," dedi.

 

Elif, ablasının sözlerinden biraz cesaret buldu ama yine de içinde bir korku vardı. Zeynep’e sarılarak, "Ben bu hayatı istemiyorum, Zeynep. Kendi kararlarımı almak istiyorum," diye fısıldadı.

 

Zeynep, kardeşini daha da sıkı sararak, "Bir yolunu bulacağız. Seni yalnız bırakmayacağım," dedi.

(2gün sonra)

Davut ani bir kararla İstanbul’a geldi. Melis ve Halit Bey’in daveti üzerine, Elif’i görmek ve evlilik konusunu netleştirmek için konağa geldi. Melis, onun gelişine çok sevinmiş, her şeyin yolunda gideceğine inanıyordu.

 

Davut, evin salonunda otururken Elif odasından çıkmak istemiyordu. Ancak babasının ısrarı üzerine aşağıya inmek zorunda kaldı. Gergindi, Davut’u görmek istemiyordu ama ailesinin baskısıyla karşı karşıya kalmıştı.

Davut, konağa geldiğinde ne Elif'in çekingenliğini ne de ortamın gerginliğini umursuyordu. Yavaşça salona girip bir köşeye yerleşti, rahat ve umursamaz bir tavırla etrafına göz gezdirdi. Elif içeri girdiğinde, ona yüzeysel bir bakış attı, sanki zorunlu bir formaliteyi yerine getiriyormuş gibi.

 

Davut: "Merhaba Elif," dedi kısa ve net bir şekilde, arkasına yaslanarak. "İyi misin?"

 

Elif, biraz şaşkın bir şekilde yanıt verdi: "Merhaba... İyiyim sanırım."

 

Davut, gözlerini devirmeden önce kısa bir süre sessiz kaldı, sanki bu konuşmanın bir an önce bitmesini istiyormuş gibi. Elif’in gözlerine bakmadan devam etti: "Yani, bizimkiler konuşmuş. Seninle evlenmemi istiyorlarmış. Bize de uyar. Zaten herkesin dediği gibi, evlilik dediğin zorunlu bir iş. Hem ben ne yaptım ne ettim demem, bu iş olur."

 

Elif, Davut’un umursamaz tavrından iyice rahatsız olmuştu ama yine de nazik olmaya çalışarak, "Ama... Yani, ben böyle bir evliliğe hazır değilim. Hem seni de tanımıyorum," dedi.

 

Davut, bir omzunu silkerek cevap verdi: "Hee, tanırsın zamanla. Yani illa ki tanışırız. Ama tanısan ne olacak, evlilik işte. Zaten herkes evleniyo, biz de evleniriz. Sonra her şey yoluna girer." Elif'in yüzündeki belirsizliği görmesine rağmen hiç oralı olmadı. Gözlerini başka yöne çevirerek devam etti, "Çocukluyum falan diyorlar, öyle işlere takılma. Benim oğlan da büyümüş zaten, bakarız bi çaresine."

 

Elif, ne diyeceğini bilemeden sessiz kaldı. Davut’un bu kayıtsız tavrı, onu daha da uzaklaştırıyordu. Davut, onun tepkisizliğini fark etmeden devam etti: "Hele bi bakarsın işte, beğenirsen beğenirsin. Beğenmezsen de, yapacak bi şey yok. Beni zorlamaz bu işler."

 

Elif, başını hafifçe sallayarak kalkmaya çalıştı. Davut’un bu kadar ilgisiz ve duyarsız olacağını hiç düşünmemişti. Ama Davut, Elif'in kalkışını bile umursamadan elindeki telefonuna bakmaya başlamıştı bile.

 

Davut, neredeyse alaycı bir tavırla ekledi: "Bak, işte ben sana söyliyim. Biz zaten birbirimizi çok da tanımasak da, zamanla alışırsın. Yoksa herkes kendi başına kalır. Olur biter." Sanki mesele hiç de önemli değilmiş gibi, Elif'in yanıtını beklemeden konuyu kapattı ve telefonuna geri döndü.

Elif, Davut'un umursamaz tavrını gördükçe içinde büyüyen soğukluğu artık daha fazla bastıramıyordu. Onun kayıtsızlığı, yüzeysel ilgisi ve geleceğe dair hiçbir sorumluluk taşımayan yaklaşımı Elif'in tüm umutlarını yıkmıştı. Davut'un gözlerini bile ondan kaçırarak konuştuğu anlar, Elif'in içinde daha önce hissetmediği bir uzaklık yaratmıştı.

 

O akşam odasına çekildiğinde, Elif bir süre yatağında oturup düşüncelere daldı. Davut’un tavırları zihninde dönüp duruyordu. "Bu kadar mı değersizim?" diye düşündü içinden. Onun için hiçbir çaba göstermeyen, hatta onun duygularını umursamayan biriyle hayatını geçirmek zorunda kalma fikri onu dehşete düşürmüştü.

 

Sabah olduğunda, Elif artık kesin kararını vermişti. Odasından çıkıp annesi Sema ve teyzesi Melis’in yanına gitti. Yüzünde kararlı bir ifade vardı.

 

Elif, direkt söze girdi: "Anne, teyze... Ben Davut’la evlenmek istemiyorum."

 

Melis şaşırarak sordu: "N’oldu Elif? Daha dün beğenmiştin Davut’u."

 

Elif derin bir nefes aldı, gözleri kararlıydı: "Davut beni umursamıyor. Onunla konuşurken bile başka şeylerle ilgileniyor. Bana değer vermeyen bir insanla evlenemem. Sadece babam istiyor diye hayatımı mahvedemem."

 

Sema, kızının gözlerindeki kararlılığı görünce iç çekti: "Elif, biliyorum zor bir durum. Ama baban çok ısrar ediyor..."

 

Elif, annesinin sözünü kesti: "Biliyorum, ama bu benim hayatım. Eğer Davut gibi bir adamla evlenirsem, mutsuz olurum. Hem onu da mutsuz ederim. Böyle bir evlilik kimseye fayda sağlamaz. Eğer beni gerçekten düşünüyorsanız, lütfen buna saygı gösterin."

 

Melis, durumu kabul etmekte zorlanıyordu ama Elif’in gözündeki kararlılığı gördü. "Peki, Elif. Ne diyelim... Sen bilirsin. Ama bunu babana söylemek zor olacak."

 

Elif, başını salladı: "Bunu kendim söyleyeceğim. Korkmuyorum. Artık hayatımın sorumluluğunu alıyorum."

 

O an Elif, kendisini daha önce hiç olmadığı kadar güçlü hissetti. Davut gibi birini hayatına almayarak, kendi özgürlüğünü ve mutluluğunu koruma kararını vermişti. Bu kararı ona içsel bir huzur ve güç kazandırmıştı. Babasıyla konuşmak zor olsa da, Elif, artık ne istediğini biliyordu ve bunun peşinden gitmekt

en vazgeçmeyecekti.

 

Loading...
0%