Yeni Üyelik
12.
Bölüm

8. Bölm

@kalemdendusen

Ertesi sabah, Halit Bey ve ailesi, Urfa’ya gitmek üzere hazırlıklarını tamamladı. Elif’in içinde korku ve endişe vardı ama sesini çıkarmadı. Babasının tehditleri hala zihninde yankılanıyordu. Urfa’daki eski konaklarına doğru yola çıktılar. Yol boyunca, Zeynep ve Sema’nın sessizliği dikkat çekiciydi. Herkes ne olacağını biliyor ama kimse konuşmaya cesaret edemiyordu.

 

Urfa'daki Konağa vardıklarında, Melis kapıyı açıp içeri girmelerini sağladı. Konağın geniş avlusuna adım attıklarında, Elif’in içi daha da karardı. Bu eski taş yapı, çocukluğunun geçtiği yerdi ama şimdi ona bir hapishane gibi görünüyordu. Her şey planlandığı gibi ilerleyecekti, Davut ve ailesi ertesi gün Elif’i istemek için geleceklerdi.

 

Gece herkes odasına çekildiğinde, Elif uyuyamadı. Başını yastığa koydu ama kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, sanki onu boğuyordu. Yarın akşam, hayatının en büyük kararının verileceği gündü ve o bu kararda hiçbir söz sahibi değildi.

Ertesi gün, konağın avlusu hazırlanmıştı. Melis ve Sema, evin her köşesini düzenleyip misafirlere hazırlık yapıyordu. Halit Bey ise, günün anlam ve önemine uygun bir ciddiyetle ortada dolaşıyordu. Akşam Davut ve ailesi konağa geldiklerinde, Elif’in kalbi bir kez daha hızla çarpmaya başladı.

Davut, yine o umursamaz tavrıyla avluya adım attı. Arkasında annesi ve babası vardı. Hepsi ciddi, resmi yüzlerle içeri girdiler. Davut’un babası, Halit Bey’e saygıyla selam verip, birkaç lafla sohbeti başlattı. Zeynep, Elif’e göz ucuyla bakarak yanında oturdu. Elif’in içindeki gerilim büyüyordu, kaçmak istiyor ama yapacak bir şeyi olmadığını biliyordu.

 

Bir süre sohbetten sonra Davut’un annesi konuya girdi: “Halit Bey, oğlumuz Davut için kızınız Elif’i Allah’ın izniyle istemeye geldik. Hayırlısıyla bu işi tatlıya bağlayalım inşallah.”

 

Halit Bey, gururla başını salladı. “Allah’ın izniyle,” diye yanıtladı. “Biz de bu birlikteliği hayırlı buluyoruz.”

 

Elif’in gözleri doldu, kalbi daha da sıkıştı. Tam o sırada, Zeynep sessizce fısıldadı: “Kendini bırakma Elif. Eğer gerçekten istemiyorsan, bir şey yapmalısın.”

 

Elif’in tüm cesareti toplandı. Aniden ayağa kalktı ve masadaki herkese bakarak konuşmaya başladı: “Ben bu evliliği istemiyorum. Davut’la evlenmek istemiyorum.”

 

Salonda bir anda derin bir sessizlik oldu. Herkes Elif’e şaşkınlıkla baktı. Halit Bey, öfkeyle ayağa kalktı, yüzü kıpkırmızı olmuştu. “Ne diyorsun sen! Bu terbiyesizliği nasıl yaparsın?”

 

Davut’un annesi, Elif’e soğuk bir bakış attı. “Elif kızım, böyle konuşmalar yakışmaz. Oğlumuz sana layık bir koca olacak.”

 

Elif, babasının öfkeli bakışlarına rağmen devam etti: “Ben Davut’la mutlu olamam. Onunla evlenirsem hayatım boyunca mutsuz olacağım. Lütfen bunu anlayın.”

 

Halit Bey, Elif’in üzerine yürüdü, bağırarak: “Kapa çeneni! Bu iş burada biter, dediğim olacak!”

 

Tam o anda, Davut, oturduğu yerden umursamazca ayağa kalktı. Ellerini ceplerine sokarak Elif’e baktı. “Ya tamam, Elif,” dedi kayıtsız bir ses tonuyla. “Sen ne dersen de, ben zaten mecburiyetten buradayım. Aileler konuşmuş, bize de evlenmek düşmüş. Yoksa benim için çok da fark etmez.”

 

Elif, Davut’un bu alaycı tavrıyla iyice sinirlendi. Ona dönüp sertçe cevap verdi: “Senin umurunda bile değil ama benim hayatım söz konusu! Bu evlilikten asla bir şey çıkmaz.”

 

O sırada Halit Bey, Elif’e doğru bir adım attı ve yüksek sesle: “Elif, bu evlilik olacak! İster kabul et ister etme, beni rezil edemezsin!”

 

Elif, geri adım atmadı. Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu ama kararlılığı yüzünden okunuyordu. "Baba, ne dersen de, bu evliliği kabul etmiyorum!"

 

Bir anda, avlunun ortasındaki masadaki tabaklardan biri yere düştü ve kırıldı. Bu sembolik kaza, atmosferi daha da gerginleştirdi. Herkes şok içindeydi, kimse bu anın nasıl sona ereceğini kestiremiyordu.

 

Halit Bey, son kez öfkeyle Elif’e baktı ve kararını açıkladı: “Madem kendi başına karar vermek istiyorsun, o zaman git ve bu evde bir daha söz hakkın olmadığını bil. Odanın kapısına kilit vuracağım, artık dışarı çıkmayacaksın. Senin gibi bir kız benim onurumu çiğneyemez!”

 

Elif, babasının bu sert cezası karşısında sessizce başını eğdi ama pes etmedi. İçindeki fırtınalar devam ediyordu. Bu onun kaderi miydi? Yoksa mücadele edip kendi yolunu mu bulacaktı?

 

 

Loading...
0%