Yeni Üyelik
28.
Bölüm

15. Bölüm

@kalemdendusen

Elif o geceyi uykusuz geçirdi. Davut’un yanında uzanırken, zihni bir türlü sakinleşmiyordu. Her adımını, her hareketini planlamaya çalıştı. Evin anakapısını anahtarlarını nasıl alacak, Davut’tan nasıl kurtulacaktı? Fatih’in sözleri kulaklarında yankılanırken, her şeyin planlandığı gibi gitmesi gerektiğini biliyordu. Aksi halde yakalanırsa sonu felaket olurdu.

Sabah olduğunda, Davut her zamanki gibi erkenden kalktı. İşe gitmek için hazırlıklarını yaparken Elif’in üzerine sinir bozucu bir sessizlik çökmüştü. O her hareket ettiğinde, Elif’in kalbindeki korku bir nebze daha artıyordu. Davut, her zamanki gibi soğuk ve mesafeli görünüyordu. Elif’in ruh hali, ona karşı bir adım daha temkinli olmasına neden oldu. Artık her şey daha da kritik bir hale gelmişti.

Davut evden çıkarken "İşe gidiyorum ben, bana iyi şanslar dilemeyecek misin?" dedi, Elif derin bir nefes aldı. "İyi şanslar" dedi istemeyerek. Bu sabah çok daha farklıydı; bugün planı harekete geçirmesi gerekiyordu. Fatih’in ona söz verdiği gibi döneceğinden emindi ama yine de içini saran endişeyi bir türlü atamıyordu.

Kendine hayret ediyordu. Bundan 1 ay önce bir adam gelse onu kaçırmak istediğini söylese evet diyeceğini söyleseler o buna sadece gülerdi. Ama şimdi hiç tanımadığı bu Fatih onun için her şey olmuştu. Ama Fatihi tanımıyordu. Ona "evet" demişti ama kendisini sorgulamadan edemiyordum. Eğer gelmez ise bu gece hayatını kendi elleriyle alacaktı.

Tüm gün boyunca evde kaldı. Hizmetçiler ortalıkta görünse de, Elif kendini onlara bile yakın hissetmiyordu. Zihnindeki kaçış düşüncesi her şeyin önüne geçmişti. Yine de sakin ve soğukkanlı davranmak zorundaydı. Hizmetçilerin herhangi bir tuhaflık fark etmesine izin veremezdi. Eğer onlar bir tuhaflık fark ederse Elif'in bu kaçış yalan olurdu. Her şey olağan gibi görünmeliydi. Yüzündeki sahte gülümsemelerle evin içinde dolaştı, odalarını düzenledi, yemek yedi, ama her saniyesi bir planın parçasıydı.

 

Gece nihayet çöktüğünde, içindeki gerilim daha da artmıştı. Elif yatağın kenarında oturmuş, Davut’un dönmesini bekliyordu. Odayı inceleyip, anahtarın nerede olduğunu kestirmeye çalıştı. Davut genelde anahtarı ya ceket cebinde ya da baş ucundaki komodinin üzerinde bırakırdı. Bu detayı doğru anı yakaladığında kullanacaktı.

Davut odaya girdiğinde bakışları Elif’in üzerinde biraz fazla uzun süre durdu. Bir şeyden mi şüphelenmişti? Yoksa sadece her zamanki gibi soğuk ve sert mi davranıyordu? Elif’in içinde bir sıkıntı vardı, ama yine de kendini zorlayarak doğal görünmeye çalıştı.

“Yorulmuşsun,” dedi Elif . Davut Üzerindeki ceketi çıkarıp bir kenara bıraktı. Elif’in gözleri anahtarları aradı ama Davut bu kez onları ortada bırakmamıştı. Bu durum, Elif’in içinde küçük bir panik yarattı. Planlarının bozulmasına izin veremezdi. Bir şekilde anahtarı bulmalıydı.

Gece ilerledikçe, Davut yatağa uzandı ve Elif’e dönerek “Hadi gel, yat artık,” dedi, emir veren bir tonda. Elif itaatkar bir tavır takındı, ama zihninde sadece bir tek şey vardı: Kaçış. Davut uykuya daldığında, o harekete geçmeliydi. Uyuyormuş gibi yapıp bekledi, nefesi neredeyse hiç çıkmıyordu. Davut’un derin nefes alışverişleri odayı doldurana kadar bekledi. Saatler geçmiş gibiydi, ama sonunda Davut’un derin uykusuna daldığını fark etti.

Yavaşça yataktan kalktı. Parmak uçlarında, sessizce ilerleyerek Davut’un ceketine doğru yöneldi. Kalbi hızla çarpıyordu, bu anahtarları bulmazsa her şey mahvolabilirdi. Ceketi yavaşça eline aldı, ceplerini aradı ve sonunda parmakları anahtara dokundu. Derin bir nefes aldı ve yavaşça cebinden çekip çıkardı.

O an bir tıkırtı duydu. Davut’un yatağında kıpırdandığını fark etti. Elif bir an dondu kaldı, kalbi ağzında atıyordu. Eğer uyanırsa… Bu düşünceyi zihninden silmeye çalıştı. Sessizce geri adım attı ve anahtarları cebine koyarak hızla odayı terk etti.

Koridora çıktığında, nefesini serbest bıraktı. O an Fatih’in sözü geldi aklına. Planın son aşaması başlamıştı. Gecenin karanlığında, sessizce bekledi. Fatih’in gelmesini umuyordu. Pencerenin önünde beklemeye başladı. Karanlıkta, siluetini görmeyi umut etti.

Hiç kimse gelmiyordu. Ama Elif'in içindeki umut tüküniyordu. Buluşma saatinden 30 dakika geçmişti. Elif'in umudu tükeniyordu. 10 dakika geçtikten sonra mutfağa gitti ve bir bıçak aldı. Oturma odasındanda bir kağıt ve kalem

 

 

Sevgili Zeynep Ablam,

 

Bu mektubu sana yazmak, belki de hayatımın en zor anı. Bu satırları okurken kalbinin ne kadar kırılacağını, gözlerinden yaşların akacağını biliyorum. Ama artık bu yükü tek başıma taşımaya gücüm kalmadı. Belki de sana söyleyemediklerimi sadece bu mektupla anlatabileceğim. Çünkü her gün biraz daha tükeniyorum, biraz daha kayboluyorum ve artık çıkış yolunu göremiyorum.

 

Biliyor musun, küçükken hep güçlü olmam öğretildi. Babamız bizi sevdiğini söylese de sevgisinin ardına sakladığı baskıları görmezden gelmeyi öğrendik. Ama Zeynep, bu yük beni yavaş yavaş öldürüyor. Babamın emirleriyle yaşamak, onun isteklerine boyun eğmek… Artık kaldıramıyorum. Elif’in hayatı hiç onun olmadı, hiçbir zaman da olmayacaktı. Ben hep babamın hayalleri, onun arzuları için yaşadım. Kendi hayallerime, arzularıma hiç yer kalmadı. Elif olarak kim olduğumu bile bilmiyorum artık.

 

Davut... Onunla ilgili sana söyleyemediklerim var. O adam benim cehennemim oldu. İlk başta onun babamın seçimi olduğunu kabul ettim. Zorla da olsa, belki alışırım, belki sevgi gelir diye düşündüm. Ama abla, Davut bana sevgi değil, sadece korku getirdi. Evimizin kapıları kapandıktan sonra kimse görmedi, kimse duymadı ama ben her gün bir cehennem yaşıyordum. O adam bana dokundukça nefes alamaz oldum. Her sözü, her bakışı içimde derin yaralar açtı. İnsanın ruhunu böyle parçalayan biriyle nasıl yaşanır ki? Her gece, aynı yatakta onun yanında yatmak zorunda kalmak... O bakışları, o soğuk ve acımasız bakışları, beni aşağılayan sözleri...

 

Abla, o bana sadece fiziksel olarak zarar vermedi. Her gün beni biraz daha küçülttü, biraz daha yok etti. Kendimi kaybettim. Kim olduğumu bile unuttum. Her seferinde bağırmak, kaçmak istedim ama her defasında Davut’un o korkunç sesiyle sustum. Onun bana attığı tokatlar sadece yüzümde değil, kalbimde de iz bıraktı. Şiddeti sadece bedenimde değil, ruhumda da hissettim. Ve her sabah aynaya baktığımda, o kırık parçalarımı görmek daha da zorlaştı.

 

Belki en çok kırıldığım şey, babamın bunların farkında olmasına rağmen beni yine de Davut’a teslim etmesi. Beni kurtarabilecekken, beni onun ellerine bıraktı. Babam için ben sadece bir pazarlık unsuruydum. Beni korumak, sevmek, sormak yerine, bir anlaşmanın parçası gibi sundu. Ne kadar dirensem, ne kadar acı çeksem de onun gözünde sadece bir görevimi yerine getiriyordum. Sevgi bu mu Zeynep? Baba böyle mi olur?

 

Bunu yazarken içimde büyük bir boşluk var. Hayatım boyunca ne sevgi gördüm ne de huzur. Hep bir beklenti, hep bir görev vardı. Elif hiçbir zaman sadece Elif olamadı. Davut’un şiddeti, babamın baskısı, etrafımda dönen bu karanlık dünya… Bunların hepsinden kaçmak istiyorum. Ama artık tek kaçış yolum kaldı.

 

Sana bunları yazarken gözlerim yaş dolu, Abla . Seni burada bırakmak, bu kadar acıyı geride bırakmak çok zor ama artık kaldıramıyorum. Belki de bu mektup, benden sana kalan son şey. Beni affet. Güçlü olmanı istiyorum. Benim gibi boyun eğme.

 

Elveda ablacığım. Belki de sonunda huzuru buluyorum.

 

Seni hep seveceğim,

Elif

 

Mektubu yazdıktan sonra eline bıçağı aldığında tüm hayatı film şeridi gibi gözünün önünden geçti.

Tam o sırada Sonunda bir tıkırtı duydu. Bahçeye doğru baktı. Fatih gelmişti. Elif, kalbinin biraz olsun hafiflediğini hissetti. Pencereyi yavaşça açtı ve Fatih’e baktı. “Anahtarları aldım,” dedi nefes nefese. Fatih hafifçe başını salladı, “Harika. Şimdi her şey hazır. Bu gece seni buradan çıkaracağım. Ama dikkatli olmalıyız.”

Elif, korku ve umut arasında sıkışmış bir halde başını salladı. “Hazırım,” dedi.

 

Fatih, planı son kez hatırlattı. “Kapıyı sessizce açacaksın, ben dışarıda bekliyor olacağım. Hemen çıkıp koşacağız, ses çıkarmadan ve iz bırakmadan. Kimseye görünmemeliyiz.”

 

Fatih’in elini tutup bahçeye adım attı. Toprak zemine bastığında, her şeyin geri dönülmez bir yola girdiğini hissetti. Artık geri dönüş yoktu.

 

Birlikte, sessizce bahçenin arka tarafına doğru ilerlediler. Elif’in kalbi her an daha da hızlanıyor, korku damarlarında dolaşıyordu. Evin arkasına geldiklerinde, Fatih durdu ve Elif’e dönerek bir el işaretiyle ona beklemesini söyledi. Elif, gölgelerin içinde saklanarak Fatih’i izledi. Fatih, konaktaki devasa kapıya doğru ilerledi, onu açmak için eğildi. Anahtarın sesini duyduğunda, Elif nefesini tuttu. Fatih, kapıyı yavaşça araladı ve ardından Elif’e işaret etti.

Elif, bahçedeki gölgeler arasından çıkıp kapıya doğru ilerlerken, adımlarını kontrol etmek için elinden geleni yaptı. Ama tam o anda, kapıdan bir gürültü yükseldi. Bir şey devrilmişti. Elif bir anlığına dondu kaldı. İçeriye döndüğünde, Davut’un odasından bir tıkırtı geldiğini fark etti.

 

“Davut uyanıyor!” diye fısıldadı Elif, korkuyla Fatih’e dönerek.

 

Fatih’in bakışları sertleşti ama soğukkanlılığını korudu. “Sakin ol. Hemen buradan çıkmamız gerek. Gel, çabuk!”

 

Elif, hızla Fatih’in peşine takıldı. Karanlık gecede, gölgelerin arasında kaybolarak konağın dışına doğru ilerlediler. Yolda, hiçbir engelle karşılaşmadılar ama Davut’un uyanıp uyanmadığı belirsizdi. Her an yakalanabilecekleri korkusuyla, hızlarını arttırarak kaçmaya devam ettiler.

 

Fatih’in onları yönlendirdiği dar sokaklardan geçerken, Elif’in zihni karmakarışıktı. Nereye gideceklerini bile bilmiyordu ama Fatih’in güven veren tavrı onu bir şekilde sakinleştiriyordu. Her adımda özgürlüğüne bir adım daha yaklaştığını hissediyordu, ama aynı zamanda her an her şeyin ters gidebileceği korkusu onu bırakmıyordu.

 

Bu bölümü yazarken hissettiklerim tarif edilemezdi. Her kelimeyi yazarken içimde adeta bir fırtına koptu. Elif'in yaşadığı acıyı, çektiği çaresizliği ve yaşadığı duygusal dalgalanmaları yazmak beni derinden etkiledi. Onun her cümlesinde, her satırında sanki onunla birlikte o karanlık yolculuğa çıktım. Yazdıkça heyecanım arttı, elim titrerken bir yandan da bu hikayenin ne kadar yoğun bir duygu yükü taşıdığını hissettim. Hem onun dramını en derinden yaşamak, hem de onunla birlikte özgürleşmek istedim. Her harfte Elif'in sesi biraz daha yükseldi, biraz daha güçlü çıktı. Bu yazma deneyimi benim için gerçekten hem çok zordu hem de unutulmaz bir anı oldu.

 

 

Loading...
0%