Yeni Üyelik
36.
Bölüm

19.Bölüm

@kalemdendusen

Davut, boşluğun ve kaybetmişliğin karanlığında boğuluyordu. Daha önce bu denli bir korkuyu, bu denli çaresizliği hiç hissetmemişti. Elif’in yanında olmadığını fark ettiği o an, içindeki buz gibi boşluk büyüyerek tüm bedenini sardı. Salona gidip, mektubu tekrar cebinden çıkardığındaise içinde bir şeyler kırılmıştı.

Niye böyle hissediyordu. Elif'in mektubundaki kelimeler, zihnine çakılmış oklar gibiydi. Davut'un kalbinde bir yankı oluşturuyordu:

"Seni asla sevmedim Davut. Senin bana yaptıklarını, bu dünyada hiç kimse hak etmezdi. Hayatımı, ruhumu, özgürlüğümü elimden aldın. Senin karın olmak benim için bir ceza gibiydi. Babam beni sana verdi, ama ben bu hayatı seçmedim."

Bu kelimeler Davut’un zihninde yankılanıyordu. Elif’in ona karşı duyduğu derin nefret, her satırda apaçık ortadaydı. O an, Davut içinde bir şeylerin değiştiğini hissetti. Yaptıklarını düşündü. Elif’in masumiyeti, kırılganlığı, ve onu her fırsatta köşeye sıkıştıran tavrı... Hepsini. Ona yaşattığı eziyetler, baskılar, şiddet... Tüm bu anılar, bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti. İçinde bir pişmanlık belirdi, ama aynı zamanda karanlık bir sahiplenme hissi de vardı. İkisi arasında sıkışıp kalmıştı.

Elif’in mektubunu okuduktan sonra, bir an için gerçekten ona ne yaptığını kavradı. O anlık farkındalığı, içinde derin bir öfkeye dönüştü. Kendisine, ona böyle hissettirdiği için Elif’e, hatta tüm dünyaya karşı duyduğu bir öfke.

Ama aklına bir şey geldi. Zeynep... Elif'in ablası Belki de Zeynep, ona yardım edebilecek tek kişiydi. Elif intihar mektubu bırakmıştı. Ama iyi yada kötü haberi gelmemişti.

Tekrar Halit Ağa’nın evine gitmeye karar verdi. Oraya varır varmaz, kapıyı çalarak Zeynep’i sordu.

“Zeynep nerede?” diye patladı. İçindeki öfke ve çaresizlik sesine yansımıştı.

Halit Ağa, Davut'un ani gelişiyle şaşkına dönmüştü. Niye kızlarının yerini soruyordu ikide bir. Ama bu kez durum farklıydı. Davut’un gözlerindeki panik, bir şeylerin ters gittiğini gösteriyordu.

“Zeynep İstanbul’a gitti,” dedi Halit ağır ağır. “Neden bu kadar merak ediyorsun Davut? Elif senin yanında değil mi, daha onu bulamadın mı?”

Bu soru Davut’un içindeki şüpheyi daha da artırdı. Elif'in izine rastlayamıyordu ve bir şeyler yolunda gitmiyordu. Halit’in sesi yavaşça bir uyarıya dönüştü. "O senin yanında değil mi?"

Halit, Davut’un yüzündeki değişimi fark ettiğinde, kızlarıyla ilgili kötü bir şeyler olabileceğinden şüphelenmeye başladı. Onunla birlikte İstanbul’a gitmeye karar verdi.

Davut ise, içindeki çatışmalarla boğuşuyordu. Bir yandan Elif’in kaçtığını düşünüyor, diğer yandan ise Zeynep’i bulmak ve Elif’i geri getirmek istiyordu. Halit’in bu yolculuğa dahil olması, işleri daha da karmaşık hale getiriyordu. Ama her şeye rağmen, İstanbul’a gidip Elif’i bulmak zorundaydılar.

***********************************

Halit’in İstanbul’a gitmek için hazırlıkları tam bir telaş içinde geçiyordu. Konağın içinde hizmetçiler koştururken, Halit’in yüzü her zamankinden daha sertti. Esma, kocasının bu ani kararı karşısında sessiz kalmak istiyordu, ama içindeki öfke kabarıyordu. Çünkü gerçeği biliyordu. Elif ve Zeynep’in durumundan haberdardı, ancak Halit’e hiçbir şey söylememişti. Bu sır, içini kemiriyordu.

 

Esma, eşyaları toplarken göz ucuyla Melis’e baktı. Melis, Elif ve Zeynep'in başına gelenlerden tamamen habersizdi. Elif’in sessizce evlendirilmesine karşı çıkmamış, hatta destek bile olmuştu. Ama Esma’nın içi huzursuzdu. Kızının yaşadığı dehşeti biliyordu, ve artık sessiz kalamayacağını hissediyordu. Melis odadan sakın adımlarla ofdadan çıktı.

 

Tam o sırada, Halit odaya girdi. Etrafındaki sessizlik Esma’nın içinde biriken öfkeyi patlatmasına neden oldu. Ona döndü ve sesini yükselterek sordu:

 

"Niye kızımı Davut’a verdin, Halit? Niye bizi böyle bir acıya sürükledin?"

 

Halit bir an duraksadı. Esma’nın bu kadar sert çıkışını beklememişti. Ancak soğuk bir sesle cevap verdi: "Çünkü Davut bizim için en iyi adaydı. O güçlü, zengin, etkili bir adam. Elif’i güvenceye almak için bundan daha iyisi olamazdı."

 

Esma’nın gözleri doldu. Gözyaşları birikmiş, ancak henüz taşmamıştı. Yüzündeki acıyı bastıramayarak devam etti: "Sen nasıl bir babasın? Kızının başına neler geldiğini bile bilmiyorsun. Davut ona neler yaptı biliyor musun? Kızımızı nasıl aşağılayıp, hırpaladığını biliyor musun? Nasıl koruyamadın onu? Neden durmadın?"

 

Halit, karısının bu suçlamaları karşısında yüzünde bir anlık şok ifadesi gösterdi. Ama sonra bu duygu yerini soğuk ve hesaplı bir ifadeye bıraktı. Yavaşça, tehditkar bir ses tonuyla konuşmaya başladı: "Sen sanırım bazı şeyleri unutuyorsun, Esma. Elif’in ne yaşadığını bilmiyor olabilirim. Ama sen onun kimin kızı olduğunu unuttun herhalde. O benim kızım olduğu kadar senin de utancın!"

 

Esma bir adım geri çekildi, kocasının soğuk gözlerine bakarken korkuyu hissetti. Halit devam etti: "Beni nasıl bir adamla aldattığını unutmadım, Esma. Elif o gecenin utancını taşıyor! Sen o herifle kaçtığında, beni rezil ettin. Şimdi bu evliliği suçluyorsun, ama o evlilik senin yaptığın hatayı kapatmak içindi! O gün hamile kaldığında bana söylememiştin bile! Kendi hatanı, kendi utancını bu aileden gizlemeye çalıştın!"

 

Esma’nın dizleri titredi. Geçmişin ağır yükü omuzlarına bir kez daha bindi. O utanç dolu geceler, gizli ilişkisi, her şey... Halit bunu asla unutmayacaktı, onu her fırsatta yüzüne vuracaktı. O zaman yaptığı hata, şimdi Elif’in kaderine mal olmuştu.

 

Esma, dudakları titreyerek geri adım attı: "Halit… O zamanlar bir hataydı, ama Elif bunun bedelini ödememeliydi. Sen ona bunu yaşatmak zorunda mıydın?"

 

Halit’in yüzü kasıldı, öfkesi zirveye çıktı: "Beni nasıl rezil ettiğini unutamam, Esma. Ama şimdi ben de sana hatırlatayım: Elif o adamın kanını taşıyor! O adamın leşini bu toprağa gömdüm, ama onun izi hep burada kaldı. Elif’in bu ailede yeri var diye kabul ettim, ama gerçekleri unutmayacağım!"

 

Esma, gözyaşlarını tutamayarak arkasını döndü. Geçmişin bu ağırlığı altında kızını kurtarmanın bir yolunu arıyordu, ama Halit’in öfkesi ve inatçılığı, onu her adımda engelliyordu.

 

Loading...
0%