@kalemdendusen
|
(3 gün sonra)
Zeynep, Elif’e yaklaşırken yüzünde bir heyecan vardı. "Elif, harika bir haberim var! Boğaz Kafe'de Yusuf ile bir buluşma ayarladım. Anlat bütün derdini ona, anladın mı? Zaten ne yapman gerektiğini de sana anlattım."
Elif, ablasının kendisi için harcadığı çaba karşısında duyduğu minneti dile getirerek, "Teşekkür ederim, abla. Umarım bu sefer işe yarar," diye yanıtladı. İçinde, bu buluşmanın sonuçlarının ne olabileceğine dair belirsizlik ve heyecan vardı. Zeynep’in desteğiyle biraz daha rahat hissetse de, içindeki kaygılar onu rahat bırakmıyordu.
Boğaz Kafe'ye vardığında, denizin dalgalarının sesini ve rüzgarın hafif esintisini duydu. Kafe, güzel bir manzara eşliğinde yerleştirilmişti; İstanbul Boğazı'nın büyüleyici manzarası karşısında, Elif’in kalbi hızla çarpmaya başladı. Yusuf'u görünce, heyecanı daha da arttı. Ancak, aynı zamanda gerginlik de içinde birikti.
Yusuf, Elif’i görünce şaşırmıştı. Gözleri açıldı, dudağını ısırarak ona yaklaştı. "Elif, sen… buradasın," dedi.
Elif, gözlerini Yusuf’un gözlerine dikerek konuştu. "Yusuf, neden telefonlarımı açmıyorsun? Seninle konuşmak zorundaydım."
Yusuf, derin bir nefes alarak karşılık verdi. "Elif... Benim için bu durum... zor. Beni anla."
Elif, Yusuf’un gözlerinde gördüğü korkuyu fark etti. "Anlıyorum seni, korkuyorsun. Ama Yusuf, bak gözlerime. Beni bir tek sen anlarsın. Babam beni evlendirecek. Bunu ister misin, aşkım? Hee, ister misin?"
Yusuf, Elif’in duygularına saygı duyarak ama kararlı bir şekilde yanıtladı. "Elif, ben yapamam. Bu iş beni aşar. Ben yokum."
Elif’in içinde birikmiş olan öfke aniden yüzeye çıktı. Yusuf’un bu soğuk cevabı, kalbini yaralamıştı. Bir anlık sinirle ona hakaretler savurdu.
"Senin gibi birinin bunu yapması zaten beklenemezdi! Neden benimle oynamaya devam ediyorsun?" diye bağırdı.
Sinirle bir adım attı ve ona tokat attı. Ardından kafeden çıkarak köşke geri döndü. Yüreği kırılmıştı ve gözleri dolmuştu. Yüzündeki sıcaklık, hem öfke hem de hayal kırıklığının bir sonucu olarak kalmıştı.
Yusuf, Elif’in arkasından bakakaldı. O an içinde bir şeylerin koptuğunu hissediyordu. Ne yapması gerektiğini bilemiyordu ama Elif’in öfkesi ve acısı onun da içini acıtmıştı.
Elif, köşke dönerken adımlarını hızlandırdı. İçinde fırtınalar kopuyordu. Kendini çok yalnız hissediyordu; sanki hayatında bir kayıp varmış gibi. Yüzünde beliren gözyaşlarını silerken, kalbindeki acı daha da derinleşiyordu. İstanbul Boğazı'nın manzarası, o an Elif’in içindeki fırtınayı daha da büyütüyordu.
Sokakta Zeynep, Elif’in gözlerindeki acıyı görünce hemen yanına koştu. "Ne oldu, Elif? Neden bu kadar üzgünsün?" diye sordu, endişe dolu bir sesle.
Elif, gözyaşlarını tutamadan ablasının kollarına sarıldı. "Yusuf… O beni istemiyor, abla. Sadece korkuyor. Ama ben onu seviyorum! " diyerek içini döktü.
Zeynep, Elif’in başını okşadı. "Canım kardeşim, bazen insanlar korkularını yenemezler. Ama bu, senin değerini azaltmaz. Belki de biraz zaman vermelisin. Kendi hayatını yaşamak da önemli," dedi.
Elif, Zeynep’in sözlerini duyarken içinde bir umut ışığı belirdi. Belki de gerçekten biraz zaman gerekiyordu. Ama yine de içindeki özlem ve kırgınlık onu yavaş yavaş tüketiyordu. "Ama onu kaybetmek istemiyorum, abla!" diye yanıtladı.
Zeynep, kardeşinin gözlerindeki acıyı görünce ona sarıldı. "Seni seviyorum, Elif. Bu süreçte yanındayım. Ne olursa olsun, birlikte bu zorluğu aşacağız."
Zaman geçtikçe, Elif’in içinde büyüyen bu acı ve hayal kırıklığı, nefret tohumlarını da yeşertmeye başladı. Her gün Yusuf’un kayıtsızlığını düşündükçe, kalbindeki sevgi giderek yerini öfkeye bırakıyordu. Her seferinde ona olan sevgisinin derinliğini düşünmeye çalıştıkça, yüzleşmesi gereken gerçeklerle karşılaşıyordu.
Yusuf, ne kadar derin bir bağ kurmuş olursa olsun, bu duyguların artık ona ait olmadığını hissediyordu. "Neden benimle oynamaya devam ettin?" diye düşündü. Her geçen gün, onunla geçirdiği anlar birer birer silinmeye başladı, aklında sadece hayal kırıklığı ve öfke kalıyordu.
Bir gün, Zeynep yine yanına geldi. "Kardeşim, Yusuf’la aranda bir şeylerin yoluna girmesini istiyorsan, daha fazla bekleme. Ona duygularını açıkça ifade et," dedi.
Elif, Zeynep’in bu sözlerine yanıt vermeden önce derin bir nefes aldı. "Hayır, abla. Artık onu istemiyorum. Neden hala ondan nefret etmeyi öğrenemedim? Beni sadece yarı yolda bırakmakla kalmadı, aynı zamanda duygularımla oynadı!" dedi.
Zeynep, Elif’in bu değişimini fark etti. "Bu kadar sert olmana gerek yok. İnsanlar hata yapar," diye yanıtladı ama Elif’in gözlerindeki kararlılığı gördü.
Elif, yüzündeki öfke ve acıyı birleştirerek, "Benim için artık yok, Zeynep. Hayatımda bir daha onu görmek istemiyorum. Yeter artık! Bana yaşattığı tüm bu acılar için ona nefretle bakacağım," diye yanıtladı.
Zeynep, kardeşinin kararlılığını görünce şaşırdı ama aynı zamanda bu duygunun Elif için bir kurtuluş olabileceğini düşündü. "Eğer bu seni mutlu edecekse, o zaman böyle devam et. Ama unutma ki, kalbinin kapılarını tamamen kapatmamalısın," dedi.
Elif, başını salladı. İçinde bir nefreti besleyerek, bu duyguların onu güçlendireceğine inanıyordu. "O artık benim hayatımda yok," dedi kararlılıkla. |
0% |