@kalemdendusen
|
Cem'den Şık bir kuyumcunun içindeydik. Güneş ışınları vitrinlerin camlarından içeri sızıyor, ışıltılı yüzükleri aydınlatıyordu. Aslı, vitrinlerdeki her yüzüğü dikkatle inceliyordu. Heyecanı, gözlerinden ve ses tonundan açıkça belli oluyordu."Cem, baksana bu yüzük ne kadar zarif!" dedi Aslı, parmaklarını uzatarak bir yüzüğü işaret ederken. "Sence nasıl olur? Parmaklarıma tam oturacak gibi."Gülümsedim. Aslı'nın bu kadar mutlu olduğunu görmek, benim için her şeyden daha önemliydi. "Aslı'm," dedim, "her yüzüğün sana yakışacağı kesin ama..." Bir an duraksadım ve gözlerindeki parıltıyı düşündüm. "Benim için en önemli olan, senin bu yüzüğü takarken gözlerinin parlaması."Aslı'nın gözleri parladı, ve bana doğru yaklaşıp sarıldı. "Aşkım, sen beni her zaman mutlu ediyorsun," dedi, sesindeki derin şükran her şeyi anlatıyordu.Bu sırada kuyumcu yaklaşarak bize seslendi. "Gençler, karar verdiğinizde bana söyleyin. Bu arada, beyefendi, özel bir tasarımınız var mıydı?"Kafamda bir fikir beliriverdi. "Aslında... Evet, küçük bir fikrim var. Belki özel bir taş ekleyebiliriz..." dedim.Aslı, bu sözlerime şaşkınlıkla baktı. "Cem, sen ne yaptın? Böyle bir sürpriz mi hazırladın?"Gülümsedim ve onun bu küçük sürprize olan tepkisini görmekten keyif aldım. "Küçük bir sürpriz olabilir," dedim, biraz da gizemli bir şekilde.Kuyumcu hemen heyecanlandı ve özel tasarım için detayları konuşmaya hazır olduğunu belirtti. "Harika!" dedi, "Özel tasarımlar benim uzmanlık alanım. Şimdi detayları konuşalım..."Aslı ve ben, kuyumcunun yanına geçerek özel tasarım için gerekli tüm detayları konuşmaya başladık. O an, hayatımızda unutulmaz bir anı olarak yerini alacaktı. Kuyumcunun sakin köşesine geçerken Aslı’yı yanımda bırakmanın zor olacağını biliyordum. Gözlerindeki o heyecanı ve mutluğu görmek beni gerçekten etkiliyordu. Ama ailemle konuşmam gereken bazı önemli konular vardı."Aslı," dedim, düşündüğümü gizlemeye çalışarak, "ailemle biraz konuşmam gerekiyor. Kusura bakma, seni yalnız bırakmak zorundayım."Aslı'nın endişesi yüzünden belliydi. "Her şey yolunda mı Cem?" diye sordu, sesi biraz titriyordu.Elini nazikçe sıkarak, "Evet, her şey yolunda. Sadece... Bazı konuları netleştirmek istiyorum. Çok geçmeden geri geleceğim," dedim.Aslı başını sallayarak, "Tamam aşkım, seni bekliyorum," dedi. Bu sözleri bana bir nebze olsun rahatlık verdi.Yavaşça kuyumcudan ayrılırken, içimden şöyle geçirdim: "Keşke her şey bu kadar güzel olsaydı." Her şeyin kusursuz olmasını isterdim ama bazen bazı şeyleri düzeltmek gerekiyor. Birazdan her şeyin yoluna gireceğini umarak, ailemle konuşmak için yola çıktım. Nişan gecesi, dışarıdan bakıldığında tam bir masal gibiydi. Şık salon, dans eden çiftler, mutluluktan gözleri parlayan aileler... Ancak benim içimde bambaşka bir fırtına kopuyordu. Aslı'nın gözlerinin içine baktığımda, onun bu mutluluğun içinde kaybolduğunu görüyordum. Ben ise, yaşadığımız bu güzel anların gölgesinde, derin bir endişe yaşıyordum. Ailemle yaptığım konuşmanın etkisi üzerimde büyüktü. Babamın gözlerindeki umutsuzluk ve annemdeki endişe, beni içten içe parçaladı. Onlara söz vermiştim, bu evlilikle her şeyin yoluna gireceğini. Ama içimde bir ses, bunun mümkün olmadığını söylüyordu, üzerimizde asılı duruyordu. Aslı'yla dans pistinde dönerken, ona sıkıca sarıldım. Kalbim hızlı çarpıyordu. Onu kaybetmekten o kadar çok korkuyordum ki. "Her şey yolunda mı aşkım?" diye fısıldadı kulağıma. Gözlerinin içine bakıp, "Her şey yolunda," diye yalan söyledim. O an, kendime bile inanamıyordum. Nişan pastasını keserken, flaşlar patlıyordu. Fotoğrafçılar, mutluluğumuzun ölümsüz anlarını yakalamak için yarışıyorlardı. Ancak bu anların hiçbiri benim için gerçek gibi gelmiyordu. Gözüm sürekli olarak salonda dolanan babamın üzerindeydi. Üzgün ve yalnız görünüyordu. Dans bittiğinde, Aslı'yla birlikte misafirleri selamlamaya başladık. Tezlerimizin hocası, yanıma gelerek beni tebrik etti. "Çok yakışıyorsunuz," dedi gülümseyerek. "Umarım ömür boyu böyle mutlu olursunuz." Kalbim sıkıştı. Keşke her şey bu kadar basit olsaydı. O gece, otelde ayrı odalarda kaldık. Aslı, yatağa yattığında bile uyuyamıyordum. Odadaki loş ışıkta, yüzüğümü parmaklarımda çeviriyordum. Bu yüzük, sadece bir takı değildi. Ailelerimizin birleşmesi, geleceğimize dair verdiğimiz bir sözün simgesiydi. Ama ben bu sözü tutabilecek miydim? Sabah uyandığımda, içimde bir karar almıştım. Aslı'yla konuşmalıydım. Her şeyi ona anlatmalıydım. Ama nasıl? Onu üzmek istemiyordum. Aynı zamanda, yalan söylemeye de devam edemezdim. Aslı'yla yaşadığımız o güzel andan sonra, hayatım bir anda kararmıştı. Ailemle yaşadığım sorunlar, içimi kemiriyordu. Babamın üzgün bakışları, annemdeki endişe... Onlara verdiğim sözleri tutabilecek miydim? Bu sorular kafamda sürekli dönüp duruyordu. Alper'in araması tam da ihtiyacım olan şeydi. Onunla buluşmak, her şeyi bir süreliğine unutmama yardımcı olacaktı. Barın loş ışıkları altında, kadehimi dibe vurdukça sorunlarım ufak ufak eriyordu gibi geliyordu. Ama içimdeki boşluk gittikçe büyüyor, yalnızlığım daha da belirginleşiyordu. "Abi, her şey yolunda mı seninle?" diye sordu Alper, gözlerime dikkatle bakarak. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Anlatmak istiyorsan dinlerim," dedi sakin bir sesle. O an tüm içimi dökmek istedim. Ailemle olan sorunları, Aslı'yla yaşadığımız karmaşayı... Alper beni dikkatle dinledi. Hiçbir sözünü kesmedi. Sadece başını sallayıp, "Keşki bir şeyler yapabilseydim," dedi. İçkimizi bitirdikten sonra, barın daha tenha bir köşesine çekildik. Gözlerim, barın loş ışıkları altında dans eden kalabalığın üzerinde geziniyordu. Herkes eğlenirken, ben içimde kopan fırtınayla baş etmeye çalışıyordum. "Cem, unutma," dedi Alper, omzumu sıvazlayarak. "Sen çok güçlü bir adamsın. Bu zorlukların üstesinden gelebilirsin." Onun bu sözleri beni biraz olsun rahatlattı. Ama içimdeki fırtına dinmek bilmiyordu. Karanlığın kollarında, yalnızlığım daha da belirginleşiyordu. Zeynep'ten
Kalbim, öfkeyle atan bir davul gibiydi. Aslı'nın hainliği, içimi kemiriyordu. En yakın arkadaşımın, İntikam almak için her şeyi yapmaya hazırdım. Ceren'e döndüm, gözlerim alev alev parlıyordu. "Bu sefer işler farklı olacak, Ceren. Aslı'yı paramparça edeceğim. Cem'i kullanarak onu yerle bir edeceğim." Ceren, planımı dinlerken gözleri büyüdü. İçten içe benimle aynı hisleri taşıdığını biliyordum. "Nasıl yapacağız?" diye sordu heyecanla. "Çok basit," dedim soğuk bir gülümsemeyle. "Cem'i öpeceğim ve her şeyi Aslı'ya göstereceğim. Böylece hem onu kıracağım hem de Cem'i kendime bağlayacağım." Planım kusursuzdu. Ertesi gün, fırsatı kaçırmadım. Loş bir mekanda, Cem'e yaklaştım. İçkimden cesaret alarak, onu öptüm. Kalbim hızla çarparken, gözlerim Aslı'yı arıyordu. Onun acı çektiğini görmek istiyordum. Ama her şey planladığım gibi gitmedi. Cem, beni itti ve öfkeyle bağırdı: "Ne yaptığını sanıyorsun?" Şaşkınlıkla ona baktım. "Sen..." diye kekeledim. "Aslı'ya zarar vermek senin haddine değil," dedi soğuk bir sesle. "Bunu asla affetmeyeceğim." O an dünyam başıma yıkıldı. Cem'in bu tepkisi beni paramparça etti. Ben sadece intikam almak istiyordum. Ama o, hala Aslı'yı seviyordu. Uzaktan, Aslı'yı görüyordum. Gözleri dolu doluydu ama aynı zamanda da bir rahatlama vardı yüzünde. Cem'in kendisine olan sevgisi, onu korumuştu. O gece, yatağıma yattığımda gözlerimden yaşlar aktı. İntikam almak yerine, kendimi daha da yalnız hissediyordum. Kalbimdeki öfke, yerini derin bir acıya bırakmıştı. Aslı'ya yaptığım kötülük, bumerang gibi bana geri dönmüştü. Artık anlıyordum ki, intikam hiçbir zaman gerçek bir mutluluk getirmez. Sadece daha fazla acıy a neden olur. |
0% |