Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@kaleminsesi1905_01

Mehmet Fazıl


Karagaha raporları vermek için giriş yaptığımda azat ile timi buradaydı.


"Azat bir sorunmu var?"


"Bilmiyorum komutanım bura çağırdık, sizin ne işiniz var izinli değil misiniz?"


" raporları vermeye geldim."


Toprak benim yanıma hızlı bir şekilde gelip nefes nefese "seninle acil konuşmam gereken konu var, çok kafamı karıştıran konu."


Kaşlarımı çatıldı tek nefeste kurmuştu cümleyi.


"Lina hakkında mı?"


"Hayır bir şüphe hakkında..."


Azat'a bakıp "kardeşim önemli konu konuşmuyor ise Fazıl'ı almam gerek."


"Yok yüzbaşım sadece neden burada olduğunu sordum."


Toprak kolumdan tutup beni oradan uzaklaştırarak bizim genellikle önemli şeyler konuşmak için eğitim alana giderdik koşu türü yapılan yere getirdi.


"İki şey hakkında şüphem var."


"Bir derin nefes al sakinleş."


Sakinleşmek için gözlerini kapatıp nefesler alıp vermeye başladı gözlerini açtığında birden söylediği şey ile dönüp kaldım.


"Aramızda köstebek var Fazıl."


Ne demişti o ne köstebek'i.


"N-ne diyorsun s-sen"


"Senin vurulduğunda o operasyondan kimin haberi vardı."


Düşündüm öyle derin bir düşünmeye daldım ki.


"Sınır dışı operasyonda sadece Enes, İbrahim, sarp komutanların haberi vardı."


Ama ne alaka


"Ya onlardan biri yada başka biri köstebek."


"Başka biri olabilir çünkü konuşmada kapının önünde biri vardı ve hiç hareket etmedi... Ama dışarıya çıktığımda Doğan ile Nil vardı."


"Köstebek Doğan mı diyorsun."


"Saçmalama Toprak sen dedin köstebek var diye... Doğan olmaz oğlum... Düşünmek bile istemiyorum... Doğan yapmaz be abi yapamaz o bize ihanet edemez."


"Fazıl kendine gel, gel oturalım."


Banka oturduğumuz da derin bir nefes aldım ve düşünmeye başladım.


"Toprak o oda da sadece sınır dışı operasyona gidileceği ve emir komuta Sarp komutan olması konuşuldu nereye gidileceği toplantı odada konuşuldu."


"Yani sen diyorsun ki o toplandı odasında bize söylenirken kim duyduysa o köstebek diyorsun."


Kafam ile onaylayıp düşündüm


"Saksıyı çalıştır Toprak, komutana kim kahve getirdi. O gün doğan hiç toplantı odasına girmedi sadece iki kişi girdi biri er Gökhan diğeri başka bir timden yeni gelen astsubay kıdemli Üstçavuş Özgür Yılmaz."


"İkisinden biri diyorsun."


"Hayır ikisi diyorum."


Toprak gözlerini açarak bana baktı.


Geçmiş zaman Toplantı odası


Timim ile toplantı odasında bekliyorduk komutanları Enes komutan ile İbrahim komutan girince ayağa kalktık.


Elleri ile oturun işareti yaptıklarında hemen oturduk.


"Tim biliyorsunuz emir komuta Sarp da."


onaylayıp sarp komutana baktık.


"Sizin sınır dışı bir operasyonda göreviniz var."


O sırada kapı çaldı Er Gökhan kahveleri getirip komutanlara veriyordu.


"Görev yeriniz kuzey ırakta."


Gökhan'ın eli durur gibi oldu ama hemen kendine gelip kahveyi Enes komutana uzattı.


Çıktıktan sonra ekrana bir teröristin resmi vardı. Başka kişilerde vardı.


Kim oldukları en son nerede görüldükleri konuşuldu.


O sırada kapı yine çaldı. Bu defada yeni gelen astsubay kıdemli Üstçavuş Özgür Yılmaz geldi elinde bir dosya ile, boş masaya oturup bilgisayarın başına geçti.


Ama buraya tim komutan hariç timdeki kişi giremezdi.


Ya tim komutan ile girerdi yada tim komutan ile girerdi.


Ne kadar zor durumda kalsa bile albay ile beraber girmek zorundadır ama albay çok tan girmişti.


"Bu alçağı en son sizin gidecek olduğunuz bölgede bir kamp içinde göründü.


Benim gözüm Üstçavuş da idi kafasını kaldırıp resme hiç bakmadı yansıması onun oturduğu yere yansımadı.


Hemen ayağa kalkıp gitti.


Şimdiki Zaman


Konuşmam ile Toprak düşündü.


" O zaman o kapının önünde ki kişi Gökhan idi... Çünkü Özgür o saate eğitim allandaydı, biliyorsun tim komutanı saati dinlemez her an onları eğitime başlardı, bende görmüştüm içlerinde Özgür de vardı... Gökhan eğitim biter bitmez onun yanına gitti ve bir şeyler söyledi."


"Sınır dışına gideceğimizi."


"Aynn kardeşim sen bizi çağırdından iki dk önce geldi."


Derin bir nefes alarak bekledik.


"İkinci şüphen ne?"


"Sarp komutan."


Derin bir nefes alarak yüzümü sıvazladım.



"Benim de şüphelerim var."


"Ne gibi."


Yutkundum" kokusu, gözleri, Gamze yengem ile Nil'e nasıl baktığı, operasyon boyunca Lina ile bana baktığı bana abim dışında kimse ilk ismim ile seslenemez oğlum yaaa ama o bazen boşluğuna düştüğünde Mehmet diyor ne dediğini öğrenince benden uzaklaşıyordu."


"İkimizde aynı konu ile şüpheliyiz kardeşim."


"Sence o kişi abim olabilir mi?"


"Senin vurulduğunda şaşkınca bağırdı o bağırış sen kara harp okuldan kaçtığını öğrendiğinde deliye dönen Resul abi sana bağırdığı gibi bağırmıştı."


Toprağın kurduğu cümle ile düşündüm.



Doğru olabilir mi o zaman neden ben den bizden saklanıyordu.


Sürekli benden göz temasını kesiyordu ne zaman onun maskesinden açık kalan gözlerine baksam gözlerini kaçırıyordu.


Helikopterde beni uyardığında gözünde gözlük vardı.

Birden ayağa kaltığımda Toprak irlkilerek ayağa kalktı.


"Fazıl ne oldu."


"Kokusu babamın kazağı gibi kokuyordu amca.


"Abinin kızı mı?"


"Benimde senin yaşlarında bir kızım var."


"Annesinin yanında"


"Tamam ufaklık yansıtmam."


"Temkil verin asker "


"Tim dikkatli ile dinleyin sınır dışına çıktığımızda tek bile çizik istemiyorum."


"Efsane helikopter bin "


"Mehmet Fazıl iyimisin."


"İyimisin."


"Kendine gel yüzbaşım operasyona gidiyoruz."


"Sen neden ayakdasın dikişin patlayabilir."


"Sen neden ayağa kalktın yüzbaşım."


"Geç yatağa Enes komutan gelecek."


"Kokusu babamın kazağı gibi kokuyordu amca."


"Abim gibi kokuyorsunuz komutanım."


"Resul abi sana bağırdığı gibi bağırmıştı."


Sesler ile Toprağa baktım kokusu bakışı özlemi.


Hızlı bir şekilde karagaha yürümeye başladım Toprak"da bana eşlik etti.


"Nereye gidiyorsun sen."


"Sarp komutan abim Resul abim Toprak sesini dikkatli bir şekilde tekrar dinleyeceğim."


"Nasıl konuşturacaksın Allah'a aşkına 'komutanım sesiniz abime mi benziyor onu denemek için konuşabilirmisiniz.' diyeceksin."


"Toprak şuan çok konuşuyorsun boş konuşuyorsun salak değilim köstebek olayını anlatırken konuşacak bizimle.sen ne konuştuğuna dikkat edeceksin bende sesine anladınmı?"


"Tamam yaaa hadi."


Karagaha girdiğimizde doğanı gördüm.


"DOĞAN."


"Emredin komutanım."


"Sarp komutan nerede biliyor musun?"


"Hayır komutanım."


"Peki kopuz albay."


"Odasında komutanım."


"Tamam eyvallah bayındır"


Hızlı bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladık direk kopuz albayın odasına geldik.


Toprağa baktığımda kafasını salladı.


Kapıya vurup gel komutu duyunca girdim.


Toprak dışarıda bekliyordu.


Selam verip"Kıdemli Yüzbaşı Mehmet Fazıl ATEŞOĞLU Mardin "


Temkil getirdiğimde kafasını dosyalardan kaldırıp bana baktı.


"Sen neden geldin yüzbaşım izinli değilmisin."


"İzin raporları vermeye geldim komutanım."


Elimdeki dosyayı uzattığımda aldı.


"Tamam yüzbaşım çıkabilirsin."


Çıkmadığımı gören komutan tek kaşını kaldırarak bana baktı.


"Bir sorunmu var yüzbaşı."


"Komutanım benim daha doğrusu Toprak ile benim acil piyade Binbaşı Sarp Çelik komutan ile konuşmam gerek."


Bekledim bir şey demeyince devam ettim.


"Kendisi nerede olduğunu biliyormusunuz komutanım."


"Kendisi karargahta değil ama ben haber veririm."


"Çok acil bir konu komutanım."


"Tamam yüzbaşım bekle."


Beklediğimde eline telefonunu alıp ekrana bir kaç dokunup kulağına götürdü.


"Binbaşı benim Albay kopuz."


"(...)"


"Hayır operasyon bilgisi için aramadım binbaşım."


"(...)"


"Tamam."


"(...)"


"Kendim için aramadım, kıdemli yüzbaşı Mehmet Fazıl ATEŞOĞLU burada seninle acil bir konu hakkında konuşması lazım."


"(...)"


"Hayır binbaşı Yüzbaşı sancak ile beraber konuşacaklar."


"(...)"


"Tamam."


Telefonu kapatıp bana döndü bakışları.


"Kendisi buraya bir saat içinde gelecek."


Kafamı sallayıp"saolun komutanım."


"Ne konuşacaksınız yüzbaşım."


masasına yaklaştım elime kalem ile kağıt alıp yazdım.


'komutanım köstebek var onun hakkında konuşacağız belki odanızda dinleme cihazı olabilir.'


Komutana uzattığım kağıdı okuduğunda kaşlarını çatarak bana baktı.


"Komutanım bana bir dosya hazırlamamı söyledi çok acil olduğunu söylemişti."


Eline kalem alıp verdiğim kağıda bir şeyler yazıyordu.


"Tamam yüzbaşım yeni hatırladım sana bir dosya vermem gerekiyordu."


Ayağa kalkıp dolaba doğru yürüdü bir yandan dosyaları alıp geri yerine koyuyordu uzun sessizlik sürmesin diye bir yandan bana Kağıdı uzattı alıp okudum


'eminsin değilmi yüzbaşım. Kim olduğunu biliyormusun.'


Kafamı kaldırıp komutana baktım. Eline bir dosya almış bana uzatıyordu.


Kafam ile onayladım." Bana iki dosyamı verdiniz komutanım."


Asılda bı tane vermişti iki kişi olduğunu söylemek için öyle dedim anladığına adım gibi eminim.


"Evet yüzbaşım diğer dosyayıda Sarp komutana ver."


Başka bir dosya daha verdi ama bu defa sessizdi başka ses çıkmasın diye.


"Emredersiniz komutanım."


Dışarı çıktığımda Toprak beni bekliyordu ama yalnız değildi kolidorun sonunda er Gökhan vardı tahmin ettiğim gibi dinleme cihazı vardı.


Toprak görmüş galiba potu kırmadı.


"Sarp komutan bir saate gelecekmiş sende dosyanı hazırla çok acil demişti bize."


"Emredersiniz komutanım."


Beraber Toprağın odasına gittik tam ağzını açtı konuşacaktı ki elim ile susturup dosyaları masaya koyup el işareti ile.


"Odada belki dinleme cihazı olabilir. Albayın var emin oldum."


Kafasını salladı.


Dolaba doğru yürüyüp timin özgeçmiş dosyayı aldı.


Üstündeki yazıyı çıkarıp Sarp Çelik yazdı ve taktı.


Benim kardeşim gerçekten çok zeki yaaa tü tü maşallah.


Gülmemek için kendimi tutuğumda kafasını kaldırdı nasıl tutuyorsam kendimi alt dudağını ıstırıp gülmesini bastırdı.


"Hadi komutanım Sarp komutan çoktan gelmiştir bekletmeyelim."


"Haklısın Toprak."


Dosyayı elime aldım beraber odadan çıkıp oradan karagahtan çıktık.


Kapıda elimize çaktırmadan bakmaya çalışan Özgür vardı Toprak ile görmemezliğe vurup ona doğru yürüdüm.


Gözünü başka bir yere çevirdi bizi yeni görmüş gibi kafasını bize çevirdi.


"Komutanım bir sorun mu var?"


İçimden ağzını burnunu dağıtmak geliyordu ama Toprak koluma dokundu.


"Ben sivilim asubayım Toprak ise üniformalı bundan ne çıkar."


Şerefsiz şu bı bitsin seni kendi ellerim ile mahfedeceğim.


"Sizi bilmem ama Toprak komutanın önemli bir işi olmalı."


Ben oltayı attım balığımda takıldı geliyor.

Toprağında odasında var albayın odasını Gökhan dinledi toprağın ise bu şerefsiz.


"Demek ki bir sorun varmış değilmi yıldırım."


"Evet komutanım."


Sarp komutanı gördüğümde Toprak ile yanına ilerledik.


Komutan bana kaşları çatık bakıyordu neden burada olduğum için.


Eğer düşüncelerim doğru ise seni affetmeyeceğim abi.


"Yüzbaşım bir sorunmu var?"


Toprak "evet komutanım sizinle acil konuşmamız gereken bir köstebek var odalar da konuşamayız. Dinleme cihazları var."


Sesi yoksa ben mi benzetiyorum dosyayı sinirli bir şekilde ona yaklaşıp verdim.


İyice yaklaştım kokusunu almak için haddinden fazla yaklaştım.


Parfümünü değiştirmiş ama kendi kokusunu gizleyememiş. Sinirli bir şekilde bir adım geriye attım.


Neden yaa neden o sensin neden kendini gizliyorsun sen.


Sakin bir şekilde konuşmaya başladım.


"Özgür bize baktığını hissediyorum komutanım."


Gözünün kenarından oraya baktığını gördüm.


"Doğru söylüyorsun yüzbaşım bize bakıyor."


Allah'ın adamı sensin şimdi daha emin oldum.


Toprak'da dosyayı verdi.


"Komutanım benim başka işim var, Abimin kızına söz vermiştim okuldan almam gerekiyor."


Nil'in ismini duyduğunda gözleri hemen gözlerim ile buluştu parlıyordu daha iyi bakmaya başladığımda hemen bakışlarını kaçırdı.


"Tamam yüzbaşım çardağa geçelim konuşalım."


Toprak ile herşeyi anlatığımızda.


Tabi kendi hakkında konuşanları anlatmadık onu asla af etmeyeceğim asla.


"Tamam çoçuklar ben kopuz albay ile konuşmaya gidiyorum."


Dosyaları da alıp gitti.


Gözden kaybolunca Toprak bana döndü.


"Kardeşim."


"O Toprak Resul Ali Ateşoğlu, bilerek Nil den bahsettim gözleri nasılda parladı."


"Eeee ne yapacaksın"


Düşündükçe soru işaretleri kafamda birikiyordu. Enes komutan ikiside beni salak yerine koydular.


"İkiside beni salak yerine koydular Toprak."


"Kim köstebek mi?"


"Enes komutan ile Sarp komutan."


"Enes komutan ne alaka."


"Bazen senin geri kafalı olduğunu düşünmeye başlıyorum Toprak."


Kafama şaplak attığında kafamı tutup ona döndüm.


"Elin ammada ağırmış."


İkimiz tebbesüm edip sustuk ben devam ettim.


"Resul Ali Ateşoğlu başka bir kimlik ile geliyor, ve Babamın ismi ile aynı kişi aynı anda geliyor nereye giderler ise aynı arabaya biniyorlar... Gözleri dahil benziyor oğlum."


"Sen demek istiyorsun ki Enes komutan Göktürk değil Enes Ateşoğlu diyorsun."


"Evet."


"Onunla sonra ilgileniriz kardeşim şimdi sana bir başka bir şey deme gerekiyor."


Kafamı devam et dercesine saladım


"Kurt timi ile efsane timi birleşiyor."


Kafasına şaplak attım.


"Sen bu karargahın gazetesinin herhalde."


Geri bana vurmaya çalıştığında elini tutup ayağa kalktım.


"Hee öyleyim bir şey mi diyeceksin. Sen hastanedesin kardeşim tim bana emanet. Kopuz albay benimle konuştu."


"İyi oldu aslında yeni ismi ne oldu timin."


Elini ellerimden kurtarmaya çalışıyor.


"Yaa bırak bı"


"Yok kardeşim sen bir konuş."


"Sen karar verecekmişsin, tim komutanısın."


Elini bıraktığımda hemen oradan uzaklaştım arkamdan geldiğine adım gibi emindim.


Arkama baktığımda gülerek hızlı yürüyordu.


Birden durup yüzü şaşkına döndü. Geri önüme döndüğümde yarbay Mustafa'yı gördüm Toprak'ın öz babası idi abisi ise yanındaydı.


Anne ayrı baba bir kardeşler idi.


Mustafa komutan poyrazın annesi ile evli iken Toprağın annesi ile aldatmış ama toprağın annesi evli olduğunu bilmiyormuş Toprağa hamile olduğunu öğrendiğinde aldırmasını istemiş Zehra anne karşı çıkınca onu doğurduğuna pişman edeceğini söylemiş öylede oldu Zehra anne kanserden ölünce 9 yaşındaydı.


Ev sahibi evden atınca sokakta kalmıştı.


Amcam Hatay'da görev yaparken görmüş onu yetiştirme yurduna vermiş bunu duyan Mustafa komutan hemen onu DNA testi ile alıp bir kenara fırlatmış.


Amcama gelen telefon ile aramaya çıkmış bulduğunda.


Mardin'e dedemin yanına göndermişti.


Asker olduğunu öğrenen komutan hep engel olmuştu oğluyla birlikte hep rütbesini düşürmek için elinden gerekenleri yapmışlardı ama amcam hep engel olmuştu.


Sinirli bir şekilde Toprağa doğru yürümeye başladı.


Yakalarından tutup salamaya başladı bir şeyler diyordu ama benden uzak oldukları için duymuyordum.


Sinirlenerek bağırdım


"ELLERİNİ DERHAL ASKERİMİN YAKASINDAN İNDİRİN YARBAYIM."


Ellerine indirmeden bana baktı.

Sırıtarak poyraza döndü.


Geri bana döndüğünde kurduğu cümle ile kan beynime sıçradı.


"İndirmiyorum yüzbaşım ne yapabilirsin."


Üstüne doğru yürümeye başladım.


"O ELLERİNİ KESİP MUSAİT BİR YERLERİNE MONTELERİM YARBAYIM."


Kolundan tutup yüzüne yumruk attım etraf toplanmış bizi izliyordu.


Attığım yumruk ile yere bir seksen uzandı.


Hemen üstüne çıkıp sol elim ile yakasını tutup sağ elimle yüzüne ardı ardına yumruk atıyordum.


"Sen...ne cüretle...benim askerimin...yakasını tutuyorsun...lan göt herif "

(Üç noktalı yerlerde yumruk atıyor.😅)


Askerler beni kaldırmaya çalışıyorlar ama ben onları yitiyorum.


Gözüm döndü benim hiçbir şey görmez onlara da zara vermek istemiyorum.


Güçlü bir çift kol beni kaldırdı kaldırmak ne demek kucakladı resmen.


"Bırakın lan beni. BIRAKIN ÖLDÜRECEĞİM ONU BIRAKIN."


Belime sarılan koldan kurtulmaya çalışıyordum gözüm Mustafa şerefsizden başkasını görmüyordu.


"Sen ne hakla benim askerimi tehtit edersin lan şerefsiz."


"Sikeceğim lan seni mahf edeceğim buraya geldiğine pişman edeceğim."


Beni tutan kişi bana bir şeyler diyor ama benim gözüm döndüğü için duymuyordum.


Yüzümde yanma hissi ile kendime geldim.


Attila abim bana yumruk atmıştı onun burada ne işi vardı.


"Fazıl kendi yakmayamı çalışıyorsun"


Çağatay dayım arkamda beni tutuyordu demek o kucaklamış beni.


Toprağa baktığımda kopuz albay ile Resul abim tutuyordu.


Poyraza döndüğümde yerden kalmaya çalışıyordu.


Önüme döndüğümde Mustafa itin yüzü perişan halde bana baktığını gördüm.


Az bile yapmışım.

Attila abim boynumu tutuyordu.


"Yaran kanıyor."


"Binbaşı sen benim yüzümü görmüyor musun?"


Kaşlarını çatarak ona döndü.


"Komutanım zamanı değil arada kaynayacaksınız, susmanızı tavsiye ederim."


Beni savunmuştu.


Resul abim. "Sizi uyardığı halde kafanızın dikine gidiyorsunuz."


Dayım"onun en hassas noktası timi ve sen bunu bildiğin halde onu kışkırtın."


"Dayı bırak beni vala sakinim ben."


Tutuğu kolları seğirdi ama salmadı kulağıma fısıldadı.


"Bana dayı demene mi sevineyim yoksa yaptığın hataya mı sinirleneyim."


Sinirden ne konuştuğumu bilmiyordum.


Toprağı bırakmıştı kopuz albay.


Hemen yanıma geldi sinirim geçmediğini herkes biliyordu.


"Benim yüzümden başını belaya sokma Fazıl."


Bir adım ona atmaya çalıştım dayım kucaklayıp biraz uzaklaştı.


"Sanane lan benim başımdan sanane, bu şerefsiz sana ne dedi de sinirlendim sen bana onu de."


Dediğim ile duraksadı ben ayla çırpınıyordum.


Resul abim."MEHMET."


Sinirle ona döndüm.


"Karşında bir üstün var doğru kelimeler kulanarak konuş"


Sesimi yükselterek konuştum."Dedem bana o başı kimseye eğmeyeceksin dedi daima dik tutacaksın dedi."


Devam ettim.


"Bana eğitim veren komutanım hakkını savun demişti ABİ."


Sonunu bağırarak söylemiştim yerinde dondu donuk gözler ile bana baktı.


Kopuz albay da donuk gözler ile bana bakmıştı.

.

.

.

.

Paşalar gelmiş büyük toplantı salonundaydılar.

Benim için gelmişlerdi.


Revirden çıkıp odama geçip



(Resimdeki kişi hayranı olduğum BERK OKTAY)


Kıyafetleri giyip büyük toplantı odasının kapısında bekliyordum.


Toprakta benim gibi giyinmiş başımız dik bir şekilde çağırılmamızı bekliyorduk.


Kolidorda kopuz alba, amcam, dayım Attila abim , Resul Ali Ateşoğlu, Enes Ateşoğlu, timim , bio aileden asker olan kuzenlerim ve Doğan vardı.


Sinirliydim ama gireceğim yere değil bana yalan söyleyen iki hatta buna ortak olan komutanlarıma bile sinirliydim cemilde biliyordu onları asla affetmeyeceğim.


Amcam benim yaptığım kavgayı duyunca gelmiş haliyle Enes ateşoğlu da gelmişti kapıda karşılaşmışlar.


Amcam biraz pataklamış ona yalan söylediği için onların olduğu tarafa hiç bakmıyordu.


"Oğlum."


Amcama döndüm.


"Efendim"


"Neden kendine hakim olamadın."


Gözlerimi Mustafa ile poyrazın üzerinde mekik dokuyordum.


"Onların hedefinde beni ve toprağı bizim sevdamız olan üniformamızdan ayırmak istiyordu, amca."


Derin nefes alıp tehlikeli bir şekilde sırıtım.


"Ama başaramayacaklar."


Yüzümdeki sırıtış kaybolmadı.


"Seni şikayet ettim yüzbaşı Toprak ayrılmaz ama sen ayrılacaksın."


Şeklimi bozmadan gözlerinin içine baktım.


"Çoçukken hiç hayal kurmamışsın yazık yaaa sen boşuna ümit etme bence."


Bir adım öne doğru attım.

Kopuz albay "yüzbaşım sakın bir ip var elinde onuda koparma."


Yüzüne sinirli bir şekilde baktım.


"Merak etmeyin komutanım ben o ipi çoktan bana yalan söylediğinizde koptu."


Gözlerim Enes Ateşoğlu' ya döndü.


"Bundan 25 yıl önce koptu o ipler."


Sonra Resul Ali Ateşoğlu'ya baktım.


"Beni eğitip arkamdan iş çevrildiği gün beni gizli numaradan arayıp benim için anlamı olan şarkıyı dinletileri gün koptu."


Tekrar kopuz albaya döndüm.


"Elimde hiç ip kalmadı komutanım."


Sustular hiçbirşey demediler.


Bakışım poyraz itine döndü


"Sen sırf toprak senden önde diye kıskandın."


Mustafa'ya baktım "Benim üniformam ben ölmediğim sürece hiçbir Allah'ın kulu alamaz benden, bunu çok iyi biliyorsun."


Kapı açıldığında içerden asker çıktı kopuz albaya bakıp konuştu.


"Komutanım kavgayı ayıran kişileri çağrıyorlar."

Kopuz albay kafası ile onayladığımda bizi ayıran kişiler girdi dayım kolumu şevkat ile sıktı girdi.


Abim kulağıma fısıldadı"bordo taputcuya güveniyorsun sen."


Kafamı olumsuz şekilde sallayıp "içerde görürsün."dedim.


"Aferim benim kardeşime kimliğini tehlikeye atma."


Tebessüm ettim "baş üstüne komutanım."


Birbirimizin kulağına fısıldamıştık bunu bir tek Resul Ali Ateşoğlu duymuştu.


Oda tam önümde durdu Attila abim gittiğinde konuştu.


"O seni nereden biliyor."


"Sizi ilgilendirmez komutanım ben bir tek bana bu ismi veren kişiye hesap sorarım ama o kişi 7 yıl önce şehit düştü."


Yutkundu sert bir şekilde yutkundu.


İçeriye girdi.

"Komutanım sizide bekliyoruz."

Toprak ile birbirimize baktık içeriye girdik.


Selam verdim.

"Kıdemli yüzbaşı Mehmet Fazıl ATEŞOĞLU Mardin emredin komutanım."

"Yüzbaşı Toprak Sancak Hatay emredin komutanım."

Bir komutan."İbrahim olayı anlat."


Albay kopuz" Kolidorda sarp binbaşı ile bir şey hakkında konuşuyorduk... Yüzbaşı Ateşoğlunun sesini duyduk Yarbay sancağı uyarıyordu.........Poyraz elinde bıcak ile Fazılın üstüne yürüyordu onu kimse görmemişti. Ta ki Toprak kendine gelene kadar üstüne atlayıp vurmaya başladı......böylelikle ayırdık komutanım."


Kaşlarımı çatmış bir şekilde Poyraza baktım.


"Savunman nedir yüzbaşı Ateşoğlu."


Gözlerim bana soru soran paşaya kaydı yerimden dikleşerek savunmamı yaptım.


"Sizde biliyorsunuz ki Tim ile aramızda komutan asker ilişkisinden başka ilişkide var komutanım... Kardeşten öte yine olsa yine yaparım Hiç kimse benim timime yan gözle bile bakamazlar."


Gözlerimi poyraza çevirdim."hele ki vatanına ihanet eden kişi ise hiç hakkı yoktur ona ortak olanında."


Yüzü kireç gibi olmuştu.


Tehlikeli bir sırıtış ile paşalara döndüm.

"Ve içimize hainleri sokup Toprağı etkisiz hale getirmek emrini veren kişiler asla."


Gözlerimi Beni yetiştiren adama kaydı."üstüm olsa bile vatanına ihanet eden birine saygılı olmam komutanım bunu benden isteminiz büyük hata."


Toprak."içimizde iki köstebek var komutanım onlar Er Gökhan ile Asubay kıdemli Üstçavuş Özgür Yılmaz."


Elimdeki belleği bir komutanın postasına verip yerime geçtim.


Posta belleği komutana verdi, komutan bilgisayara bağlayarak telefonda konuşanları dışa verdi.


İkisinin teröristler ile yaptığı pazarlığı konuşmalarıydı.


"Bana bakın bu işi de boka bulamayın ikisinde de kurtulmam gerek "


"Komutan sen bize bordo tabutcunun kim olduğunu öğreneceksin."


Ve sayire başarısız olan operasyonların konuşmaları.

Aralarında Hamza itin öldürdüğüm günki konuşmada var dı.


"Sizin yapacağınız işin ikisini de öldürün dedim."


"Onunda sırası gelecek komutan sen babana söylersin."


Komutan ayağa kalkıp iki itin yanına doğru yürüdü.


"Siz bu üniformayı hak etmiyorsunuz."


Omuzlarında ki yıldızları sökmüştü.


"Yüzbaşım bunların sorgularını bizzat sizin ikinizin girmesini istiyorum kim müdalle ederse karşında beni bulurlar."


Bana döndü"sadece tek bir şey istiyorum devlet malına zarar verme onun üstündeki üniforma cıkınca etkide kemiğide sizin. ANLAŞILDIMI."


Toprak ile "EMREDERSİNİZ KOMUTANIM."


Dışarıya çıktığımızda iki asker odaya girip iki piçi götürdüler.


Amcam gözlerindeki gurur ile bize baktı başımız dik bir şekilde sorgu odasına yol aldık.


Selam canlarım.


Sizce ne düşünüyorsunuz kim haklı bu davada.


Mehmet Fazıl ona yalan söyleyenleri affedecek mi dersiniz.


Yazım hataları af ola


Yorumlarınızı bekliyorum.


Loading...
0%