Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@kaleminsesi1905_01

Mehmet Fazıl


Şirkete geleli iki saat olmuştu ve ben can sıkıntısından patlıyacağım.


Acaba hangi itin canını yakacaktık.


"Abi sen iyimisin."


"Bu kaçıncı Allah aşkına ben saymayı bıraktım."


"Bana yalan söylediğin için tekrar tekrar söylüyorum, sabah geldiğinde kahvaltıya gelmedin direk spor odasına gittin, sonra bir adam geldi geri çıkmadı."


Başına bir bela daha."o karargahtan bir askerdi biraz spor odasında konuşup odama geçtik ordanda arka kapıdan ılgaz ile gönderdim."


Ama ne konuşma adamın burnu gitti.


"Peki senin canın neye sıkkın onu da bir zahmet söyleyiversen ha."


Resul Ali Ateşoğlu yaşıyor ve benimle oyun oynuyor.


"Toprağın biyolojik babası ile baba bir anne ayrı abisi gel-"


"Ondan haberim var senin canın başka bir şeye sıkkın hata çok ağlamısın gözlerin hâlâ kızarık."


"Zamanı geldiğinde öğrenirsin."


Çünkü ben sana bunu söyleyemem.


"Ne zamanı abi açık konuşsan."


Kalem ile oynamayı kesip koltuğa yaslandım.


"Öğrendiğinde bana kızacaksın hata sinirlenip bana kafada tutacaksın şunu unutma sen çok haklısın onları yaparken ama şimdi sırası değil abicim."


Kafası çok karışık olduğunu biliyorum bu açıklamada ama bir şey diyemem.


"Eğer gerçekten söyleyemediğin bir şey ise sana kızmam da kırırmam da."


Sesli bir şekilde nefes alıp verdim.


"Büyük konuşma abim öyle bir bağıracaksın ki içindeki sıkıntıları atmak isteyeceksin benim gibi içine dökmeyeceksin."


"Şimdiden özür dil-"


"Dileme hakkın yok çünkü ben senden özür dilerim."


"Şuan benim kafam çok karışık abi."


"Biliyorum."


Ayağa kalkarak." Ben odama geçiyim sende daha fazla sıkma canını."


Kafam ile onayladığımda çıkmıştı.

.

.

.

.

Biraz zaman geçtiğinde kapı çaldı.


Ben dosyalara bakıyordum."gel" gelen kişi kim diye kafamı kaldırdığımda karşımda Enes Ateşoğlu vardı.


"Buyurun Enes bey"


Elim ile masanın önündeki koltuğu gösterdim.


Oturduğunda yabancıyla konuşuyormuşum gibi konuşmaya çalıştım.


"Ne arzu edersiniz."


Elime şirket telefonu alıp Enes Ateşoğlu'na baktım.


"Hiçbir şey istemiyorum sadece seninle konuşmam gerek."


Şirket telefonunu geri yerine koyup ona baktım.


"Buyurun sizi dinliyorum."


Gözlerini kapattı zoruna gidiyor onunla böyle konuşmam.


"Bana ne zaman baba diyeceksin evlat."


"Kusura bakmayın Enes bey ben babam toprağa verdiklerinde iki yaşındaydım ve inanın ki onu hiç tanımıyorum. Evde hata hiçbir yerde resmi yok nasıl biri olduğunu kime benzediğini bilmiyorum."


Yutkunmuştu Adem elması hareket etmişti.


"Peki yüzbaşım öyle olsun."


Konuyu değiştirmek için


"Siz neden gelmiştiniz."


"Kendi şirketime gelmek için senden izin mi almam gerek.


"Malesef bu şirket babamın Enes bey ben sizin soyadınızı Göktürk olarak biliyorum yanılıyormuyum."


"Haklısın beni bir dinle sözümü kesmeden."


"Tabi buyurun Enes bey."


"Bana inanmayacaksın ama sizin için kendimi şehit olarak gösterdim."


"En yakınımızda bir hain var ve bu kişi bizim kırmızı listede aradığımız adam ile iş yapıp Rıza ile beni şehit edeceklerdi."


Dayanamadım atladım.


"Ve bu 25 yıl sürdü. Ben ora takılmıyorum benim de öyle bir görevim çıkabilir aileme şehit olarak gözükmem gerekebilir benim takıldığım yer neden arkamdan adam takip ettirip aklımı karıştırıyorsunuz."


Kapı tekrar çaldığında Baba adayına baktım.


"İsterseniz lavaboya girebilirsiniz gelen kişi dedem olabilir."


Beni onaylayıp saklandı.


"Gel"


Tam tahmin ettiğim gibi dedem gelmişti ama yanında bir kişi daha vardı bu biyolojik amca Atlan değilmiydi.


Ayağa kalkarak dedemin yanına gidip elini öptüm.


"Hoşgeldiniz dede bu ziyaretini neye borçluyum."


"Sus lan eşek sıpası sana ne ne zaman gelirsem gelirim."


"Hoşgeldiniz Adlan bey."


"Bey ne oğlum ben senin amcanım."


"Kusura bakmayın benim zaten bir amcam var. Adı Rıza ateşoğlu."


"Heyet be benim oğluma."


Bir anda içeriye amcam girdi.


"Hoşgeldiniz amca"


"Hoşbulduk aslan yeğenim benim."


Bunu Adlan beye bakarak söylemişti.


"Buyurun ayakta kaldınız"


Oturduklarında bende yerime geçtim.


"Ne arzu edersiniz."


"Biz seninle konuşmaya geldik oğlum işimiz acele."


"Tabi dinliyorum sizi."


Adlan bey derin nefes alarak konuşmaya başladı.


"Magazin haberlere karışma olayı yansımış konuşma amaçlı bu akşam bizim villaya gelecekler."


"Malesef bu akşam gelemem bir süreliğine şehir dışına çıkmam gerekiyor-"


Amcama dönüp."-kafa dağıtmak için yalnız kalmak istiyorum."


Dedem."sende çok değişiklik var ağlamışsın hata rıza da da var. Size ne oldu böyle."


Amcam."zamanı geldiğinde öğrenirsin baba."


"Ne zamanı oğlum aynı şeyi diyip duruyorsun Fazıl sen beri söyle oğlum."


Kafamı olumsuz şekilde sallayıp"üzgünüm dede herşeyin bir zamanı var lütfen zorlamayın."


"Peki sizin dediğiniz gibi olsun."


Ayağa kalktığında bizde kalktık.


"Sen ne zaman yola çıkacaksın evlat."


"Akşam dede bir şeymi oldu."


"Peki ne zaman gelirsin."


"Bilmiyorum."


"Yarın akşam babaannen gelecekti de hem senin için."


"Türkan Sultan nasıl gelecek."


"Orasını bende bilmiyorum. Hadi sana Allah rahatlık versin" diyip çıktı.


Amcama bakıp ondan sonra lavaboya baktım ne demek istediğimi anladığında kafa salladı.


"Ben bir lavaboya giriyorum."


Adlan bey onayladığımda gitti bizde oturduk.


"Adlan bey siz ne arzu ederdiniz."


"Oğlum ben de gidiyim aslında sen göreve gidecekmisin gibi geliyor."


Belli etmemek için yüzümde mimik oynatmadan"ne görevi Adlan bey."


"Bizim sıpalarda gitti oradan hissettim."


Sahte bir şekilde gülümseyip."ben izinliyim ve kopuz albay yarası daha iyleşmeyen askeri göreve yollamaz."


"Anladım oğlum."


Oda odadan çıkınca Lavabonun kapısı açıldı.


İlk amcam çıktı.


"Gittiler mi oğlum?"


"Evet amca siz arka kapıdan çıkın dedem daha ayrılmamıştır."


İkili çıktıklarında bende biraz bekleyip çıktım.

.

.

.

.

Depoya giriş yaptığımda beni karşılayan kişi burnunu kırdığım adamdı.


"Takip edilmedinizdir umarım komutanım."


Tek kaşımı kaldırıp "sizden başka beni takip eden yoktur umarım asker."dedim rütbesini ve ismini bilmiyordum.


Benden sonrada Resul Ali abim gelmişti.


"Fazıl hazırlan sadece ikimiz çıkacağız."


"Siz beni gerçekten salak zannediyorsunuz galiba, benden ne saklıyorsunuz yine ne için bu operasyon."


"Babam gelmesini bugün şirkete."


"Sanki seninle konuşmadı konuşamadığımızı."


"Vaktimiz yok Fazıl hadi."


Takmayıp orada eski bir koltuğa oturup sağ ayağımı sol dizime koyup arkama yaslandım.


"Hiçbir yere gitmiyoruz bana neyin ne bok olduğunu anlatmadan."


Başta Resul bey olmak üzere kendince kurduğu ekip şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı.


İnanmasam hayatın da ilk kez insan görmüşler diyeceğim ama işti.


"Hadi konuşmaya başlayın."


Resul Ali abim."Bir kişiyi etkisiz hale getireceğiz."


Yerimden dikleşerek "kimi ve bundan kimlerin haberi var "


"Kimsenin haber-"


Birden ayağa kalkıp tam onun önünde durdum.


"Ben salak birisi değilim ve beni en iyi tanıyan sensin."


Geri yerime oturup bekledim.


Kimse konuşmadı yine arkamdan iş çeviriyorlardı.


Sinirlendim " ben bordo taputçu dan istifa ediyorum ne halt yiyorsanız yiyin."


Ayağa kalkıp abi adayına baktım."seni uyarmıştım bu kalbi daha fazla parçalama diye."


Geldiğim kapının önünde durup arkamı döndüm ekip bana bakıyordu ama o şahıs bakmıyordu.


"Bir kere de beni yanılt abi bir kerede sen haklı çık."


Önüme dönüp tam çıkacağım zaman.


"Nergiz ateşoğlu ölü ya da diri ele geçmesi gerekiyor çünkü bordo taputçuyu bulamak için düşmanlarımızla iş birliği yapıyor."


Annemin adını duyduğumda arkama birden dönüp ona doğru yürümeye başladım.


"Annem ne alaka yaaa sen ne diyorsun tamam benim öz annem değil ama o senin öz annen ve sen anneni bir vatan haini olarak suçluyorsun."


Sesim titremeye başlamıştı. "S-s-sen ne k-konuştuğundan haberin v-var mı?"


"Kendi gözlerin ile gör kasırga timin kanını akıtmasında büyük bir şekilde onunda parmağı var."


Yüzüne yumruğu geçirdim benim vurmamı bekliyormuş yerinden arkaya doğru biraz sedelendi tekrar tekrar vurmaya başladım en sonunda ekip beni tutuğunda kendimi bırakıp ağlamaya başladım.


"Yeter artık benim canımı daha fazla yakma siz ne yapmak istiyorsanız onu yapın ben anne sevgisini görmek istediğim kişiyi öldüremem."


Kollarımı onlardan kurtarıp uzaklaştım.


"Peki yaa intikam yeminin. Onu unuttun mu?"


Asla 


"Gözlerinin önünde yanan iki askerinin mezarları boş lan mezarları boş."


Yutkundum.


"Kararın ne asker çabuk mu pes ediyorsun ve bir vatan haini olan kadın için."


Yüzü kan içinde olan adamın gözünün içine baktım.


"Madem o şahıs bordo tabutcunun kimliğini merak ediyor gösterelim binbaşım."

.

.

.



Bordo taputcunun kıyafetlerini giyip ses değiştirciyide yerine taktım.


Abim ve ekipleri benden iki saat önce çıkmıştı.



Onlar kar kamuflajlı gitmişlerdi.


Suriye'de bir kampın çevresinde bekliyorlardı çünkü amaç kendilerini tuzağa çekmekti Nergiz Resul Ali Ateşoğlu'nun yaşadığını bu şekilde öğrenecekti.


Bende onları uzaktan izliyordum.


Planlarımız tıkır tıkır işliyordu.


Abimin atışı ile ateş etmeye başladılar telsizden onların sesini duyuyordum.


"Fazıl sen yerini aldın mı?"


"Evet komutanım."


Tamda benim tahminim gibi oldu onların çıkışları yoktu ekip çağırmalarını bekliyorduk.


İçerden bir sivil çıkmıştı silahımın dürbünü ile baktım.


Kendimi kastım öyle bir kastım ki neden hep canı yanan ben oluyorum.


Bir şeyler diyordu ama benim dudak okuma yeteneğim yok.


Kulağımdan ses geldi.


"Siz kimsiniz ne işiniz var burada."


Sanki tanımıyor.


Ben tanıtayım 'Nergiz Ateşoğlu.'


Dürbün ile kampın arka tarafına baktım itin biri kaçıyordu.


"Arka taraftan bir kişi kaçıyor ben oraya gidiyorum."


Robot sesim ile konuştum.


"Dikkatli ol onu etkisiz hale getirdikten sonra bizi kurtar tabutçu."


"Keyfimin kahyası bilir onu."


Sabır dilediğini duymuştum.


Hemen ayağa kalkıp o şerefsizin gittiği yöne gittim.


Kardeşlerimin kanını yerde bırakmayacağım.


Arkasından çok sesiz bir şekilde gidiyordum.


Arkasına takip edilmediğinden emin olunca duraksayıp ellerini dizlerine koyup derin derin nefesler alıyordu döl israfı.


Tam önünde durup yüzüne tekmeyi savurdum.


Yere düşüp bana bakıyordu.


"Sende kimsin."


"Çok merak ettiğin kişi."


"B-bordo tabutçu."


"Tam üstüne bastın."


Silahımı sağ elime alıp sol elimle yüzüne yumruğumu geçirdim.


Omzundan tutup."kalk ayağa şerefsiz."


Kasırga time yaptıklarından sonra ona 'bu gözlere iyi bak şerefsiz en son bu bakışlar ile karşılaşacaksın.' demiştim.


Sağ ayağına sıktım.


"Ahh"


Bu ses benim keyfimi yerine getirmişti. İşte bu ses yeniden duymak için sol ayağına da sıktım.


"AHH"


"Bağırma be bizde de kulak var."


Yere çömelip tam itin gözlerin içine bakıp gözlüğü çıkardım.


"Sana bu gözlere iyi bakmanı söylemiştim hatırladı mı dur sana biraz yardımcı olayım."


Ardından maskeyide çıkardım. Ses değiştiriciyi elime alıp sinirli bir şekilde baktım.


"Şimdi hatırladın mı?"


"S-s-sen o üsteğmensin. Vala komutan ne biliyorsam anlatırım yapmakta olduğumuz eylemlerden tut yapacağımız baskına kadar herşeyi biliyorum."


Alayla sırıtıp."Tüh yazık oldu ama sen benim yüzümü gördün benim kuralım benim yüzümü sadece ölüler görür."


Ayağa kalkıp silahın namını alnına dayadım.


"Cehennemine güle güle it."


Dediğim an tetiğe bastım. Daha bitmemişti kim kimler varsa hepsini indireceğim gün intikam günü.


Maskeyi düzeltip ses değiştiriciyi yerleştirdim son kez ite bakıp gözlüğü taktım.


Ekibe doğru yol almaya başladım.

Yakalanmışlardı planımız ilerliyordu.


Kampa yaklaştım arka tarafta iki şerefsiz vardı onları etkisiz hale getirmek için kasaturamı elime aldım



Saklandığım yere itin biri geliyordu geri döndüğünde hızlı ve sessiz şekilde arkasından yaklaştım.


Elim ile ağzını kapatıp kasatura ile boğazını kestim.


Kestiğim an diğer it bana dönmüştü ona fırlattım boğazına denk geldi tam isabet.


Onu yanına gittim kasaturamı alıp üstündeki kanı silmek için itin üstüne sürdüm.


Yerine koyup beylik tabancamı aldım ucuna susturucuyu takıp devam ettim.


Önüme gelen itleri tek tek indiriyorum.


Her yeri sesiz sedasız hallettim bir yer kalmıştı oraya doğru yürümeye başladım.


İçerden bir kişi çıktı etrafı görmeden onu da indirdim.

İçeri girip gelen seslere kulak verdim.


Altı kişi vardı.


İçeriye göz attığımda ekiplerin maskeleri yoktu.


Nergiz iti abimin kafasına silah dayamıştı.


"Sana dedim bordo tabutçu kim diye, hem senin yaşadığını kim biliyor ki."


İyice ona odaklanmışlardı elime tekrar kasatura mı alıp önümdeki iyi halletip sessizce geri geri çektim.


Geriye kaldı bir beş kişi.


İçeriye tekrar girdiğimde.


"Nerede kaldı bu adam be."


"Ben gidip bakıyorum patron."


Olduğum yerde saklandım gel bakayım şerefsiz cehennemine.


Onu da hallettim şimdi kaldı dört.


"Kim bu tabutçu söyle artık sinirlenmeye başladım."


Galiba şov yapma zamanım gelmişti.


Ses çıkararak içeri girdim.


"Sonun da gel-"


Ee devamını getir.


"Sen"

silahlar hemen bana doğrultuldu.


"Evet ben kulaklarım cınlıyordu bende bı uğrayıp gidiyim demiştim."


"Kes zevkleligi çıkarın şu maskeyi kimmiş bakalım bu meşhur tabutçu."


Üstüme doğru gelen adama doğru silahımı kaldırdım.


"Bir adım daha atarsan sana özle sarı torba ayırtırırım."


Nergiz iti kahka attı. "Çevrene bir bak istersen onca adamın arasından buraya gelemezler mi."


"Tüh sana demeyi unuttum kafama uymayan adamları indiriyim demiştim bir baktım kimse kalmamış."


Kahkahsı birden durup bana baktı.


"Sen ne diyorsun onca adamları nasıl etkisiz hale getirdin."


"Eeee eğitmenimiz sağolsun."


Onu bilerek oyalandırmıştım geriye kalan dört kişiyi de hallediklerinde onun ruhu bile duymadı.


"Yakalayın şunu" ama onu yakalamışlardı.

Kafasını kaldırıp baktı "siz "


Ben"eee yeter bu kadar şov. Evet"


"Konuş bakalım neler biliyorsun." Abim olaya el attı ben dışarıya çıkıyordum daha fazla dayanamadım.


Arkamdan biri geliyordu.


Durduğumda yanımda durdu kim diye baktığımda Yusuf BORAN şahısdı.


Etrafına bakarak"baya iyi iş çıkarmışsınız komutanım.


Konuşmadım orada bir kayanın üstüne oturup elimi kalbimin üstüne koyup sıktım ama geçmiyordu bu acı.


"Komutanım iyimisiniz."


"Gerçekten merak mı ediyorsun?"


"Evet merak ediyorum öz anneniz dahil olmasa 27 yıl boyunca siz onu anne olarak gördünüz."


"Bu seni ilgilendirmiyor."


Sustu gözlerim arkadaki hareketliliğe kaydı elleri arkasından bağlı bir şekilde dışarı çıkarıyordu ama bir terslik vardı sırıtıyordu.


Ellerine baktığımda bıçak vardı ve ipi kesmeye çalışıyordu.


Direk ayağa kalkıp silahı ona doğruttum. Üstüne doğru yürüyüp "Elinde-" dememe kalmadan burnunu kırdığım adamın boynuna dayadı.


Önlerine geçtim" hemen indir o bıçağı"


"Ooo bordo tabutçu bak bakalım kurtarabilecek misin?"


Silahımı indirip ona baktım.


Abim ve ekibi silahı indirmemişti.


"Vala boynunu kesip atarsan benim için hava hoş hiç hoşlanmadım bu adamdan."


Abim."sen ne diyorsun lan ne kesmesi."


"Son kez yüzümü görmek istermisin."


Gözlüğümü çıkardım ve ona baktım sol eli ile onun beylik tabancasını alıp kafasına dayadı bu defa.


"Hadi ama bu kadar da salak olunmaz silahını aldı geri zekalı halt et sene onu."

Gerçekten maldı bu abim nasıl eğitti bu gerizekalıyı.


Silahı boynuna vurup bayılttı.


Ve bize doğru daha doğrusu bana doğrutmuştu.


"Eee Mehmet Fazıl ATEŞOĞLU demek sendin."


Gözlerimden tanıyacağını tahmin etmiştim.


Silah sesleri geldiğinde ne olduğunu anlamadan önüme abim atladı.


Düşmemek için bana sarılmıştı bende ona sarıldım elim de sıcaklık hissettim kaldırıp baktığımda kan vardı.


"ABİİİİ."


Silah sesleri git gide yükseliyordu Nergiz itine baktığımda kaçmaya başlamıştı.


"Yusuf abimi tut."


Abimi onun eline verip arkasından koşmaya başladım durup ayağından nişan alıp ateş ettim.


Yere yıkıldığı an yanına koştum.


" Fazıl anneciğim yapma, sen anneni hiç mi düşünmüyorsun."


İşte nereden vurmasını çok iyi biliyordu.


Yutkundum gözlerimden akan yaşları umursamadan.


"Kasırga timi mi ateşler içinde yanarken düşündün mü beni, beni baba sevgisine muhtaç bırakırken düşündün mü. Abimi vururken düşündün mü, SÖYLE BUNLARI DÜŞÜNDÜN MÜ."


"Baban yaşıyor-"


"Biliyorum."


Silahımı kaldırıp alnına doğru tuttum.


"Sen bu aileye bir leke bulaştırdın ve bende bu lekeyi çıkarmaya geldim."


Yutkunarak gözlerimi kapattım ve ateş ettim.


Geri açtığımda cansız bedeni yerde yatıyordu ve alnından kan geliyordu.


Hemen abimin yanına doğru koştum.


Silah sesleri durmuştu ekip ve devreye gelen korumalar vardı kimisi etrafa bakıyordu kimisi abim ile ilgileniyordu.


Abim benimle göz göze geldi iyiydi beni bırakmadı yere çöküp kafamı eğdim ve hüngür hüngür ağlamaya başladım.


Benimle

beraber gökyüzünde ağlamaya başladı.


Gökyüzüne bakıp



.

"İntikamınız alındı aslanlarım rahat uyuyun."


Diyip tekrar eğdim.


Yanıma gelen abim benim gibi yere çöküp ellerini çenemi tutup kaldırdı.


"Bu baş eğilmesin Mehmet'im."


Yarasına dikkat ederek sarıldım ve ağlamaya devam ettim.


"Abim ben öldürdüm onu."


"Sen annemizi değil bir vatan haini etkisiz hale getirdin kardeşim."


Oda ağlıyordu. İkimizde yağmurun altında birbirimize sarılıp ağlıyorduk.

.

.

.

.


Ben geldim iyi okumalar.


Yorumlarınızı bekliyorum ❤️❤️


Yazım hatalar af ola 🗒️🗒️


Oy vermeyi unutmayın ⭐ ⭐


Loading...
0%