Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@kaleminsesi1905_01

Oturduğum koltukta ayağım ile ritim tutuyordum.


Yani herşey bok çuvalına döndü. Abim ve babam kendilerini gösteremiyordu.


Babamın odasının içinde Amcam, Abim, Atilla binbaşı, Çağatay dayım, Toprak ve Alparslan vardı.


Onu ne işi varsa bir de onun siniri var üstümde. Ters ters ona bakmaya devam ettim.


Babam" oğlum yeter artık salayıp durma dizini."


Ona dönüp yüzümü yumuşatım duygularımı kontrol edebiliyordum, evet biliyorum duygularını kontrol eden insan en tehlikeli insandır.


Ve odadakiler bana şaşkınlık ile bakıyorlardı galiba birazda korkmuş olabilirler.


Dizimi sallamayı bırakıp tekrar öldürücü bakışlarımı Alparslan'a çevirdim.


Hayran hayran babam ile abime bakıyordu bir kıl oldum.


Hayır hayır kıskanç değil sonuçta öz abisi ile babası yani biraz minicik kıskanmış olabilirim.


Abim" Alparslan sende bu durumları kimseye duyurma bu görev bitsin o zamana bütün taşlar yerine oturur."


Alparslan "tamam abi benden sır-"


Duyduğum kelime ile tek kaşımı kaldırıp "abi?" dedim.


Alt dudağımı yalayıp abime döndüm tekrar "abi?" Dedim.


Derince bir nefes çektim içime Alparslan'a bakıp "abi?" dedim.


"Bide babama baba de bakalım!"


Sinir ile kurmuştum bu cümleyi.


Abim ile babam sırıtıyordu "abim abartma istersen."


Bir hışımla ayağa kalkarak abime döndüm.


"Abartma!? Kim abartıyor?"


İşaret parmağımı göğüs kafesime dayayıp. "Beeen yok artık ben ne abartacağım yaaa abartmak kim ben kimim! Değilmi yani sonuçta öz kardeşin."


Kalktığım yere geri oturup sinirle gülerek "yaaa ne abartması" diyip elim ile alkış tutum.



Babama döndüğümde gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.


Sadece babam değil Toprak ile amcamda öyleydi.


Abim boğazını temizleyerek"yok abicim öyle demek isteme-"


"Ben anlayacağımı anladım."


Alparslan"sen de benim dayıma dayı diyorsun ama ben kıskan-"


"Ne kıskanması beee Çağatay Demir benimde dayım boşuna uğraşma."


Babam ile amcam dayanamadı kahkaha tufanı tutular.


Ters ters onlara baktım.


Şimdi görürlerdi onlar. "Toprak Adlan amcam ile Burak babamın şirketlerine gidecektik hadi biz çıkalım."


Ayağa kalmam ile amcamla babamda kalktı.


"Amca"


"Baba"


İkisi aynı anda farklı kelime söyledi.


Abim keyifle olanları izliyordu.


Dayım "bence bu kadar yeterli herşeyi bir kenara bırakalım -bana dönüp- Adlan bey şehir dışında eniştem ise ablam ile yurt dışına çıktılar."


"İki dakika ihtiyarlara gününü gösteriyim dedim içine ettin dayı yaa"


Yerime geri oturduğum da babam ile amcam yine aynı anda biraz yüksek konuşarak


"İHTİYAR"


Demesi ile bana doğru yürümeye başladılar.


Babam"ben sana gösteririm ihtiyarı." Yanımda oturan Atilla abime bakıp arkasına geçtim.


"Abi Allah aşkına koru beni bunlardan."


Alparslan ile abim birden oturdukları yerden kalkıp "abiii?" Dediler.


Direk oradan dayımın arkasına geçtim.


"He yaa abi doğruyu söyleyenleri dokuz köyden kovalarlar."


Toprak bana 'hadi buyur cenaze namazına' der gibi bakıyordu abim kimseyi umursamadan bana gelmeye devam etti.


"Kusura bakmayın Fazıl bey sonuçlarına katlanmak zorundasınız."


Elimi 'tabi tabi' der gibi salladım.


Dayım"ortalığı karıştırma bence zaten bok çuvalına düştün batmaya devam ediyorsun."


"Çağatay komutanım doğruyu söylüyor."


"Hadi ben kaçar" abime dil çıkarıp bir hışımla kapıya koşup açtım.


Kolidorda koşarak uzaklaştım abim arkamdan koşarak.


"Senin o dilini koparmassam benden adı şerefi yok."


Ben koşmaya devam ediyordum.


Aklıma abimin eğitim zamanı gelmişti. Onun öğrencisiydim. eğitimden sonra onu sinir edip koşmaya başlıyordum oda arkamdan saydırarak koşuyordu sonuç beni yakaladıktan sonra bir güzel ceza veriyordu.


Ama ceza da tuvalet temizleme cezasıydı en azından dış fırçası ile temizlettirmiyordu.


Kolidordan tam dönecektim ki bir bayana çarptım düşmesin diye refleks ile bileğinden tuttum ve kendime çektim.


Kendime çekmem ile dengemi kaybederek yere düştüm.


Kızda tam üstüme düştü kafası boynumdaydı nefesi boynuma değiyordu.


Kadınlığı tam aletimin üstündeydi. Gözlerimi kapattım bu şimdi olacak işmiydi.


Üstümdeki ağırlık kalktığında gözlerimi açtım.


Abim kızın kolundan tutuyordu, Attila abim yerden kalmama yardım ediyordu.


Kalktığımda gördüğüm yüz ile yutkundum.


Kahretsin bu koskoca karargahta ondan başka kimse yokmuydu yaa.


Aklıma aletimin üstüne gelen kadınlığı gelince bütün kanlar alt tarafıma gitmeye başladı.


Ve kesin kulaklarıma kadar kızardığıma yemin ederim ama kanıtlayamam.


Abim"Mahru hanım iyimisiniz."


Mahru Kopuz albayın kızı ve benim bir zamanlar kalbime gömdüğüm kızdı.


Sözlüsü vardı ve yakında nişanlanacaklardı.


Benim bir an tuvalete gitmem gerekiyordu çünkü herkes Mahru'ya baktıkları için çaktırmadan alt tarafıma baktım.


Üniformanın altından belli oluyordu.


Toprak koluma vurması ile kafamı hemen kaldırıp yüzüne baktım yan taraftaki tuvalete gözü ile işaret etmişti.


Aman bunu sırıtarak yapmıştı. Oda biliyordu ondan hoşlandığımı.


"İyiyim sarp abi."


Toprağın arkasına geçip"bir sorun yok umarım Mahru hanım."


Bana baktığında biraz ses tonunda sinir vardı."burası dingo'nun ahırımı, biraz dikkatli olun Fazıl bey."


Haklıydı ama buradan bir an tuvalete gitmem gerekiyor aklımdan bir türlü gitmiyor senaryo elimi yumruk yapıp toprağın arkasına hafif vurdum.


Boğuk ve erkeksi sesim ile"Haklısınız Mahru hanım çok haklısınız."


Abim"yüzbaşım siz iyimisiniz?"


Bu ses tonu hiç hoşuma gitmedi kendimi sıkarak.


"İyiyim komutanım."


Toprağa yine hafif yumruk attığımda boğazını temizleyip.


"Mahru hanım buyurun sizi babanızın odasına kadar eşlik edeyim benim de babanızın odasına uğramam gerek."


Mahru onaylayıp ikisi beraber yürümeye başladı.


Abim alt tarafıma bakıp kahka atmaya başladı.


Attila abim ortada ne dönüyor der gibi abimin gözüne bakıyordu kaşı ile benim alt tarafımı gösterdiğinde hemen baktı.


Kaşlarını çatarak yüzüme baktı.


Ben bir hışım ile tuvalete girdim. Arkamdan abim Mahru'ya olan duygumu anltığını biliyordum.


Çünkü beni uzaktan izleyen kişi kim ile hoşlandığımı da bilir.


Gerçi ben Tuğçe'den sonra aşka olan inancımı kayıp ettim.


Ama Mahru'yu gördüğümde aşk diye bir şey yokmuş o gelici geçiciymiş asıl kalıcı sevdaymış.


Ben ona sevdalandım ama kalbime gömmek zorunda kaldım.


Sevgilisi ile sözlenmişti.


Tuvalette girdiğimde bütün kabinleri kontrol ettim boştular.


Hemen tuvaletin kapısını kitleyip kabine girdim.

.

.

.

.


İşimi halledip kabinden çıktım lavaboya gidip elimi yüzü yıkadım.


İşim baya uzun sürmüştü çünkü her boşalmaya başladığımda aklıma yine aynı olay geliyordu.


Ve tekrar boşalmam gerekiyordu.


Aynada kendime bakıp "çıkar şunu aklından" dedim.


Peçete ile elimi yüzümü kurulayıp çöpe attım.


Kilitli kapıyı kilitli açıp kapıyı açtım karşımda gördüğüm ordu ile şaşırdım derim ama sadece Toprak vardı.


Kollarını göğsünde birleştirmiş sırtını duvara dayamış bir ayağını da duvara dayamış yere bakıyordu anlaşılan bura girenleri engeliyordu.


Biricik devrem benim başka yok.


Gelen ses ile kafasını kaldırıp bana baktı.


Yanıma yaklaşıp "oğlum sol eline kaba kuvvet diyecektim sen hemen gittin yaa."


Ben az önce söylediğim cümleyi geri alıyorum bunun gibi devre olmaz olsun.


"Sus be gerizekalı."


"Tamam kızdan hoşlanıyorsun da üstüne düşmesi ile nasıl tahrik oluyorsun oğlum yaa bu kadar da olmaz."


Ters ters yüzüne baktım kısık sesim ile "tam üstüne değdi oğlum her aklıma geldiğinde geri geri boşalmam gerekti."


Alt tarafıma baktı. Sırıtarak"bileğin baya ağrımıştır ağrı kesici vereyim."


Kafasına hafif vurup"geç sen dalganı g

eç."


"Devrem dalga denizde olur ama Ankara'da deniz yok."


"Devreni siksinler"


Selam aşkolarım ❤️

Yazım hatalar af ola

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın.


Seviliyorsun👐🏻


Loading...
0%