Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@kaleminsesi1905_01

Fazıl

 

Hava güneşli olduğu için kahvaltı balkona kurulmuştu bozkurtlar ile kahvaltı yapıyoruz.

 

Dedem ne babama ne de abime bakıyordu yanlışlıkla bile gözleri gitmiyordu.

 

Rüzgar ile Fatmanur çarşıya gittiler ikiside konuşmuyordu.

 

Telefonuma gelen bildirim ile gözler bana döndü.

 

Elime telefonu alıp baktım, video mesajı vardı.

 

Biraz uzaklaşıp videoyu onayladım, gördüğüm görüntü ile kaşlarımı çattım.

 

Cemil abi piyanonun başında kafasına silah dayanmış.

 

 

Gözlerini kapatmış çoktan pes etmiş gibiydi ama Cemil abi pes etmez ki.

 

"Naber Fazıl Ateşoğlu dur yada Bozkurt mu demeliyim."

 

Bu ses bana tanıdık geliyordu.

 

"Unutmadan söyleyeyim gözün aydın baban ile abin yaşıyorlarmış."

 

Silahı Cemil abinin kafasına bastırdı.

 

"Şimdi sen diyeceksin bu adam kim benden ne istiyor... dur dur sen merak etmeden ben cevaplayayım."

 

Şerefsiz, abi ne oluyor.

 

"Benim olanlardan uzak duracaksın ve paşa paşa kız kardeşin yıldızı Ankara'ya getireceksin."

 

Bakışlarım direk yıldızı buldu,videodan gelen silah sesi ile tekrar telefona döndüm kolundan vurdular.

 

"Bu bir uyarıdır eğer daha devam edersen bu defa kurşun alnına isabet eder."

 

Herkes bana bakıyordu.

 

Kaşlarımı çatabildiğim kadar çatarak masaya doğru yürüdüm.

 

"Ilgaz çevre güvenliği artır. Yıldız hiçbir zaman bu konaktan dışarı çıkma"

 

Sesim tehditkar çıkmıştı kimse hiç kimse benim çevremde ki insanlara zara vermeye kalkamaz.

 

Metin"Fazıl sakin-"

 

"SAKİN FALAN OLAMAM O ŞEREFSİZ BENİ ADAMIM İLE TEHDİT EDİYOR."

 

Sustum ama sinirim geçmedi.

 

Mirzan "Kim elinde."

 

"Kim olduğu önemli mi? Benim çevreme kimse zarar veremez."

 

Dedem" oğlum tamam ama bize anlat hele."

 

Telefonu dedeme verdim videoyu onaylayıp izlemeye başladı.

 

Video bittiğinde konuşmaya başladım.

 

"Ne ben ona yıldızı veririm ne de cemil abiyi ona bırakırım."

 

Abim " ne yapmayı düşünüyorsun."

 

"Bütün adamlara söyleyeceğim bakmadığı taşın altını kalmayacak."

 

Düşün düşün Fazıl Cemil abi kendi evinde ve mesaj bana yeni geldi ya önce çekip sonra gönderildi ise.

 

Salona geçip oturdum düşünmeye başladım aklıma gelen kişi ile aradım.

 

 

Telefonumdan Furkan'ı aradım iki çalıştan sonra açtı.

 

"Her ne iş ile uğraşıyorsan bırak depodaki bilgisayar odasına gir ve cemil abinin telefonunu en son nereden sinyal alındı bak ve bundan senden başka kimsenin haberi olmasın."

 

"Tamam Fazıl bey."

 

Salonun içinde volta atmaya başladım.

 

.

.

.

.

 

İlk işim Ankara'ya gelmek olmuştu ve neredeyse gece yarısı olmuştu.

 

Hâlâ haber yoktu cemil abiye bir şey olursa ben benlikten vazgeçerdim.

 

Havalimanında arabama atlayıp yola çıktım yolda ilerler iken kafam öyle doluydu ki arka koltukta saklanan adamdan habersizdim.

 

Işıklar kırmızı yanınca durdum. Boynumda hissettiğim iğne açısı ile aynaya baktım ama çok geçti karanlığa hapis oldum.

 

.

.

.

.

 

Sesler bulanık ve uzaktan geliyor gibiydi.

 

"Kardeşim aç gözlerini."

 

Başım çatlıyor gözlerimi açamıyorum galiba bir sandalyede bağlanmıştım.

 

"Fazıl beni duyuyor musun."

 

Sesin sahibi kim. Gözlerimi açtığımda ilk bulanık görmeye başladım kapatıp tekrar açtığımda Mahru, annesi ile abisi sandalyeye bağlanmış şekilde bakışlarımı sağa çevirdiğimde.

 

Hiç unutamadığım bir çift ela gözleri gördüm. Saçı sakalı karışmış birbirine.

 

"H-hasan se-nmisin."

 

Yoksa ben şizofren mi oldum.

 

"Kardeşim benim."

 

"A-am-a nas-ıl"

 

Kahretsin sesimi kontrol edemiyorum duygularımı kontrol edemiyorum bu bu nasıl olur gözlerimin önünde vurulmuşlardı.

 

Gözlerimi kapattım sakin olmam gerekiyordu ama gözyaşları buna engel oluyordu.

 

Tekrar açtığımda onunda gözleri dolmuştu.

 

Çevreme bakmaya başladım sol tarafımda da yüzü kanlar içinde Cemil abi vardı.

 

Baygındı üstünde hiçbir şey yoktu kolundan kan akıyordu.

 

"Abi cemil abi uyan aç gözlerini."

 

İpi çözmek için elimi hareket ettirmek istiyorum ama edemiyorum.

 

"Ellerimi hissetmiyorum."

 

"Ellerini değil tüm vücudunu hissetmiyorsun."

 

"Hasan neler oluyor."

 

Mahru"ya ve ailesine baktım gözleri açıktı ama ağızlarını bağlamışlar.

 

" siz iyimisiniz."

 

Başları ile onayladılar.

 

Neredeyiz biz uykum geliyor gözlerim kapanmak üzere.

 

"Ne işin içindeyiz biz neler oluyor burada."

 

"neler oluyor cevaplayayım Ateşoğlu."

 

Aynı ses bana çok tanıdık geliyor arkamdan adım sesleri geliyor ve boğazıma dayanan bir bıcak.

 

Hasan "Lan şerefsiz yoksunu onun kılına zarar verme yoksa seni mahvederim"

 

"Bunca yıl burada bağlı kaldın bir şey yapamadın şimdi mi yapacaksın."

 

Boğazımda ki baskı artmıştı kurşun yarası olan yere bastırıyordu tam iyileşmeyen yara kanamaya başlamıştı hissediyorum kanın sıcaklığını.

 

Arkamdaki adam önüme geçmişti bu Hakan ışık.

 

"Tuzağıma düştün Ateşoğlu."

 

"Sen neyden bahsediyorsun lan."

 

Mahru'nun nişanlanacak şahıs idi.

 

Mahru'ya doğru yürümeye başladı saçlarını koklayıp öptü.

 

"Sevgilim planımı anlatayım mı."

 

Mahru'nun gözleri dolmuştu ve titriyordu.

 

"LAN İT ÇEK LAN O ELLERİNİ SENİN GEBERTİRİM."

 

Galiba ilacın etkisi geçiyordu ellerimi kullanarak ipleri çözdüm.

 

Adam beni dinlemiyordu.

 

"Canından çok güvendiğin adam ile seni tahdit ettim. Ve işin içine biyolojik kardeşin yıldızı kattım ilk işim seni Ankara'ya getirmek olacaktı ve başardım."

 

"Merak etme yüzbaşı kardeşine bir şey olmayacak boşu boşuna adamlara güvenliği artırdın."

 

"Ve son olarak sevgilim ile arama girme seni ben gebertirim ve zaten geberip gideceksin."

 

Gözlerim Mahru'ya kaymıştı.

 

"O gözlerini oyarım senin benim sevdiğime sevdalanan kişi bakamaz."

 

"Gel oy seni tutan kim."

 

Gözlerimi Mahru'dan ayırmadan kurdum bu cümleyi.

 

Bana doğru sinirlenerek geliyordu Hakan iti.

 

Tam bıçağı gözüme denk getiriyordu ki bileğinden tutup kıvırdım.

 

Ayağa kalkıp kafa geçirdim. Yumruğumu kaldırıp vuracaktım sırtımda bir açı hissettim ondan sonrada silah sesi.

 

Hasan"FAZIL"

 

Dizlerimin üstüne düştüm sağa doğru Hasan'ın önüne düştüm.

 

Tebessüm ettim o ela gözlere, ağzıma gelen kan ile öksürdüm.

 

.

.

.

.

 

Yazar bakış açısı

 

"Fazıl kardeşim."dedi hasan

 

Hakan ateş eden adama baktı.

 

"Lan sen ne yaptın adama, bize sağ lazımdı lan."

 

"Hakan bey ama size-"

 

"Bacağına sıksaydın lan."

 

Yere eğilip nabzını kontrol etti Hakan.

 

"Şükür adam yaşıyor. Götürün onu yarasına baksınlar."

 

Yerden Genç adamı kaldırıp götürdüler.

 

Mahru göz yaşlarına hakim olamadı.

 

Hakan sinir ile Mahru'nun saçını tutup çekti.

 

"O adam için gözyaşlarını feda etme güzelim sen benimsin benim kimse alamaz seni ellerimden bak sevdiğin adama bak benim ağzımdan çıkan bir kelime onu bu dünyadan def ettirir."

 

Hasan" LAN İT ÇEK LAN ELLERİNİ ONUN ÜSTÜNDEN."

 

"EEH Yeter lan senin konuştuğun bağlayın ağzını."

 

Kumsalın önüne geçti"kayınvalidem galiba kayınpederim sizin yokluğunun haberini alamadı."

 

Fazıl'ı oturduğu sandalyeyi ortaya alıp oturdu.

 

Tam Mahru'nun önüne elini mahru'nun bacağına koyup sıktı.

 

"Bebeğim anlaşıldı mı hiç kimse sana benden başkası dokunamaz."

 

Elini uyluğunda gezdirerek kasığın üzerinde durdu ve biraz orayı okşadı.

 

Hasan ile abisi ağızları bağlı ama seslerini çıkarabildikleri kadar bağırmaya başladılar.

 

Mahru'nun elleri kolları bağlı korkudan titriyordu.

 

Deponun kapısı gürültülü bir şekilde açıldığında hemen belindeki silahı çıkarıp mahru'nun arkasına geçip silahı kafasına dayadı.

 

Karşısında gördükleri pöh ile "yaklaşmayın yoksa beyni dağılır."

 

Pöh'ün arkasından gelen kopuz ile "kim kimin beynini dağıtacak onu göreceksin birazdan."

 

Hakan gözlerini ona doğrutulan silahlara baktı.

 

Ama kopuz beylik tabancası ile hakanın elini nişan alıp sıktı.

 

Elinin açısı ile yere düşen hakan polisler hemen kollarına girip kaldırdılar ve oradan iki polis çıkardı.

 

Kopuz direk kızına doğru koşmaya başladı.

 

"Geçti ayyüzlüm geçti".ellerini çözer çözmez babasına sarıldı ağzındaki bezi çıkarıp hüngür hüngür ağladı.

 

Abisi çözülünce kardeşine doğru koşmaya başladı.

 

"Abim, abicim, Mahrum"

 

Kopuz gözlerini etrafa çevirince yıllar önce askerini şehit sanan adamını gördü.

 

"HASAN."

 

Hasan topalayarak ona doğru yürüdü ve asker selamını verdi.

 

"Teğmen Hasan Gündüz /İstanbul emredin komutanım."

 

Kopuz kızını oğluna teslim edip askerine sarıldı.

 

Furkan kopuza doğru yürüyüp "İbrahim bey Fazıl bey ambulansa alındı izniniz ile ben cemil abi ile hastaneye gidiyorum onun da durumu ağır.

 

Kopuz onayladığında ambulans hemşireler ile cemil'in yanına gitti.

 

Cemil'i sedyeye alarak dışarıya çıkardılar.

 

Beş tane ambulans vardı birinde Fazıl hastaneye doğru götürüyorlardı.

 

Kopuz eski karısına baktı kızı ile oğluna sarılmış.

 

Neyi gözünden kaçırdıda ailesi tutsak düştü.

 

Mahru ağzından kaçan hıçkırık ile babasına koştu.

 

Kolunun altında olan Hasan biraz uzaklaştı ama çok kötü topalıyor.

 

Kızına sarılırken gözünü hasanın bacağından ayırmıyordu hemşireler onu sedyeye yatırmak için yanlarına geldiğinde "ben iyiyim." Dedi.

 

Kopuz "Gündüz sedyeye uzan ve hastaneye git ben geliyorum."

 

İtiraz edecekti ki kopuz'un bakışını görünce sedyeye uzandı kızını kucağına alan kopuz oğlu ile eski karısına döndü.

 

"Hadi sizde bir hastaneye gidin muayene olun."

 

Kucağında stresten bayılan kızı ile çıktı.

 

Ambulansa binen kopuz kızını sedyeye yatırdı elini hiç bırakmadı.

 

Selam canlarım ben geldim.

 

Sizce kopuz gözünden ne kaçırmıştır.

 

Hakan neden insanları kaçırmıştır.

 

Hasan hakkında ne düşünüyorsunuz.

 

Cevaplarınızı bekliyorum.

 

Yazım hataları af ola.

 

Oy ve yorumlarınızı unutmayın.

 

Seviliyorsunuz

 

Mutlu kalın ❤️

 

Loading...
0%