Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@kaleminsesi1905_01

Fazıl

 

Bacağımda oturan Umut Ali ile konuşuyordum Mahru gitmişti hastaneye çocuk hasta gelmiş acil çağrıldı.

 

"Mehmet Fazıl amca biliyoymusun bana yaydım eden gizli kahyaman vay."

 

Şaşırmış gibi yaparak "Nasıl bir kahramanmış bakalım."

 

"Bende bilmiyoyum annem ile babam konuştu benim masyaflayımı ödeyecekmiş."

 

"Çok şanslısın Umut Ali."

 

"Hemde çok çünkü senin gibi biy amcamda vay benim."

 

"O zaman bende şanslı sayılırım. Hmm ne dersin."

 

Elini çenesine koyup düşünmeye başladı.

 

"Şen bendende şanslısın çünkü senin biy süyü aykadaşın vay."

 

"Bir tık daha şanslı oldum o zaman."

 

Kafasını sallayarak"evet öyle oldu."

 

Eli ile ağzını kapatıp kıkırdadı.

 

Çok tatlı bir çoçuktu inşallah uygun dönor bulunurdu. Daha çok küçük.

 

"Umut sana bir şey diyebilirmiyim?"

 

Kafasını ile onayladı.

 

"Sen kaç yaşındasın"

 

Ağzını cevaplamak için açmıştı ki Tuğce "UMUT ALİ." Diye bağırdı.

 

Kucağımdan inip "ANNEEE" diyerek koştu.

 

Ben ona bakmadan ayağa kalktım yüzüne bakmadan oradan uzaklaşmak istemiştim ki Umut Ali.

 

"Anne Mehmet Fazıl amca benim yaşımı soydu bende cevap veyecektim ki şen geldin."

 

"Dört yaşındasın annem."

 

"Dört mü ama anne benim yaşım-"

 

"Evet annecim sen dört yaşındasın."

 

Sözünü kesmişdi bu benim gözümden kaçmamıştı.

 

Oradan uzaklaştım. Karşımdan Cihat gelmişti ona bakmadan yanından geçecektim ki kolumu tuttu.

 

Dişlerimi sıkarak"kolumu bırak." Dedim.

 

Daha sıkı tutup"Fazıl-"

 

Devam etmesine izin vermeden yüzüne yumruğumu geçirdim.

 

"BABAAA."

 

Umut Ali'nin sesini duyduğumda gözlerimi kapatıp kendime lanet ettim.

 

Babasının yanına gelip yerden kaldırmaya çalışıyordu.

 

Yerden kalkan Cihat ile bana baktı. Kaşlarını çatarak "şen çok kötü biyisin aytık senin gibi amcam yok." Dedi.

 

Sözleri ile yutkunup oradan uzaklaştım.

 

Neden bu sözler bana koymuştu ki.

 

.

.

.

.

 

Masama oturmuş dünkü olayı, Umut Ali'yi düşünüyordum babası cihat değilse kim.

 

Yaşını sorduğumda annesi söylettirmedi söylüyeceği zaman sözünü kesmişti.

 

Çalan kapı ile 'gel' komutunu verdim.

 

Bir er gelip selam verdi.

 

"Komutanım sizi İbrahim komutanımız emretti."

 

Kafam ile onaylayıp çıkması için izin verdim.

 

Az çok neden çağırdığını tahmin ediyordum.

 

Ayağa kalkıp üstümdeki üniformayı düzeltim.

 

Odadan çıkıp kapıyı kitledim.

 

Albayın odasının önüne geldiğimde kapısını çaldım.

 

Gelen komut ile içeriye girdim.

 

"Kıdemli yüzbaşı Mehmet Fazıl Ateşoğlu."

 

Selamımı verdim ama odada Cihat'ı beklemiyordum.

 

Elini Hasan'ın yanındaki koltuğu gösterip "oturabilirsin yüzbaşım."

 

Tepki vermedim"bu bir emirdir."

Dediğinde Hasan'ın yanına oturdum.

 

Cihat'a hiç bakmıyordum.

 

"Buraya neden seni çağırdım."

 

"Teğmen Hasan Gündüz ile ilgilenmem için komutanım."

 

"Onunla yüzbaşı sancak ilgilenecek sen -eli ile Cihat'ı gösterip- üsteğmen Cihat parlak ile ilgileneceksin aynı oda da kalacaksınız."

 

Yüzümde mimik oynatmasamda içimden savaşlar veriyordum.

 

"Sebep‽" Ağzımdan birden çıkınca yerimden dikleştim.

 

"Benim emrimemi karşı geliyorsun asker!"

 

"İlk kez emre itaatsizlik yapıyorum komutanım bu karagahta bir tek benim odam yok."

 

Dişlerimi sıkmaktan çenem ağrımıştı.

 

Kopuz albay dişlerini sıkarak"Gündüz ile parlak siz çıkın." Dedi.

 

Hemen ayağa kalktılar Hasan bana 'yapma' diye baktı.

 

Selam verip çıktılar.

 

Kapı kapandığı an "SEN BENİM EMRİME İTAATSİZLİK Mİ YAPIYORSUN ASKER."

 

İfadesiz bir şekilde önüme bakıyordum.

 

Elini masaya vurdu."sana diyorum Fazıl!"

 

"Cihat ile aynı oda da kalacaksın nokta."

 

.

.

.

.

 

Kaşlarımı çatarak karşı masaya bakıyordum siktiğimin adamı bilgisayardan kafasını dahi kaldırmıyordu arkasındaki pencereye baktım bilgisayarın ekranı kapalıydı.

 

Derin bir nefes alarak önüme döndüm haz edemiyorum kendisinden.

 

Babamın görevi bitince emekliye ayrıldı.

 

İstemsiz bir şekilde bacağımı sallıyordum.

 

"Biliyorum beni-"

 

Elimi havaya kaldırıp sözünü kesdim.

 

"Yüzünü görmek sesini hata nefes sesini bile duymak istemiyorum."

 

Elimi indirip mouse koyup roparlar ile ilgilenmeye devam ettim.

 

"Ve bana sen diye değil siz diye hitap edeceksin karşında senden yüksek rütbeli bir subay var."

 

Kapı çaldığında 'gel' diye komut verince gözlerimi kapattım içeriye giren Azat ile ayağa kalktı.

 

Azat oturması için eliyle işaret verdi direk benim yanıma geldi.

 

"Komutanım albay Ateşoğlu sizi odasında bekliyor."

 

Kafam ile onayladım, gitmesi için kafam ile kapıyı gösterdim.

 

Azat dışarıya çıkınca yerimden kalktım yüzüne bakmadan konuştum.

 

"Ben odada olduğum sürece komut verme."

 

"Emredersiniz komutanım."dedi.

 

Kapıdan dışarı çıkınca Azat karşı duvara yaslanmış beni bekliyordu.

 

Benim çıktığımı gördüğünde yerinde dikleşti.

 

Beraber amcamın odasına doğru gidiyorduk.

 

Telefonum çaldı arayana baktığımda Cemil abi arıyordu.

 

"Efendim abi bir şey mi oldu."

 

"Hayır Fazıl bey ben iyiyim."

 

"Sadece bu Umut Ali Parlak ile ilgili konuşmak için aradım."

 

"Dinliyorum abi."

 

"Kendisi 5 yaşında ve soy adı Parlak değil Tuğçe Karataş'ın soy adını taşıyor. Tuğçe Karataş ile Cihat Parlak evli değiller."

 

"Anladım abi peki uygun dönor bulundu mu?"

 

"Malesef Fazıl bey Tuğçe Karataş'ın hiçbir akrabası yok annesi ile babası Umut Ali doğmadan önce kalp krizinden vefat etmiş."

 

Elim ile çenemi kaşıdım.

 

"Öğlenden sonra işim yok abi hastaneye gidip test yaptıracağım hem DNA hem de doku testti bu gizli olsun."

 

Onaydan sonra telefonu kapatıp benden uzaklaşan Azat'a doğru hızlı yürüdüm.

 

Umut Ali benim oğlum çıkarsa Tuğçe seni yaşadığına pişman edeceğim.

 

Amcamın odasının kapısına gelince Azat'a onay verdim.

 

İçerden gelen komut ile girdik.

 

Oda da Tümgeneral Ata Ekinci, Albay İbrahim kopuz, Albay Kasım korkusuz, Yarbay Çağatay Demir, Binbaşı abilerim son olrakta Babam vardı.

 

Bir tek babam sivil kıyafetli, amcama baktım ben bir bok mu yedim der gibi.

 

"Gel yüzbaşım."

 

Masanın karşısına geçip selam verdim.

 

Babam "cezalısın emre itaatsizlik yaptığın için."

 

İşte şimdi dananın kuyruğun koptuğu yere geldik. Evet gönderin gelsin hiçbir zaman pişman değilim.

 

Tümgeneral Ekinci "önümüzdeki bir kaç operasyona çıkmıyorsun Yüzbaşım."

 

Bu olmaz işte arkadaş tek tabanca olarak çıkarım bende.

 

Ne düşündüğümü abim tahmin etmiş olacak ki söze girdi.

 

"Tek tabanca olarakta çıkmayacaksın."

 

Bu olmadı işte hemde hiç.

 

Kapı çalınmadan hızlı bir şekilde açıldığında içeriye Cihat girdi selam vermeden söze girdi.

 

"Komutanım çok özür dilerim benim acil hastaneye gitmem gerekiyor oğlum fenalık geciriyormuş."

 

Kopuz albaya bakarak konuştu.

 

Kopuz albay kafası ile onayladığında hemen kapıyı kapattı.

 

İçime kötü bir his düşmüştü dürtüye karşı kapıya doğru yürüyordum ki Boğaz temizleme ile babama baktım.

 

Umut Ali güçlü ol.

 

"Komutanım izniniz ile bende hastaneye gidiyim oğlunu tanıyorum."

 

Babam onayladığı an koşarak odadan çıktım. Kolidorda öyle hızlı koşuyorum ki herkes bana bakıyirdu.

 

Toprak beni gördüğünde "KARDEŞİM." Diye bağırdı elimi sonra der gibi salladım.

 

Direk arabama atlayıp kemeri takmadan gazı kökledim.

 

Yolda hız sınırını geçiyordum ve sürekli arabaları solluyordum dörtlüyü yaktığım için bana yol veriyorlardı.

 

Kırmızı yanan trafik lambalarını geçiyordum.

 

Cemil abiyi arayıp acil hastaneye geçmesini söyledim.

 

Hastanenin önünde asfalta arabanın lastikleri çığlık atarak durdu.

 

Direk arabadan inip kapısını dahil kapatmadan çıktım hastanenin önünde Furkan ile cemil abi bekliyordu Furkana direk arabayı gösterdim.

 

İçeriye daldıp direk asansöre bastım yanımda nefes nefese cemil abi durdu.

 

Asansör geldiğinde Umut Ali'nin kaldığı kata bastım.

 

"Neler oluyor Fazıl bey."

 

"Umut Ali fenalaşmış."

 

Kata duran asansör ile kendimi dışarı attım koşarak Umut Ali'nin odasına gittim.

 

Kapının önünde üniformali Cihat ile perişan halde Azra ve Tuğçe vardı.

 

Mahru odadan çıkınca direk söze girdim.

 

"Durumu nasıl."

 

Herkes bana bakıyordu.

 

"Mahru Umut'un durumu nasıl?"

 

Titreyen sesi ile "kötüye gidiyor uygun doku bulunamadı her yere başvurduk ama uygun doku çıkmadı Fazıl."

 

"Benim dokum olurmu hı olma ihtimali varmı BİR ŞEY DE MAHRU."

 

Sesimi yükseltiğimden bire haverim yoktu elim ayağım titriyordu.

 

İki elim ile Mahru'nun kollarını tutup biraz saladım.

 

"Mahru kendine gel dokum uyuşma ihtimali varmı. Sana sonra her şeyi anlatacağım güzelim uyuşurmu uyuşmazmı."

 

"Önce testi yapalım."

 

"Tamam yavrum nereye gidiyoruz."

 

"Beni takip et."

 

Önden gidince cemil abiye baktım.

 

"Buradan sakın ayrılma abi Furkan geldiğinde yanıma gel."

 

Kafası ile onayladığında kimseye bakmadan Mahru'nun arkasından koşarak gittim yetişmek için.

 

.

.

.

.

 

Testin sonucu pozitif çıktı Umut ile doku %99 uyuştu.

 

Üstümdeki hastane kıyafetler ile bir ameliyat masasında uzanmış yanımdaki masada uyuyan Umut Ali'ye baktım.

 

Artık iyileşecek aslan parçası.

 

Keşke önceden fark etseydim, daha az acı çekerdin Umut Ali.

 

Kemik iliğimden alınan hücre Umut'a enjekte edildi.

 

10 dakikanın ardından odadan çıktım Umut Ali'yi sedye ile çıkardılar.

 

Kapıda beni karşılayan cemil abi galiba Alparslan'a haber vermiş.

 

Burak bey ile Asel hanım ve Ziya da vardı.

 

Ahmet'in annesi de buradaydı biyolojik teyzem.

 

Teyzeme dönüp konuştum.

 

"Mihriban hanım."

 

"Fazıl 3 hafta sonrada gel 3 seans gerekli bir seans oldu 2 tana kaldı ne olur ne olmaz ankaradan dışarı çıkma oğlum."

 

Kafam ile onayladım.

 

"Yengem."

 

Gamze yengeme döndüm."Efendim yenge."

 

"Gel hadi üstünü değiştir."Kafam ile onayladım. Mahru'ya baktım.

 

Umut Ali'nin arkasından gidiyordu onlarla Cihat, Azra ve Tuğçe'de.

 

.

.

.

.

 

Üniformayı giyip odadan çıktım Umut Ali'nin kaldığı odaya doğru yol aldım.

 

Neden daha önce aklıma gelmedi doku uyuşma ihtimali benim aklıma.

 

Umut Ali uyanmış güzel sesi ile bıcır bıcır konuşuyordu.

 

Kapıyı çaldım gelen komut ile içeriye girdim.

 

Umut Ali beni gördüğünde ilk şaşırdı sonra üstümdeki üniformaya baktı.

 

Cihat'ın üstünde de üniforma vardı ona kaydı gözleri.

 

Tekrar bana baktı. Baktığında tebessüm ettim.

 

"Şendemi babam gibi askeysin Mehmet Fazıl amca."

 

Kafam ile onaylayıp yanına doğru adımladım.

 

"Evet küçük afacan nasılsın bakalım bugün bizi korkuttun."

 

Saçını okşamak istiyordum ama kendime hakim oldum.

 

Gözümün kenarı ile Tuğçe'ye baktım.

 

Kafası eğik bir şekilde parmakları ile oynuyordu.

 

Gözlerimi tekrar umut'a döndü.

 

" Biyaz acılayım geçti amca."

 

Dudağımın sağ tarafı afif yukarı kalktı.

 

"Teşekküy edeyim amca senin sayende aytık vücutum acımayacak."

 

"Önemli değil aslan parçası sen yeterki iyileş."

 

"İyileştiğimde benimde biy süyü aykadaşlayımda olacak değil mi Mehmet Fazıl amca."

 

"Sen yeter ki iste ama arkadaşlarına dikkat et arkandan iş çevirmesinler."

 

Son cümlem ile Cihat'a baktım.

 

Geri Umut Ali'ye dönüp devam ettim.

 

"Benim gitmem gerekiyor ufaklık numaram Mahru teyzende var ne zaman aramak istersen Mahru teyzenden ara beni, senin için müsait olurum saat kaç olursa olsun anlaştık."

 

Gülerek kafasını salladı.

 

Mahru'ya baktım. Mesajı anlayan Mahru kapıya yöneldi bende arkasından çıktım.

 

Kolidora çıkınca kapıyı kapattım.

 

Biraz oradan uzaklaştık.

 

"Mahru sana sesimi yükseltiğim için özür dilerim o panik ile farkında değildim bana cemil abi dedi."

 

"Kendinde olmadığını biliyordum Fazıl, ama benim aklım senin doku da kaldı birinci dereceden akrabası değilsin doku tam uyuştu."

 

( Böyle bir şey varmı bilmiyorum.)

 

"Aslında şühpem var DNA testi yaptırdım."

 

"Ne şühpesi."

 

"Tuğce benim eski nişanlım."

 

.

.

.

.

 

Selam canlarım ben geldim 😊

 

Oy ve yorumlarınızı yazınız.

 

Bir önceki bölümde beklediğim oy sayısı ile yapılan oy sayısının arasında dağlar var.

 

Mutlu kalın ❤️

 

Loading...
0%