Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@kaleminsesi1905_01

Yazar bakış açısı

 

Geçmiş zamandan

 

Dışarıda kar yağışı devam ediyor. Pencereden bakan küçük çocuk heycanlıdır.

 

"Oğlum hadi uyu abim gil geldiğinde ilk seni kaldıracağım."

 

"Olmaz amca ben burada kardeşimi bekleyeceğim."

 

Rıza küçük çocuğun yanına diz çöküp iki eli ile yanaklarını kavradı.

 

"Tamam, en azından koltukta otur."

 

"Hayır burada bekleyeceğim kardeşimi."

 

"Peki senin dediğin olsun."

 

Pes eden Rıza yeğeninin yanına oturup oda dışarıya yağan kara baktı.

 

.

.

.

.

 

Hastanede doğan bebek, bebek odasına alınmıştır.

 

Pencereden oğluna bakan Enes dudaklarında küçük bir tebessümle.

 

"Komutanım."

 

Sese arkasını döndü. "Dinliyorum yalçın."

 

Yalçın asker selamı verip konuştu.

 

"Öncelikle hayırlı olsun komutanım, bunu hediye olarak kabul ederseniz çok sevinirim."

 

Enes uzatılan altına bakmıştır.

 

"Bu ne yalçın."

 

"Tim arasına biriktirip aldık komutanım."

 

"Ben bunu kabul edemem."

 

"Ama komutanım. Oğlunuz da bizim yeğenimiz lütfen amcalarından bir hediye."

 

Enes dudaklarını birbirine bastırıp Afif kafa salladı.

 

"Peki. Teşekkür ederim diğerlerinede."

 

Mutlulukla elindeki altının almasını bekledi Yalçın.

 

"Ben bir Nergis'e bakıyorum."

 

Altını alıp iç cebine katarak gitti. Yalçın arkasından tebessüm ederek izledi.

 

Oda oradan uzaklaşıp karargaha yol aldı.

 

Ama bir kişi gitmedi oradan onların uzaklaşmasını bekledi, uzaklaştığında sağa solu kontrol ederek bebeklerin bulunduğu odaya girdi.

 

Enes'in oğlunu kucağına aldı.

 

Yüzündeki piç sırıtma ile bebeğe baktı.

 

Kapıya kadar gittiğinde ağlamaya başladı.

 

"Sen böyle ağlarsan seni nasıl kacırıyım lan."

 

Geri arkasını döndüğünde bir başka ağlama sesi de eklendi düşünen adam aklına gelen fikir ile iki ağlayan bebeğin yerlerini değiştirdi.

 

"Böyle daha iyi oldu en azından başka bir bebeğe babalık yapacak."

 

Kimsenin fark etmemesi için acele ile odadan çıktı.

 

Kendisini gizleyerek hastane bahçesine doğru gitti.

 

Bir bankın üstünde oturup yönünü çıkışa verdi.

 

Biraz zaman geçtikten sonra Enes ile Nergiz ve elindeki küçük çantada kendi bebeklerini zannetiği bebek ile gelen arabaya doğru yol aldı.

 

Şoför kapıyı açık bekledi bindiklerin ardından hastaneden uzaklaştılar.

 

.

.

.

.

 

Resul Ali uyku ile uyanıklık arasında beklemeye devam ediyordu.

 

Rıza onu kucağına aldı koltuğa oturdu yeğenini de uzandırdı.

 

"Senin bu inadın kime çekmiş daha altı yaşındasın."

 

"Seni duyuyorum amca."

 

"Duyduğunu biliyorum Resul Ali."

 

Kapı açılma sesi ile Rıza bey ve küçük Resul Ali kapıya baktı.

 

İçeriye giren Enes ile Nergis ve kucağında olan bebek ile onlara bakıyordu.

 

Resul Ali hemen ayağa kalkıp babasına doğru koştu.

 

"Hani kardeşim nerede."

 

"Sen daha uyumadın mı eşek sıpası."dedi Enes.

 

Rıza ayağa kalktı. "Hiç sorma abi beni de dinlemedi yat dedim yatmadı."

 

"Ben kardeşime bakacağım."

 

Enes kucağına da bebek ile eğildi Resul Ali parmağın ucunu hafif yanağına değdirdi.

 

"Seni bütün kötülüklerden koruyacağım abicim aramıza hoşgeldin."

 

Heyecanlı sesi ile babasına baktı.

 

"Baba isminin yanına bir tane daha isim koyabilir miyim ben kendi koyduğum isim ile seslenmek istiyorum ona özel olsun Lütfen lütfen lütfen."

 

Enes "dur oğlum nefes al bir oturalım bakalım koltuğa bir nefes alalım."

 

Koşarak Rıza amcasının uzandırdığı yere oturup bekledi.

 

O sırada da aklına gelen isimleri eliyordu.

 

Yanında oturan babası ile ona baktı ama videoya alındığından habersiz bir şekilde gözlerindeki ışıkla babasına bakıyordu.

 

"Mehmet olsun baba siz Fazıl ismini verdiniz bende Mehmet ismini vereyim."

 

Rıza amcası tebessüm edip yanına oturdu. Elini yeğeninin başına koyup okşadı.

 

"Güzel isim abi sen ne dersin"

 

"Hem benim de iki tane ismim var onunda olsun Mehmet Fazıl Ateşoğlu, çok güzel oldu baba."

 

"Tamam oğlum sakin ol senin dediğin olacak Mehmet Fazıl olacak Mehmet Fazıl Ateşoğlu."

 

Ayağa kalkıp zıplamaya başladı.

 

Bağırarak"Aramıza hoşgeldin Mehmet Fazıl."

 

"Şşş sessiz ol oğlum dedengili uyandıracaksın."

 

Elini hemen ağzına koydu ama geç kalmıştır merdivenlerden çoktan dedesi ile nenesi ve yengesi inmiştir.

 

"Hoş geldiniz oğlum."

 

Sesin geldiği yere bakan Enes ayağa kalktı.

 

"Hoş bulduk babam kusura bakmayın."

 

"Ne kusuru oğlum hani nerede Fazıl."

 

Resul koşarak dedesinin yanına gitti elinden tutup babasına doğru çekmeye başladı.

 

"Dede biliyormusun iki tane ismi var Mehmet Fazıl oldu adı."

 

Enes'in yanına gelen Kürşat ağa torununu kucağına aldı Enes kucağındaki bebeği babasına uzatıp bir adım geriye gitti.

 

Nergiz'in yanına gitti elindeki kamerayı alıp göz kırptı.

 

Babası ile iki oğlunu çekmeye başladı.

 

"Vay güzel bir isimmiş oğlum."

 

"Hadi dede oku kulağına koy ismi biran önce."

 

Kurulan cümle ile gülüş sesleri yükseldi.

 

Amcası yeğenini kucağına alıp kardeşine bakmasını sağladı.

 

"Tamam oğlum abdestimi alayım bekle."

 

Bebeği Enes'e vermek için döndü ama onları videoya alan oğlu ile tebessüm etti.

 

Resul Ali "amca beni de indir dedem ile abdest alacağım."

 

Yeğenini yere bırakan Rıza babasının uzattığı bebeğe bakar.

 

"Ben bir yerini incitirim baba."

 

"Öyle şey mi olur Rıza sen amcasısın incitmesin abim hadi."

 

Rıza tereddüt ile bebeği kucağına aldı.

 

Resul Ali dedesinin elinden tuttu ve abdest almak için banyoya yol aldılar.

 

Dedesi nasıl yapıyorsa aynısını yapıp abdest aldı.

 

Salona gelen ikili bebeğin yanına geldi Rıza'nın kucağındaki bebeği alıp kıbleye döndü.

 

Kollarını uzatan Resul Ali yerinde zıpladı.

 

Rıza küçük tebessüm ile onu kucağına aldı.

 

Pür dikkat dedesini izledi önce sağ kulağına camide duyduğu ezanı okudu sol kulağına ne okuduğunu bilmediği için amcasına döndü.

 

Rıza yeğeninin ne demek istediğini anladığında kulağına eğilip "kamet." Dedi.

 

Resul Ali dedesine döndü kamet de bitince Kürşat ağa sağ kulağını Resul Ali'ye dönderdi.

 

"Üç defa Mehmet Fazıl diyeceksin evlat."

 

Resul kafasını sallayıp sağ kulağa yaklaştı.

 

Fısıltı ile normal ses arası üç defa ismi tekrar etti.

 

Dualar eşliğinde Bebeği Nergiz'e vermiştir.

 

Kayda alan Enes orada bitirmiştir.

 

Resul Ali koşarak babası ile annesinin kaldığı odanın kapısını açık bir şekilde bekledi.

 

.

.

.

.

 

Resul Ali 16 Mehmet Fazıl 10 yaşındadır.

 

Yeğenlerini okuldan alan Rıza konağa yol almıştır.

 

Dikiz aynasından Mehmet Fazıl'ı kontrol eden amcası.

 

"Bu surat ne amcam."

 

Mehmet Fazıl kollarını birleştirip kaşlarını çatık bir şekilde dışarıya bakıyordu amcasının ses ile ona döndü.

 

"Babam beni neden bırakıp gitti amca herkesin babası bugün olan futbol maçında babaları geldi ama ben orada abim ile tek kaldım."

 

Ağlamamak için direnen Mehmet Fazıl gözünden bir damla aktı Resul Ali hemen o yaşı silip kardeşine sarıldı.

 

"Ağlama abicim yoksa babam üzülür."

 

Arabayı sağa çeken Rıza arkasını dönüp yeğenine bakar.

 

"Bu olan maçtan benim neden haberim yok evlat ben gelirdim."

 

Omuz silkip dışarıya baktı.

 

"Hem amcalar baba yarısıdır evlat."

 

Mehmet Fazıl amcasına döndü ağlamakta olan amcasına sarıldı Rıza diğer kolu ile Resul Ali'ye sardı.

 

"Siz bana abimden emanetsiniz."ikisininde başına buse kondurdu.

 

Fazıl geri çekildiğinde amcasına baktı yanaklarında ki yaşları hemen sildi.

 

"Ağlama ikinci babam yoksa babam üzülür. Sen güçlü dur ki bizde güçlü duralım."

 

Rıza iki yeğenine de baktı ikiside ağlıyordu bunu fark eden Resul hemen yaşlarını sildi.

 

"Hadi amaca eve gidelim biz Rüzgara hediye aldık Yazgı'ya da acele edelim. Hem Toprak'a geçmiş olsun hediyesi de aldık."

 

Rıza arabayı çalıştırıp Mardin'de ki konağa yol aldı.

 

Abisi şehit düştüğünde babası ile annesi geri Mardin'e gelmişlerdi.

 

.

.

.

.

 

Mehmet Fazıl 20 Resul Ali 26 yaşında.

 

"Mehmet abicim onu içeriye nasıl soktun söyle."

 

Fazıl elindeki kayıt altında olan video kaydedici arkasına sakladı.

 

"Aaa Resul efendi lütfen hem sizi Amcam çağırmıştı."

 

Neşesi yerinde olan kardeşine baktı yelkenleri suya indiremezdi eğer o yelkenler inerse kardeşi diğer kuralları da çiğnerdi.

 

"Bu burada bitmedi." Diyip oradan uzaklaştı.

 

Arkasında hala kayıt altında olana baktı.

 

Arkadaşlarına baktığında yüzünde hâlâ mucip bir gülümseme vardı.

 

Osman. "Kardeşim tamam anı olarak kalsın da senin başın belaya girecek."

 

Toprak kollarını birleştirip konuşan ikiliye bakıyordu Fazıl'ı tanıyorsa kardeşi gibi gördüğü arkadaşları için her şeyi yapardı.

 

"Baş benim başım belaya girecek baş yine benim başım."

 

Elindeki kayıt cihazı Eyüp'e uzattı eline alıp Hasan'a tuttu.

 

Kapı çaldığında Eyüp hemen cihazı arkasına sakladı.

 

Mehmet Fazıl Toprağa baktı. "Eyvah basıldık."

 

Toprak kafasını sağa sola sallayarak dudaklarını birbirine bastırdı.

 

İçeriye giren amcasının postalı selam durdu.

 

"Asteğmenim sizi Rıza binbaşı emretti."

 

Amcasına ulaşmıştı demek ki.

 

Kafasını sallayarak 'tamam' dediğinde asker dışarı çıktı.

 

Arkasını dönüp kardeşlerine baktı.

 

"Beyler ben çok iyi bir adamdım arkamdan bol bol duanızı edin." Alayla konuştu.

 

Toprak kafasına hafif vurup. "Onu sonra düşünürüz sen alacağın cezayı düşün."

 

Kafasını ovarak Toprağa baktı. Pişkin pişkin ona güldü.

 

"Tamam be yavrum cezam büyük ihtimal tuvalet temizlemedir seni de katarım işin içine meraklanma."

 

"Ulan" sağladığı tekme havada kaldı Fazıl koşarak amcasının yanına gitti.

 

.

.

.

.

 

Abisi göreve gideceği için eğitim verdikleri askerleri onun odasının kapısında bekliyordu.

 

Kapıyı çalan Fazıl içeriden gelen komut ile kapıyı açtı.

 

Asker selamı verip. "Asteğmen Mehmet Fazıl Ateşoğlu."

 

Resul Ali kafasını dinliyorum der gibi salladı.

 

"Komutanım beş dakika dışarı gelebilir misiniz?"

 

Tek kaşını kaldırıp ayağa kalktı kapıdan dışarı çıktığında öğrencilerine baktı.

 

Neden burada olduklarını biliyordu.

 

Kollarını iki yana açtığında. "Gelin lan buraya." Dedi.

 

Birbirlerine sarılı bir şekilde hepsi Resul Ali'ye bakıyordu.

 

"Sizler geleceğin askerlerisiniz size verilen emre itaatsizlik yapmayın ve saygılı davranın komutanlarınıza elbette bir birbirinizden kopmayacaksınız sizleri birbirinize emanet ediyorum.

 

Toprak."neden bizimle gidipte geri gelmeyecekmiş gibi konuşuyorsunuz komutanım."

 

Üstler hariç kimse bilmiyordu ki onun asıl görevini.

 

Ayrıldıklarında Toprağa baktı. "Nasip kısmet Toprak nasip kısmet."

 

Başı yerde olan kardeşine baktı. Parmaklarını çenesine koydu ağladığını gördüğünde yaşları sildi.

 

"Mehmetim abicim yapma."

 

Burnunu çekip kafasını başka tarafa dönderdi.

 

"Eğer bana sen yerine bayrağın gelirse seni affetmem abi kendine çok dikkat et seni bekleyen bir karın ile dağa dünya ya gelmeyen bir kızın var."

 

Elini kardeşinin omzuna koyup Afif bir şekilde sıktı. Derin bir nefes aldı.

 

Olsun affetmesin yeter ki ailesi bir arada olsun.

 

"Karım ile kızım önce Allah'a sonra sana emanet."

 

Bir adım geri gitti. "Ben anlamam sen geri döneceksin."

 

Oradan seri bir şekilde uzaklaştı gözleri buğulu olduğu için önünü görmüyordu.

 

Zar zor koğuşa geldi. Arkasından abisi mahcup bir şekilde baktı sağ kalsa da şehit düşsede bayrak onun eline gelecekti.

 

"Sen onu dert etme abi ben konuşurum onunla."

 

Toprağın omzunu elini koyup sarıldı hemen karşılık verdi.

 

"Tamam abim ben göreve gideceğim için size başka bir üsteğmen gelecek lütfen ona karşı saygılı olun."

 

Hepsi Resul Ali'ye onayladı.

 

.

.

.

.

 

Geçen iki ay ile daha haber gelmemişti Resul Ali'den Mehmet Fazıl delirmek üzereydi.

 

Teğmen rütbesini aldığında abisi yoktu yanında 12 askerinden yalnızca Fazıl ile beraber 6 kişi geçmişti.

 

Toprağı başka bir time verdikleri için biraz da ona can sıkıyordu.

 

Bordo tabutçu lakabını aldığından beri iki defa göreve gitti.

 

.

.

.

.

 

Kapı çalınma dan açıldığında Rıza sinirli bir şekilde baktı ama gelen yeğeni ve yüzünde muhteşem gülüşü ile nefes nefese kalmış bir şekilde amcasına bakıyordu.

 

Nefesini toplayan Fazıl konuşmaya başladı.

 

"Özür dilerim amca sizin kapınızı çalmadan açtığım için."

 

Biraz daha nefes aldığında devam etti.

 

"Abimin görevi bitti geliyorlar."

 

Rıza hemen ayağa kalktı hızlı bir şekilde helikopter pistine gitti arkasından da Fazıl takip etti.

 

Gelen helikopter sesi ile nefesini tuttu abisi sonunda geliyordu.

 

Piste inen helikopter ile abisinin arkadaşları indi ama abisi inmedi.

 

Arkadaşları helikopterin içinden sedye çıkardı üstünde Türk bayrağı serikti.

 

Fazıl titreyerek baktı.

 

Amcasının önüne konan sedye ile amcasının yanına gitti.

 

Rüzgar bayrağı afif kaydırdığında abisinin yüzünü gördü.

 

Fazıl donuk bir şekilde bakıyordu. Ne yani abisinin görevi buraya kadar mıydı.

 

Omzunu tutan başka bir komutan.

 

"Başın sağolsun evlat abin-"

 

"Vatan sağolsun komutanım."

 

Selam canlarım ben geldim 😊

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Mutlu kalın ❤️

 

Loading...
0%