Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@kaleminsesi1905_01

Fazıl

 

"Senin amacın ne?"

 

Dudakları kıvrıldı.

 

...

 

"Yüzbaşı beni ne zaman araştırdın. Gözlerini açtığında saat 14:45'di."

 

Sol kaşımı kaldırdım demek aramızda ajanları vardı.

 

Yüzüne tekrar ifadesiz bir şekilde baktım.

 

Arkamı dönüp kapıdan dışarı çıkmak için adım attım.

 

"Cihat Parlak ile aran nasıl Yüzbaşı? Ay yaa benimki de sorumu en yakın arkadaşının nişanlısı ile yattı nasıl olsun aranız. Birde aynı oda da kalıyorsunuz."

 

Omzumun üstünden baktım piç sırıtma ile bana bakıyordu.

 

"Ben Cihat Parlak adında kimseyi tanımıyorum."

 

Elimi kapının koluna uzattığımda tekrar konuştu.

 

"Madem tanımıyorsun neden oğlunun tüm hastane masraflarını karşılıyorsun."

 

İşte bunu beklemiyordum sadece bu olayı Mahru biliyordu.

 

Kolidora çıkıp kapıyı arkamdan kapattım. Korumalar hazır ola geçince elim ile rahat işareti yaptım.

 

Selamlarını kafa sallayarak karşılık verdim. Asansörü eş geçip merdivenlere yöneldim.

 

Kaldığım odanın katına doğru düşünceli bir şekilde gittim.

 

Katta gelince olduğum merdivene oturup kafamı ellerimin arasına aldım.

 

Ayaklarımın önünde askeri bot gelince bakışlarımı yukarı kaldırdım bana şu şişesini uzatmış gözlerime bakmaya başladı.

 

Ayağa kalkıp yüzüne bakmadan konuştum.

 

"Gerek yok!"

 

Oradan uzaklaşmak için adım atmıştım ki.

 

"Komutanım iyi değilsiniz?"

 

"Sana gerek yok dedim üsteğmen işine bak."

 

Tekrar uzaklaşmak için harekete geçmiştim.

 

"Komutanım sizinle konuşmam gerek."

 

Arkamı dönmeden konuştum.

 

"Konu ne?"

 

Duyduğum ses ile arkamı döndüm bana bir dosya uzatmış almamı bekliyor.

 

Ellerimi arkamda birleştirdim. Göz ucuyla bana uzattığı dosyaya baktım.

 

Büyük ihtimal izin içindi.

 

"Bir haftalık bir izin için."

 

Alayla suratına baktım şimdi o benim yüzüme bakamıyordu gözlerini kaçırıyor.

 

Bir adım atıp benden bir kaç cm kısa olduğu için afif bir şekilde yaklaştım ve kulağına fısıldadım.

 

"Git kimden Benim görev yaptığım karagahta gelmek için yardım aldıysan söyle bunu da halletsin. O imzayı atmak için elime bile kalem almam senin için hiçbir şey yapmam. Zamanında çok yardım etmiştim çok sağol karşılığını çok güzel verdin unutulmaz bir karşılık."

 

Bir adım geri atıp yüzüne baktım. Başını eğmiş yere bakıyordu.

 

Ellerimi yumruk yapıp cebime soktum.

 

Dişlerimi birbirine bastırıp"şimdi defol git gerekmedikçe karşıma çıkma."

 

Arkamı dönüp kaldığım odaya doğru yürüdüm.

 

Odaya girdiğimde direk bakışlarım Ziya'yı buldu üstüne örtüğüm ceket kayıp yere düşmüş.

 

Bakışlarım yatağa kaydı tekrar Ziya'ya baktım tekrar yatağa baktığımda.

 

Yatak gayet büyüktü adımlarımı Ziya'ya doğru atıp yüzüne baktım eğer uyandırırsam beni yatırır tekrar kendisi buraya yatar.

 

Yüzümdeki tebessüm den habersiz onu kucağıma aldım ilk başta kıpırdanıp gözlerini afif açıp kontrol edip bana baktı.

 

"Uyu abim bir şey yok benim."

 

Gözlerini kapatıp kafasını afif sağ sola oynatıp göğüsüme yerleştirdi.

 

Yatağın sağ tarafına yatırdım hem orada vücudu da tutulurdu.

 

Ayağındaki ayakkabılar ile çorabı çıkardım.

 

Elimi saçlarına uzatıp karıştırdım.

 

Bende sol tarafa uzanıp pikeyle üstümüzü örttüm.

 

Kolumu kafasının altına soktum sırt üstü uzanıp tavana baktım.

 

Uyandığımda ilk işim Mahru ile konuşmak olacak.

 

Ondan sonrada cemil abi ile konuşmam gerek boşta kalan elimi kafamın üstüne koydum.

 

Gözlerimi kapattım uykum yoktu ama gözlerim uyku diye direniyordu.

 

.

.

.

.

 

"Şuna bak biz burada duralım Ziya efendi keyifine baksın."

 

Kulağıma varla yok arası tanıdık sesler geliyordu.

 

Boş verip kucağımda uzanan Ziya'ya sardım kollarımı. Burnumu saçlarına bastırıp nefesimi içime çektim.

 

"Lan sarıldığı yetmezmiş gibi birde saçından öpüyor."

 

Tarazlı sesim ile "öpmedim kokladım abi."

 

Kıçımı onlara dönüp iyice sarıldım.

 

Bir rahat bırakın da uyuyalım.

 

Ayak sesleri bize doğru yaklaştığında yüzüme doğru birinin eğildiğini hissettim.

 

Ama parfüm kokusundan Atilla abim olduğunu anladığım için boş verdim.

 

"Lan hadi ben düşmansam nasıl rahat oluyorsun."

 

"Atilla abi çok uykum var Resul abim ile Alparslan'ı alıp ya odadan çıkın ya da koltukta oturup biz uyanana kadar bekleyin."

 

Enseme yapışan tokat ile irkildim irkildiğim için Ziya da uyandı direk kaşlarımı çatıp Resul abime baktım.

 

"Lan zine ne biçim konuşuyorsun komutanınla."

 

"Bir kere ben komutanımla konuşmuyorum abim ile konuşuyorum hem ben hastayım burada uyuyorum senin beni bu şekilde uyandırmaya ne hakkın var."

 

Tekrar enseme vurmaya çalışınca direk yataktan fırlayıp odanın diğer tarafına doğru koştum.

 

"Ulan gel lan buraya."

 

Resul abim beni yakalamaya çalışıyordu ama ben elinden kurtuluyordum.

 

"Oh ooooh yaşlanmış sınız Resul bey."

 

"Seni bir elime geçiriyim göstereceğim ben sana yaşlanmayı."

 

En sonunda sweatshirt kapşonundan tuttu.

 

Kendine doğru çekip kollarımı öne dolayıp beni kitledi.

 

Kahkaha atarak ondan kurtulmaya çalışıyordum ama nafile.

 

"Tamam... Ha ha ha... Abi ... bırak beni ha ha ha ...yaşlı değilsin..."

 

Gülmekten konuşamadım odadaki üçlü bizim bu halimize tebessüm ederek izliyorlardı ama burnumda hissettiğim sıcaklık ile üçünü de kaşları çatıldı.

 

Alparslan "Abi Fazıl'ın burnunu kanıyor."

 

Son duyduğum bu olmuştu. Kendimi Resul abimin kollarına bıraktım.

 

"Mehmet abim beni duyormusun.?"

 

Ziya doktor diye bağırarak kapıya doğru koşmaya başladı.

 

Resul abim beni kucağına alıp yatağa yatırdı.

 

Atilla abim ellerini yanaklarıma koyup iyi olup olmadığımı soruyordu.

 

Üçünün de gözlerinde endişe ve korku vardı.

 

Gözlerim kapanıyordu ama açık tutmak için direniyorum ama başaramıyorum.

 

Üçü de görüş açımdan çıktığında gözlerime ışık tutuldu.

 

Doktorun sesi geliyordu ama çok karışık geliyor hiçbir şey anlamıyorum.

 

.

.

.

.

 

"Bizi gerçekten çok korkuttu." Uzaktan gelen sesler netleşmeye başladı.

 

Biri saçlarımı okşuyordu.

 

"Ziya doktor diye bağırdığı zaman aklım çıkmıştı" bu ses Burak beye aitti.

 

Yakınımdan gelen ses "böyle olacağını bilseydim onu yormazdım."

 

"Senin bir suçun yok evlat bilemezdin böyle olacağını." Babam da burada.

 

Gözlerimi açtığımda ilk bulanık görmeye başladım gözümü kapatıp tekrar açtım bu hareketi bir kaç defa tekrar ettim.

 

En sonunda doğru görünce etrafıma baktım ilk babamı gördüm uyandığımı görünce ellerini saçımdan çekti.

 

"Evlat iyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun?"

 

"Biraz yorgun hissediyorum baba."

 

Odada Burak bey, Babam, Abilerim, Alparslan ve ziya vardı.

 

Cümlemden sonra yüzlerinde rahatlama belirdi.

 

"Ne oldu bana."

 

Resul abim dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarını kaçırdı.

 

En sonunda yüzüme dönüp konuşdu.

 

"Mehmet, abim vücudun tam iyileşmediği için ve ekstra olarak da hareket ettiğin için vücudun çok yorulmuş böylelikle bayıldın."

 

"Neden suçlu gibi konuşuyorsun abi."

 

"Ben bilemedim."

 

"Bende bilemedim ki burada kimsenin suçu yok varsa da o kişi ben olmam gerek."

 

Selam canlarım ben geldim.

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Mutlu kalın ❤️

 

Loading...
0%