41. Bölüm

41. Bölüm

Arzu Güleç
kaleminsesi1905_01

Fazıl

 

Akıp giden yolu izlerken cemil abiden gelen ses ile ona dönüp baktım.

 

"Fazıl bey arkadaki araba yola çıktığımızdan beri arkamızda."

 

Arkamı dönüp baktığımda anı firen ile sırtımı ön koltuğa çarptım acıdan inleyip öne baktım neler oluyor lan.

 

"Baba"

 

Tek kolumu oğluma sarıp başına buse kondurdum.

 

"Korkma oğlum ben yanında olduğum sürece kimse sana bir şey yapamaz."

 

Etrafımız sarılmıştı.

 

"Kimin adamları olabilir abi."

 

Cemil abi dikiz aynasından bana bakıp cevapladı.

 

"Biliyorum Fazıl be- EĞİLİN."

 

Umut Ali'ye sıkıca sarılıp üstüne kapandım. Dört tarafımızdan da ateş ediyorlardı. Ağlamaya başlayan oğlumla sinirlerim kat kat arttı.

 

Telefonu çıkarıp baktım sinyal yok.

 

"Hassiktir."

 

Patlayan cam ile daha çok sarıldım Umut Ali'ye şükür hiç cam isabet etmedi.

 

Duran silah sesleri ile baka bildiğim kadarıyla Umut Ali'yi kontrol ettim.

 

Bir yerinde bir şey yoktu.

 

"Şşş ben yanındayım aslan parçası korkma."

 

"Fazıl yaklaşıyorlar."

 

Kabanımı alıp Umut Ali'yi sardım.

 

"Abi ben arabadan iner inmez son gaz buradan uzaklaşıyorsun ve sakın arkana bakma Umut önce Allah'a sonra sana emanet."

 

"Fazıl-"

 

"Biliyorum abi ama arabada Umut Ali var olmaz onu bu çatışmanın içinde bekletemem."

 

Oğluma dönüp konuştum.

 

"Ali sakın ama sakın kafanı kaldırma ve üstünden kabanımı atma Cemil amcanın sözünden çıkma."

 

"Baba korkuyorum."

 

"Korkma aslanım."

 

Başına öpücük kondurup arabanın kapısını açtım.

 

Benim indiğimi anlayınca yerlerinde durdular.

 

Kapının gizli yerinden silahı aldım.

 

"Abi kapıyı kapatır kapatmaz uzaklaş."

 

 

Kapıyı kapatığım an rastgele bir adama ateş ettim.

 

Cemil abi gaza basıp uzaklaşmaya başladı.

 

Bende ters yöne koşup uygun yere mevzi aldım.

 

Tabi ben ateş eder etmez bana doğru ateş etmeye başlamışlardı.

 

Bir araba giden arabanın arkasından gideceğini anladığım da tekerini nişan alıp sıktım.

 

O sıra ne oldu bilmiyorum ama boynumda hissettiğim sızı ile kendimi yerde buldum.

 

Gözüm Cemil abinin uzaklaştığı yola baktı.

 

"Merhaba yüzbaşı. Görüşmeyeli nasılsın."

 

Tanıdık gelen yüzle gözlerim kapandı.

 

.

.

.

.

 

Yazar bakış açısı

 

Cemil son sürat oradan uzaklaşmıştı. Bir yandan yolu kontrol ediyor diğer yandan arkada ağlayan küçük çocuğa sesleniyordu.

 

"Umut, amcam ağlama lütfen geçti."

 

Eline telefonu alıp direk Enes Atesoğlu'nu aradı.

 

Ama ulaşılamadı. Resul Ali Ateşoğlu'nu aradı onada ulaşılmadı.

 

"Hassiktir"

 

Önünü kesen araba ile direk frene bastı.

 

Geri vites alıp geriye doğru sürmeye başladı.

 

Nereye kadar kaçabilirse kaçacaktı küçük bey ona emanetti.

 

Kılına zarar gelmeden bu durumdan çıkması gerektiğini biliyordu.

 

Patlayan lastik ile önüne baktı uzaklaşmaya çalıştığı araba geliyordu.

 

Direk arabadan inip arka kapıyı açtı.

 

"Gel aslanım."

 

Umut Ali'yi kucağına alır almaz ormanın içine doğru koşmaya başladı.

 

.

.

.

.

 

"Baba sakin mi olsan."

 

Kürşat Ateşoğlu gelini Ayşegül'e baktı.

 

"Ne sakini kızım gelmedi eşek zıpası daha."

 

Volta atan Kürşat bey gelen koruma ile durup baktı.

 

"Ağam, acil gelmeniz gerekiyor."

 

Balkona çıkan Kürşat bey gelen kişi ile sinirleri kat ve kat arttı.

 

"Senin ne işin var lan burada. Ne yüzle geliyorsun."

 

Yanına gelen adamın yüzünün ortasına okkalı bir yumruk attı.

 

Elini kalbinin üstüne atıp bir adım geri attı.

 

"Baba iyimisiniz."

 

Başı ile onayladı gelinini. Gelen kişiye bakarak devam etti.

 

"Ağam, ben Fazıl iç-"

 

"Kes sesini torunumun adını ağzına alma."

 

"Peki diğeri o senin torunun değil mi ağam."

 

Dişlerini sıkarak konuştu.

 

"Fazıl'da Alparslan'da benim torunum şimdi siktir git Fazıl gelmeden yoksa kimse onun elinden seni alamaz."

 

"FURKAN!"

 

Furkan saygılı bir şekilde Kürşat Bey'in karşısında durdu.

 

"Buyurun ağam."

 

"Misafire kapıyı gösterin."

 

"Baş üstüne ağam."

 

Furkan iki korumaya baktı mesajı alan korumalar iki koluna girip çıkarmaya çalıştı.

 

"Dayı?"

 

"Ben senin hiçbir şeyin değilim. NE DURUYORSUNUZ GÖTÜRÜN."

 

Arkasını dönüp konağa girdi Kürşat bey.

 

Ayşegül arkasından girip hemen çalışandan su istedi kendisi de Kürşat Bey'in ilaçlarının yanına gidip gerekli ilaçları aldı.

 

Titreyen ellere ilacı zar zor tutturdu. Kürşat bey verilen ilacı içip bardağı Ayşegül'e uzattı.

 

Ayşegül hanım bardağı alıp yanına oturdu.

 

"Baba iyi değilsiniz?"

 

"İyiyim kızım iyiyim geçmiş aklıma geldi onu görünce."

 

Akşam olmak üzereydi ve haber yoktu.

 

Ne Mehmet Fazıl'dan nede cemilden.

 

Kürşat bey Fazıl'ı aradı ama ulaşılmadı.

 

Çalan zil ile ayağa kalktı.

 

"Şükür gelebildiler sonunda ben onun kulaklarını çekmez miyim."

 

Kapıya çalışandan önce gidip açtı.

 

"Neden geç geldin eşek zı-." Sözünü kesen şey karşısında telaşlı bakan Mirzan ağa oldu.

 

"Hayır ola Mirzan Ağa nedir bu telaş."

 

"Kürşat, Alparslan ve Burak kayıp."

 

Kaşlarını çattı. "Koskoca adamlar bere gider Mirzan."

 

"Kamera kayıtlarında Alparslan'ı kaçırıyorlardı ve Burak'ta yok."

 

Koluna dokunup içeri girmesini sağladı.

 

"Gel kardeşim gel içeri geç sakince bir konuşalım."

 

Arkadaki diğer aile üyelerine baktı.

 

"Sizde geçin içeri hadi."

 

.

.

.

.

 

"Cemil amca."

 

Cemil ayın aydınlatığı kadar Umut Ali'nin yüzüne baktı.

 

"Efendim amcam."

 

Umut Ali babasının kabanına iyice sarılmış vaziyette amcasına baktı.

 

"Çok uykum geldi ama koykuyoyum."

 

Cemil sıkıntılı bir nefes çekip etrafına baktı.

 

Karanlıkta pek bir yerde görünmüyordu ve adamlar peşindelerdi.

 

Bir ağacın yanına oturup sırtını ağaca dayadı.

 

Kucağındaki küçük Bey'e baktı.

 

Yanakları kızarmıştı elini alnına koydu ateşi varla yok arasındaydı.

 

"Sen üşüyor musun amcam ateşin çok az var."

 

"Hayıy üşümüyoyum amca ilaçlayımı geç içtiğim zaman böyle oluyoy."

 

Cemil içinden küfür ederek karanlık havaya baktı.

 

Boştaki elini cebine atıp telefonu çıkardı.

 

Çeken şebekeyi gördüğünde ilk işi Rıza beyi aradı.

 

Bir kaç çalıştan sonra açılan telefon ile yerinde dikleşti.

 

"Albay Rıza Ateşoğlu."

 

"Rıza bey benim Cemil Yurdagül."

 

Cemil herşeyi anlatmıştı ama kafasında hissettiği metal ile sustu.

 

"Peki tam olarak nerede olduğunu biliyormusun Cemil."

 

Telefondan gelen silah sesi ile Rıza toplantı odasına koşarak gitti.

 

"İbrahim hemen sana vereceğim numaranın sinyalin en son nerede geldiğine bak."

 

Odaya dalıp konuşan Rıza ile ne olduğunu anlamadı.

 

Bilgisayarın önünde oturan askerine baktı mesajı anlayan asker hemen Rıza'nın söylediği numarayı ekrana girdi.

 

"Albayım neler oluyor."

 

"Fazıl sizin evden çıktıktan sonra pusuya düşmüş. Beni Cemil aradı Umut Ali ile bir ormanda olduğunu söyledi sonra silah sesi geld."

 

Gelen sinyalin yerini öğrenip ikili odadan çıktı.

 

Rıza telefondan abisine ulaşmaya çalıştı ama ulaşılmadı.

 

"Kahretsin."

 

"Enes komutan girev için yurt dışına gitti. Binbaşı Resul Ali ile."

 

.

.

.

.

 

Karanlık her yer karanlıktı ve kan kokusu vardı kulağina gelen adım seslerinden başka bir ses yoktu.

 

Sürünen bedeni bir sandelyeye bağlandı.

 

Burnuna gelen kan kokusu artmıştı eğer bu kan bir kişiden ise kan kaybından çoktan ölmüştür.

 

Uzaklaşan adım sesleri ile kendisinden başka bir kaç kişinin nefes sesini duymaya başladı.

 

"Hmmm."

 

Genç adam sesin geldiği yöne baktı ama gözleri bağlıydı ve ona seslenen kişinin ağzı bağlıydı.

 

Konuşmak için ağzını açmıştı ki kendisinin de ağzı bağlıydı.

 

'Neler oluyor bu siktiğimin yerinde' dedi içinden.

 

Duyduğu kapı sesi ile dikkatini oraya çekti. Kendisine yaklaşan adım sesleri ile yerinde dikleşti.

 

Açılan gözü gözlerini kıstı görüşü netleşince etrafına baktı.

 

Bağlı bedenlere baktı.

 

Yan tarafında Alparslan vardı.

 

"Selam yüzbaşı."

 

Gördüğü yüz ile bağlı olduğu yerinden kalkmaya çalıştı.

 

"Şş sakin ol yüzbaşı. Seninle çok eğleneceğiz."

 

Selam canlarım ben geldim.

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Mutlu kalın ❤️

 

Seviliyorsunuz ❤️

 

Bölüm : 19.03.2025 00:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...