@kaleminsesi1905_01
|
"Kaan abi Efe uyandı ağlıyor ben burayı idare ederim." Bugün restoran baya kalabalıktı Erkan'ı onaylayıp elimdeki siparişleri Ekran'a verdim. Direk soyunma odasına hızlı bir şekilde gittim. Ağlamaktan yüzü kıpkırmızı olmuş bir suratla karşılaştım. "Babasının aslanı." Sesimi duyduğunda ağlaması durdu kolarını bana uzattığında hemen kucağıma aldım. "Arkadaş yaa iki saat erken uyandın sen babayı zor durumda bırakıyorsun." Dudağını büzüp dolu gözlerle bana bakıyor. "Tamam arkadaş tamam ben bir şey demedim." Kafasını omzuma yaslayıp iç çekmeye başladı. Derin bir nefes alıp ağzımdan verdim herşey üst üste geliyor ama herşey oğlum için onun için bunlara katlanıyorum. Bıraz daha sırtına uyuması için vurdum uyuduğundan emin olunca onun için hazırladığım yatak gibi yere yatırdım. Kapı yavaş bir şekilde açıldığında içeriye Sedef girdi. Kısık bir ses ile "Kaan abi benim mesaim bitti ben beklerim başında şimdi patron seni orada görmese bu defa yakayı kurtaramak." Kafam ile onaylayıp ayağa kalktım. "Teşekkür ederim sedef." Gözlerini kapatıp tekrar açtı. Soyunma odasından çıkıp restoran bölümüne gittim. Erkan hemen beni karşılayıp ellerindeki siparişleri hemen ellerime tutuşturdu. Kafası ile benim arkamı gösterdiğinde arkama baktım patron bir ailelerin yanında konuşuyordu. Erkan ile sedef bana çok yardımcı oldular onların haklarını ödeyemem. Elimi omzuna atıp "teşekkür ederim Erkan." Kafa salayıp "ben arka tarafa bakıyorum abi sen de şu patron bozuntusuna dikkat et." Kafamı hafif sallayıp yanından uzaklaştım. Sibarişler hazır olunca masalara götürdüm. Hazır bir şekilde beklediğimde patron bana doğru gelmeye başladı. "Birazdan önemli bir iş insanı gelecek en iyi bir şekilde karşıla onu." Onayladığımda yanımdan uzaklaştı. Bende giriş kapısına bakıyorum. Burası ünlü bir restoran olduğu için önemli kişiler geliyordu. Kapıdan içeriye 27 yaşlarında kucağında 4 aylık bir bebek ve arkasından genç bir bayan girdi. Patrona baktığımda kafası ile onayladı beni bende hemen onları karşıladım. "Hoş geldiniz isminizi Rıca edebilirmiyim." "Ömer Aslan." Elimdeki rezervasyon kağıdına bakıp tekrar ona döndüm. "Beni takip edin." Manzaralı cam kenarına geldiğimde elim ile masayı gösterdim. "Buyurun Ömer bey." Bir garsonu gördüğümde"masa 57 menüleri götür." "Tamam Kaan." Patron yalakalık yapmak için o ailenin yanına gitti. Menüleri bırakan Mesut yanıma geldi. İkimizde o aileye bakıyorduk. Patron beni gördüğünde elini yukarı kaldırdı. Önlüğümün içinde olan kalem ile kağıdı ellerime alıp masaya doğru yürüdüm. Siparişleri aldığımda hemen mutfağa geçip şefe sibarişleri verdim şef hazırladığında servis yapmak için götürdüm. Yemekleri servis yaparken patron iyice elime bakıyordu yanlış bir şey yapıp yapmadığıma bakıyordu. Servis işi bittiğinde masadan uzaklaştım. Müşterinin biri omzuma çarptığında yerimden biraz sedelendim. Daha ne olduğunu anlamadan yüzüme bir yumruk yedim. Erkan direk yanıma koşup beni yerden kaldırdı. Burnumdan kan gelmeye başladı. Omzuma çarpan adam kükredi. "DİKKAT ETSENE LAN SEN BU CEKETİN MADDİ DEĞERİNİ BİLİYORMUSUN." Direk patron yanıma geldi herkes bize bakıyordu. Ulan it sen buraya dua et yoksa seni elimden kimse alamaz. "Pardon kerim bey ben kendisi ile ilgileneceğim." Şimdi işten kovulacaktım çünkü bu son şansımdı. Arkadan Ömer Bey'in sesini duyduğumuzda ona baktık bu adam ne ara geldi be. "Kerim sen bilerek çarptın adama onun bir suçu yok." Erkan ile Sedef'ten başka biri beni savunmamıştı. "Ama amcaoğlu bu çeketin maliyeti ne kadar biliyormusun kendisini satsa o kadar etmez." "Aslında bir insanın tüm organları sarıldığında senin bu çeketin milyonlarcasını alabilir amcaoğlu." 20 yaşlarında bir genç gelip konuşma yaptı. "Mesela bir beyin sana önerebilirim maliyeti çok yüksek." Gülmemek için yanak içlerimi dişledim. İyi laf soktu. Ömer bir kahkaha attığında kendimi daha çok sıktım inşallah bu kerim denen it ile dışarıda karşılaşırız. "Ulan Ateş alemsin vala." Kerim kıpkırmızı olmuş bir suratla bana bakıyordu. "Bu neyi ne belli olmadığı adamı burada bir daha görmek istemiyorum." Bu olmasın işte daha ev kirası var vermesem ev sahibi beni evden atacak. "Ben kendisi ile ilgileniyorum." Patron bozuntusu yalakalık yapmak için yine beni işten çıkarır. Ömer elini omzuma atıp patrona karşı konuştu. "Hamza eğer bu delikanlıyı çıkarırsan seninle bozuşuruz bu it yüzünden bu adam işsiz kalamaz." ≈ "Duydun Kerim beyi işten çıkıyorsun." Şuan patronun odasında başbaşa konuşuyorduk. "Burası senin mi yoksa O Kerim denen piçin mi." "Eşyalarını topla ve defol buradan." "Şimdiye kadar çalıştığım paramı ver çıkıyım." "Yok sana para falan zaten adam akıllı çalışmıyordun mesai saatlerin de ortadan kaybolup baya bir gelmiyordun." "Durumu mu biliyorsun oğlum için çalışıyorum." ≈ Sonuç parasız bir şekilde işten atılmak. Dışarısı çok soğuk olduğu için Efe'nin çantasından çıkardığım kalın tulumunuda üstüne giydirip ceketini giydirmiştim. Biraz birikmişim olduğu için başka bir iş buluncaya kadar idare ederdim etmek zorundayım. Taksiye binip evin adresini söyledim. Uzun bir zamandan sonra gelmiştim ama karşılaştığım manzara ile şok oldum. Kendi imkanlarım ile aldığım eşyaların hepsi kapı önündeydi. Ev sahibini gördüğümde direk yanıma gelip konuştu. "Sonunda geldin bir daha benim kapıma gelme zaten kiranıda ödememiştin." Dişlerimi sıkarak konuştum. "Sadece üç ay geçti biraz daha sabır etseydin kiranı ödeyecektim." Umursamaz bir surat ile bana bakmaya başladı. "Ben bilmem süren doldu." Gözlerimin içine bakıp kapıyı kitleyip gitti. Elinde gördüğüm anahtar farklıydı demek kiliti de değiştirmiş. Derin bir nefes alıp koltuğun üstüne oturdum. Şimdi ben ne yapacaktım işsiz evsiz. Gecenin bir karanlığında nereye gidecektim ki. Gözlerim huzur bulduğuma kaydı. Babasının aslanı. Dışarda daha kalırsam Efe üşütüp hasta olacaktı. Anne sütü hiç emmediği için bağışıklığı zayıfdı. Eşyaların içinde poşeti görünce biraz mutlu oldum birikimim olan poşet. Onu alıp Efe'nin çantasının içine kattım. Gözlerim ile taradağımda kendim Efe ile benim kıyafetlerimizin olduğu çanta da vardı. Efe için anne kucağı almıştım bazen çok huzursuzlandığında onu içine katıp sırtıma takıyordum. Onu alıp Efe'yi içine sarıp kucağıma gelecek şekilde kendime taktım. Sırtımda da Efe'nin çantasını takıp elime kıyafetlerimizin olduğu küçük çantayı aldım zaten benim pek bir kıyafetim yoktu. Oradan uzaklaştım kalan eşya ne olursa olsun oğlum sağlıklı bir şekilde yanımda ya o bana yeter. Kaldırımda yürüyordum boşta olan elim ise Efe'yi sarıp daha hızlı yürümeye başladım kar yağdığı için hava çok soğuktu. Bu beni çok fazla etkilemezdi eski mesleğim sayesinde. Eskiden bordo bereli bir askerdim. Hazal ile tanıştığımda onunla evlenmiştik ama Hazal yeni doğan oğlum ile baş başa bırakıp başka birisine gitti. Gördüğüm cami ile durup baktım. Kapısına geldiğimde elimi kapıya attım kilitli değildi. Kapısını açtığımda yüzüme gelen ılıklık ile tebessüm ettim. Ayakkabılarımı çıkarıp bir köşeye geçtim. Elimdeki çantayı yere bırakıp Efe'nin çantasını da yanına bıraktım. Oturup sırtımı duvara dayadım herşey oğlum için diyip gözlerimi kapattım. Çok yorulmuştum her şey üst üste geldi. ≈ Biri sessiz bir şekilde bana sesleniyordu. Gözlerimi açtığımda imam ile karşılaştım. "Hele şükür uyandın oğlum yaa." "Hemen ayağa kalkıp "çok özür dilerim hocam ben sabah namazından önce kalkıp gidecektim uyuya kalmışım." "Ne özürü evladım burası herkese açık." Mahcup bir şekilde imam efendiye baktım. Kucağımda uyanan Efe ağlamaya başladı elim ile sırtını ovdum. "Ben gidiyim hocam hayırlı günler." "Dur oğlum kahvaltı yapmadan nereye gidiyorsun sen gel misafirim ol." "Yok hocam rahatsızlık vermiyim size zaten evimin anahtarını kaybettiğim için buraya geldim. Gecede kimseye ulaşamadığım için gelmek zorunda kaldım." "Peki evladım." Çantaları alıp çıkış kapısına doğru yürüdüm ayakkabıyı giyip uzaklaştım. Efe hâlâ ağlıyordu. "Arkadaş biraz sabret." Mamasını hazırlamam için ılık süte ihtiyacım vardı. Dışarıda kahvaltı yapanlar için açık küçük lokantalar vardı. Bir lokantaya girdim. Bir garson gelip bizi karşıladı. Bir masaya geçtiğimde oğlum için bebek sandalyesi getirdi. Onuda oraya oturttum. Yeni bir yer gördüğü için susup etrafı inceliyordu. Garsona dönüp "iyi günler ben bir çay alayım oğlum içinde ılık süt ile haşlanmış yumurta rica edebilirmiyim." Garson onaylayıp yanımızdan uzaklaştı. Gelen siparişler ile hemen biberona sütü katıp mamasını ekleyip karıştırdım. Oğlumun eline verdiğimde iki eli ile tutulacak yerden tutup mamasını içmeye başladı o zamana haşlanmış yumurta soğurdu bende kendime çay katıp içmeye başladım. Benim en açilinden bir iş bulmam lazım. Gelen telefon sesi ile elimi telefona attım. Arayana baktığımda yabancı bir numaraydı. Açıp kulağıma dayadım. "İyi günler Kaan AYDIN ile mi görüşüyorum." "Evet." "Kaan bey sizi Aslanlar Hastanesi'ne bekliyorum DNA için bekliyoruz." "Sebep" "Kerem bey ricada bulundu onun oğlu olabilme ihtimali var." "Kardeşim git başka kapıya zaten başım işten aşkin birde sizinle uğraşmıyım." Telefonu kapatıp oğluma baktım biberondaki mamasını bitirmiş haşlanmış yumurtaya uzanıyordu. Sarısını çıkarıp beyazını ufak parçalara ayırıp önüne koydum. Telefonum tekrar çaldığında ekrana baktım başka bir numara ama tanıdık gelen bir numara arıyordu. "Kaan." "Atalay " "Özel Aslanlar Hastanesi'ne gelmen gerek." "Neler oluyor Atalay." "Buraya geldiğinde anlarsın." Diyip yüzüme kapattı. «» Yeni bölüm ile karşınızdayım. Umarım kurgum tutar. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Mutlu kalın ❤️ |
0% |