@kaleminsesi1905_01
|
Yazar bakış açısı
Kerem bey gelen düzenli nefes sesleri ile genç adamın saçlarını okşayan elini çekti.
Dün akşam ateşini düşürmek kolay olmamıştı.
Elini tekrar Kaan'ın alnına koydu emin olmak için.
Emin olduktan sonra üstündeki battaniyeyi kaldırdı kalkmak için hareket ettiğinde ceketini tutan el ona engel olmuştu.
Kolundaki saatine baktı Melek hanımın ilaç saatleri gelmişti kimseye güvenmediği için kendisi veriyordu.
Ceketini çıkarıp Kaan'ın kolları arasına koyup kayan battaniyeyi düzeltti.
Son kez alnına buse kondurup torununa baktı oda mışıl mışıl uyuyordu.
Onun da üstü açılmış tebessüm edip Efe'nin üstünü örtü.
Kapıya ulaşıp arkasını döndü ikisi de çok güzel uyuyorlar.
Kapıyı yavaşça kapatıp aşağıya inmek için asansöre yürüdü.
Bir kat aşağı inen asansörden çıkıp mutfağa yol aldı. Handan hanım ve çalışanlar kahvaltı hazırlıyor Kerem bey Handan hanıma seslendi.
"Handan hanım Melek'in yemekleri hazırlar mı?"
Handan hanım başı ile onaylayıp hazırladığı tepsiyi Kerem Bey'e uzattı.
Tepsiyi alıp tekrar asansöre yürüdü ve kendi odası olan kata bastı.
Duran asansörden çıkıp karşıda ki kapıyı açtı.
Melek hanım gelen sesler ile başını çok hafif oynatabildiği için dönüp baktı bu hareket Kerem Bey'in gözünden kaçmadı mutlulukla tepsiyi sehpanın üzerine koyup karısının yanına adımladı.
"Meleğim beni çok mutlu ettin." Eğilip karısına sarıldı.
Geri ayrıldığında karısının gözünden akan yaşları hemen sildi.
"Bu göz yaşlar sen iyileştiğinde mutluluktan akacaklar onlara sakla meleğim."
Alnına buse kondurup çorbayı içirmeye başladı.
İlacı da verip yanına tekrar oturdu.
"Dün akşam Kaan ile Efe'yi balkonda bulduk orada kaç saat kalmışlar bilmiyorum ama Kaan'ın ateşi biraz yüksekti."
'çok yüksekti geri düşürmemiz zor oldu' dedi içinden.
"Fark ettiğimiz an banyoya soktuk Yiğit ile. Emin olmak için doktoru çağırmıştık."
Elini Melek hanımın elinin üstüne koyup devam etti.
"Uyudu ama yine kabus gördü meleğim 'baba kurtar beni' diye ve her cümlesinde baba dedi."
Boşta kalan eli ile yanaklarında ki yaşları sildi.
Karısının güzel yüzüne baktı. Kaan eve geldiğinden itibaren herşeyi anlatmaya başlamıştı.
"Ona sarıldım kendisine geldiğinde direk bana sarıldı hatta çocukların hepsine abi dedi zaten Yiğit'e abi dediğini söylemiştim. Ben iyi bir baba değilim oğlum benim düşmanım tarafından başına gelmeyen kalmadı keşke daha dikkatli olsaydım belki de bunlar olmazdı Kaan mutlu bir şekilde bizimle büyür dü hepsi benim yüzümden dikkatsizliğim yüzümden."
Ağlamaktan gözleri kızarmıştı.
"Oğlumuz baba kelimesinden korkuyor kaç defa bana baba demek için seslendi ama o kelime boğazında düğüm oldu."
≈
"Aras, sen Pamir ile soldan."
Onayı alan Yiğit kafa salladı. Ahmet'in aklı hâlâ kardeşi Kaan'da kalmıştı kendisine abi demişti.
Kafasını hafif sağa sola oynatıp önüne döndü dalgın olmaması gerekiyordu.
Sağ taraftan gelen silah sesleri ile Yiğit "savunmaya."
Ne olduğunu anlamayan tim direk mevzi alıp kendilerine bellediği yerlere geçtiler.
Ahmet hissettiği acı ile vurulduğu yere bakmaya çalıştı sol kolundan yaralanmıştı bunu fark eden asker.
"Komutanım, Ahmet komutan yaralandı."
Yiğit olduğu yerden direk Ahmet'e bakmaya çalıştı ama bir birlerine çok uzaktı.
"Ahmet durumun nedir?"
Dişlerini sıkıp cevap verdi.
"İyiyim a-komutanım."
Dört bir yanını saran teröristler ile çıkış yolları sıfıra inmişti.
Yiğit uydu telefonu taşıyan askerden hızlı bir şekilde istedi asker direk telefonu uzattı.
Karargah ile iletişime geçti.
"Binbaşı Yiğit Aslan."
"Yarbay Selçuk Ünal."
"Komutanım pusuya düştük acil destek lazım."
"Dayanın aslanım, sıkın dişinizi."
"Emredersiniz komutanım."
Derin bir soluk alıp telsizine elini koyup konuştu.
"Bir kurşuna bir kelle hiçbir kurşun boşa gitmeyecek anlaşıldı mı ASKEEERR."
"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM."
Aradan geçen 4 saat ama teröristlerin azalması gerekirken fazlalaşıyorlar.
Mermileri biten yıldız timi kasaturalarını ellerine alıp birbirleri ile helaleştiler.
Yiğit yutkunup yıldız time baktı.
Tanıdık gelen ses ile Yiğit direk sesin geldiği yere baktı.
"Oooo burada kimler varmış, miyaklayan bir aslancık."
Çetin Laçinkaya...
Yiğit sinirli bir şekilde Çetin'in üstüne yürümeye çalışınca bütün namular ona döndü.
Yerinde duran Yiğit ile Çetin devam etti.
"Kardeşin Kaan nasıl?"
"Ulan it!"
Çetin'in baş hareketi ile timi batırılarak paketlendiler.
≈
Gelen seslere gözünü açan Kaan sesin geldiği yöne baktı.
Ateş uyanan Efe'yi kucağına alıyordu.
"Şşt sesiz ol amcam baba uyanacak hasta o dinlensin biraz."
Kaan yüzündeki tebessümden bir haber Ateş'e bakıyor.
Boğuk sesi ile "babası çoktan uyandı."
Gelen ses ile korktu Ateş.
"Allah abi korktum."
Boğazında ki ağrıdan yutkundu.
"Korkutmak istemedim."
"Kalktığın iyi oldu abi hadi kahvaltı yapalım sen de ilaçlarını alırsın."
Kaan başını salladı.
Ardından battaniyeyi üstünden kaldırdığında gördüğü ceket ile görüntüler gözünün önüne gelmişti.
Yatağı düzeltip üstüne Kerem Bey'in ceketini bıraktı.
Tuvalette girip işini haletti. Abdestini alıp sabah namazını kılamadığı için kazasını yaptı.
Her ne kadar vaktinde kılmak istese de kalkamadı.
Seccade'yi güzel bir şekilde katlayıp yerine koydu.
Kitaplığa baktı kalktığında fark etmişti.
Kitaplığa doğru yürüyüp önünde durdu.

(Tek tük kitap var)
Resimlere ve kitaplara baktı.



Birbirine sarıldığı resmi eline aldı resimde ki oğluna baktı arka bahçede çekilmişti o zaman Ahmet'ten başka kimseye gitmiyordu.
Kapıdan gelen ses ile 'gir' komutunu verdi.
Gelen kişi korumalardan Veysel'di.
Vedat Taşel'in adamı. Kaan'ın her durumunu ona rapor eden.
"Kaan bey kahvaltı hazır Kerem bey sizi bekliyor."
Hasta olduğu için sesi düzelmeyen sesi ile konuştu.
"Tamam geliyorum."
Elinde ki fotoğrafı yerine koyup koruma ile beraber aşağıdaki kata indiler.
Merdivenden inerken Kerem Bey'in yüksek sesini duydu.
"Ne demek destek gidemez yarbayım."
Yerinde durup Veysel'e baktı Veysel'de bilmiyorum der gibi omuz silkti.
Salona geldiğinde Veysel yanından ayrılıp işinin başına döndü.
Tabi Veysel Taşel'e rapor vermeye de.
Kaan babasının yanına gittiğinde telefonla konuşmasını bitirmesini bekledi.
Kerem bey sinirle telefonu kapattı oğlunu meraklı gözlerini gördüğün de konuştu.
"Yiğit gilin timi pusuya düşmüş destek gönderemiyoruz diyorlar. Ahmet yaralı durumu nasıl bilmiyoruz."
Kaan elini saçına atıp karıştırdı koltuğa oturdu.
Ne demek destek gönderemiyor...
Abisinin durumu ağır olabilir...
Hiç bir şey demeden odasına çıktı. Odaya girdiği an telefonunu alıp en son iki yıl önce aradığı numaraya tıkladı.
İki çalıştan sonra açıldı.
Kaan yutkunup konuştu.
"Komutanım benim Teğmen Kaan Aydın."
"..."
≈
Çetin bayıtılan askerleri uyanmaları için şu dökmesini söyledi adamlarına.

Yiğit kendine geldiğinde üst tarafı yoktu sadece askeri pantolanla duruyordu.
Çetin deri eldivenli elini bir birine vurup "şov başlasın." Dedi.
Önlerinde bağlı timi ve yerde yatan Ahmet kolu kötü durumda.
Sırtında hissettiği acı ile dişlerini sıktı.
"Ooo aslancık ne oldu bakalım."
"Senin belanı sikmeyen namer olsun lan it."
"Bırak lan komutanımızı."
Çetin 7 askere baktı ardından yerde yatan Ahmet'e yanına doğru yürüyüp yarasının üstüne ayakkabısının ucunu bastırdı.
Kendini sıkabildiği kadar sıktı.
"Dayanıklısın bakıyorum da."
Adamlarına dönüp konuştu.
"Ne duruyorsunuz başlayın."
Ardından işkence odasından çıktı.
Yıldız timi dayanabildikleri kadar dayanmaya çalıştılar.
Zaten bu yola vatan uğruna mücadele etmek için çıkmışlardı ve kanlarının son damlasına kadar mücadele edeceklerdir.
Yara bere içinde kalan askerler ile durdular tek kelime dağil konuşan yoktu.
Çıkan teröristler ile birbirlerine bakan yıldız timi en çok hasar alan Binbaşı Yiğit di.
Kendisini bırakmış kollarında ki zincirler olmasa yeri boylayacaktı.
Pamir "komutanım?"
Kendini toplamak için derin bir nefes alıp dikleşti yutkunup acılarını unutmaya çalıştı.
"İyiyim Pamir."
Böyle iki gün geçmişti ara ara gelip hırpalayıp geri gidiyorlardı.
İki gün aç ve susuzlardı.
Ahmet ile Yiğit'in durumları çok kötüydü.
Çetin özellikle onlarla ilgilenmesini istemişti.
İşkence odasına giren Çetin ile adamlarının yaptığı esere baktı.
Yiğit'in yanına yanına yürüyüp saçlarından tutup sertçe çekti.
Kulağına fısıldadı.
"Güzeller güzeli kardeşin Kaan ile konuşmak ister misin?"
Yiğit'in yüzüne iyice yaklaştı fırsatı değerlendiren Yiğit, yüzüne tükürdü.
Sinirlenen cemil yüzüne yumruğu geçirdi.
"Hani neredeler o çok güvendiğiniz asker arkadaşlarınız iki gün oldu ama sizi kurtarmaya kimse gelme-"
Konuşmasını bölen dışardan gelen silah sesleriydi.
İçeriye giren adam "Çetin esker gelmiştir."
Sinirlenen surata Yiğit alay ile baktı.
"Ne demiştin it duyamadım da."
Belindeki bıçağı direk Yiğit'in karnına sapladı.
"Bu burada bitmedi aslancık..."
Hemen oradan uzaklaştı.
Yiğit'in son gördüğü siyahlar içinden içeriye giren adam ve robot sesi.
"Kendinizi bırakmayın komutan-...."
Selam canlarım ben geldim 😊 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...
Ne kadar elimden geldiğince yazım hatalarına dikkat etsem de ila olmuştur.
Sizce Kaan kimi aradı?
İçeriye giren kim?
Kaan
Yiğit
Ahmet
Kerem bey
Veysel
Vedat TAŞEL
Mutlu kalın ❤️
|
0% |