33. Bölüm
Arzu Güleç / Kaderin Sürprizi / ★31. Bölüm★

★31. Bölüm★

Arzu Güleç
kaleminsesi1905_01

Medya: Yapay zekaya yaptırdığım Kaan Aslan

 

Kaan

 

Hastaneden çıktıktan sonra beni bekleyen Veysel’in yanına gittim.

 

Arka koltuğun kapısı açıktı, birkaç adım geride beni bekliyordu.

 

Sakin ol, Kaan.

 

Gözümün önüne gelen görüntülerle birkaç saniye duraksadım.

 

Ellerimin titrememesi için yumruk yaptım.

 

Babam yoktu.

 

Boğazımı hafifçe temizleyip Veysel’e döndüm.

 

“Babam—”

 

“Aslanım.”

 

Babamın sesiyle titreyen ellerim bir anda durdu.

 

Yüzümde belirsiz bir tebessüm oluştu.

 

Elindeki telefonu ceketin iç cebine koyarken bana doğru yürüyordu.

 

“Telefon geldi de oğlum, şirketten.”

 

O anda bir açıklama duymaya ihtiyacım yoktu ki... Sadece hep yanımda olsun istiyordum.

 

Biraz uzakta durmuş, gözlerimin içine bakıyordu.

 

Yutkundum. Hiç istemesem de gözlerimi kaçırıyordum.

 

“Seninle şirkete gidelim mi oğlum? Hem senin için de farklılık olur. Evden, hastane dışında çıkmıyorsun.”

 

Tedirgin olmuştum ama babamı da kırmak istemiyordum.

 

İkilemde kaldığımı anlayan babam yeniden konuştu:

 

“Merak etme aslanım, bana ait asansör var, fazla kalabalık da olmayacak. Hem Ateş’e derim, Barış Efe’yi de getirir şirkete.”

 

Oğlumun ismini duyduğum an kokusu burnuma geldi. Mis kokulum…

 

Babamdan cevap bekleyen gözlerle bana baktı.

 

“Olur baba, gidelim,” dedim.

 

Arka koltuğa oturdum, babam da ön koltuğa geçti.

 

Veysel motoru çalıştırıp hastanenin bahçesinden çıkardı.

 

Şirkete doğru yola koyulduk. Babam, Ateş’i arayıp Barış Efe’yi de alıp şirkete gelmesini söyledi.

 

Başımı cama yasladım, gözüm yoldaydı.

 

Sırtımdaki yaralar hafifçe sızlayınca aklıma Bengü Hanım ve o narin elleri geldi.

 

Camın yansımasında yüzümdeki gülümsemeyi görünce hemen kendime geldim.

 

Ya evliyse...

 

Onu geçtim, belki sevdiği biri vardır...

 

Telefonuma gelen bildirimle düşüncelerimden sıyrıldım.

 

Tanıdık bir numaradan mesaj gelmişti.

 

Üstüne tıklayıp açtım.

 

“Kaan, konuşmamız lazım.”

 

Kaşlarımı çattım. Mesaj Arda’dandı.

 

Ne konuşacaktık ki? Mertcan...

 

Babam, durumunun gayet iyi olduğunu ve iki güne taburcu olacağını söylemişti.

 

Telefonu avuçlarımda biraz daha sıktım. Gözüm hâlâ ekrandaki mesajdaydı.

 

“Konuşmamız lazım.”

 

Sadece üç kelime. Ama sanki altı doluymuş gibi ağırdı.

 

Başımı çevirip ön koltuktaki babama baktım. Ceketinin yakasını düzeltiyordu, ara sıra dikiz aynasından bana göz atıyordu.

 

İçimde bir his vardı… Arda boşuna yazmazdı. Hele böyle bir anda.

 

Ne olmuştu?

 

Mertcan’la ilgili olabilir miydi?

 

Ama babam… Babam bana her şeyin iyi olduğunu söylemişti. Yoksa... benden bir şey mi saklıyordu?

 

O anda babam başını çevirdi.

 

“İyi misin oğlum?”

 

“İyiyim baba,” dedim, sesimdeki tereddüdü bastırmaya çalışarak.

 

Mesajı kapattım. Cevap vermedim. Zihnimde sadece o cümle dönüp duruyordu:

 

Konuşmamız lazım.

 

Başımı yeniden cama yasladım. Camın dışındaki hayat akıp giderken, içimdeki karmaşa daha da büyüyordu.

 

Şirket binasının önünde araç durdu, hemen indim.

 

Babam da arkamdan indi. Yüzümde gördüğü ifadeyle tekrar sordu:

 

“Oğlum iyi misin? İstersen sen eve geç, başka zaman gelirsin.”

 

Babam beni yanlış anlamıştı.

 

“Baba, sen yanımda olduğun sürece ben iyiyim. Sadece… iki yıl öncesi geldi aklıma.”

 

Babam elini omzuma koymak istedi ama sonra yumruk yaparak indirdi.

 

Kriz geçirmemden korkuyordu ama bu korkuları yenmem gerekiyordu.

 

Derin bir nefes alıp babamın yumruk halindeki elini tuttum.

 

Veysel ile babam bana bakıyordu. Hafifçe titremeye başlamıştım ama sakin kalmaya çalıştım.

 

Babamın yumruk yaptığı elini açıp omzuma koydum.

 

O adam gözümün önüne gelince irkildim. Babam elini çekmek için hamle yaptı ama ben engel oldum.

 

“Oğlum, kriz geçiriyorsun.”

 

Titreyen bir sesle cevap verdim.

 

“İ-i̇laç… ku-kulla-nı-rım...”

 

Babam gözleri dolu şekilde gözlerimin içine baktı.

 

Gözlerimi hemen uzaklaştırıp bir iki adım geri gittim.

 

Elimi arabanin üstüne koyup derin derin nefes almaya çalıştım.

 

Lütfen ben artık iyileşmek istiyorum neden korkularımı yenemiyorum ben.

 

İyileşmek bana yasak mı?

 

Adam akıllı bir hayat yaşamak bana haram mı?

 

Gözümün önüne yine o adam geldi. Alayla gülmesi o gözündeki açlık.

 

Hayır hayır hayır...

 

Lütfen şimdi değil. Kulağıma gelen babamın sesi ile kendime geldim.

 

"Ben buradayım oğlum sakın ol."

 

Yüzümde hissettiğim ıslaklık ile ağladığımı anladım.

 

Yanımızda duran arabaya baktım Ömer Bey'in arabasıydı.

 

Hemen yüzümdeki ıslaklığı sildim. Paşam gelmişti.

 

Ateş kucağındaki oğlum ile inmişti arabadan.

 

Onu hemen kucağıma aldım beni gören oğlum küçük kollarıyla boynuma sarıldı.

 

Sanki çektiğim acıyı hissetmiş gibiydi.

 

Onun kokusu ile babamın varlığı beni kendime getirmişti.

 

Babam gözümün içine endişe ile bakıyordu.

 

Gözümü kapatıp açtım. İyiyim mesajını verdim.

 

Ömer bey bana baktı. Onada kafa salladım. İyiyim diye.

 

Sonunda binadan içeri girdiğimizde bir asansörün önünde durdu babam.

 

Ömer bey ve Ateş girdi içeri sonra babam ve ben kucağımda oğlumla.

 

En üst kata çıktık.

 

Babam önden çıktı bende arkasından.

 

Ateş bana seslendi.

 

"Abi aile şirketine hoş geldin."

 

Yüzümdeki tebessüm ile Ateş'e döndüm.

 

"Hoşbuldum Ateş."

 

"Kaan kardeşim, benim odama da beklerim."

 

Abime baktım bu defa.

 

Hüzün ve yorgun gözlerle bakıyordu.

 

"Sıranızı kayıp ettiniz Ömer bey. İlk babam dedi."

 

Topuklu ayakkabı ses ile hepimiz oraya döndük.

 

"Hoş geldiniz Kerem bey. Necat bey sizi toplantı odasına bekliyor."

 

Babam kafası ile onaylayıp Ömer abime baktı.

 

Mesajı anlayan Ömer abim kendi ismi yazan odaya girdi.

 

Hemen ardından bir kaç mavi dosya ile çıktı.

 

Babam bana döndü.

 

"Aslanım sen ateş ile benim odama geç bir şey istersen sekreterim Aybüke'den isteye bilirsin.

 

Başımla onayladım.

 

Ateş ile babamın odasına gittik.

 

Aybüke hanım bana baktı tanımak için.

 

"Siz Kaan bey olmalısınız. Merhaba Kaan bey ben Kerem Bey'in ve Ömer Bey'in sekreteri Aybüke Ayberk."

 

Sadece kafamı afif salladım. Aybüke bir şey demeden odadan çıktı.

 

"İlk görüşte aşk görüyorum."

 

Kaşlarımı çatarak Ateş'e baktım.

 

"Ağzından çıkanı kulağın duysun Ateş."

 

Ellerini teslim oluyorum der gibi kaldırıp indirdi. Masanın önündeki bir sandalyeye oturdu.

 

Bende oğlumu yere bırakmak için eğilmiştim ama sırtımdaki acı ile kendime içten bir küfür savurdum.

 

Ateş hemen ayağa kalkıp kucağındaki oğlumu aldı.

 

"Amcasının paşası."

 

Yanağından öpüp havaya doğru atıyordu.

Sonra yere bıraktı.

 

Bana bakıp tekrardan kalktığı yere oturdu.

 

"Ee abi neden hemen kızdın Aybüke hanım iyi kız bekar da."

 

O an gözüme Bengü hanım geldi.

 

Acaba o da bekar mıdır?

 

"Oooo bakıyorum tebessüm ediyorsunuz Kaan bey."

 

İmayla yüzüme bakınca kaşlarımı daha çok çattım.

 

"Ne diyon lan sen."

 

"O zaman yengem kim abi söyle bana."

 

"Daha tam belli değil ki."

 

Ayağa hızlı bir şekilde kalkınca anlık refleksle bir adım geriye gittim.

 

"İnkar etmedin abi. Söyle bana hem ben o hastaneden çalışıyorum ve tanımadığım bir çalışan yok."

 

Bu defa kaşlarım şaşkınlık ile çatıldı. Tam ağzımı açık konuşacaktımki elini kaldırıp beni susturdu.

 

"Abi evden sadece hastane kontrolü ve seans için çıkıyorsun. Çalışanlar değilse bir şey diyemem ama inşallah çalışan kişidir."

 

Donuk bir şekilde baktım Ateş'e o sırada bir şeyin düşme sesi gelince direk sesin geldiği yere baktık.

 

Barış Efe babamın masasının üstünde çıkmış ve oradaki kalemlik ile oynuyordu içindeki kalemler yere düşmüştü.

 

Selam canlarım ben geldim.

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Mutlu kalın ❤️

 

Seviliyorsunuz ❤️

 

Bölüm : 06.08.2025 17:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...